Sayın Hüseyin Çelik Van Milletvekili
28 Mart 2010 tarihli Zaman Gazetesinde yayınlanan ‘Bir Bahriyelinin Kahriyesi’ başlıklı makalenizi okudum. Ben de bir YAŞ’zede olarak memnun oldum. Hükümetimizin eski bir üyesi, bugün de iktidar partisinin hala etkili bir görevlisi olarak bizleri unutmamış olmanız etkiledi beni.
Tabi ki; İskender Pala’nın meslektaşı ve arkadaşı olmanız her halde kitabını okumanızda ve duygularınızı kamuoyunda paylaşmanızda etkili olmuştur.
Bu iktidarın şanssızlığı; ülkemizin her konuda çoğu kördüğüm olmuş sorunlarını kucağında bulmasıdır. Ve hemen herkesin beklemeye tahammülünün kalmamasıdır. Yinede Allahın inayetiyle epey yol alındı. İnşaatın çatısı kapatılabilirse, restorasyon dekorasyon kolay olur bilirsiniz. İnşallah Anayasa değişikliği yapılırsa sonrası kolay olacaktır sanırım.
Makalenizde ‘Yıllardan beri YAŞ kararları ile haklı veya haksız olarak birçok insanın ordudan atıldığını…’ söylüyorsunuz. Sizi temin ederim ki; Hak ederek hiç kimse YAŞ kararı ile atılmamıştır. Beş yıl sicilen emekliliklerin yapıldığı şubede görev yaptım. Raportörlük yaptım. Disiplinsizliği hukuken geçerli ve yeterli belge ile belgelenen hiç kimsenin dosyası YAŞ’a gönderilmemiştir. Çünkü bunların idari dava açma hakları vardır. Ve yeterli ve geçerli belge olduğundan Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açacakları iptal davalarını kazanma şansları zayıftır. Nadiren değerlendirme hatası yapılır ve işlem iptal edilir. YAŞ’a gönderilen dosyaların hepsinin özelliği yapılacak olan sicilen emeklilik işlemi yeterli ve geçerli hukuki belgeden yoksun olduğundan vicdanlı idari yargı tarafından mutlaka iptal edileceğinden, idari yargı yerinde denetlenmekden kaçırılır. Bunların suçlandıkları şey kanunlarda suç da değildir. Açıkça ne ile suçladıklarını da belgeleyemezler. Ya ihbar - iftira mektubu veya aslı astarı olmayan istihbarat raporları vardır. Bilgi edinme yasası gereğince sorduklarımızın hiç birine cevap verememişlerdir. Korkaktırlar. Yaptıklarını bile açıklayamamışlardır. Mesela; benim sicil belgeme bir kağıdın üst ortasına ‘BELGEDİR’ yazılmış altına da; ‘Evine yapmış olduğum ziyarette eşinin baş örtülü olduğu görülmüştür’ altına ad soyadı, görev ve imza atılmıştır. Böyle bir kâğıt parsçı -işte gerçek kâğıt parçası budur- hangi hukuk sisteminde hukuken geçerli ve yeterli kabul edilir. Tek kişinin düzenlediği, kanunların hiçbir suretle suç saymadığı bir nedenle, hem de eşin kıyafeti nedeniyle en ağır ceza ile yani meslekten atılır. Bunları yazı ile ifade etmek zor. Allah razı olsun İskender Hoca duygularımıza tercüman oldu. Binlerce trajikomik dramatik hikâye var.
Yine yazınızın devamında; ‘…İçimden niçin bu trajediyi bir ibret vesikası olsun diye yazmaz diye isyan ederdim…’ diye yazmışsınız. Bu konuda da biraz haklılık payınız var. Bu milletimizin genel bir eksiliği okumayı hele de yazmayı sevmiyoruz. Buna rağmen birkaç çalışma oldu.
Derneğimiz tarafından 2000 yılında YAŞ’zede bir kısım arkadaşımızın kısa atılma hikâyelerini anlatan ‘Ben Disiplinsiz Değilim ‘adıyla bir kitap hazırlandı. Emin değilim ama sizin de adınıza meclise gönderildiğini tahmin ediyorum.
2007 yılında atılma hikayem ve mücadelemi anlattığım ve meydan okuduğum ‘Bağımsız Türk Mahkemelerinde Yargılanmak istiyorum’ adıyla bir kitap hazırladım. Bu kitabı o tarihte Hemen hemen bütün milletvekillerine bakanlara, pek çok gazeteci, yazar, sanatçı, iş adamı, bütün orgenerallere, kuvvet komutanlarına, Jandarma olduğum için bütün jandarma generallerine ve rütbesine bakmadan pek çok silah arkadaşıma gönderdim. Size de gönderdiğimden oldukça eminim. Her nedense elinize ulaşmamış. Neyse İskender Hoca’nın kitabı kadar etkili olmayabilir. Herhalde o zamanki konjektürün de etkisi ile beklediğim etkiyi yapmamıştı. Neyse Bu yazınız vesilesiyle tekrar gönderiyorum.
Sayın Bakanım; YAŞ emeklilerinin dramları inanın, yazılır, anlatılır gibi değildir. Pek çok arkadaşımdan biliyorum. Yaşadıklarını hatırlamak bile istemezler. Yaptıklarını millete anlatamayıp koskoca Genelkurmay Başkanı ( İsmail Hakkı Karadayı ) tarafından hainlik iftirası atılan bizler;
Devlete küsülmez diyen dudaklardan dua eksilmesin, Millete küsülmez diye dua edenlerden dua eksilmesin, Bu Milletin Peygamber ocağı olarak bildiği yuvadan gönül bağı kesilmesin diye biz bu devlete ve millete küsmedik ve duayı eksik etmedik ve milletimizin de temiz duygularının kirlenmesine asla müsaade etmedik.
Ancak bizim göz bebeğimiz diye titrediğimiz sustuğumuz gözyaşlarımızı içimize akıtarak kuruttuğumuz halde, ordumuzun bugün ne hallere düştüğüne bir bakın.
Selam ve saygılarımla
Kemal Şahin
1998 16 Haziran Olağanüstü YAŞ toplantısıyla emekli Jandarma Kurmay Binbaşı.