Pazartesi, 12 Eylül 2011 09:31

Orduevine vize veren kimliğin burukluğu

Ordudan atılan eski astsubaylara iade-i itibar verilmesini yorumlayan Senai Demirci, zülfü yare dokundu. Demirci, paşaları, kendi evindeki iadeyi itibarı görmeye davet etti.

Gazetede o resimleri görünce tuhaf bir duyguya kapıldım. Yaşları elliye varmış adamların yüzünde çocukça birer tebessüm. Ellerinde kendilerini yeniden adam yaptığına inanmışçasına gösterdikleri “emekli asker” kimlikleri. Resim altı yazısı: “Yıllar sonra orduevine girdiler.”

Fotoğraftakiler YAŞ kararıyla ordudan atılan eski astsubaylar. Hepsinin de yüzünde tatlı bir mümin edası var. Niye atıldıkları yüzlerinden belli. Ne güzel, hiç engelsiz orduevine girebiliyorlar. Ancak, habercinin atladığı bir şey var: Fotoğraftaki emekli askerlerimiz bu gidişle orduevine asla giremeyecekler. Onların girdiği, astsubay orduevi.

İki türlü orduevi var bildiğim kadarıyla… Astsubay ve Subay. Hatta plajı bile iki türlüymüş ordu mensuplarının. Denizi daha mavi ve temiz olan “subay” plajı. Binaları daha mütevazı, menüsü o kadar da kaliteli olmayan “astsubay” plajı. Aralarında dikenli tel de varmış. Daha dün gibi hatırlıyorum, plajın subay tarafına geçmek isterken ölen astsubay oğlu delikanlıyı. O günden beri de hayal ederim: Diyelim ki aynı sınıfta kanka iki delikanlısınız. Birinizin babası subaysa, siz astsubay oğluysanız, en olmadık yerde dikenli teller, soğuk duvarlar ve nöbetçi kulübeleriyle ayrılır dünyalarınız. Dilim varmaya söylemeye ama, inşaallah şehir efsanisidir: Bizim ordumuzda “kadınlar” da iki sınıfa ayrılırmış. Paşa’nın hanımı “paşa” sayılırmış rütbesiz hanımlar arasında. Kim olursa olsun, ne derse desin, Paşa’nın hanımının- “paşa hanım” mı demeliydim- dediği olurmuş lojmanlarda.

Az kalsın unutuyordum; lojmanları da vardı değil mi Silahlı Kuvvetlerimizin? Belki kendileri fark etmiyor olabilir ama bir süre sonra, onlar için hayat lojmanda olanlar ve olmayanlar diye ikiye ayrılır. Lojmanın dışındakiler “halk”tır. Halk, cahildir, her an kandırılmaya hazırdır. Çoğu zaman, seçimlerde yanlış sivilleri seçen bu halkın hakkına sahip çıkmak için Paşalarımız her an göreve hazırdır. Darbe senaryolarını hep yedekte tutarlar. Darbe olursa, emekli olanlar da dahil herkesin makamı hazırdır ama dışarıda canını dişine takarak ayakta kalmaya çalışan esnafın derdine uzaktır. Kızını tarlasını ve ineğini satarak okutmuş köylü babanın, üniversiteden atılmasıyla yaşadıkları lojmandakilerin sorunu değildir. Öyle ki, kompozisyonda birinci olmuş ergen kız çocuğunu herkesin önünde sahneden indirmenin psikolojik bedelini bilmek zorunda değildir yüzbaşımız. Lojmanda böyle sorunlar olmaz çünkü. Lojmana ekonomik sıkıntılar da uğratılmaz; öyle ki lojman içerisinde fiyatlar yirmi yıl öncesiyle devam eder. Harcamaların hiç denetlenmediği bir ordunun maliyetinin şu çilekeş halka maliyetinin ne olduğunu da hesaplamak zorunda değildir lojmandakiler.

Şimdi, orduevine girebildik diye sevinen YAŞ mağdurları öyle kolayca sevinmemeli bence. Sevinçlerine azıcık burukluk da eşlik etmeli diye düşünürüm. Niye mi? Yeni kimliklerinizi gösterince kapıları size açan görevliler, sipariş ettiğiniz kebapları özenle pişirip, güzelce servis eden garsonların adı “Mehmetçik”tir; unuttunuz mu yoksa? Yani “Muhammedcik”. Yani Muhammed’in [asm] hatırına namusumuzun nöbetçisi, onurumuzun muhafızı olmak için can ve kan vermek üzere, ellerini kınalayıp da askere gönderdiğimiz evlatlarımız onlar. Bildiğim kadarıyla, her yıl askere alınan “Muhammedciklerin” on binlercesi askerlik dışı işlerde kullanılıyor. Sivil hayatta para eden emekleri ve sanatları orduevlerinde bedavaya pazarlanıyor. Bir profesyonel orduda hiç olmayacak bir hovardalıkta istihdam israfı yapılıyor. Muhammedcikler sadece emekli bir paşa oturuyor diye apartmanın önünde 24 saat nöbete yazılıyor. Paşa hanımı için alışverişe çıkıyor, inanmak istemiyorum ama emredilirse köpeğini gezmeye çıkarıyor. Komutan kızlarının saçlarına perma çekiyor, ayakkabı bile parlatıyor.

