Perşembe, 17 Şubat 2011 17:11

Kürt Meselesine Çözüm Yaklaşımları

4-5 Aralık 2010 tarihlerinde İstanbulda SDP nin organize ettiği Kürt Meselesinde Çözüme Bir Adım Çalıştayına ASDER adına Genel Sekreterimiz Cebrail Yeğen bey ile birlikte katıldık.

Güzel bir toplantı oldu. Doğudan batıdan birçok STK temsilcileri de katılmıştı.Bu temsilciler arasında çok değerli akademisyenler, hukukçular da vardı.Toplantı süresince yuvarlak masa etrafında karşılıklı olarak konu ile ilgili görüş ve tekliflerimizi ifade ettik. Bu arada çok radikal görüşler ileri süren temsilciler de oldu. Ancak herkes birbirinin fikrine saygılı davrandı. Tartışma,sataşma olmadı. Her konuşmacı kendi düşüncelerini söyledi. Başkasının görüşünü tenkid etmedi. Bu manzarayı ben şahsen konuşmamda da takdirle karşıladığımı beyan ettim.. Bundan birkaç yıl önce böyle bir toplantı yapılsaydı, ortam gerilirdi. Karşılıklı hakaret ve suçlamalar olurdu.Toplantı yarıda kesilebilirdi. Bunlar olmadı. Toplantı gayet olgun,seviyeli bir ortamda devam etti.  Toplum olarak demokrasi yolculuğumuzda  mesafe aldığımızın, karşıt fikirleri de dinlemek, anlamaya çalışmak erdemini kazandığımızın bir göstergesi olarak değerlendirdim. Bu faydalı çalıştayı organize eden Sivil Dayanışma Platformunu tebrik ederim. Bu tür organizasyonların devamını bekliyoruz.

Konu ile ilgili olarak toplantıda da bir kısmını dile getirdiğim bazı tesbit ve önerilerimi burada tekrar ifade etmek istiyorum.

SABIRLI OLUNMALI

Bildiğimiz gibi Hükümetin Demokratik Açılım Paketi kapsamında Kürt Meselesi ile ilgili de bazı adımları var. Bunlar başlangıç olarak gayet iyi niyetli güzel adımlar. Bu meselenin çözümüne yönelik iyi niyetli bir iradenin göstergesidir.

Bazı Güneydoğulu konuşmacılar; „bu yapılanlar yeterli değil, Şu ana kadar hiçbirşey yapılmadı. Hükümet bizi oyalıyor. Bizim isteklerimiz az bile“. Şeklinde beyanlarda bulundular.

Hiçbirşey yapılmadı, yapılanlar yeterli değil demek haksızlık olur. Bu memlekette belki yüz yıldır pompalanmış bir Türk milliyetçiği telkinleri var. Ayrıca Kürtlük ve islamiyet inkar edildi. Kürt diye bir millet yok denildi. „Kart kurt fıkrasını ciddi bir tarihi gerçekmiş gibi kelli felli ünvanlı adamlardan konferanslarda dinledik..Bu konuda kitaplar yazılıp dağıtıldı.Konferanslar verildi. Kürt kelimesini kullanmak suç sayıldı. Kürtçe bir kelime kullananlar yargılandı.Bu konunun konuşulması bile suçtu.

Bugün bu konu konuşuluyor. Bu yönde çözüme yönelik adımlar atılıyor. Bir yandan da güçlü bir direniş var. Hükümet ağır bir baskı altında, risk alarak bu adımları atıyor.

Bu hükümet yakında seçime gidecek, halktan oy isteyecek. Halkın içinde evladını terörde şehit vermiş insanlar var. Bunların da bu konuda ikna edilmesi lazım.  İnsanların çoğu bu konuya duygusal yaklaşıyor. Hak,hukuk, adalet,insan hakları,fikir hürriyeti boyutunda konuya yaklaşan çok az. Yıllarca yaşanmış olayların şuuraltında bıraktığı izler var. Yerleşmiş peşin hükümler var.. Irkçı değilim diyen insanlar bile günlük konuşmalarında yaklaşımlarında ırkçılık yapıyorlar farkında değiller. Bunları kısa zamanda değiştirmek kolay değil

Einstein’e isnad edilen şöyle bir söz nakledilir.

