Cuma, 22 Mart 2013 09:40

OYAK RAPORU

ASKERLERİN HOLDİNGİ:

Ordu Yardımlaşma Kurumu (OYAK)6 Ordunun OYAK üzerinden bizatihi kolektif bir sermaye grubu olarak hareket etmesi, Türkiye'de militarizasyonun önemli bir veçhesini oluşturmaktadır. Yasal statüsü, idari yapısı, faaliyetleri açısından OYAK nedir? Bir holding yapısı olarak OYAK'ın yatırımları, mali boyutu ve gücü nedir? OYAK'ı Türkiye'nin en büyük holdinglerinden biri haline getiren faktörler nelerdir? OYAK gibi bir yapının varlığının yarattığı sonuçlar nelerdir? Bunlar, bu alt bölümdeki rehber sorularımız olacak.
OYAK, cumhuriyet tarihinin 27 Mayıs 1960'ta gerçekleştirilen ilk askeri darbesinin hemen ardından, 3 Ocak 1961'de Milli Birlik Komitesi tarafından kabul edilen 205 Sayılı Yasa ile kurulmuştur.7 Yani varlığını olağandışı bir dönemin yasama faaliyetine borçludur; buna rağmen, söz konusu yasa Türkiye tarihinin en dokunulmaz yasalarından biri konumunda olduğu gibi, OYAK'ın varlığı da o günlerden bugünlere olağanlaştırılmıştır.8

27 Mayıs darbesinin toplumsal destek tabanını oluşturan kesimlerden askerler, bürokrasi, entelijansiya ve dönemin burjuvazisi, OYAK'ın kurulma sürecini -her biri farklı rasyonellerle de olsa- desteklemiş ve ilk dönemde yetkili kurullarda görev almışlardır. Dönemin askeri iktidarı, OYAK Kanunu'nu şu şekilde gerekçelendirmiştir: Ordu mensuplarına emekli olduklarında "ancak mütevazı geçim şartları" sağlanabilmesi, "kendi içtimai seviyelerine uygun bir hayat seviyesi temin edememe"leri sebebiyle ve "istikbal endişesinden kurtularak maddi ve manevi huzura kavuşmaları" için OYAK kanunu hazırlanmıştır. Bu gerekçeler, Türkiye'de ordu mensuplarının kendilerini "ayrıcalıklı bir zümre olarak görme" hallerini yansıtmaktadır.9

OYAK NEDİR, SİVİL BİR KURULUŞ MUDUR?

OYAK nedir sorusuna ilk önce hukuki statüsünün ne olduğundan hareketle cevap vermek yerinde olur. OYAK kendi özel yasasına tabidir ve farklı noktalarda hem özel hukukun hem de kamu hukukunun alanına girmektedir. 205 Sayılı Yasa'nın birinci maddesine göre OYAK "Milli Savunma Bakanlığı'na bağlı ve özel hukuk hükümlerine tabi olup, mali ve idari bakımdan özerk bir tüzel kişiliktir". Aynı kanunun 37. maddesinde ise, kurumun her çeşit malları ile gelir ve alacaklarının, devlet malları hak ve rüçhanlığına sahip olduğu ve bunlara karşı suç işleyenlerin, devlet mallarına suç işleyenler gibi muameleye tabi tutulacakları belirtilmektedir. Buradan, OYAK'ın bir yandan üçüncü kişilerle ilişkileri bağlamında özel hukuk kurallarına tabi olduğunu ve bunun da özellikle gelir gayeli faaliyetlerini daha rahat yürütebilmesi için öngörüldüğünü, diğer yandan da kurumun, çeşitli kamusal hak, yetki ve imtiyazlarla donatıldığından kamu hukuku tüzel kişisi olduğu anlamını çıkarmak gerekmektedir. Diğer bir deyişle, OYAK her iki hukuk alanının da avantajlarından faydalanmasını sağlayan bir hukuki statüye sahiptir. Örneğin, üyeleriyle ilişkileri Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'nin (AYİM) yetki alanında görülmüş ve "eski üyelere nema dağıtılması" ve "zorunlu üyeliğin anayasaya aykırılığı" yönünde açılmış davalarda AYİM üyeler aleyhine karar almıştır. Dolayısıyla, askeri yargının yarattığı iki başlılık, OYAK örneğinde de bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır.10

OYAK nedir sorusu akla hemen OYAK sivil bir kuruluş mu askeri bir kuruluş mu sorusunu getirmekte. OYAK yönetiminin, kurumun orduyla bağını silikleştirme adına sivilliği vurgulayan söylemleri, son yıllarda özellikle dikkati çekmekte.11 Ancak, kurumun üyelerine ve idari yapısına bakıldığında askerlerin hâkimiyeti açıktır. Kurumun daimi üyeleri aslen TSK kadrolarında görevli subay, astsubay ve askeri memurlardır.12 Bunların üyelikleri mecburidir ve mevcut 250 binin üzerindeki üyenin büyük çoğunluğunu oluşturmaktadırlar. Zorunlu askerlik hizmetindeki yedek subaylar ise geçici üyedirler. İdari yapısına bakıldığında 50 ila 100 üyesi bulunan temsilciler kurulu tamamen askerlerden oluşmakta, 40 kişilik genel kurulda da sadece 9 sivil üye bulunmaktadır. Yasada 7 kişilik yönetim kurulunun 3 kişisi asker olarak öngörülmüş olmakla birlikte, fiiliyatta askerler 1976'dan beri 4 kişiyle temsil edilegelmişler ve yönetim kurulu başkanı her zaman asker üye olmuştur. Mevcut yönetim kurulunda da 7 kişinin 5'i askerdir, bunlardan 2'si emekli, 3'ü muvazzaftır.13

2001 yılına kadar OYAK faaliyetlerinin denetimi sadece kurum kanununda öngörülen denetleme kurulunca14 yapılmışken, 2001'den itibaren buna ek olarak özel denetleme şirketlerine de mali denetim yaptırılmaktadır. Bu noktada şunu da belirtmek gerekir ki OYAK'a bağlı şirketler sivil profesyoneller tarafından yönetilmektedir, şirketlerin yönetim kurullarında emekli subaylar da yer almakla birlikte, sayılarına dair tam bir bilgi elimizde bulunmamaktadır.

Faaliyetleri açısından bakıldığında OYAK aynı anda hem zorunlu bir tasarruf kurumu, hem bir ek sosyal güvenlik ve hizmet kurumu, hem de bir holding kuruluşu konumundadır. OYAK her şeyden önce bir zorunlu tasarruf kuruluşu'dur.