İşte siz bu sistemin içine seve seve dahil olduğunuzda, sevgili YAŞzedeler, daha başka –zedeler hazırlamaya devam edecek TSK’mız. Canımız, gözbebeğimiz, toz konduramadığımız ordumuz. Her nasılsa her kamuoyu yoklamasında, otomatik olarak “en güvenilir kurum” diye seçmeyi öğrendiğimiz ordumuz.

Meğer, neler neler oluyormuş en güvendiğimiz kurumda… Bunları öğrendiğime sevindiğimi mi sanıyorsunuz. Keşke “en güvenilirimiz” ordu olsa da diğer güvenilmezleri hizaya getirseydi. Esnaf ordudan öğrenseydi düzgün tartmayı… Şirketler orduya bakıp da anlasaydı kaliteli organizasyonun kıymetini. Sürücüler başkalarının hakkına hürmet etmeyi silahlı kuvvetlerden öğrenseydi keşke!

Diyeceğim o ki yeni “emekli”lerimiz, yenilerde emekliliğini isteyen Paşalarımız. Siz orduevine girdiğinize sevinirken, orduda astsubaylar ve subaylar arasında anlamsız biçimde keskinleşen ayırımı onaylıyorsunuz. Benim bildiğim ordular bir “organizasyon”dur; hem de iyi bir organizasyondur. Organizasyonlar içinde, elbette ast-üst olacak, tabii ki emir-komuta zinciri olacak. Ama organizasyonlar en küçük rütbeli erinden en yetkili generaline kadar herkesi “takım arkadaşı” kabul eder. Rütbesi küçük olanın fonksiyonu küçük değildir. Hiyerarşinin dibinde kalanın takıma katkısı aşağılanmaz. Aksine, detaylarda çalışanların üzerinde yükselir büyük işleri yapanların başarısı. F-16’yı uçuran pilotun ustalığı kadar önemlidir Rescue paraşütünün iplerini dolaşmayacak biçimde katlayan mavi yakalılar..

Sorarım size komutanım, sivil hayatta bari “takım” olmanın eşitliğini yaşıyor olmanız gerekmez mi? Mesai dışında olsun, takım arkadaşınızın omzundakilere değil de yüreğindeki yıldızlara bakmayı beceremeyecek biri değilsiniz siz komutanım. (Kısacık askerliğimde bir generalin uzmanlığından ötürü bir astsubayımıza saygılı bir eda ile emredişini gördüm ben!) Bari eşinizin takım arkadaşlarınızın eşleriyle emir-komuta içinde olmayan, doğal, akıcı, paylaşımcı, hakkaniyetli, yapaylıktan uzak bir “sivil” ilişkisi olsun; n’olur ki Paşam… Çıkın o lojmanlardan ara sıra, küçümseyerek baktığınız halkın sizi nasıl da omzunda gezdirmeye hazır olduğunu görün be komutanım… Başı örtülü diye garnizondan içeri sokmadığınız şehit anasının, oğlunun acısını sizin hatırınıza nasıl sessizce taşıdığını hayretle hissedin komutanım..

Çıkın orduevinden bizim eve buyurun… Hak ettiğiniz hürmetin omzunuzdaki demirlerden, kolunuzdaki sırmalardan gelmediğini hayretle keşfedin. Yıldızlarınızı halkın size verdiği itibarda bilin. Silahların gücünden değil itibarınız; zaten size o silahları da halk verdi; unuttunuz mu?

Orduevini bilmem ama bizim evde adam gibi adam olan herkes, rütbesine bakmadan, muteberdir. İtibarları peşin ödenmiştir; bu yüzden hiç itibar iadesi yapma ihtiyacımız olmadı.

Senai Demirci - Haber 7

Senai Demirci

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Son Ekledikleri: Senai Demirci

3 yorum

  • Yorum Linki KAMİLOĞLU Cumartesi, 10 Aralık 2011 19:25 yazan KAMİLOĞLU

    İLAHİ SENAİ KARDEŞİM;YİNE GERÇEKLERİ EN BARİZ ŞEKİLDE ARLANMAZLARA KARŞI YAZMIŞSIN.ÖMRÜN UZUN VE BEREKETLİ OLSUN.ZATEN SENİN HER KELİMEN VE SATIRIN İNSANA HUZUR VERİYOR,HUZURLU VE DAİM NUR'LU KAL EMİ.

    Raporla
  • Yorum Linki coşkun Salı, 13 Eylül 2011 10:29 yazan coşkun

    SA.ÜSTAD YAZMIŞ, DOĞRU SÖZE NE HACET,BİLİYORUM Kİ O DA AYSBERKİN GÖRÜNMEYEN YÜZÜNDEN HABERDAR AMA ZÜLFÜ YARE DOKUNMADAN DİYECEĞİNİ DEMİŞ.PEKİ AMA ARTIK DOKUNMA ZAMANI GELMEDİ Mİ?BENCE GELDİ DE GEÇİYOR BİLE,HELE DEVLET KURUMLARINI ADAM GİBİ ADAMLARA BİR DENETLEYİVERSİN,O ZAMAN AK KOYUN KARA KOYUN BELLİ OLACAK VESSELAM

    Raporla
  • Yorum Linki ismail ertuğrul Pazartesi, 12 Eylül 2011 13:36 yazan ismail ertuğrul

    En sonunda birisi yazmış bizim zaten itibarlı insanlar olduğumuzu. Kimlik alarak yasa değiştirilerek itibarları kendilerine iade edilenlere duyrulur. Siz zaten itibarlıydınız veya en azından biz alnı açık başı dik insanlardık.

    Raporla

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...