Uyarı

JUser: :_load: 239 kimlikli kullanıcı yüklenemiyor.
Cuma, 05 Mart 2010 13:06

SİLAHLI KUVVETLERDEKİ DARBECİ DAMAR VE EĞİTİM SİSTEMİ

SİLAHLI KUVVETLERDEKİ DARBECİ DAMAR VE EĞİTİM SİSTEMİ

Harp okullarının öğrenci kaynağı askeri liselerdir. Genel bir ilke olarak sivil liselerden öğrenci alınmak istenmez. Çünkü askeri liselere 12 veya 13 yaşlarında gelen çocukları istedikleri gibi yoğurarak harp okullarına hazırlamak, hedeflenen insan tipi açısından tabi ki doğru olandır.  Askeri liselerin mevcutları değişen ihtiyaçları karşılamadığı veya Hava Harp Okulunda olduğu gibi uçuculuk sağlık yeteneklerini muhafaza eden yeteri kadar öğrenci olmaması durumunda mecburen sivil lise kaynaklarına başvurulmaktadır.

 

Sivil lise kaynağından alınacak öğrencilerin seçimi tamamen sübjektif kriterlere göre yapılmaktadır. İstenilen zihni kriterleri taşıyan öğrencilerin seçimi için her türlü çılgın yöntemlere kolaylıkla başvurulmaktadır. Bu çılgınca metotların uygulamalarına mani hiçbir denetim mekanizması yoktur.

Açık rejim olmadığından basın kontrolü yoktur. Kesinlikle idari yargı konusu yapılamaz . Yapıldığını hiç duymadım. Konu üzerinde sivil siyasi bir denetim de yoktur. Bilindiği gibi politikacı sivil bir siyasetçi olan Milli Savunma Bakanlarının lojistik konulardan başka bir yetkisinin olduğu söylenemez.

Kısacası TSK İstediği İnsan tipini belirler. Bu insan tipinin çağa, ülke standartlarına, ilme, Halkın gelenek ve göreneklerine, inançlarına v.s. uyup uymadığına bakılmaz. TSK’nin ideolojisine uyup uymadığına bakılır. Kriterler kapalı sistemlerin içinde belirlenir. Genel olarak milli eğitimin politikalarına uyup uymadıkları hiç önemli değildir. Nasıl olsa o siviller devlet politikası denen hedefleri de dejenere etmişlerdir. Doğru olan sadece kendi yaptıklarıdır.

Yapılmakta olan mülakatlarda o denli traji komik olaylar yaşanmaktadır ki. Mesela Bu komisyonlarda görev yapmış olan emekli Binbaşı Prof. Dr. İskender PALA anlatmaktadır.

“Daha sonra bu mülakatlardaki eleme sistemi kademe kademe değişecekti. Mesela o yıl Çingene, gayrimüslim, Alevi ve Kürt olduğu kanaati uyanan öğrenci adayları mülakatlarda elenirken, daha sonraki yıllarda Alevi olanların yerini küçükken Kur’an kursuna gitmiş olan öğrenciler aldı. İmam-hatip okullarından gelen olursa ki-bu durum onların kayıt bilgilerinde yer alıyordu.- kesinlikle eleniyor, ama kendisine başka bir nedenle elenmiş gibi gösteriliyordu. Daha sonraki yıllarda bu eleme işinde o derece uç fikirler üretilir oldu ki gün geldi,”bir elinde Kur’an var, diğer elinde Atatürk’ün nutuk’u. Denize düştün ve tek elle yüzebileceksin hangisini atarsın?” gibi akla mantığa ziyan sorular ortaya çıkmaya başladı.

Söz gelimi benim bulunduğum heyette bir subay öğrencilerin neredeyse yarısına şu soruları sırasıyla ve hiç değiştirmeden sorardı:

“ Söyle bakalım fosil nedir?”

“…”

“Haydi, kafiyeli olsun, usul nedir?

“…”

“Peki, gusül nedir?”

“…”

13–14 yaşında bir öğrenci adayı dersini çalıştığı için fosilin bilimsel tanımını yapabiliyor. Kelime bilgisi olarak usulün “yol, yöntem” olduğunu biliyordu. Ama iş “ Gusül” e gelince hemen hepsi afallıyor, kızarıp bozarıyordu. Guslün ne olduğunu bilmeyenler boynunu büküyor, bilenlerde böyle bir soruya cevap verip vermemekte tereddüt ediyordu. Sonuçta guslün ne olduğunu bilenler ile bilmeyenler arasındaki tercih size kalmıştı.”

Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Görülmektedir ki Körpecik beyinleri tuzağa düşürmek için her türlü hokkabazlık yapılarak istedikleri tip insanları seçmektedirler.

