Pazartesi, 16 Kasım 2015 15:29

Terör örgütlerini kullanarak İslâm’la savaşıyorlar!

Fransa'da aynı anda 7 noktada ürpertici bir terör saldırısı gerçekleştirildi önceki gece! İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana yaşanan en büyük katliama sahne oldu Fransa.
O yüzden bütün sınırlarını kapattı Fransız yönetimi. Sıkıyönetim ilan etti. Fransız güvenlik güçleri sabaha kadar teröristlerle savaştı Paris sokaklarında!
Benzer sert güvenlik önlemleri İngiltere başta olmak üzere belli başlı Avrupa ülkelerinde de alındı.
Yazının başındayken çok açık, net ve sert bir dille Fransa'daki terör saldırısını kınıyorum. Nereden ve kimden gelirse gelsin, lanet olsun teröre, diyorum.
Burada sorulması ve mutlaka cevaplandırılması gereken hayatî sorular var:
Birinci soru: Terör sorunu nereden çıktı? Ne oldu da, 1989'da, Soğuk Savaş'ın bitirilmesinden hemen sonra dünya bir anda terör sorununun eşiğine yuvarlandı?
İkinci soru: Terör sorunu, neden İslâm dünyasında yaşanıyor yalnızca, dünyayı kana buluyor ve özellikle de Batı başkentlerini vuruyor acaba?

Terör örgütlerini icat edenler, Müslümanlar değil! Batılılar!

POSTMODERN “PORNOGRAFİK” SAVAŞ!

Son yazımda, “Batılılar, son çeyrek asırdır, bütün stratejilerini yalnızca İslam'ın yeniden tarih sahnesine çıkmasını durdurmak için geliştiriyorlar,” demiş ve hemen ardından: “Görebiliyor muyuz bunu, peki?” diye sormuştum.
Bu sorunun cevabı cevabını da net bir şekilde “Hayır!” diyerek vermiş ve sonra da “Niçin?” diye sormuştum.
Evet, niçin göremiyoruz peki?
İçinde yaşadığımız çağı anlamakta zorlandığımız için.
Yaklaşık çeyrek asırdır bambaşka bir dünyada yaşıyoruz: Postmodern bir dünya bu: Wallenstein'ın ifadesiyle, “bildiğimiz dünyanın sonu”.

  • Düzensizlikten düzen çıkarmaya ve böylelikle dünya üzerindeki hegemonyalarını ve sömürü düzenlerini postmodern yöntemlerle sürdürmeye çalışıyor Batılılar.
    • Postmodern küresel kapitalist hegemonya biçimini şöyle sürdürme savaşı veriyor Batılı hegenonlar: Birincisi, artık kendileri savaşmıyorlar; “proxy” / vekalet savaşları yürütüyorlar. Bu vekalet savaşlarını da terör örgütlerini kullanarak yapıyorlar!
  • İkincisi, birinci stratejiyle eşgüdümlü ve eşzamanlı olarak bütün medyalan kullanıyorlar: Medyada algı operasyonları yaparak, kitlelerin beyinlerini yıkıyor, zihinlerini körleştiriyor ve terör örgütleri üzerinden yaptıkları bütün operasyonları meşrulaştırıyorlar!
    • Bunun adı, “pornografik” savaştır: Burada parnografi'yi algı kapılarının kapanması, kitlelerin medyalar üzerinden ayartılması, uyutulması ve yutulması olarak tarif ediyorum.
    • İşte bunu göremiyor kitleler: Çünkü medyalar, sadece kukla örgütler üzerine odaklanıyor, kuklacı'yı ustaca saklıyor; böylece kitleleri ayrıntı'nın ayartılsıyla aptallaştırıyorlar!

Modernliğin geliştirdiği dört asırlık meydan okumanın sonucunda bütün dinleri, medeniyetleri ya yok ederek ya da fosilleştirerek dize getirdiler ve bitirdiler Batılılar. Yalnızca İslâm'ı dize getiremediler ve bitiremediler.
Bu yüzden yalnızca İslâm'ın insanlığın önünü açacak, insanca bir dünyanın kurulmasına imkân tanıyacak muhkem kaynaklara, hakikatten sistemen bir tarihî derinliğe ve herkese hayat hakkı tanıyan tek cihanşümul medeniyet tecrübesine sahip “güç” olduğunu çok iyi biliyorlar. O yüzden çeyrek asırdır yalnızca bizim üzerimize geliyorlar!

TERÖRÜ KULLANARAK İSLÂM'LA SAVAŞIYORLAR!

