Perşembe, 27 Mart 2008 12:29

Nevruz

Provokatörler işbaşındaydılar ve ellerinden geleni geri koymadılar ama; Nevruz kutlamaları, ülkemizin dört bir yanında çok fazla olay olmadan ve çok can yakmadan gerçekleşti.

"Hiç olay çıkmadı", demek pek doğru olmaz. Fakat geçmiş yıllarla karşılaştırdığımız zaman; gene de, "çok şükür", dememiz gerekiyor. Nevruz, Orta Asya kökenli ve genellikle, "Türk dilli" tüm ulusların, bir tür bahar bayramıdır.

Ülkemizdeki Kürt kökenli vatandaşlarımızın ve ülkemiz dışındaki Kürtlerin, bu bayramı tekellerine almak istemelerini anlamak mümkün değil. Kutlamalardaki, "havaya" ve "heyecana" baktığımız zaman, Asya'daki Türk dili devletlerinin Nevruz kutlamaları, Türkiye'deki kutlamalardan çok daha görkemli. Bu arada; devletimizin, Nevruz'u, "sorumsuz ellere bırakmamak" için, bu işe sahip çıkmasını ve resmi kutlamalara girişmesini de, çok doğru buluyorum.

Evet, Nevruz'un istismar edilmesi çok çirkin bir şey. Buna engel olunması gerek. Fakat bence bunun çaresi, resmi kutlamalara girişmekten çok, bazı "sivil toplum kuruluşları" kanalıyla, kutlamalar gerçekleştirmek. Eğer buna uygun ve bunu yapabilecek kabiliyette sivil toplum kuruluşu yoksa, bu türden sivil toplum kuruluşlarının oluşturulmasına, önayak olmak... Devlet eliyle yapılan bazı faaliyetler, vatandaşlarımıza soğuk geliyor ve insanların çekingen davranmasına neden oluyor. Hatta, insanları uzaklaştırıyor.

Üst kuruluşlardan gelen düzenlemelere, "soğuk bakmak"; hemen her alanda söz konusu. En basitinden; eğer bizim okullarda bölüm, ya da fakülte yönetimleri, bir "faaliyet" düzenlendiği zaman, öğrenciler pek ilgi duymuyor. Fakat aynı konuda; kendileri, ya da kendi kulüpleri bir faaliyet düzenlediği zaman; toplantı yapılan mekanlarda, ayakta duracak yer kalmıyor. Bu konulardaki, "ince dengeyi", yitirmemek gerek. Benzer şeyleri, yurt dışında da yaşadım. Şimdi pek dolaşamıyorum ama; bir ara, Avrupa'nın değişik ülkelerindeki, "Atatürkçü" dernekleri dolaşır, söyleşiler yapardım.

Toplantıları "dernekler", ya da benzer kuruluşlar düzenlediği zaman, salonlar dolardı. Bazen de, konsolosluklar, (hiç kuşkusuz, iyi niyetle), meseleye el atardı ve kimse ilgi göstermezdi. Geçmiş gün, Köln'de, genç ve dinamik konsolosumuz, toplantıyı düzenlemişti. Tuttukları koca salon, yarı yarıya boş kalmıştı. Diyeceğim şu ki; bu türden toplantıları, işin birinci dereceden "muhatapları"nın düzenlemeleri gerekiyor...

Yargı sürecine giren ve bence, gereğinin çok üzerinde tartışılan konulara değinmek istemiyorum. Fakat şu kadarını söyleyeyim ki; yargı üzerinden siyaset yapılması, çok yanlış. Yargıyı bir silah, bir koz olarak kullanmak, ya da kullanmak istemek ne kadar yanlışsa; bu silahı etkisiz kılmak için, yargıya saldırmak ve yargıyı etkisiz kılmak istemek de, o kadar yanlış. Maalesef, kimi "yargı organlarımız" ve "kimi siyasetçilerimiz"; kelimenin tam anlamıyla, "ayaklarına kurşun sıkıyorlar".

Oysaki hukuka ve adalete, herkesin gereksinimi var. Eğer kimi yargı organlarıyla, "adalet" arasında bir uyumsuzluk ortaya çıkmışsa ve "hukukun üstünlüğünü", sağlayamıyorlarsa; ivedilikle, bunun önleminin alınması gerekir. Yargı organlarımızın Demokratik Toplum Partisi, (DTP), konusundaki tutumları, farklı ve çok çelişik. Kimi zaman, en basit kimi "ihlaller", ciddi iddianamelere konu olabiliyorken; kimi zaman, çok daha ciddi ihlaller, görmezden geliniyor. (Bunu, bir şikayet olarak yazdığımı zannetmezsiniz inşallah...) DTP'yi çok önemsiyorum.

Her ne kadar; "Türkiye'nin Partisi", olmayı bir türlü beceremediyseler de ve her ne kadar; "PKK'nın gölgesinde kalan", bir bölümleri varsa da; bölge halkıyla diyalog kurma açısından, AKP'den daha başarılı olacaklarını düşünüyorum ve bunu önemli buluyorum. Daha önce, bu sütunda da, yazmıştım. Anlaşılan, daha sonra da yazmam gerekecek. Ülkemizdeki, Kürt kökenli vatandaşlarımızı, 3'e ayırırım. "Kürt kökenli vatandaşlar", "Kürtçüler" ve "ayrılıkçılar". PKK, işte bu ayrılıkçıların örgütüdür ve maalesef, DTP içinde de uzantıları vardır. Fakat salt buna bakarak, hüküm vermememiz gerek. Eğer böyle yaparsak, diğer vatandaşlarımıza yazık ederiz. Böyle bir lüksümüz yok.

Toktamış Ateş

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Bu kategoriden diğerleri: « Ilımlı İslam kavgası Yine Ergenekon »

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...