Üye aidatları OYAK'ın önemli gelir kaynakları arasında yer almaktadır. Kanun gereği (m.18) daimi üyelerin aylık maaşlarından %10, geçici üyelerinse (yedek subaylar) karşılığında hiçbir hizmet almayacak olmalarına rağmen aylık maaşlarından %5 kesinti otomatik olarak yapılmaktadır.

OYAK, üyeleri için Emekli Sandığı'nın yanı sıra bir ek sosyal güvenlik kurumu'dur. Bu açıdan OYAK'ın yasayla öngörülen hizmetleri sosyal yardımlar ve sosyal hizmetler olarak ikiye ayrılmaktadır. Sosyal yardımlar, üyelerin ödediği aidatlar karşılığında yapılan emeklilik, ölüm ve maluliyet yardımlarından oluşmaktadır. Bunlar arasında en önemli kalem emeklilik yardımları olup, en az 10 yıllık süresini doldurmuş üyelere sunulmaktadır.15 Nemaların enflasyon karşısındaki durumuna bakıldığında, 1985'e kadar nemaların enflasyonun altında kaldığı ve ancak nemaların enflasyona uyarlandığı 1990'ların ortasından sonra nemaların yüzdesinin daha yüksek olduğu gözlenmektedir.16 OYAK'ın sosyal hizmetler (ya da sosyal amaçlı yatırımlar) adı altında yürüttüğü faaliyetler ise, kuruma belli oranda gelir sağlamakla birlikte, daha çok, üyelere piyasaya göre ucuz ve uzun vadeli borç ve kredi verilmesi esasına dayanmaktadır.

OYAK'ı nev-i şahsına münhasır bir kurum kılan özelliği, tabii ki adeta bir holding kuruluşu olarak yürüttüğü kâr amaçlı iktisadi faaliyetleridir. OYAK, bir sosyal güvenlik kuruluşundan çok, üretim, ticaret, hizmet ve finans sektörlerindeki yatırımları üzerinden işleyen bir sermaye grubudur. Bu durum daha kuruluş yasasından itibaren öngörülmüştür.
Emekli Sandığı, SSK, Bağ-Kur gibi diğer sosyal güvenlik kuruluşlarıyla karşılaştırıldığında, serbest fonların kullanımında gelir gayeli yatırımlar yapma açısından diğerlerine tanınmayan serbestlik OYAK'a tanınmıştır. 205 Sayılı Kanun'da OYAK'ın mevcutlarının işletilmesine (m. 33) herhangi bir sınırlama konulmamıştır. Şunu da belirtmek gerekir ki benzer bir yapı 1970'li yılların başında memurlar (Memur Yardımlaşma Kurumu [MEYAK]) ve işçiler (İşçi Yardımlaşma Kurumu [İYAK]) için de öngörülmüştür; ancak, İYAK kâğıt üzerinde kalmış ve hiç kurulamamış, MEYAK ise memurlardan kesinti yapılmasına rağmen fiilen işlememiş ve 1982'de kesintiler geri ödenmiştir.17

Kurumun gelir kaynakları ve harcamaları açısından da iktisadi yatırımları başta gelmektedir. Aslında, OYAK'ı OYAK yapan asli faaliyetin holding gibi çalışması olduğu, kurum tarafından da açıkça dile getirilmektedir. OYAK'ın misyonu şöyle tanımlanmaktadır: "OYAK, bir yandan üyelerce arzulanan hizmetleri bir şirket anlayışı içinde en üst standartlarda sağlarken, diğer yandan da üyelerine en çok nemayı sağlamaya yönelik olarak […] bir holding yaklaşımı çerçevesinde portföy ve iştirak yatırımları yapan, tüm faaliyetlerinde aktüeryal dengeyi öncelikle gözeten bir sosyal yardımlaşma kurumudur."18 Sonuç olarak, üye yapısı, karar alıcı organlarının yapısı ve başlıca faaliyet alanı göz önüne alındığında, OYAK'ı öncelikle bir "askeri holding" olarak tanımlamak yanlış olmayacaktır.


ASKERİ HOLDİNG OYAK

Bugün OYAK, 29'u doğrudan olmak üzere toplam 60 şirketi bünyesinde barındıran dev bir holding yapısıdır. OYAK yatırımları ve gelirleri hiçbir biçimde askeri harcamalar ve projeler için kullanılmamakta, OYAK ekonominin sınai üretim, finans ve hizmet sektörlerinde yatırım yapmaktadır. OYAK'ın yatırımları bugün itibariyle başta otomotiv, çimento, demir-çelik olmak üzere finans, enerji, madencilik, zirai ilaçlar, gıda, inşaat, nakliyat-lojistik, iç ve dış ticaret, özel güvenlik, teknoloji-bilişim, turizm gibi sektörlere yayılmıştır. OYAK'a bağlı ana şirketler şunlardır:

o Sanayi: OYAK Renault, Erdemir, İsdemir, Adana Çimento, Mardin Çimento, Bolu Çimento, Ünye Çimento, Aslan Çimento, Birçim Çimento ve Madencilik, OYAK Beton, Aslan Beton, OYAK Kâğıt Ambalaj, İSKEN, OYAK Enerji, HEKTAŞ, TUKAŞ, Tam Gıda (Eti).

o Finans: OYAK Anker Bank, OYAK Yatırım Menkul Değerler, Halk Finansal Kiralama.

o Hizmet: RENAULT-MAİS, OMSAN, OYTAŞ, OYAK Savunma ve Güvenlik Sistemleri, OYAK Teknoloji, OYAK İnşaat, OYAK Konut İnşaat, OYAK Pazarlama, Eti Pazarlama. OYAK bu ana şirketlerin beşi haricinde (Oyak-Renault, İsken, Tam Gıda-Eti, Eti Pazarlama, Halk Finansal Kiralama) çoğunluk hissesini elinde tutmaktadır. Bu şirketlerden birçoğu Türkiye'nin en büyük ve en kârlı iktisadi kuruluşları arasında yer almaktadır. OYAK, kuruluşundan bugüne yerli ve yabancı büyük sermaye gruplarının yanı sıra kamu iktisadi teşekkülleriyle de çeşitli düzeylerde ortaklıklar kurmuştur. Şu anki ortaklıkları arasında Renault, STEAG-AG, Nuh Holding, Eti Holding, Halkbank ve SSK yer almaktadır. Geçen 49 sene zarfında ortaklık ilişkisine girdiği şirketler arasında, Axa, Goodyear, Elf gibi dünya sermaye devlerinin yanı sıra, Sabancı, Koç, Yaşar Holding, Gama, Yapı Kredi Bankası, Garanti Bankası, Kutlutaş Holding, Alarko, Cerrahoğulları gibi büyük yerli sermaye grupları ve Ziraat Bankası, TPAO, Petkim gibi kamu iktisadi teşekkülleri de yer almıştır.

