Salı, 03 Nisan 2012 11:11

Peygamber Ocağı mağdurları

Hava Harp Okulundan ayrılmak zorunda kalmış, madur edilmiş bir öğrenciyi dinleyelim isterseniz;

Tek adam mantığı, tek tip insan yetiştirme dayatması, ideolojik devlet baskısının çektirdiği acılar, sıkıntılar ve devlet terörü insanımızın sırtında zulmün kamcısı olarak hep şaklayıp durmuştur.

Zulmedenlerin gözünde mazlumların tek bir suçu vardır. Müslüman olmaları ve müslüman olarak kalma istekleridir.

Kendi ideolojik kalıplarına uyduramadıkları insanımıza akla hayale gelmedik zulmü yapan zalimler sanki bu ülkenin insanları değil de işgalci güçler gibi, zulme uğrayanlar ise sanki bu ülkenin insanları değil de bir düşman gibi muamele görmüştür.

Özellikle TSK’nın her kesiminde dindarlara karşı uygulanan ayrımcılık, baskı ve ideolojik terör her dönemde acımasızca sürdürüldü ve sürdürülüyor.Ne söylerseniz söyleyin her sözünüz Hz. İbrahim'in baltası gibi onların putlarına dokunuyor.

Bu ülkede çok okunan, güzel yazan ama doğruyu yazmaktan çekinen, ürken, korkan yazarların kaçı askeri okullardaki Kemalist terörden bahsetme yürekliliğini gösterebildi?  Yıllardır Harp Okullarında öğrenciler üzerindeki baskı, zulüm ve ayrımcı politikaları, haksız uygulamaları kaç kişi dile getirme cesaretinde bulunabildi?

Hani yazarlar insanlığın atan kalbi, duyan kulağı, gören gözü ve vicdanı idiler? Nerede o vicdan, nerede o kalp? Nerede o insan ve onurlu kalemler?

Yazarlar kalemin namusunu vicdanlarında taşıyan hakkın ve halkın aynası olduğu sürece sorumluluklarını yerine getirebilirler. Yoksa, onlar da zulmün bir parçası olmaktan kurtulamaz.

Hiç Peygamber ocağında din ve peygamber düşmanlığı yapılır mı? Yapılırsa burası ne kadar peygamber ocağıdır? İşine gelince peygamber ocağından bahset, işine gelmezse peygambere bağlı asker ve öğrencileri o ocaktan at, sürgün et ve uzaklaştır. Bu iki yüzlülüğe bu çifte standarta ne zaman bir son verilecek?

Düşmana Allah Allah diye saldıran bir ordunun askeri okullarında İslami duyarlık ve hassasiyetinden dolayı türlü yakıştırmalarla okuldan veya görevinden uzaklaştırılan Anadolu çocuklarının haklarını gasp edilen hakları ne zaman geri iade edilecek?

Şimdi birisi kalkıp ezberden ’’Kardeşim sen TSK’yı yıpratmak istiyorsun’’ gibi yalama olmuş laflarla celallenmesin. Bu ülkede ne olup bittiği artık herkesçe biliniyor, duyuluyor, görülüyor. Kapalı kapılar ardında oynanan oyunların hepsi ayağa düştü, herkesin ipliği pazarda. TSK hiçbir gurubun babasının malı değil, millet olarak hepimizin malıdır.

YAŞ maduru bir çok subayın ‘’Müslümanca yaşamak’’ isteklerinden başka ne günahları vardı da TSK’dan atıldılar? Çoluk çocuk kapı dışı yapılıp sokağa konuldular. Yetmiyormuş gibi izleri sürülüp perişan olmaları için her türlü baskıya tabi tutuldular? O masum başörtülü kadınların, o masum küçücük çocukların suçları neydi de madur edildiler, toplum karşısında itibarsızlaştırılmaya çalışıldılar?

Hava Harp Okulundan ayrılmak zorunda kalmış, madur edilmiş bir öğrenciyidinleyelim isterseniz;

‘’Sayın Arif ALTUNBAŞ,

Ben çocukluğumdan beri hayalini kurduğum pilotluğu vatan sevgimle birleştirerek subay olmak için Askeri Liseye gitmiş ve başarılı bir şekilde öğrenimime devam ederken, ordunun içinde halen etkisini gösteren fişleyici, vesayetçi kafanın baskıları ve tehditleri sonucu Hava Harp Okulundan ayrılmak zorunda kalmış bir vatandaşım. Darbe dönemlerinde olduğu gibi bugün de, darbe yapamamalarına rağmen, kendi kemalist kafalarına uymayacağını, milletinin değerlerine sadık kalacağını, başarılı ve yükselip general seviyesine gelerek bu çürümüş yapıyı değiştirmeye çalışabilecek öğrencileri tespit edip, ayrılmaları için veya atılmaları için aklınıza gelebilecek fiziki ve manevi her türlü baskıyı işkenceyi yapıyorlar. Üstelik okuldan çıktıktan sonra da astronomik bir tazminat kapımıza dayayarak, dışarıda da kendimizi eğitip iyi kademelere gelmemizi engellemek istiyorlar…’’ M.T.

İşte mesele bu kadar ideolojik, bu kadar taraflı, hak ve adaleti hiçe sayan hukuk dışı bir uygulama. Bu kardeşlerimizin sesini milletimizin aziz temsilcileri milletvekilleri, Allahtan korkan komutanlar duyar, araştırır ve yıllardır uygulanan bu zulme bir son verirler. Madur edilen vatandaşlarımızın hakları tekrar geri verilir ve itibarları da kendilerine iade edilir.

Unutulmamalıdır ki madur edilen sadece bu insanlar değil, tüm TSK ile birlikte bütün Türkiyedir. Katledilen adalet ve Türkiyenin geleceğidir.

Adalet, milletin çocuklarını haksız yere fişleyen, onların haklarını ellerinden alan, onları madur eden komutanlar da dahil olmak üzere bu ülkede yaşayan herkese lazımdır.

Ayrımcılık yapan her kim olursa olsun ona karşı ortak tavır koymak hak ve hukuku gasp edilenlere sahip çıkmak şerefli, onurlu, dürüst her kişinin insanlık ve vatandaşlık görevi, bilhassa er kişilerin vicdani ve ahlaki görevidir.

Son Düzenlenme Salı, 03 Nisan 2012 11:17
Arif Altunbaş

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...