“ Atomu bile parçalamayı başardık. Ama insanların önyargılarını değiştirmek çok zordur“

Bediüzzaman  şöyle bir mantık ölçüsü nakleder:  “Tahrip kolaydır.Tamir zordur. Yirmi adamın yirmi günde yaptığı bir binayı iki adam iki günde yıkar.“ Bu mantık ölçüsüyle konuya yaklaşırsak yüz yıldır toplumda yerleştirilmiş,yaygınlaştırılmış bazı yanlış kanaatları bir anda düzeltmek kolay değil.Kaldı ki terör de bu kanaatların güçlenmesini körükledi.Yakında seçim var. MHP de bildiğiniz gibi konuyu körüklüyor.Hükümet bu meselenin riskini bile bile  çözüm girişimlerinde bulunuyor. Adımlar atıyor. Bunları yetersiz görmek, hele  “hiçbir şey yapılmadı.Bizi ehlileştirmeye çalışıyorlar.“  Düşünceleri çok yanlıştır, haksızlıktır.

Marifet iltifata tabidir.  Yapılanları takdir edelim ki; arkası gelsin. Elbetteki yapılanlar yeterli değil. Düzeltilmesi gereken daha birçok yanlışlar,adaletsizlikler var. Demokratik bir düzende tedricen, ve yasal yollarla yanlışlar düzeltilir.

Şu küçük anayasa değişiklik paketinde bile, hükümetin ne sıkıntılar çektiğini hep birlikte gördük. Hala devam eden,bir vesayet düzeni var. Bu düzenin savunucuları bütün güçleriyle direniyorlar. Vesayet sorunu bitmeden bu sorunları çözmek kolay değildir.

Hükümetin seçimlerden sonra anayasayı değiştirme planı var. İnanıyorum ki;bu değişiklik sırasında  birçok düzenlemeler yapılacaktır.

Henri Kissinger’ın şöyle bir sözü aktarılır:  „Çözüm için minimum koşullar ileri sürülmeli. Ağır koşullar sorunu çözümsüzleştirir.“

Kürtler de Türklerin endişelerini gözönünde bulundurarak ona göre söylem geliştirmeleri gerekir.

Geçmişte yaşanan kötü ve üzücü olayların  toplumda bıraktığı izler var.

Bu mesele sık sık konuşulmalı. Problemler anlatılmalı. Farklı ortamlarda pratik çözüm önerileri dile getirilmeli. Halkın psikolojik olarak da hazırlanması çalışmaları yapılmalı. Sorunun,geçmişte yaşanan ve gerilimi artıran noktalarından ziyade, yeni dönemin demokratik açılımları da göz önünde tutularak,adaleti esas alan,makul,kabul edilebilir ve uygulanabilir çözüm önerileri ileri sürülmelidir.

TRT nin çevirdiği „İki lisan bir bavul“ filmi ; o bölgedeki lisan problemine ışık tutan güzel bir film buna benzer çalışmalarla sorunlar dile getirilmeli. Kamuoyu bölgedeki  sorunlardan haberdar edilmelidir.

Kürtçülüğü öne çıkaran başka bir faşizan anlayışın öne çıkmasına izin verilmemeli. Makul, mantıklı uygulanabilir çözüm önerileriyle konu ele alınmalı.Hukukun üstünlüğü,insan onuruyla uyumlu isteklerde bulunulmalı.Konu İnsan hakları boyutunda değerlendirilmelidir.