2009 sonu itibariyle toplam aktifleri 12,676 milyon YTL'ye ulaşan OYAK'ın şirketlerinin toplam satışları 19,1 milyar YTL'ye, toplam aktifleri 28,3 milyar YTL'ye ulaşmış bulunmaktadır.19 Her ne kadar Türkiye'de holding bazlı veriler sistematik olarak sunulmasa da, bazı yıllara ait veriler üzerinden OYAK'ın Türkiye'nin en büyük ilk beş holdingi arasında yer aldığını söyleyebiliriz. Örneğin kârların gelişimi açısından bakıldığında, 1990'da Koç ve Sabancı'nın ardından üçüncü sırada yer alan OYAK, 1996'da Koç, Sabancı ve Çukurova'nın ardından dördüncü sırada yer almıştır.20

2000 yılı toplam ciroları üzerinden bakıldığında da Koç Holding 11,7 milyar dolar ile birinci, Sabancı 5,6 milyar dolar ile ikinci, OYAK da 4,9 milyar dolar ile üçüncü büyük holding olarak gözükmektedir.21 7 Eylül 2005 tarihli OYAK İş Ortakları ve Çalışanları Toplantısı'nda OYAK Genel Müdürü Coşkun Ulusoy'un sunduğu verilere göre ise, 2001-2004 yılları arasında OYAK, KOÇ ve SABANCI arasında yapılan kârlılık karşılaştırmasında OYAK'ın Türkiye'nin en kârlı holdingi olduğu ilan edilmiştir.22

2000 yılı faaliyet raporunun ardından OYAK'ın geldiği bu noktayı, Sabah gazetesi "Savaş Taktiği Mucize Yarattı" manşetiyle sunarken, OYAK Genel Müdürü Coşkun Ulusoy da (bir sivil olarak!) bu başarıyı "Sonuçta iş hayatı da bir savaştır. Binlerce yıl kanla sınanan askeri prensipler iş hayatına uygulanırsa, hata olasılığı sıfırdır" sözleriyle açıklıyordu.23 Retorik bir kenara bırakılacak olursa, söz konusu "mucize"nin sırrı nedir? Burada sırasıyla önce OYAK'a has bazı özellikleri, sonra da OYAK'ın genel olarak Türkiye'deki birikim stratejileri ve sermaye yapısı içindeki konumunu, açıklayıcı unsurlar olarak ele almak gerekir.

OYAK'ın bazı yasal ayrıcalıkları hiç şüphe yok ki OYAK için bazı avantajlar yaratmıştır. Birincisi, vergi muafiyetleridir.

OYAK'a bağlı şirketler vergilerini ödemekte, ancak OYAK'ın kendisi her türlü vergiden (gelir, kurumlar, veraset ve intikal vergileri, damga vergisi) muaf tutulmaktadır. İkincisi, üyelerin maaşlarından yapılan zorunlu kesintiler maliyetsiz sıcak para kaynağı oluşturmaktadır. Bu nakit girişi özellikle kriz ortamlarında büyük avantaj sağlamaktadır.
Ayrıca, yedek subay maaşlarından yapılan kesintilerin hiçbir hizmet karşılığı yoktur. Buna ek olarak, yapılan kesintilere verilen nema 1990'ların ortalarına kadar enflasyon altında tutulduğundan, bu da ayrıca bir avantaj sağlamıştır.

Üçüncüsü, yasası gereği OYAK mallarının "devlet malı statüsünde" olması haczedilemeyecekleri anlamına geldiğinden bu da ayrıcalıklı bir durumdur. Dördüncü olarak da, üyeleriyle olan ilişkileri askeri idari yargı yetkisine alındığından, zorunlu üyeliğin iptali talebi veya Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği'nin (TEMAD) emeklilikten sonra da nema ödenmesi talebi gibi davalarda kurum lehine verilen kararlar, üyelerin eleştirilerine karşı korunma sağlamaktadır.24

İktisadi ilişkilerin siyasal güç ilişkilerinden bağımsız olmadığı düşünüldüğünde, OYAK'a has bir başka avantaj, ordunun siyasi gücünün iktisadi alana etki potansiyelinin yüksek oluşudur. Bu çerçevede, batık şirketlerinin kamu iktisadi kuruluşlarına devri, kamu kuruluşlarıyla ortaklıklar, bu sayede kamu ihaleleri kazanma ve kamu kaynaklarından faydalanma, bu etkinin görüldüğü mekanizmalardır. Meselenin bu boyutunu ampirik olarak her durumda göstermek zor olmakla birlikte, hem bazı açık örnekler mevcuttur, hem de bazı örnek olaylarda buna dair güçlü karineler bulunmaktadır.

OYAK, 1980'lerin başında krize giren ve batma noktasına gelen otomotiv sektöründeki iki şirketini (Türkiye Otomotiv Endüstrileri A.Ş. [TOE] ve Motorlu Araçlar Ticaret A.Ş. [MAT]) 1984 yılında Ziraat Bankası'na devretmiş, daha doğru bir ifadeyle kamu tarafından bu batıklar devralınmıştır. Aynı şekilde inşaat sektöründeki Oyak-Kutlutaş Holding'e bağlı kriz içindeki dört şirkete de 1985 yılında Emlak Kredi Bankası ortak olmuştur.25 Yine inşaat sektöründe, Oyak İnşaat'a 1995 yılında %25 hisseyle ortak olan SSK, OYAK'a 2 milyon 544 bin dolar ödemiş ve SSK'nın bütün inşaat işlerinin Oyak İnşaat tarafından ve %1 tenzilatla yapılmasında anlaşılmıştır. Bu anlaşma dahilindeki ihale kazançlarının ötesinde, OYAK'ın SSK ihalelerinden ek kazançlar sağladığı da ortaya çıkmıştır. Şöyle ki, 1999'da o zamanın fiyatlarıyla 17 trilyon tutan 9 SSK inşaatının %1 ve 6,5 tenzilatlarla Oyak İnşaat'a verilmesinin ardından, Oyak İnşaat'ın bu işleri %23,24 tenzilatla taşeronlara devrettiği, böylece aradaki 2 trilyon 443 milyar liranın SSK'dan çekilip Oyak İnşaat'a aktarılmış olduğu, kamuoyunda çeşitli aktörlerce ifade edilmiştir.26 Türkiye'nin siyasal anlamda en muhafazakâr ve ordu destekçisi işveren örgütlerinden biri olarak bilinen Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Başkanı Refik Baydur bile bu süreci eleştirmiş, Bülent Ecevit'in, uyarılarına rağmen sürece müdahale etmediğini ve ihaleye başka şirketler girebilseydi maliyetin %30 oranında azalabileceğini söylemiştir.27

Dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan da, SSK inşaatlarında Oyak İnşaat'ın kayırıldığını açıkça itiraf etmiştir.28

Son örnek ise, Türkiye tarihinin en büyük iktisadi krizi olan 2001 krizinin ardından bankacılık sektöründe yaşananlarla ilgilidir. 2001 krizinin ardından sermayesi yetersiz hale gelmiş bankalara kaynak aktararak bu bankaları kurtarma operasyonu gündeme geldiğinde, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu sektör içi aktif büyüklükteki payı %1'in üzerindeki bankaların bu kapsama alınmasına karar vermiştir. Cüneyt Akman'ın ifadesiyle "manipülasyon o kadar belirgindir ki, kurtarma limiti %1 değil de 1,5 olarak saptansaydı biri Türkiye'nin en büyük medya kuruluşunun, öbürü en büyük sınai askeri grubunun olan iki banka dışarıda kalıyordu".29 Ayrıca tasarıda kriter olarak yalnızca piyasa payının bulunmasının yetersizliği de basında vurgulanan noktalar arasındaydı.30 Özel sermayeli ticari bankalar grubunda batık kredi oranı Mart 2001'de %3,9 iken Oyak Bank'ta 12,7 olması, ortalama aktif kârlılığında da Oyak Bank'ın %-5,3 ile 1,2 olan ortalamanın altında olması,31 diğer kriterler açısından kötü durumda olan Oyak Bank'ın keyfi bir kriter belirlemesi sonrasında kurtarma çizgisinin üzerinde kaldığını göstermektedir. Bu badirenin atlatılmasından sonra Oyak Bank, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'ndan (TMSF) Sümerbank'ı alarak sektörün en büyükleri arasına girmiştir. Sümerbank'ın alım sürecinde de ilginç noktalar bulunmaktadır. OYAK Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Saka, Sümerbank'ı "satın alma bedeli olarak bütün tahminlerin aksine sadece 50 milyar TL gibi sembolik bir para ödemiş olduğumuzu bu vesile ile bildirmek isterim" demekte ve "değerini bu açık metinde rakam olarak belirtmeyi uygun görmediğim menkul ve gayrimenkulleri olan Sümerbank'ın 4,5 aylık faaliyet sonunda bırakacağı kâr diğer 25 iştirakin toplam kârına eşit, hatta üzerinde bir rakam" olacaktır diye devam etmektedir.32 Gerçekten de bakıldığında Oyak Bank'ın 2000 yılı zararı 8,6 trilyon TL olmuş ve Sümerbank'a 27 trilyon sermaye koyacağını açıklamış, Sümerbank-Oyakbank birleşmesinden sonra ise bankanın 2001 yılı kârı 167 trilyon olarak açıklanmıştır.33

Bu tarz özgül faktörler OYAK'ın Türkiye'nin en büyük holdinglerinden biri haline dönüşmesinde çok önemli etkilerde bulunmuştur. Bunun yanı sıra OYAK'ın bugünkü büyüklüğüne ulaşmasında genel olarak Türkiye'deki birikim stratejileri ve sermaye yapısı içindeki konumunun da önemli bir rolü vardır. OYAK, diğer büyük sermaye grupları gibi, farklı dönemlerdeki hâkim birikim stratejilerinin hem belirleyicisi hem takipçisi olmuştur. OYAK, büyük sermayenin girebileceği sektörlere yatırım yapmış ve devletin sermaye grubu yaratmaya dönük politikalarından (krediler, teşvikler, muafiyetler vs.) sadece ithal ikamesi döneminde değil, liberal iktisat politikalarının uygulandığı 1980 sonrası dönemde de faydalanmıştır. 1980 sonrası dönemde de devam eden imalat sanayiindeki oligopolistik yapı sayesinde OYAK da diğer büyük sermaye grupları gibi kâr oranlarını yüksek tutmuştur. Özellikle otomotiv, çimento, demir-çelik, tarım ilaçları sektörleri OYAK'ın oligopolistik güce sahip olduğu sektörlerdir.

Kurum, net varlığının önemli gelişme gösterdiği 1960-1980 arasında, ithal ikameci strateji doğrultusunda içeride yüksek kârlar sağlayan korumacı politikalardan istifade etmiştir. İthal ikameci strateji doğrultusunda yüksek gümrükler, ithalat yasakları, vergi muafiyetleri ve çeşitli teşviklerle korunan otomotiv, çimento gibi sektörlere yatırım yapmıştır. Yine bu dönemde, korunaklı iç piyasalara yüksek fiyatlarla yapılan satışlar sayesinde yüksek kârlar elde etmiştir. OYAK'ın büyük sıçrama gösterdiği dönem ise, neoliberal özelleştirme ve finansal yatırım stratejilerinin Türkiye ekonomisine hâkim olduğu 1980 sonrası dönemdir. OYAK, özelleştirme politikalarından büyük kazanımlar sağlamıştır: 1992'de Sabancı ortaklığı OYSA ile özelleştirilen iki çimento fabrikasını satın almış, 1996'da GAMA Holding ortaklığı ile bir çimento fabrikası daha satın almış, 2001 krizinin ardından dönemin OYAK Yönetim Kurulu Başkanı'nın ifadesiyle "sembolik bir para" karşılığı bünyesinde altı bankanın toplandığı Sümerbank'ı satın almış, son olarak da 2005'te Türkiye'nin en büyük ve en kârlı kamu kuruluşlarından Erdemir'i satın almıştır. 1989'dan itibaren ekonominin mali sermaye birikimi döngüsüne sıkıştırılmasıyla derinliği gittikçe artan 1994, 1999, 2001 ve 2008 krizlerinin yaşandığı süreçte, diğer büyük sermaye grupları gibi OYAK ve bağlı iştirakleri de finansal yatırımlara yönelmiş, özellikle aşırı borçlu devlete yüksek faizli borç vermeye ve kur-faiz arbitrajına oynamaya dayalı bu politikalardan büyük kârlar elde etmiştir. OYAK, 1990 sonrasında tarihinin en hızlı büyüme rakamlarına ulaşmıştır. 1961-1980 döneminde OYAK'ın ortalama kârlılığı 16 birim iken, 1981-2001'de 100 birime sıçramıştır, 1990-2001 için ise bu rakam 165'tir.34