Askeri liselerden gelen öğrenciler zaten istenilen kıvamdadır. Olmayanlar ya lise öğrenimleri esnasında veya mezun olduktan sonra harp okuluna alınmayarak elenmektedirler. Sivil lise kaynaklı olanlarda yukarıda anlatıldığı gibi seçilerek istenilen ürünün ekilmesine uygun adeta tarla oluşturulmaktadır.

On sekiz yaşlarında Harp Okullarına başlayan özel yetiştirimli (Askeri Liseden Gelenler) ve özel seçilmiş olan ( sivil liselerden gelen ) öğrencilerin dört yılda istenilen formda yetiştirilmesi her halde zor olmasa gerektir.  Kaldı ki yanlış seçildiği anlaşılanlar veya yanlış yola sapanlar her an disiplinsizlik nedeniyle gerekli kılıf uydurularak okuldan atılır. Bu atılma işlemleri her ne kadar idari yargı yolu açık olsa da kılıflar iyi hazırlandığı müddetçe iptal olma ihtimali zayıftır.

Harp okullarında verilen eğitimin teknik ve ilmi analizini yapacak değilim. Bizim okuduğumuz 1979-1983 yıllarında uygulanan akademik eğitim konularının oldukça farklılaştığını biliyorum. Bunlar konumuz dışında. Hatırlanacağı üzere akademik eğitimin dışında her hafta bilmem kaç saat konferans ve askerlik eğitimleri var. Her fırsat değerlendirilir.  Gece ve gündüz denmeden. İşte gerçek asimetrik psikolojik harp orada yapılır. Tek taraflı hiçbir analize yer bırakmadan adeta bombardımana tutulur o körpe dimağlar. Dayanabilene aşk olsun.  Dayananlar da zaten disiplinsizlik veya ilmi yetersizlikten kapıyı boylar.

Demokratik ortamlarda yetişmeyen insanlar demokrat olamazlar. Militarist olurlar.

Birazda aklımda kalan bu bombalardan bahsedeyim.  Bir kere Şu siviller var ya; disiplinsiz insanlar, lakayt, laubali, kendi menfaatlerinden başkasını düşünmezler. Öyle vatan millet duyguları, vatan için gözünü kırpmadan ölmek filan hak getire. Hele siyasetle uğraşanlar; hepsi hırsız, sahtekar, ulan hepsi memleketi satar biz olmasak. Ülke bunlara emanet edilir mi? Bunların ilk yapacakları şey: şeriatı ve saltanatı geri getirmektir. Valla bir günde ülke param parça olur. Herkes başkaldırır, isyan eder, Ülke kan gölüne döner. Hayındır bunlar, vatan hayını bunları Kızılay da sallandıracaksın kardeşim.  Öyle kolay mı kuruldu bu cumhuriyet. Verelim ellerine param parça etsinler. Devletin bütün kademelerini hacı hoca ele geçirsin. Bunlar var ya bunlar siz bilmesiniz, ulan ellerine fırsat geçse keserler bizi valla…

Tabi ki bu tür uygulamaların hepsi sistematik olarak yapılmadı. Bütün sıralı komutanlarımızda aynı koroya katılmazdı.

Hey gidi günler… Bu bombardıman başlayınca tir tir titrerdim. Sınıfımızdaki öğrencilerden 12 Eylül harekatından sonra yanımdaki öğrenci atıldı. Ön sırada oturan iki, arka sırada oturan bir kişi atıldı,   hasılı sağım solum,  her gün kapı açıldığında kalbim küt küt,( yeterli bir ifade olmadı güm güm  bilmem daha şiddetlisi var mı ) atıyordu. Köyümde subay olacak evladı ile övünen özellikle bir baba ve diğer aile fertleri, öbür tarafta harp okulunda manevi işkence altında bir subay adayı. Varın siz düşünün bakalım. Bunun adına bilimsel olarak ne denir bilmiyorum ama işkencenin ta kendisi, hani daniskası derler ya aynen ondan.

Dört yıl böyle geçer. Siviller hele siyasetçiler hep aşağılanır. Harbiyeli hep yüceltilir. Kutsal bir varlıktır adeta. Bir gün gelir ben neymişim be abi var ya,  yürüyüşün bile değişir. Kimse dokunamaz sana. Bana atılana kadar kimse dokunamadı. Üniformalı iken kimin haddine . Sivilken beni durduran nadir trafik polislerine;  Teğmen Kemal Şahin şak kimlik kartım önüne tam olarak bakmasına bile fırsat vermeden tak çekerim. Bir şeymi var memur bey. Hayır komutanım ne demek Hayırlı Yolculuklar. Evet ben ayrıcalıklı bir insan olarak yetiştirildim. Bu vatanın Tapusu sanki benim üzerimde, yüküm çok ağır. Öyle yüz verir laubali olursak sivillerle hatta yakınlarımızla. Yavaş yavaş kesmeliyiz bunlarla ilişkilerimizi. Aile çevremizin isteği dışın da bir evlilik. Lojmanlar kıta, gazino, orduevi,  kamplar arasında dolaşan kapalı devre bir hayat. Hava bedava, su bedava nerdeyse hayatta bedava. Son 25 yılda konforumuzu güneydoğu görevi bozdu o kadar.

