Perşembe, 21 Haziran 2012 08:45

Dindar Subaylar 2

Darbe Mağduru asker hikayelerine devam ediyoruz. Aslına bakacak olursanız bu hikayeler askerlerden çok asker eşleri ve asker annelerini ilgilendiren hikayeler. Evinin bulunduğu lojmanlar bölgesine, arabanın bagajında götürülüp getirilen kadınların öyküsü bu.


Askeri Gazinolarda, ordu evlerinde önlerinden çatal-bıçakları toplanan, şarkı kesilip ismen anons edilerek salondan çıkartılan kadınlarımızın öyküsü.. Ve de sırf bu inat ve ideolojik saplantılar uğruna ölüme terk edilen kadınlarımızın..


ÖLÜME YOLLANAN BİR ANNE

Yaş kararları ile TSK'dan atılan emekli yüzbaşı Güray Balatekin'in yaşadıklarını özetleyeceğim bugün size.. Her şey Ardahan görevi sırasında uğradığı psikolojik baskıyla başlıyor Aliye Balatekin için. Her başörtülü subay eşinin başına geldiği gibi o da askeri kantinlerden alış-veriş yapamıyor, eşiyle sosyal etkinliklere katılamıyor. Bu yüzden eşinin sicili düşecek kaygısıyla zorla katılsa bile önünden servisi alınıyor. “Size yemek veremem” diyen garsonların sözlerine muhatap kalıyor, vs.. vs.. Ama asıl dram, hanımefendi rahatsızlanmaya başladığında ortaya çıkıyor. İlk mide rahatsızlığına baktırmak için eşini revire götüren Balatekin, sıhhiye askerin; “kesin emir var, eşinizi bu halde muayeneye alamam” cevabıyla karşılaşıyor. O dönemin koşulları içinde bulundukları yerde başka bir şansları da olmadığından, Güray Bey, eşini ilk otobüsle İstanbul'a gönderiyor. İstanbul'da ilk tetkikleri yapılan Aliye Hanım mide kanseri teşhisiyle Ankara GATA'ya sevk ediliyor. Hatta öyle ki, GATA'da sürekli tedavi altında kalması yönünde karar çıkınca, devlet Güray Balatekin'i de mecburen Ankara'ya tayin ediyor. Yani sistem, Balatekin ailesinin başına gelenlerden haberdar.

DERSE GİRMESEN DE OLUR

Neyse bu tayinden çok kısa bir vakit sonra, Güray Balatekin, kendisine gösterildiği gibi Ankara'daki Kara Havacılık okulunda ders vermek üzere sınıfına doğru giderken, komutanı olan Albay; “Sen derse girme. TSK ile ilişiğin kesildi” diyor.. Bu kadar.. Elinde, daha çok yeni almış olduğu taktir beratı var. Emirleri layıkıyla yerine getirdiğinden, mesleğini seven başarılı bir asker olduğundan vs.. bahseden bir belge. Ama, taktir belgesi kafi gelmiyor anlayacağınız.

TEDAVİNİ ERTELEDİLER HANIM

O günden sonra yaşananları da Balatekin şöyle anlatıyor; “....Bütün sosyal güvencem kesildi. Eşimi GATA'ya götürmem bu şartlar altında mümkün değildi. Artık kapısından bile geçemezdim. Zira ne sağlık karnem vardı artık ne de askeri kimliğim. Eşime, önce, ‘tedavini biraz ertelediler” dedim. Sonra rahatça başörtüsü takabileceğini söyledim. Tevekkülle karşıladı. GATA'da tedavisi yarım kalan eşim birkaç hafta sonra vefat etti...”

BU İŞİN SORUMLUSU KİM?

Bu cinayetten herkes sorumludur. Hadise duyulduktan sonra Genelkurmay'ın; “PKK'lılara bile bakıyoruz. Eski yüzbaşının eşine neden bakmayacakmışız? Gelse idi bakardık” mealinde bir açıklaması olmuş. Oysa durum hiç de öyle değil. Zira YAŞ kararı ile disiplinsizlikten atılmış bir subay var ortada, Askeri kimliği alınmış. Üstelik de eşi başörtülü. Hiç birbirimizi kandırmayalım yani. Ama benim burada altını çizmek istediğim başka bir husus var. Bugün mesela görüyoruz. Soyunup-dökünüp “bedenim benimdir canım ne isterse onu yaparım” diyen sözde feminist bir kesim var ortada. Bu feministler, YAŞ kararıyla ordudan haksız ve de hukuksuz biçimde atılan bu subayın, bu nedenle hayatını kaybetmiş eşi için, bırakın bir şey yapmayı, akıllarından bile geçirmiş olabilirler mi acaba? Hiç sanmıyorum.

İBRET OLSUN

Bu hikayeler o kadar çok ki.. Ama anlatmamız lazım. Yazmamız lazım. Kayıtlara geçmesi lazım. Yarın bir gün unutup gideceğiz. Tansu Çiller'i lider, Demirel'i devlet adamı zannedeceğiz günün birinde. Mesut Yılmaz'ı tarih sadece “eski Başbakanlardan” diye anacak anlatmazsak eğer.

DÜNDEN DÜZELTME

Teoman Koman'ın postallarıyla camiye girdiği tarihi 1994 veya 1995 diye yazmıştım. Gerçek tarih 1992'nin sonbaharıymış. Kalın sağlıcakla. 

Ersoy Dede

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

1 yorum

  • Yorum Linki Kirectepe Perşembe, 21 Haziran 2012 10:24 yazan Kirectepe

    .....Soyunup-dökünüp “bedenim benimdir canım ne isterse onu yaparım” diyen sözde feminist bir kesim var ortada. Bu feministler, YAŞ kararıyla ordudan haksız ve de hukuksuz biçimde atılan bu subayın, bu nedenle hayatını kaybetmiş eşi için, bırakın bir şey yapmayı, akıllarından bile geçirmiş olabilirler mi acaba...
    Kadinlik onurunu tasimak, kadinlik onurunu herseyin ustunde tutmak zordur.
    AYIM'de bekletilen 1600 Sb. Astsb.'in esleri de kadin.
    PKK'lilarin bile, 5 defa affedilmis olmasi ve diger tum yasananlara ragmen, bu kadinlarin, bu annelerin yakindigini hic duydunuzmu ?
    Feminist gecinenler de o anneleri de yok sayiyor, tipki eslerinin yok sayildigi gibi.
    Balatekin Kardesimizin bu onmaz acisini yuregimizden kimse sokup alamayacak, yok sayilsak da sayilmasak da..
    Saygi ile..

    Raporla

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...