Tüm bu süreçte OYAK, neoliberal birikim stratejileriyle kendi tikel çıkarlarını azamileştirirken, bunu ulusal güvenlik, ulusal çıkar retoriğiyle de bezemiştir. Özelleştirme kapsamında 2005 sonunda Erdemir'in satın alınma süreci buna dair çarpıcı bir örnektir. Bu süreçte hem OYAK yönetimi hem de kamuoyu Erdemir'in ulusal güvenlik açısından stratejik öneminden dem vurmuş, özelleştirilse bile Erdemir'in ulusal sermayenin elinde kalması gerektiği ileri sürülmüş, kısacası Erdemir'in OYAK tarafından alınması, gerek TOBB'dan Maden-İş'e çeşitli kurumlar tarafından, gerekse medyada coşkuyla karşılanmıştır.35 Ulusalcı retorik neoliberal sermaye birikim stratejisinin hizmetine sokulmuş ve böylece 2003 kârı OYAK'ın o dönemdeki 40 şirketinin toplam kârına eşit olan36 Türkiye'nin en kârlı üçüncü şirketi, kamudan OYAK'a geçmiştir.37 Eylül 2005'te Antalya'da gerçekleşen OYAK İş Ortakları Toplantısı'nda kırmızı beyaz tişört giyerek ulusal açıdan stratejik önemi haiz şirketlerin yabancılara satılmaması teziyle milliyetçi mobilizasyon yaratan OYAK, demir-çelikte kısa bir süre sonra Arcelor ile ortaklık görüşmelerine soyunmuş, bankacılıkta ise Türkiye finans sektörünün "topyekûn gayri millileşmesini" pek de dert etmemiş ve Sümerbank'ı çok ucuza alıp Oyakbank'ı büyüttükten sonra bu bankayı 2,7 milyar dolara (o güne kadarki en yüksek meblağlı banka satışıdır) Hollandalı ING grubuna satmıştır.38

OYAK'IN VARLIĞININ YARATTIĞI SORUNLU SONUÇLAR

OYAK gibi bir yapının varlığı normal ve olağan mıdır? OYAK diğer emeklilik fonları gibi bir fon mudur? TSK'ya bağlı bir emeklilik fonu farklı değerlendirilmek durumunda değil midir? OYAK'ın dünyadaki diğer emeklilik fonlarından farklı olarak ülkenin en büyük holdingi olması normal bir durum mudur? Bu son alt bölümde, OYAK gibi bir yapı üzerinden ordunun iktisadi aktör konumuna gelmesinin yarattığı sorunlu sonuçlara odaklanacağız.

İfade edilmesi gereken ilk nokta, orduların iktisadi aktör olarak var olmalarının, modern ekonomilerin en temel özelliklerinden biri olan, silahı tutan güç ile iktisadi faaliyette bulunan güç arasında tarihsel olarak kurulmuş ayrıma aykırı bir durum teşkil etmesidir. Sonuçta orduların şu ya da bu kurumsal yapılanma üzerinden doğrudan bir iktisadi aktör olarak kendi asli işlevlerinin dışındaki alanlarda var olmaları, çağdaş demokrasinin asgari gerekliliklerine aykırıdır.

İkinci sonuç, OYAK'ın, Türkiye'de askerlerin özellikle "12 Eylül sonrasından günümüze kadar, giderek daha fazla kendi içine kapalı ve kendi kendini üreten bir toplumsal zümre"39 haline gelmelerinde önemli bir rolü olmasıdır. Bir başka deyişle, OYAK etkisiyle (emeklilik yardımı, ucuz konut ve borç kredileri) askeri personelin, özellikle de subayların, gündelik yaşam pratikleri orta ve üst orta sınıf hayatlara tekabül etmektedir.40 OYAK yetkilileri bu hayatı, üyelere "bir ev, bir araba" formülüyle özetlemektedirler.41 Bir toplumsal zümre olarak varoluşu besleyen başka iktisadi mekanizmalar da devrededir: Orduevleri, sosyal tesis, lojman gibi, askerlere diğer kamu personeline kıyasla daha geniş imkânlar tanıyan "ayni ayrıcalıklar"dır bunlar.42 Bu açıdan OYAK, 1960 ve 1970'lerde bozulmuş olan askeri iç hiyerarşi, disiplin ve bütünlüğü yeniden tesis etmeye yönelik sosyoekonomik bir araç işlevi de görmüştür.43 Neoliberal iktisadi ve sosyal politikaların 1980 sonrasında derinleştirdiği yoksulluk ve yoksunluk bağlamında TSK'nın ayrıcalıklı toplumsal zümre halinin pekişmesi, pretoryen ordu modelini güçlendirmekte ve Türkiye'de demokrasinin normalleşmesini engelleyici bir unsur olarak durmaktadır.

Üçüncü sonuç, OYAK'ın paradoksal etkileriyle ilgilidir. OYAK'ın üyelerine yukarıda dile getirdiğimiz mali imkânları sunması, ilk bakışta ordu içinde belirli bir entegrasyonu sağlar gibi görünse de, ayrıcalıklı zümre avantajlarından tüm ordu mensuplarınca eşit şekilde faydalanılamadığı dikkate alındığında, tam tersi bir etkiyle ordu içinde yeni bölünmelere de yol açmıştır. OYAK'ın temsil ettiği büyük ekonomik pasta, bu pastadan pay alma noktasındaki çatışmaları da tetiklemektedir. Örneğin, alt ve orta rütbeli subayların OYAK yönetimini kontrol altında tutan üst rütbeli subaylara yönelttikleri, kurumun üye istekleri dışında faaliyet gösterdiği, sosyal hak ve hizmetlerin yetersiz olduğu, sosyal hizmetten ziyade holding yatırımlarına ağırlık verildiği, emeklilikten sonra kurum nemalarından faydalanılamadığı şeklindeki eleştiriler, yıllar zarfında hep gündemde kalmıştır.44 Bir başka örnek ise, "ordunun proleterleri" olarak adlandırılan astsubayların OYAK'a yönelik eleştirileridir. TEMAD üzerinden eleştirilerini son yıllarda açıkça kamusal alana taşıyan emekli astsubaylar, OYAK üyelerinin dörtte üçünü kendilerinin oluşturmasına ve yasal kesintilerin %55 ila 60'ının astsubaylardan yapılmasına rağmen, astsubayların kurumun imkânlarından faydalanamadıklarını belirtmekte, OYAK ve iştiraklerinin yönetim kurullarında yer almayı talep etmektedirler. Bunun yanı sıra, emeklilikle beraber kurumla ilişkinin kopması sonucu, eski üyelerin ileri tarihli OYAK kazançlarında sahip oldukları haklardan faydalanamamalarını da eleştirmekteler.45 TEMAD'ın sivil idari yargıda açtığı davalar askeri idari yargıya havale edilmiş ve bir sonuç alınamaması üzerine TEMAD 10 Eylül 2007'de AİHM'e şikâyette bulunmuş ve mahkeme bir süre önce dava başvurusunu kabul etmiştir.46

