Kutlu doğum haftası ile seçim sürecinin birlikte yaşandığı bugünlerde siyaset alanında İslam peygamberinin siyaset anlayışını bilmemiz önümüzü aydınlatacaktır.

Hz. Muhammed Arap yarımadasında kurduğu devletin hem başkanı hem de peygamberiydi. O İslam devletini kurmada ve yönetmede çok önemli ilke ve uygulamalarla siyaset dünyamızı erdemli kılacak örnekler sunmuştur. Devletin başşehrini Medine yapmış, merkezi yönetimi burada toplamıştır. Şehircilik alanında yaptığı uygulamalar Medine’yi medeniyet merkezi haline getirmiştir. Medeni dediğimiz insan; Medine’deki şehircilik ve bir arada yaşama kültürü olan kimse anlamını kazanmıştır. Medine, diğer şehirlere örnek olacak birçok yeni uygulamanın merkezi olmuştur. Örneğin; şehir meydanları uygulaması ilk Medine’de başlamıştır.

Hz. Muhammed, devlete bağlı insanların ülke kaynaklarından üst düzeyde yararlanması için ticaret, ulaşım, zanaatkarlık, tarım, hayvancılık sektörlerinde yenilikler getirerek üretimi arttırmıştır. Üretimde sağlanan gelirlerin adaletli paylaşılması için ilkeler koymuş, her türlü hile ve yalancılığı ortadan kaldıracak tedbirleri almıştır. Herkesin çalışmasına ve alın terine önem veren Hz. Muhammed tembelliğe, tefeciliğe, haksız kazanca müsaade etmemiştir.

Devletin yönetiminde hak ve adaletin sorumluluğunu önceleyen Hz. Muhammed, devlet başkanı olarak ehliyet ve liyakatli kişileri, zengin-fakir ayırımı yapmadan devlet yönetiminde en üst mevkilere getirmiştir. Bir kölenin ordu komutanlığına getirilmesi buna örnek olarak verilebilir.

Hz. Muhammed kurduğu devlette kişileri birbirleri ile inanç kardeşliğinde bütünleştirmiştir. Bunun en güzel örneği “Ensar” ve “Muhacir” kardeşliğidir. Medine’de yaşayan mal ve mülk sahibi Ensar, her şeyini Mekke’den gelen Muhacirlerle paylaşmayı başarabilmiştir. Bu kardeşlik insanlar arasında öylesine etkili olmuştur ki köleler ve soylu zenginler birbirlerini eşit kabul etmişlerdir. Müslüman olan köleler, Müslüman zenginler tarafından müşriklerden para karşılığı satın alınarak köleliklerine son verilmiş, her seviyedeki insanla eşit hale gelmiştir. Parası olanın konuştuğu ve yöneticiliği kendinde hak gördüğü, siyasi partilerin yönetime talip olan adaylardan yüklü paralar talep ettiği günümüz anlayışının bu uygulamalardan alacağı çok önemli dersler vardır.

Hz. Muhammed önderliğinde 52 maddelik Medine sözleşmesi ile insanların farklılıkları ile bir arada yaşamalarını sağlayan, ilk devlet anayasası yapılmıştır. Bu anayasa ile Medine’de farklı din ve kültürlere sahip topluluklar, İslam peygamberi döneminde barış ve mutluluk içinde bir arada yaşamışlardır. Bu ilk devlet anayasanın maddeleri ile farklı inanç ve kültürlerde olan insanlara, inanç ve fikir özgürlüğü, can ve mal güvenliği sağlanmıştır. Bu sözleşme ile Medine’de taraflara hukuki, siyasi, dini, sosyal haklar tanınmıştır. Taraflar zulüm ve şiddete birlikte karşı koymayı kabul etmişlerdir.

Günümüz Türkiye’sinde farklılıkların çatışma nedeni sayıldığı ve körüklendiği dikkate alınırsa, Hz. Muhammed’in uyguladığı toplumsal birlikteliğe ne kadar ihtiyacımız olduğu daha iyi anlaşılır. Seçimden sonra yapılması planlanan anayasa için, farklı kişi ve grupların özgür ve güvenli olarak barış içinde yaşayabilme anlayışını İslam peygamberinin uygulamalarında bulabilmek mümkündür.

Hz. Muhammed her alanda olduğu gibi, siyasette de örnek teşkil etmektedir. Günümüzde siyaseti yalan-dolan ortamı haline getiren siyasilerin, kendilerini sorgulamaları ve siyaset alanında inandıkları dinin peygamberinin, siyaset anlayışını bilmeleri kaçınılmazdır. Unutmamak gerekir ki siyaset aynı zamanda İslam peygamberinin hizmet alanıdır; güven, ehliyet, liyakat gibi erdemleri zorunlu kılar.

http://www.yenidonemgazetesi.com/kose-yazisi/1581/hz-muhammed-in-siyaset-anlayisi.html