Pazartesi, 12 Mayıs 2008 05:13

Kapatma davası ve Kıbrıs davası

Kapatma davası ve Kıbrıs davası

LEFKOŞE (Kıbrıs Türk ve Rum kesimleri)- Parti kapatma davasının yalnızca bizleri, bir parça Avrupalılar'ı, biraz da Amerikalılar'ı ilgilendirdiğini düşünenler yanlıştalar; öyle anlaşılıyor ki, Kıbrıs'ta yaşayanlar için belki bizden daha hayati bir önem taşıyor Ak Parti'nin kapatılma davası; sadece Türk tarafında yaşayanlar için değil, Rumlar için de...

'Dünyanın ikiye parçalanmış tek başkenti' diye anılıyor Lefkoşe; gerçekten de tam ortasından iki parçaya ayrılmış durumda. Sonuçta küçücük bir ada, ama tam iki tane devlet var üzerinde; birbirine kuşkuyla bakan iki halk, ayrı idari yapılar altında hayatlarını sürdürüyorlar. Aradaki güven uçurumu çok derin; sadece Birleşmiş Milletler'e ait barış gücü askerleri yetmiyor, Türk tarafında 30 binin üzerinde anavatandan getirilmiş asker de görev yapıyor.

İki tarafın öncelikleri ve konuya yaklaşımları ne kadar farklı olursa olsun, gerçek ortada: Bölünmüşlük Türk tarafı için de, Rumlar açısından da sürdürülemez sıkıntılara yol açıyor. Rumlar Kıbrıs Cumhuriyeti markasıyla Avrupa Birliği üyesi halinde geldiler, ama parçalanmış bir adada Türkiye'nin gölgesi üzerlerinde yaşamak zorundalar; Türkler güvenlikli bir hayata nihayet kavuşmuş durumdalar, ama dünyadan tecrit edilmişlik işlerini olağanüstü zorlaştırıyor.

Daha da önemlisi, dolaylı ilgili olduğu Kıbrıs yüzünden Türkiye'nin AB üyeliğinin önüne tonlarca engel çıkartılıyor; kendisi AB üyesi olduğu için Rum yönetimi koyduğu rezervler ve vetolarla AB yolunu isterse Türkiye'ye kapatabilecek mekanizmalara sahip...

Buna rağmen, Filistin'den sonra dünyayı en fazla meşgul etmiş sorun olduğu bilinen Kıbrıs için çözüm şansı hiç bugünkü kadar belirgin olmamıştı. 1977 yılından buyana yapılan zirveler, hazırlanan yol haritaları, çözüm planları hep boşa çıktı; BM Genel Sekreteri'nin adını verdiği 'Annan Planı' bile, Rum tarafı referandumla reddettiği için, uzun ömürlü olamadı. Rumlar da direnişlerinin kendi aleyhlerine çalıştığını farkedip 'Hayır' sözcüğünden başka bir cevap bilmeyen Papadopulos'u devlet başkanlığından edip 'çözüm yanlısı' bilinen AKEL'in adayı Dimitris Hristofyas'ı o makama seçtiler...

Kıbrıslı Türkler'in 'sol' kökenli ve 'çözüm yanlısı' Mehmet Ali Talat'ı ile aynı frekansta olduğu bilinen Hristofyas Kıbrıslı Rumlar adına masaya oturmaya çok yanaştı; çözüm fazla uzak görünmüyor, ama bu defa iki taraf da Ankara'daki toz dumandan ne yapacağını bilmez haldeler...

İki gün üst üste Lefkoşe'nin Türk ve Rum taraflarındaki cumhurbaşkanlığı köşklerinde kendileriyle ayrı ayrı görüşme fırsatı bulduğumuz Talat ve Hristofyas, kısa süre içerisinde alınan mesafeyi anlatırken coşkuluydular. Teknik komiteler ve çalışma grupları hiç sorunsuz kurulabilmiş, çalışma esaslarını belirlemek de güç olmamış. Bazı grupların çalışmalarından derhal sonuç alınmaya da başlanmış. Pürüzlü noktalar hala ortadan kalkmış görünmüyor, bazısına henüz dokunulmamış da zaten; ancak iki lider on gün içerisinde biraraya gelecekler ve Haziran sonuna doğru da ilk aşama bitecek...

Bitecek de, nasıl bitecek?

Türk tarafı her şeye rağmen '2009'dan önce sonuç alabiliriz' beklentisinde. Rum tarafı o kadar umutlu olmasa da, alınan mesafenin geçmişte boş çıkmış başka denemelerden hayli ileride olduğunu onlar da söylüyor. Rum Cumhurbaşkanı'nın Türkiye'den gelen bir grup gazeteciyi kabul edip kendi ifadesiyle 'samimi' bir biçimde görüşlerini aktarması bile, Kıbrıs sorunu tarihinde başlı başına bir yenilik...

Ya şu cümleleri Hristofyas'ın: 'Seçilmemden sonraki ilk basın toplantısında, halkıma, bakın dedim, ben Girneliyim, ama doğduğum kent Türk yönetimi altında olacak... Çözüme ulaşabilmek için 1974 sonrasında adaya gelip yerleşmiş Türk vatandaşlarından 50 bininin burada kalabileceğini de ben söyledim. Biz Türkiye'nin AB süreci önünde engel olmak istemiyoruz. Tersine, AB üyesi olmanızı istiyoruz.'

Bunlar evvelce hiç duyulmamış sözler... Bu tür sözleri Ankara'daki hükümetin demokratik açılımlarına bakarak ve çözüm konusunda iyi niyetli olduğuna inanarak attığını söylüyor Hristofyas. Ak Parti'nin kapatılma tehdidi altına düşmesi onu tavrı üzerinde yeniden düşünmeye ve tereddüde sevk etmişe benziyor. Yakın zamana kadar koruduğu, Kıbrıslı Türkleri heyecanlandıran coşkusunu hayli yitirmiş...

Parti kapatma davası Kıbrıs davasını da tehdit ediyor, görüyorsunuz...

Son Düzenlenme Pazartesi, 12 Mayıs 2008 05:17
Fehmi Koru

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...