Kıtaya çıkan bütün Harbiyeliler gün geçtikçe yani rütbeler büyüdükçe daha çok kapalı devre bir hayat sürer. Daha çok halktan kopar daha çok halkı hakir görür, daha çok siyasetçilerden nefretle bahseder pek çoğu hakaret eder,  daha çok, daha…

Böyle bir eğitim sisteminden ne beklenir demokrat, hukukun üstünlüğüne inanan, çağdaş… Elimde silah var kardeşim, sen ne demek istiyorsun. Senin niyetini ben çok iyi biliyorum. Öyle süslü püslü laflarla yok Avrupa Birliği, yok adalet, hukuk, insan hakları kandıramazsın beni, biz sizin ciğerinizi biliriz kandıramazsınız.  Önemli olan Vatanın bölünmez bütünlüğü önemli olan Laiklik gerisi teferruat. Önemli olan devletin ülkesi ve milleti, milletin devleti ve ülkesi değil. Millet de kim oluyor ki..

O günleri düşünüyorum da bu tarladan ancak böyle ürün alınır.  Hedef bellidir ve o hedefe uygun elemanlar yetiştirilmiştir. Darbe planlarını burada tekrar etmeyeyim. O dehşet senaryolar planlar ancak yukarıda anlatmaya çalıştığım tezgahtan geçen insanlarla yapılabilir veya yapılması tasarlanabilir vesselam.

Bütün bunları okuyanlar mahvolduk bizim ordumuz bu mu yandık demesinler. Bu planlanan. Ancak uygulamada her şey planlayanların istediği gibi gitmiyor. Askeri lise ve harp okullarına girmeden önce sahip olduğu mili, manevi, insani duyguları, gelenek ve görenekleri, inançlarını bir sır gibi saklayanlar endişelenmemize yetecek kadar vardır. Ordumuzun genel gövdesi işte böyledir. Ama cuntacı bir damar yukarıya doğru korunup kollanır. Terfilerde öncelik verilir. Yönetimde bu zihniyet hakim kılınmaya çalışılır.

 Dinsiz ordu olamaz . Askerimizin gönlünden şehitlik ve gazilik inancını alın bakalım boş çuval gibi yere yığılmaz mı? İnsanların hatası sistematik bir tehlikeyi zorluyor. Bütün askeri okulların eğitimleri gözden geçirilmeli. Nasıl savaş kararı askerlere bırakılmayacak kadar önemli ise. Askerin eğitimi de askerlere bırakılmayacak kadar önemlidir. Sivrisineğin peşinde koşmak yerine, bataklığa bakmalı ve tedbir almalıyız.

Kemal ŞAHİN

E.Kur.Bnb.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Son Düzenlenme Cumartesi, 06 Mart 2010 13:07
Kemal Şahin

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

3 yorum

  • Yorum Linki mustafa hacımustafaoğulları Salı, 09 Mart 2010 12:22 yazan mustafa hacımustafaoğulları

    Kemal bey,yazı çok güzel,eline sağlık.Askeri okullardaki ve kıt'alardaki eğitim sistemi ve sürecini değerlendirme açısından.Fakat bu konuyu akademik bir araştırma formatı içinde daha detaylı ele almamız gerekiyor.Çünkü askeri eğitimin içerdiği sorunlar,Türkiye'de yaşanan tüm sorunların temel sebebidir.Selamlar.

    Raporla
  • Yorum Linki bulentuzman Pazartesi, 08 Mart 2010 13:11 yazan bulentuzman

    Deniz Kuvvetleri Komutanı açıklama yapıyor. Biz tüm personelimizle bulunduğumuz yerdeyiz. Sorun yok diyor. Bana süikast yapsalar da sorun yok diyor. Evet gerçekten mesajı anlamlı. Biz burdayız.Sistem devam ediyor diyor. Sistem ne. Yukarıda anlatılan tek tip insan askeri okullarda üretilmeye devam ediyor. Üretilenlerde yerinde duruyor. Bu kritere uymayanı da ayıklıyor. Çark gayet iyi şekilde işliyor(Onlar açısından).Siyasi iktidar bunu değiştiremez diyor. Ayrıca siyasi iktidar ne yaparsa yapsın biz burdayız diyor. Yani onlar gidici diyor biz kalıcı diyor. Çözüm isteyen varsa çözüm de var. Yeterki istesin.

    Raporla
  • Yorum Linki Ziyaretçi Pazartesi, 08 Mart 2010 10:39 yazan Ziyaretçi

    Bu yazıyı tüm generallerde okumalı.Bakarsınız aralarından bazılarıda düşünüp yeter artık diyebilir.Tabiki YAŞ kararları ile emekliliği göze alabilirse...

    Raporla

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...