Dördüncü olarak, OYAK'ın varlığı üzerinden TSK sosyoekonomik iktidar ilişkilerinin içine daha fazla çekilmekte ve bu ilişkilerde açıkça ve doğrudan bir taraf olarak yer almaktadır. Hiç şüphe yok ki devlet aygıtının bir parçası olarak var oldukları sürece ordular her zaman iktidar ilişkilerinin bir tarafıdırlar. Ancak, modern siyasal alanın ve devlet yapısının görece demokratik düzenlenme biçimlerinde aslolan, orduların en azından formel-biçimsel olarak sosyopolitik ve sosyoekonomik iktidar ilişkilerinde açıkça yer almamalarıdır. Aksi durumun, hem sosyopolitik alanın demokratik yönüne hem de orduların kendi içsel yapılarına zarar vereceği açıktır. Nasıl ki ordunun politik aktör olarak siyasal süreçlerde yer alması politik tarafsızlık iddiasına halel getiriyorsa, doğrudan iktisadi bir aktör olarak da sosyoekonomik iktidar ilişkileri içinde yer alması sosyoekonomik aktörler nezdindeki tarafsızlık iddiasına halel getirmektedir.

OYAK'ın varlığı üzerinden ordu, Türkiye'deki sermaye grupları arasındaki çeşitli bölünme eksenlerinin de doğrudan parçası olarak görülmektedir. Bu bölünmeler, şirketler, sektörler, küçük-orta ve büyük sermaye, "İslami"- "laik" sermaye gibi çeşitli eksenlerde olabildiği gibi, OYAK kendisini başka holdinglerle kıyasladığında da tezahür edebilmektedir.47 Kısacası, ister siyasi ister iktisadi alanda olsun TSK'nın pretoryen pratikleri, kendi meşruiyet söyleminde sıklıkla yinelediği "partiler üstü, sınıflar üstü, siyaset üstü" olma iddiasının altını doğrudan oymaktadır.

TSK'yı dar sosyopolitik ve sosyoekonomik iktidar ilişkilerinin içine çeken bu pratikler, kendi iç işleyiş ve yapılanmalarını da olumsuz etkilemektedir.

Son olarak, OYAK'ın yarattığı sonuçların AB ile uyum süreciyle ilişkisinden bahsetmek önemlidir, zira Türkiye'deki pretoryen yapının liberal demokratik asker-sivil ilişkileri doğrultusunda reforme edilmesi adımlarında AB uyum reformları önemli bir kaldıraç işlevi görmüştür. Bu gerçeğe rağmen, AB ilerleme raporlarının hiçbirinde OYAK gündeme gelmemiştir. 2005 yılında AB'nin beş ana kurumundan biri olan Avrupa Ekonomik ve Sosyal Komitesi (işadamları, işçiler, çiftçiler, kooperatifler üzerinden sosyal grupların temsil edildiği 222 üyeli bir komite), AB Konseyi Aralık 2004 toplantısına yönelik olarak hazırladığı bir raporun ilk taslağında askeri harcamaların denetiminin yanı sıra OYAK'ı da üyelik sürecinde reforma ihtiyaç gösteren alanlardan biri olarak tanımlamıştır; ancak daha sonra hem OYAK'ın hem de dönemin İSO başkanı Hüsamettin Kavi'nin, Avrupa Birliği Ekonomik ve Sosyal Komitesi, Karma İstişare Konseyi (KİK) Eşbaşkanı sıfatıyla yaptığı girişimler sonrasında OYAK kısmı rapordan çıkarılmıştır.48

Ayrıca OYAK, 2003 yılından beri, AB ek emeklilik fonları dernekleri federasyonu European Federation for Retirement Provision'ın da üyesidir. Herhangi bir AB ülkesi ordusunun OYAK gibi bir yapıya sahip olması tahayyül bile edilemezken, bu konunun, orduların demokratik denetim ve düzenlemelere tabi tutulması gereğinin bir parçası olarak görülmemesi ya tutarsızlıkla ya da güç ve çıkar ilişkileriyle açıklanabilir. OYAK'ın başta Renault ile onyıllardır süren ortaklığı, AXA grubuyla uzun yıllar sürmüş ortaklığı, Almanya savaş sanayiinin ihracatında %15'lik payla Türkiye'nin birinci sırada yer alıyor oluşu49 bu çıkar ilişkilerinin en göze çarpanlarıdır.


SONUÇ: SORUNLAR VE ÖNERİLER

Türkiye'de ordunun "özerk" bir aktör, pretoryen bir güç olarak var olmasının salt siyasal alanda değil, kültürel, ideolojik, toplumsal ve iktisadi alanlarda da sonuçları vardır. Bu raporda iktisadi alana odaklanılmış, Türkiye'deki askeri-iktisadi yapının çözümlemesi yapılmıştır. Türkiye'deki askeri-iktisadi yapı üç ayak üzerinde yükselmektedir.

Hiç şüphesiz siyasal, yasal-idari, ideolojik, kültürel, iktisadi vb. alanlarda yaşanan militarizasyon süreçleri birbirlerinden kopuk değildir, tam tersine topyekûn bir militarizasyonun ayaklarıdır. Taha Parla'nın151 işaret ettiği gibi "ekonominin bu kadar kolay militaristleşmesi" "militaristleşmenin tohumlarının çok daha eski dönemlerde atılmış" olmasıyla yakından ilgilidir. "Elbette ekonominin militaristleşmesi" en nihayetinde "kültürel ve ideolojik" ve siyasal "militarizmi meşrulaştırır ve yeniden üretir. Çember tamamlanmıştır. […] Normal olmayan bir durum içselleştirildi ve yüceltildi".

Demokratik bir sosyopolitik ve sosyoekonomik hayat bu alanların demilitarizasyonu gerçekleşmeden mümkün değildir. Türkiye'deki mevcut askeri-iktisadi yapının bu anlamda dağıtılması, hem ordunun, en azından dış güvenlikle sınırlı asli işlevinin sınırlarına geri çekilmesi anlamında, hem de militarizmin üretimine katkıda bulunan "sivil" yaşam alanlarının gerçek anlamda demokratikleşmesinin önünü açması açısından gerekmektedir. Sonuç bölümünde, Türkiye'de askeri-iktisadi yapının her bir ayağının bu perspektiften yarattığı sorunlara ve orta-uzun vadeden kısa vadeye doğru yayılabilecek çözüm önerilerine yer vereceğiz.