Fransa Cumhurbaşkanı, “masum Fransız halkı terörize ediliyor!” demiş.Fransız Cumhurbaşkanı Hollande'a sormanın tam sırası:

  • Siz, Batılılar, niçin 30 yıldır masum Müslümanları terörize ediyorsunuz!
  • Niçin terör örgütlerini silahlandırıyor ve İslâm dünyasını kan gölüne çevirmekten çekinmiyorsunuz?
  • Ve sonra da niçin İslâm fobisi diye bir hayalet icat ediyorsunuz?


İSLÂM'A DİZ ÇÖKTÜREMEYECEKLER!

Artık şunu bileceksiniz: Batılılar, görünüşte terörizmle savaşıyormuş gibi yapıyorlar ama gerçekte terör örgütlerini kullanarak İslâm'la savaşıyorlar!
Yakıcı soru şu tam bu noktada: Batılılar, niçin -sinsi, postmodern yöntemlerle- İslâm'la savaşma ihtiyacı hissediyorlar?
Şunun için: Emperyalist Batılılar, 3-4 asır gibi görece kısa bir zaman dilimi içinde bütün medeniyetleri ya yok ettiler ya da fosilleştirdiler. Çin'i, Hint'i, Rusya'yı, Japonya'yı kapitalistleştirerek fosilleştirdiler ve dize getirdiler.
Yalnızca İslâm'ı dize getiremedi ve fosilleştiremediler Batılılar. O yüzden çıldırıyorlar. O yüzden İslâm'la savaşıyorlar.
Niçin peki?
Bunun iki temel nedeni var:
Birincisi, eğer İslâm durdurulamaz ve dize getirilemezse, İslâm'ın yeniden tank sahnesine çıkması önlenemez, diye düşünüyor Batılılar.
İkincisi de, ailenin çöktüğü, toplumun çöktüğü, değerlerin çöktüğü Batı toplumlarının -dolayısıyla dünyanın- belli bir süre sonra hızla Müslümanlaşmasından korkuyor Batılılar!
Benim hüsnü kuruntuyla hareket ettiğimi düşünecek bazı okuyuculara sadece bir örnek vermekle yetiniyorum burada: Fransa'da “Itaat” başlıklı Fransa'nın Müslümanlaştığını anlatan bir roman yayımlandı ve Charlie Hebdo saldırısının yapıldığı gün hem de ve bu roman aynı gün yok sattı!
Bitmedi! Bu roman bu hafta Paris saldırılarının arefesinde “Submission” başlığıyla İngilizce'ye çevrildi; bu kez dünyayı sallayacak ve bütün dünyada yok satacak. Yarınki yazıda bu romanı mercek altına alacağımı hatırlatmış olayım burada.

ALLAH, NÛRUNU TAMAMLAYACAK!

Paris'teki terör saldırısı İslâm'a saldırıdır. Bu saldırı, başka ülkelerde de tekrarlanacak! Ve Batılılar, İslâm'a açıkça saldırmaya başlayacaklar! ABD başkan adaylarından biri, şimdiden, “Müslüman biri asla ABD başkanı olamaz ve olmayacak!” dedi bile!
Özetle: Müslümanlara zor zamanlar yaşatacaklar; Budizm'i, Hinduizm'i, Şintoizm'i, Konfüçyanizm'i dize getirdiler ama İslâm'ı dize getiremeyecekler!
O yüzden şunu iyi bilelim bu tür tezgâhlarla terörizmle savaşıyormuş gibi yaparak İslâm'la savaşıyorlar ve İslâm'a diz çöktürmeye çalışıyorlar!
Ama başaramayacaklar!
Allah (CC) nûrunu tamamlayacak!

***************************************

Paris’i vuran terör ihalesini kim verdi? İ. Karagül

Dün gazetemizin birinci sayfasının hemen tamamını, “G20 liderleri, bu çağrı size” şeklinde Türkçe ve İngilizce hazırladığımız bir metne ayırdık. Antalya'ya gelecek olan, dünya nüfusunun üçte ikisine, ekonomisinin merkezine, siyasi gücünün tamamına hükmeden liderlere, coğrafyamız adına birvicdan çağrısıydı yaptığımız.
Bu bölgede ülkelerin parçalandığını, kadim şehirlerin yok edildiğini, insanların ve değerlerin aşağılandığını, yüzlerce yıla dayanan toplumsal birlikteliklerin dağıtıldığını, ortaya çıkan boşluğun da örgütler üzerinden doldurulduğunu, bu felaket sürecin oluşmasında özellikle Batılı ülkelerin belirleyici olduğunu söyledik.
Çünkü bütün bunlar, sadece coğrafyanın zaaflarından değil, o ülkelerin politikalarından, çıkar hesaplarından kaynaklanıyordu. Coğrafyanın yaşadığı bütün kötülüklerin ana suçlusu o ülkelerdi.
Avrupa'nın her yeri hedef olur
Ve şunu ekledik.
“Bir an önce harekete geçmezseniz, bu kötü gidişi durdurmazsanız, insan onurunu aşağılayan bu felaketin yarın Avrupa başkentlerini de vuracağını, şehir savaşlarının kıtalar dolaşacağını bilin..”

