Pazar, 20 Nisan 2008 21:20

Demokrasinin Pabucu

Kırmızı Top, karyolanın altına itildi. Çocuk Türk Milleti, Kırmızı Top hiç varolmamış gibi yapacak.
Kapatma Davası (Kırmızı Top) mühim değilmiş/öyle ya da böyle Bu Mesele halledilirmiş gibi hislere gark olup- Hepten unutup-
İşte AK Parti bu arada taktik geliştirmeye çalışacak. 'Öyle mi yapsak? Böyle mi?' 'Diklenmeden dik durmaya' çalışacak. Uğraşacak.
"Kapatılmak istenen AK Parti değil;
Türkiye'de bir kez daha, Demokrasi İhtimali." Böyle bakılmalı hadiseye.
"AMA onlar DA çok ileri gitmişlerdi."
BU BAKIŞ: bu Büyük Gazete/Küçük CHP bakışı, halk nezdinde satın alınmasa da, itibar görmese de, HEMEN HERKES AK Parti'nin çok ileri gitmiş olduğu konusunda sessiz bir konsensüs içindeymiş gibi yapılacak. Antide-
mokratların Pazarlama Teknikleri. Hep aynı.
Geçen haftalarda Taraf'taki yazısında Yasemin Çongar, Yargı'da, Anayasa Mahkemesi'nde vicdanların sızlayıp sızlamadığını sorguluyordu. Anayasa Mahkemesi Üyelerinin 367 Kararı'nı 'zorla', 'zorlamayla' aldıklarını açık seçik belirtiyor, 'Ama olmaz paşam'lara rağmen, o zaman e-muhtıra yerine, d-darbe'yle (nerdeyse) tehdit edilerek, bu kararı almak durumunda 'bırakıldıklarını' yazıyordu.
Anayasa Mahkemesi Üyelerinin "Bu kararı torunlarıma nasıl izah ederim" diye vicdanları sızlayıp geceleri gözleri yaşararak aldığını zannetmiyorum ben 367 kararını.
Dilerim öyledir. Çongar'ın yazdığı gibidir yani. Ama ben artık YARGI denince; Sabih Kanadoğlu, Vural Savaş gibi 'derin yargıdan provokatörlerin' kanal kanal dolaşıp 'yakın gelecekte' bulaşacağımız rezillikleri (Kanuni Yorum kisvesi altında) muştuladıkları bir kör düğümle silsilesinin (gizli iktidarına) inanıyorum.
Anayasa Mahkemesi raportörü Osman Can'ın yazdığı raporda, AK Parti'yi kapatmama imkânlarının kuvvetle bildirildiği, oylamadan hemen önce çıtlatıldı medyamıza.
Sonra: Oybirliğiyle Davaya Bakma 'hezimeti' geldi. Ama raportörün onca emek ve hukuk bilgisiyle hazırlanmış raporu, NEDEN kamuoyuyla paylaşılmaz? Hepimizin bilgisine sunulmaz? Mahkemenin nihai kararı ve ara aşamalar HEPİMİZİ ilgilendirmiyor mu?
17 klasörlük iddianamesinde Abdurrahman Yalçınkaya'nın; çok fantastik 'şeylerden' kanıt olarak medet umulduğunu, bu şişkin iddianamedeki "Herrr 'şey' aleyhinize delil olarak kullanılabilir" mantığının, hukukun özüyle çeliştiğini niye vurgulamıyoruz? Yeterince?
Diyelim, 'Musa'nın Çocukları', 'Musa'nın Gül'ü' gibi kitaplarında handiyse bilimkurgusal bir ırkçılıkla Gül ve Erdoğan'ı 'karalamak'
için Yahudi oldukları gerçeğini(!) 'seçen' Ergun Poyraz'ın, bu tarz 'değerli eserlemelerinin' iddianamede 'kanıt' olarak 'kullanıldığını' biliyoruz. Başsavcı tarafından.
O Ergun Poyraz ki, şu an Ergenekon'dan içerde. Ve de JİTEM'den kendisine yapılan para ödemelerinin makbuzlarını gösteren disk, İşçi Partisi'nde yapılan aramalarda ele geçti.
Perinçek'in Ergun Poyraz'a JİTEM'den yapılan ödemelerle ilgili sorgulandığını da biliyoruz. Peki bu denli kredibilitesi (hapishane) tavanlarında bir Irkçı/Milliyetçi Bilimkurgusal Komplolar Yazarı'nın 'eserlerinin' dahi kanıt olarak bulunduğu bir iddianameyi, tüm o klasörleri şişiren delil enflasyonunu neden daha yakından incelemiyoruz?
Yargıtay Başsavcısı A. Yalçınkaya derhal, bir nevi Medya Yasağı empoze etti muhteşem iddianamesi incelenip eleştirilmeye başlanınca.
Bu konuda 4 Nisan 2008 tarihinde fevkâlâdenin fevkinde bir yazı kaleme aldı Hasan Celal Güzel. 'Jüristokrasi'nin tehdidi ve gerçekler' başlıklı.
Sabih Kanadoğlu'nun ADD'nin Frankfurt'taki toplantısında yaptığı ve "Ergenekon Soruşturması'nın akıbetinin Şemdinli Soruşturması gibi olmaya mahkûm" olduğunu müjdeleyen konuşmasının 288'e girip girmediğini sorguluyor Hasan Celal Güzel, dünkü yazısında.
Yaşar Büyükanıt, Şemdinli'deki bombacıya, "İyi çocuktur, tanırım" diye kefil olunca 288'e (yargıyı etkilemeye teşebbüs) girmiyor, Deniz Baykal 367 kararı öncesi yakın markaj şantaj cümleleriyle Anayasa Mahkemesi'ni âlenen kendi görüşlerine 'boğunca' 288'e girmiyor, Sabih Kanadoğlu, Ergenekon Savcısı'na aba altından sopa gösterince 288'e girmiyor-
Bugünlerde yapmamız gereken Yargı'ya karşı büyük bir sivil sorgulamacılık- bana kalırsa.
İddianamenin 'nesnelliğini', 'hukukiliğini', 'içeriğinin tutarlılığını' sorgulayalım.
Geri basmayalım.
Dökülsün saçılsın tüm o klasör birikintilerinde ne var, ne yoksa.
'Demokrasinin Pabucu' artık çok daha pahalı olmalı. Askeri ve Sivil Elit, güç savaşını sürdürürken her şeyi böylesine ucuzlatıp Kemalist ellerinde illa, oyuncaklaştıramamalı.

Perihan Mağden

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...