TÜRKİYE'DE OYAK'IN, YANİ ASKERLERİN BİR HOLDİNGİNİN OLMASININ YARATTIĞI SORUNLAR:

1. Orduların dış güvenlikle sınırlı kendi asli işlevlerinin dışındaki alanlarda bir güç olarak var olmaları, çağdaş demokrasinin asgari gerekliliklerine aykırıdır. OYAK normal bir durum değildir.

2. Askerlerin holdingi OYAK, Türkiye'de askeri bürokrasinin kendi içine kapalı ve kendi kendini yeniden üreten bir toplumsal zümre halinin pekişmesine yol açmakta, bu da pretoryen ordu modelini güçlendirmekte ve normalleşmeyi engellemektedir.

3. OYAK'ın temsil ettiği büyük ekonomik pasta ve bu pastanın nimetlerinin eşitsiz dağıtıldığı inancı, bu pastadan pay alma konusunda ordu içinde yeni çatışmaları tetiklemektedir.

4. OYAK'ın varlığı üzerinden TSK, sosyoekonomik iktidar ilişkilerinin içine daha fazla çekilmekte ve bu ilişkilerde açıkça ve doğrudan bir taraf olarak yer almaktadır. Bu, OYAK'ın ortakları için haksız bir avantaj, rakipleri için de dezavantaj demektir. Orduları dar sosyopolitik ve sosyoekonomik iktidar ilişkilerinin içine çeken pratikler, bu alanların militarizasyonunu pekiştirirken demokratikleşmenin önünde engel teşkil etmektedir.

ASKERİ-İKTİSADİ YAPININ OYAK AYAĞI KONUSUNDA NELER YAPILMALIDIR?

1. OYAK normalleştirilmemelidir.

2. OYAK bir yasayla kurulmuştur, dokunulmaz değildir, her türlü yeni düzenleme mümkündür.

3. OYAK orta vadede tasfiye edilmeli, ordunun iktisadi aktör olarak varlığına son verilmelidir. Bu süreç önceden planlanmalı ve OYAK'ta hak sahibi mevcut ve geçmiş üyelerin temsil edildiği, hukuk, muhasebe vb. alanlarda uzmanların yer aldığı bir komisyonun çalışmaları doğrultusunda yürütülmelidir.

4. Sosyal devlet politikalarının tüm toplumsal kesimleri içerecek şekilde hayata geçirilmesi durumunda, OYAK gibi sadece belli bir zümrenin çıkarlarına hizmet eden yapıların "ek sosyal güvenlik" ihtiyacı üzerinden meşrulaştırılması zorlaşacaktır.

5. Kısa vadede gerekli yasal düzenlemelerle OYAK'ın her türlü yasal ayrıcalığına son verilmelidir.

o Vergi muafiyetleri kaldırılmalı,

o Mallarının devlet malı hak ve rüçhanlığına sahip olmasına son verilmeli, (OYAK kamu yararı değil zümre yararı gözeten bir kuruluştur),

o Ek sosyal güvenlik kurumuna zorunlu üyelik, anayasal özgürlüklere aykırı olması nedeniyle kaldırılmalı,

o Yedek subaylardan yapılan kesinti iptal edilmelidir.

6. OYAK ile üyeleri arasındaki hukuki sorunlar sivil idari yargının alanına girmelidir.

7. OYAK'ın karar alıcı organlarında üyelerin sayısal oranda temsili sağlanmalı, başta astsubayların, sonra küçük ve orta rütbeli subayların temsili gözetilmelidir.

8. OYAK'ın mal varlığı üzerinde gelmiş geçmiş tüm üyelerin hakkı vardır; geçiş sürecinde buna uygun yeni düzenlemeler yapılmalı, tasfiye sürecinde bu husus dikkate alınmalıdır.

6 Bu bölüm daha önceki şu çalışmalara dayanmaktadır: Akça, 2004; 2006; 2009. Ayrıca Taha Parla'nın (1998) bu konuda alanı açan makalesini de anmak isterim.

7 Resmi Gazete, 09.01.1961, sayı 10702. Yürürlüğe giriş tarihi ise 01.03.1961'dir. OYAK Kanunu için ayrıca bkz.http://www.oyak.com.tr/OyakWEBTR/alt_sayfalar.
jsp?menu_id=21.

8 Yasada sadece 1996 yılında bazı teknik meselelere dair değişiklikler yapılmıştır.

9 Kuruluş sürecinin daha ayrıntılı bir analizi için bkz. Akça, 2004: 230-234; 2006: 333-338.

10 Bkz. Dergi No:7 Karar Dairesi:AYİM.DrlKrl. Karar Tarihi:08.03.1990 Karar No: 89/7 E.90/4 K.; Dergi No:15 Karar Dairesi:AYİM.1.D. Karar Tarihi:19.12.2000
Karar No: E.2000/271. Daha ayrıntılı bilgi için bkz. Akça, 2006: 315-316.

11 Bu tarz beyanlar için bakınız Milliyet, 23.11.2001 ve 26.04.2002; OYAK 2004 Faaliyet Raporu, s. 10; Oyak 2008 Faaliyet Raporu, s. 3.

12 205 Sayılı Kanun'un 17. maddesindeki tam ifadesiyle "Türk Silahlı Kuvvetleri kadrolarında görevli bilumum muvazzaf subay, sözleşmeli subay, askeri memur, astsubay, sözleşmeli astsubay ve uzman jandarmalar ile emekli maaşı sistemine giren üyeler ve ölümleri halinde sisteme devam etmek isteyen eşleri Kurumun daimi üyeleridir." "Uzman erbaşlar ile Milli Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Kumandanlığı teşkilatında, Ordu Yardımlaşma Kurumu ve bu Kurumun sermayesinin %50'sinden fazlasına sahip olacağı veya iştirak edeceği şirketlerde çalışan bilumum maaşlı ve ücretli memur ve müstahdemlerden arzu edenler Kuruma daimi üye olabilirler."

13 Organların yapısı hakkında daha detaylı bilgi için bkz. Akça,2004: 228-229. Yönetim kurulunun emekli üyelerinden Korgeneral Yıldırım Türker, yönetim kurulu başkanıdır. Diğer emekli asker üye hâkim tuğgeneral, muvazzaf asker üyelerin ikisi tümgeneral, biri de tümamiraldir. İki sivil üyeden birisi akademisyen diğeri emekli validir. Tam bilgiler için bkz. OYAK,2009: 6-7.

14 Denetleme kurulu üç kişiden oluşmaktadır, bunların birisi asker üyedir. "Denetleme Kurulu; biri, Milli Savunma Bakanı tarafından gösterilecek beş namzet arasından Genel Kurulca, biri, Umumi Murakabe Heyeti başkanı, biri de Türkiye Bankalar Birliği İdare Heyeti Başkanı tarafından seçilecek üç kişiden terekküp eder."

