Cuma, 03 Temmuz 2009 03:46

Keşke her mahkeme bu kadar hızlı olabilse...

Keşke her mahkeme bu kadar hızlı olabilse...

Ahmet KEKEÇ Star

Kıymetli Ergenekon sanığı Şener Eruygur Paşa’nın refikaları hanımefendi, bir dostuyla telefonda konuşurken, ilginç tahliye kararlarıyla gündeme gelen İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi için ‘bizdendir’ yakıştırmasında bulunmuştu.

Bu ses kaydı internet sitelerine düştü.

Günlerce tartışıldı.

Hanımefendi de, ‘Hayır, bu ses bana ait değildir’ demedi.

Mahkemeler esasında ‘kimdendir’, kimden yana olmalıdır?

Mahkemeler, biliyoruz ki, kararlarını ‘Türk milleti adına’ verir. Milletin bir ferdi olması hasebiyle Eruygur hanımefendi de, bu mahkemenin kendilerinden yana olduğunu söylemiş, bir hakikati faş etmiştir.

Mahkemeler elbette ‘bizdendir’ ve başat görevi hukuka uygun kararlar vermek, ‘devletin tasallutuna karşı bireyi korumak’tır.

Konuyu, ‘halka karşı psikolojik savaş belgesi’nin müellifi olduğu iddia edilen değerli Kurmay Albay Dursun Çiçek’e, dolayısıyla İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği jet tahliye kararına getirmek istiyorum.

Hukukçu değilim.

Tutuklama ve tahliye süreçlerini bilmem.

Fakat, şu ‘bilmeyen’ halimle, benim gözüme bile bazı tuhaflıklar çarptı.

Hayır, ‘tahliye kararı’nı sorgulamıyorum.

Mahkeme, bu kararı verirken, mutlaka haklı gerekçelere istinat etmiştir.

Benim dikkatimi, daha çok, mahkemenin olağanüstü hızı çekti.

Şu kara cahil halimle söktürmeye çalışayım. Ne olmuş, ne bitmiş?

Tutuklama kararı, önceki gece saat 00.30’da çıkıyor. Aynı anda avukat itiraz dilekçesini yazmaya başlıyor.

Mümkündür.

Dursun Çiçek, Hasdal Cezaevi’ne götürülmeden tahliye süreci başlıyor.

Bu da mümkündür.

Fakat, asıl tuhaflık şurada: İtirazı inceleyecek heyette eksik bulunduğu için, İstanbul Adalet Komisyonu, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi hakimlerinden Faik Saban’ı 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne tayin ediyor.

Hadi bu da mümkündür diyelim.

İtirazı değerlendirecek heyet, önlerinde 7 günlük yasal bir süre olmasına rağmen, hemen Ergenekon savcılarından mütalaa istiyor.

Mütalaa geliyor... Heyet, mesai saatinin bitmesine aldırmayarak ‘acil’ tarafından toplanıyor.

Ertesi gün beklenebilirdi. Ki, genellikle öyle olur.

Beklenmiyor.

Dosya hakkında önceden hiçbir hazırlığı bulunmayan hakimler incelemelerini tamamlıyor, kamuoyunun 20 gündür içinden çıkamadığı meseleyi 1 saat içinde ‘şıpın işi’ çözerek tahliye kararı veriyor. Karar, yine hiç vakit kaybetmeden, Hasdal Cezaevi’ne fakslanıyor.

Diyorlar ki, ‘Sabah 09.00’dan itibaren mahkeme heyetinin belirlenip, sonra da savcılardan görüş istenmesi, görüş geldikten sonra dosyadaki bilirkişi raporları, ifadeler, yazışmalar, yaklaşık 10 saat süren savcılık ve mahkeme ifadelerinin okunması ve sonuç olarak bir karara varılması nasıl bir güne sığdırılabildi?’

Bilmiyorum.

Bunu isterse, ‘Türk milleti’ adına karar veren yüce mahkeme heyeti açıklar.

İstemezse açıklamaz.

Ben ancak temennimi aktarabilirim:

Keşke bütün mahkemeler böyle ‘hızlı’ olabilse... Fena mı olur?

Ahmet.Kekeç - Star
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Ahmet Kekeç

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...