Çarşamba, 26 Ağustos 2015 13:03

Sağır dövüşü

Biliyorum, bu sözün aslı 'kör dövüşü'dür. Ancak size, kör dövüşünden daha tehlikeli ve daha tahrip edici olan “sağır dövüşünü" anlatacağım. Bugün hepimizin yaşadığı şey budur çünkü.

Kanada'da kaldığım zamanlarda, Toronto'da bazen yolumuzu kaybederdik. Görme özürlü arkadaşımız Kenan Önalan, hepimizin şakın bakışları arasında bize yolu tarif ederdi de, öyle evin yolunu bulurduk. Harika bir yön ve kavrayış yeteneği vardı. Sonradan tanıdığım bir çok görme özürlüde bir derinlik, içsel bir zenginlik ve muhakeme yeteneği olduğunu fark ettim. Allah bir kapı kapatınca, başka kapılar açmış onlara. Kenan şimdi Aile ve Sosyal İşler Bakanlığı'nda başarılı bir danışman olarak çalışıyor.

Duymadan kavga etmek

Körlerin nasıl kavga ettiğini hiç görmedim. Deyimin anlamı, görmeden, rastgele kavga ederek, birbirine zarar vermek olsa gerek. Ancak çok uzun yıllar önce işitme engelli insanların kavgasına şahit oldum. Duyan insanların kavgalarından daha şiddetli ve üzüntü vericiydi. Çünkü kavga esnasında ne söylendiğini duymadığı için ve kendini de ifade edemediği için öfke patlamaları yaşıyor ve daha şiddetli kavga ediyorlardı.

Aslında, 'durun kavga etmeyin' diyordu bir çok insan o esnada. Ancak bu sözleri duymuyor, dudak hareketlerinden küfür olduğunu zannediyorlardı sanırım, daha da öfkeleniyorlardı. Görme özürlüler gibi değildi durumları, duymuyor ama görüyorlardı, bu yüzden de daha çok zarar veriyorlardı birbirlerine.

Türkiye'deki sağır dövüşü

Bugün siyaset ve medyada durumumuz tam olarak bir sağır dövüşüne dönmüş durumda. Bir kavga var ortada, ülkeye çok zarar veren bir kavga. Lakin kimse kimsenin ne söylediğini duymuyor, anlamıyor, kendini ifade edemiyor. Hiçbir söz ötekini etkilemiyor artık. Garip bir şekilde insanlar ikna olmuyorlar, fikirlerini değiştirmiyorlar. Bazen, “durun, kavga etmeyelim" diyen olsa da kimsenin bunu anladığı yok. Kavgayı sonlandırmaya çalışanların sözlerini hakaret, küfür, ihanet olarak anlıyor bu duyma yeteneğini kaybetmiş insanlar.

Kör dövüşünde yumruğu rastgele sallarsın, bazen başına denk gelir, bazen boşa gider. Ancak sağır dövüşünde öyle değil. Görüyorsun, vücudun en hassas yerine zarar vermek için sallıyorsun yumruğu. O yüzden daha tehlikeli bir dövüştür bu. Kör dövüşünde arayı bulmaya çalışan insanların sözlerini duyarsın, kavgayı sonlandırmak için ikna olursun bazen. Sağır dövüşünde bütün iletişimi koparmışsan, hiçbir sözü duymazsın ve kavganın bitmesi gerektiğini de anlamazsın. İnsan sözle ikna olur.
Böyle bir dönem yaşanmış mıdır bilmiyorum. Ancak hiç kimsenin duymadan kavga ettiği bir ortam oluştu. Siyasette, medyada, sosyal medyada, toplumda tahrip edici, zarar verici bir sağır dövüşü yaşanıyor. Öfke patlamaları, nefret söylemleri, suçlamalar, saldırlar... doğru ile yanlış, haklı ile haksız birbirine karıştı. Kimse ayırt etmiyor artık, var gücüyle vuruyor birbirine,.

İletişim yok olunca, kavga başlar

AK Parti ve CHP arasında koalisyon görüşmeleri başarısızlıkla sonuçlandı ama her iki heyet de bu uzun görüşme trafiğinden memnun oldukları bir konuyu dile getirdiler. Diyalog ve iletişim sayesinde birbirlerini daha iyi anladıklarını söylediler. Aynı diyalog “iki akademisyen olarak çok faydalı şeyler konuştuk" diyen Başbakan ve Bahçeli arasında da oldu.
Ülkenin, en ciddi terör örgütleri tarafından saldırıya uğradığı günlerde, siyasilerin ortak bir zeminde konuşamaması, bu soruna karşı ortak hareket edememesi ciddi bir eksiklik. Gencecik güvenlik güçlerinin öldürüldüğü, şehirlerimizde bombaların patlatıldığı bir ortamda, kanın durması için hareket edecekken, siyasilerin hala birbirini duymadan kavga etmesi çok üzücü.
Siyasetin bu tavrı medyada daha şiddetli halde görülüyor. Küfürler, hakaretler manşetlerden, köşelerden savruluyor. Bir sağır dövüşüne tutuştular, kimseye kendisini savunma hakkı bile verilmeden, vurdukça vuruyorlar. Ne kadar çok zarar verirlerse, ne kadar çok tahrip ederlerse o kadar karda sayıyorlar kendilerini. Oysa birlikte batıyoruz hepimiz.

Ortak bir payda kalmadı mı?

Hepimizin, kendimi de içine katarak söylüyorum, sükunete ve bu sağırlar dövüşünü sonlandırmaya ihtiyacımız var. Bu ülkenin, can kurtarmak ve ülkeyi savunmak için, ortak hiç mi paydası kalmadı? Önce dünyanın en tehlikeli örgütlerinin saldırısına karşı duracak bir ortak zemin bulmalıyız. Bunun için de duymak, konuşmak, iletişim kurmak ve el sıkışmak gerekir.
Sonra kavga edeceksek bile, bunun bir ahlakı olması gerektiğini unutmamalıyız. Adaleti, kavgada dahi gözeten kimse sonunda kazanacak olan da odur.

Son Düzenlenme Çarşamba, 02 Eylül 2015 13:55
Kemal  ÖZTÜRK

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...