Eşi başörtülü olduğu için TSK'yla ilişkisi kesilen Yüzbaşı Sadık Güray'ın yaşadıkları 28 Şubat sürecine ışık tutuyor. Güray, "Senin gibi başarılı bir subayın eşi örtülü olamaz." diye uyarıldıktan sonra ordudan atıldığını anlatıyor. GATA'daki tedavisi yarım kalan eşi ise çok geçmeden hayatını kaybediyor.
28 Şubat döneminde ordudan atılan 21 takdirnameli Yüzbaşı Sadık Güray Balatekin'in yaşadıkları o dönemde yapılan haksızlıkları gözler önüne seriyor. Eşi başörtülü olanların takibe alındığını söyleyen Yüzbaşı Balatekin, bununla birlikte fişlemelerin de alenen başladığını söylüyor. Başörtüsünün atamalarda etkisini gösterdiğini aktaran Balatekin, "Topçu sınıfında olmama rağmen 1998 yılında piyade taburu bünyesindeki bir bölük komutanlığında görev yapmak üzere Ardahan'a tayin edildim. Ben PKK'ya karşı silahlı mücadele verirken, eşim başörtüsü baskısına maruz bırakılıyormuş. Eşim subay eşleri ile birlikte kantinin bahçesinde otururken, garnizon komutanının talimatıyla başörtülü olduğu için nöbetçi subay tarafından bahçeden kovulmuş." diye konuşuyor. Garnizon Komutanlığı'na tayin edildiğinde lojmanda yer bulamadığı için dışarıda ev tuttuğunu aktaran Balatekin sözlerini şöyle sürdürüyor: "Garnizon komutanı bana mutlaka akademiye gitmem gerektiğini ve kurmay olmam gerektiğini söylüyordu. Lojmanda yer bulmam ve eşimin garnizon içerisine girmesiyle garnizon komutanının benimle ilgili bu iyi niyeti bir anda tersine döndü. Bir gün ansızın garnizon komutanı odama geldi ve bana 'Senin gibi çalışkan, başarılı bir subayın eşi böyle olamaz' dedi. Odada bir anda soğuk rüzgârlar esmeye başladı. Bugüne kadar hep duyduğum baskıcı zihniyetle ilk kez somut şekilde karşılaşmıştım. Komutana, eşimin üniversite mezunu bir öğretmen olduğunu, kendi iradesiyle dini vecibelerini yerine getirdiğini söyledim. Bana 'Eşin başörtülü olduğu sürece bu orduda kalamazsın.' ifadesini kullandı."
1999 yılının baharında eşinin rahatsızlandığını dile getiren Yüzbaşı Balatekin, İstanbul'da yapılan tetkikler sonucunda eşine mide kanseri teşhisi konduğunu aktarıyor. Hastalığın ilerlemesi üzerine tayininin Ankara'ya çıkarıldığını anlatan Balatekin, "Eşim GATA'da kemoterapi tedavisi görmeye başladı. Kasım 1999'a kadar 6 kürlük tedavinin 4'ünü tamamladı. Her şeyin yolunda gittiğini düşünürken 29 Kasım 1999'da üzerimde yüzbaşı üniforması ile görev yaptığım birliğin kapısından girdiğimde ihraç edildiğimi öğrendim. TSK kimlik kartımı, beylik tabancamı ve sağlık karnemi aldılar. Tüm sosyal haklarımı kaybettiğim için GATA'da kanser tedavisi gören eşimin tedavisi yarım kaldı. Durumu eşimden sakladım ve tedaviye ara verdiklerini söyledim. Eşim daha fazla dayanamadı ve 15 Aralık'ta vefat etti." şeklinde konuşuyor.
SİNAN GüL İSTANBUL 27/02/2011