Gazetenin taşra baskısı gitti. Metin yayınlandı. Daha şehir baskıları hazırlanmadan Paris'te ardı ardına o dehşet saldırılar gerçekleşti. Fransa terörle vuruldu. Bir başkent terör üzerinden hizayasokulmak istendi.
Bu bir kehanet değildi. Bunu bilmemek mümkün değildi. Mümkün olmayan tek şey, bu kötü gidişe müdahale edilememesiydi. Gözlerimizin önünde, ülkelerimiz işgal edilirken, açgözlü politikalar yüzünden milletler ağır travmalar yaşarken, milyonlarca vatansız orada oraya savrulurken ellerimizden hiçbir şeyin gelmemesiydi.
Coğrafyamızda ve dünyada neler olduğuna dair azıcık bilgisi olanlar bu ihtimali tahmin edebilirdi. Yine edebilir, etmeli de. Çünkü tehlike devam ediyor. Avrupa'nın başka başkentleri de aynı saldırı tehdidi altında. Yarın bu saldırıların hangi ülkede, hangi şehirde gerçekleşeceğini kimse öngöremez.
Ülkemizi, insanımızı, onurumuzu korumak
İnsanın; “Bizim ülkelerimiz için, topraklarımız için beslediğiniz terör şimdi sizi vuruyor” diyesi geliyor. Ama demeyeceğiz. Ahlaki zemini asla kaybetmeyeceğiz. Onlar terör üzerinden bize diz çöktürmeye çalışsa da, onlar milyonlarımızı bu emperyal hırsları yüzünden yok etse de, biz insan ekseninde bakmaya devam edeceğiz.
Vicdan 
ekseninde ama kendi topraklarımızı, insanlarımızı, şehirlerimizi ve onurumuzu kurtarma yolunda hiçbir tereddüt göstermeden, direncimizi daha da artırarak yol almaya devam edeceğiz.
Bize ait olan, o tanıdık coğrafyada neler hazırlandığını, planlandığını, nasıl uygulamalar yapıldığını, ne tür örtülü operasyonlar yürütüldüğünü, ülkelerin terör üzerinden nasıl terbiye edilmeye çalışıldığı, bölge toplumlarının nasıl paramparça edildiğini bilerek, bu büyük mücadelede hem coğrafyamızı hem de ülkelerimizi korumak için amansız bir mücadele vereceğiz.
Bu terör değil, örtülü dünya savaşı
Paris'i vuran terör sadece terör değildir. Dar anlamda, teknik anlamda terör kavramı artık anlamını yitirdi. Terör nitelik değiştirdi, kendi bağlamından koptu ve küresel ölçekte bir çatışmanın, örtülü dünya savaşının en önemli yöntemlerinden biri haline geldi.
Bu, 11 Eylül saldırılarından bu yana hep böyleydi. Soğuk Savaş döneminin terör kavramı ya ideolojik ya da yerel çatışma alanlarından besleniyordu. Çok azı başka gerekçelere dayanırdı. Oysa yeni dönemde terör, bir küresel güç mücadelesinin en çirkin aracıdır.
Ülkeler birbirleriyle savaşlarını terör üzerinden, örgütler üzerinden yürütür oldu. 21. yüzyılı “terörle mücadele çağı” ilan edenler kimse, bugün dünyada, özellikle de bizim coğrafyada örgütleri besleyenler de, terörü finanse edenler de onlardır.
Coğrafyamızda demokratik devrimlerden ödü patlayan, besledikleri otoriter rejimler zayıflayınca da onların yerine ülke sınırlarını aşan örgütler inşa eden, bu örgütler üzerinden ekonomik ve siyasi güç hesapları yapan ülkeler veya güçler, yaşadığımız terör çağının en ağır suçlularıdır. ABD, Avrupa ülkeleri, Asya'nın merkez güçleri bu konuda ahlaki bir sorgulama yükümlülüğü altındadır.
“Esad'ı bırakın, IŞİD'e bakın”
Türkiye'ye karşı sık sık kullanılan terörle dize getirme, terör üzerinden ayar verme yöntemi bu sefer Fransa'ya uygulanmıştır. Ne için? G20 zirvesi öncesi bu saldırının anlamı nedir, kimlere ne tür mesajlar verilmektedir?