15 Üyelik süresi 3-10 yıl olan üyelere hiçbir nema ödenmeyip sadece birikmiş paraları iade edilmekte, 3 yıldan az üyeliği olan kişilere ise hiçbir ödeme yapılmamaktadır.
Ayrıca 1996 yılında devreye sokulan "Emekli maaşı sistemi" ile emekliliğe hak kazanan üyeler isteğe bağlı olarak, emeklilik yardımlarının ¼'ü ila ¾'ünü OYAK'a bırakarak, OYAK gelirleri (yıllık olarak ödenen kâr payına iştirak) ve sosyal hizmetlerinden ömür boyu yararlanma hakkına sahip olurlar.

16 Akça, 2004: 235-237; OYAK, 2009: 18.

17 Aziz Çelik, "Devlet Yurttaşı Gasp Eder mi?", Birgün, 07.04.2005.

18 OYAK, 2009: 1.

19 OYAK (2009: 2, 40). OYAK toplam varlığının yıllar zarfındaki gelişimi için bkz. Akça,2004: 242-243.

20 Ercan, 1997: 174.

21 "OYAK Kanla Sınanmış Askeri Prensiple İlerliyor", Sabah, 23.11.2001.

22 OYAK, 2005.

23 A.g.e.

24 Daha ayrıntılı değerlendirmeler için bkz. Akça,2004 ve 2006.

25 Sönmez, 1987: 252.

26 "SSK'nın Parası Bol", Yeni Şafak, 18.06.1999.

27 "İşverenin Yolsuzluk Tepkisi", Yeni Şafak, 19.07.1999.

28 "Okuyan'dan Kıyak İtirafı", Yeni Şafak, 03.08.1999.

29 Akman, 2002: 4.

30 Örneğin bkz. Ruhi Sanyer, "Bankacılıkta Kavga", Radikal, 30.12.2001.

31 Münir, 2001.

32 Bkz. dönemin OYAK Yönetim Kurulu Başkanı Emekli Korgeneral Y. Selçuk Saka'nın "Üyelerle Sohbet Ekim 2001" ve "Üyelerle Sohbet Ocak 2002" yazıları.
http://www.oyak.com.tr/uyelerle_sohbet200110.html ve http://www.oyak.com.tr/uyelerle_sohbet200201.html

33 Bkz. "Sümerbank Oyak'ın", Radikal, 10.08.2001; "Oyakbank Büyüyor", Radikal, 04.09.2001; "Oyakbank'ta Hedef İlk 5'e Girmek", Radikal, 13.01.2002.

34 OYAK'ın iktisadi gelişimini siyasal iktisat politikaları açısından dönemselleştirerek yapılan analizin ayrıntıları için bkz. Akça,2004 ve 2006, Demir, 2005.

35 Örnek olarak bkz. OYAK (2005); Radikal, Sabah, Milliyet, 05.10.2005; Radikal, Hürriyet, 06.10.2005.

36 Sabah, 5-6.10.2005

37 Bu durumu en güzel şu iki alıntı özetlemektedir. Ereğli Belediye Başkanı: "Erdemir'in daha yüksek fiyatla satılmasını bekliyorduk. Kelepir fiyata satıldı. Tek tesellimiz ihaleyi Oyak'ın kazanması" (Radikal, Sabah, Milliyet, 05.10.2005); OYAK Genel Müdürü Coşkun Ulusoy: "Emeklilerimizin parasıyla Türkiye'yi kurtarmaya soyunmayız. Üyelerimizin ve Türkiye'nin çıkarı örtüşüyor." OYAK Genel Müdürü "elbette zarar eden bir kuruluşu [almayacaklarını], ihalelere kârlı gördükleri için [katılacaklarını], ulusal kaygıların ancak limitlerini zorlamalarına [neden olacağını]" da eklemiştir. Hürriyet, 08.09.2005.

38 Radikal, 20.06.2007.

39 İnsel, 2004: 45.

40 Örneğin 2004 yılında OYAK'ın ve Emekli Sandığı'nın verdiği emeklilik ikramiyeleri karşılaştırıldığında OYAK'ın verdiği ikramiyelerin orgeneral için yaklaşık 4 kat, kıdemli albay için yaklaşık 3, kıdemli başçavuş için ise 1,5 kat fazla olduğu görülmektedir. Bkz. OYAK,2004: 76.

41 2008 yılı Faaliyet Raporu'nun ilk sayfasında da OYAK logosunun altında "bir ev, bir araba" yazmakta, Genel Müdür Coşkun Ulusoy'da her üyesi için "1 ev + 1 araba" imkânını "kalıcı olarak sunabilmekle" övünmektedir. OYAK (2008) ve "OYAK Emeklinin Evini Geri Getirdi, Yanına Bir de Araba Ekledi", Radikal, 16.06.2009.

42 İnsel, 2004: 50-51; Akay, 2009a: 124.

43 Akyaz, 2002: 382-388.

44 Örnekler için bkz. Akça, 2004: 264-265; 2006: 362-364.

45 Ayrıntılar, birebir alıntılar ve TEMAD yetkilileriyle yapılan görüşmelerden aktarımlar için bkz. Akça,2006: 364-367.

46 "Astsubaylar ile OYAK AİHM'de Davalık Oldu", Radikal, 22.03.2010. Daha önceki gelişmeler için ayrıca bkz. Radikal, 08.10.2004; Milliyet, 13.10.2005.

47 Bu tarz somut örnekler için bkz. Akça,2004: 251-253, 265-267; 2006: 370-374.

48 "OYAK da AB Kriteri Sayıldı", Referans, 19.06.2004; Serpil Yılmaz, "Avrupa OYAK'ta İkna Oldu", Milliyet, 09.08.2004.

49 Türk Savunma Sanayii Raporu, 2008: 52

151 Parla, 2004: 221.

Son Düzenlenme Cuma, 22 Mart 2013 10:52
İsmet AKÇA

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

1 yorum

  • Yorum Linki Mustafa BIYIK Pazar, 19 Mayıs 2013 14:24 yazan Mustafa BIYIK

    iki yılda 7 milyon cesur ve kahraman okuyucularım ile birlikte geldiğimiz son nokta OYAK'ın fesh edilmesi noktasıdır. şerif ulusoyun tüm tehditlerine, mahkeme ve savcılık kozlarına ragmen yolumuza devam ettik. OYAK YÖNETİCİLERİNİN tün illegal işlerini deşifre ettik. kandırıldığımızı delilleriyle ispat ettik. şimdiki safha derin darbe ile oyakı gerçek sahiplerine teslim etmektir.

    Raporla

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...