Mesaj Suriye içeriklidir. Batı'yı hem mülteci krizinden koruyacak hem de dikkatlerini IŞİD üzerine çekip Suriye meselesinden uzaklaştıracak bir saldırı türüdür bu. Hatırlayın, 11 Eylül'den sonra korkunç bir El Kaide paranoyasına teslim ettiler dünyayı.
Nerede El Kaide? Unutturuldu? Yerine IŞİD ikame edildi
Örgütler üzerinden yürütülen operasyon gözlerimizi kör etme operasyonudur. Şimdi de “mesele IŞİD'dir” diyerek dikkatlerimiz gerçek sorunlardan, bölgeye yönelik istila projelerinden uzaklaştırılmaktadır.
Birileri “IŞİD'le savaşın Suriye yönetimine müdahale etmeyin” mesajı vermektedir. Hatta IŞİD gibi örgütlere karşı Baas rejimi gibi seküler yapılara ihtiyacınız var” mesajı vermektedir.
Ayrıca;
Suriye meselesinde dünya ikiye bölünmüş, iki ana cephe şekillenmiştir: Rusya ve İran'ın başını çektiği ülkeler, askeri olarak da Suriye'de savaşmaktadır. Türkiye, S. Arabistan ve Katar gibi ülkeler de karşı saftadır. Fransa, Esad'ın gitmesi yönünde bir pozisyon belirlemişti. Bu saldırı ile burnunu sürttüler.
IŞİD'i kim kurduysa Fransa'yı o vurdu
IŞİD'i kim var ettiyse Fransa'yı o vurmuştur. Çünkü bu örgütlere, arkasındaki güce yol açma dışında bir misyon yüklenmedi. Onlar şantaj aracı olarak kullanılmaktadır. Küresel ölçekte devam eden, gerçek anlamda bir dünya savaşı olan ve örtülü yürütülen savaşta örgütler tetikçilerdir.
Birileri Fransa'ya Suriye işine karışma, öyle operasyon falan da düşünme” demiştir. Öyleyse bu mesajın bir bölümü de Türkiye'ye verilmiştir. (Kendi aralarında iç hesaplaşmaları mutlaka vardır ve devam etmektedir. Ama asıl ve nihai maksat birinci makalede belirtilen islam'a karşı operasyondur) 
Saldırı ile Suriye meselesi küreselleşmiştir. Artık bu aşamadan sonra iki ana cephe arasındaki çatışmalar daha da derinleşecektir. Suriye, ülkelerin örgütler üzerinden birbiriyle savaştığı bir bölgeye dönüşmüştür.
Avrupa ülkeleri
, Suriye konusunda aynı pozisyonda değildir. Aslında bu ülkeler, Avrupa kıtası dışında birbirleriyle çatışmaktadır. Bu çatışmanın ne zaman ayyuka çıkacağı, umulmadık ölçüde yakın bir gelecekte ortaya çıkabilir. Bu stres birikimi bir yerde patlayabilir.
Sizce bu terör ihalesini kim verdi?
Viyana'daki Suriye zirvesinden dün biraz olumlu, yumuşatıcı mesajlar geldi. Bir geçiş süreci ve müzakere ihtimali ortaya çıktı. Tabii bu kararlar bir gün sonra etkisini yitirebilir. Viyana'daki hesap da bir başka terör saldırısıyla sıfırlanabilir.
Suriye'den kaynaklanan mesele çözülemezse, bu dram, felaket devam ederse, Batı'nın örgütler üzerinden iş yürütme yöntemlerine bir son verilmezse, daha çok Avrupa şehirleri saldırı altında kalacaktır.
Coğrafyamız için felaket senaryosunu devreye sokanlar. Asıl felaketin kendilerini vuracağını bir gün çok acı bir şekilde öğreneceklerdir!
Evet, IŞİD'i kim büyüttüyse Fransa'yı o vurmuştur. Suriye'de demokratik dönüşümü, özgürlüğü kim istemiyorsa, Paris'i o vurmuştur.
Son bir yıldır Türkiye'yi hem PKK üzerinden hem de IŞİD üzerinden kim dize getirmeye çalışmışsa, kim terörü Türkiye içlerine servis etmeye kalkışmışsa, kim ülkemize karşı iç işgalgirişimlerine yeltenmişse, Paris saldırılarını da onlar yapmıştır!
Sanırım bu kadar açık olmak yetecektir…
O zaman bu terör ihalesini kim vermiş oluyor?

Yusuf KAPLAN

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...