DİN FAKTÖRÜ

Çalıştaya katılan bazı konuşmacılar, dinin ve cemaatların bu konuya karışmaması şeklinde görüşler ileri sürdüler. Böyle bir yaklaşım konuyu çözümsüzleştirir. Çünkü bölge insanı müslümandır. Hatta müslümanlıktaki samimiyetleri batıdaki müslümanlardan daha ileri bir seviyededir. Bütün zorluklara,yasaklamalara rağmen, tarikatlar, medreseler o bölgede varlıklarını sürdürebilmişlerdir. Bölge halkı bu kurumlara sahip çıkmıştır. Bu gerçekten hareketle meseleye bakacak olursak bölge insanı üzerinde en etkili değer yargısı din kaynaklı olan yargılardır. İyiyi kötüyü, doğruyu yanlışı anlatırken dini referans gösterirseniz daha etkili olur. Bu yaklaşımı bazıları dini kullanmak olarak değerlendiriyorlar. Bu konuda din kaynaklı birşey anlatılırken,din istismar mı ediliyor? Yoksa anlatan samimi mi? bunu bir müslüman, ferasetiyle anlar. Askerler köylere bağladıkları hoparlörlerden sık sık yayın yaparak, „adam öldürmek günahtır. Vatan sevgisi imandandır. Askerlik kutsaldır. Peygamber ocağıdır.“ Gibi sözlerin samimi olmadığını o insanlar ferasetleriyle algıladılar. Pek itibar etmediler. Çünkü bunu söyliyenin. dini konuda pek de samimi olmadığını, dini istismar ettiğini anladılar. Ama kürt halkı;islamı samimi yaşıyan bir hocanın sözüne,nasihatına  daima itibar eder. Ben İstanbul’da Kürt bir dostumun  evine taziye ziyaretine gitmiştim. 20-25 kişi kadar ev sahibinin hemşerisi kürtlerden oluşan bir topluluk vardı. Ev sahibi benim bir konuşma yapmamı rica etti. Ben de ölümün hakikatı üzerine beş dakika kadar konuştum. Konuşmamın pek de ilgi görmediğini farkedince kısa kesdim. Hemen kürt bir hoca konuşmaya başladı. Hocanın konuşmasının bozukluğu bir yana konuşmasında bir ilmilik de yoktu. Temsili hikayeleri gerçekten yaşanmış olaylarmış gibi anlatan bir üslupta konuştu.  Bakdım ki; hocayı  büyük bir saygıyla ve huşu içerisinde dinlediler. Anladım ki; Bu insanlar tanıyıp güvendikleri hocalara daha itimad ediyorlar

Ev sahibi beni emekli subay olarak tanıtmıştı.Hem subay,hem de Türk. Kendilerince, bu ne anlar dinden? deyip alıcılarını kapatmışlardı. Beni dinlememişlerdi.

Bediüzzaman Said Nursi’nin Risale-i Nur kitapları  bu konuda faydalanılacak önemli bir kaynaktır. Bediüzzaman, İslamiyetin birçok meselesiyle birlikte,ırkçılık konusunda da günümüzün ihtiyaç ve anlayışına uygun tefsirler yapmıştır.Bir kitabında diyorki; „ Çoğunlukla  filozofların garpta, peygamberlerin ise ekseriyetle şarkta gelmesi gösteriyor ki;şark insanını hayatlandıracak olan din ve vicdandır…Bu milletin hayatlanması dinlerini hayatlandırmakla olur… Bu milletin kurtuluş reçetesi ittibaı Kur’andır“

Gene bir hatırasında diyorki; Van’da medresede  kürt bir talebem vardı. Diyordu ki; Ben salih(dindar) bir Türkü, fasık(günahkar) bir Kürde tercih ederim. Sonra İstanbul’a yüksek mekteplere okumaya gitti.Orada Türk milliyetçisi bazı hocaların etkisiyle o da muhalif bir milliyetçilik fikrine kapılmış. Döndüğünde ziyaretime gelmişti. Milliyetçilik bahsi açıldı. Bakdım diyor ki; „Ben şimdi fasık bir Kürdü,salih bir Türke tercih ederim.“ Eyvah dedim. Sen ne kadar bozulmuşsun. Bu yanlış anlayışını düzeltmek için dersler verdim. İnşaallah kurtulmuştur.“

Bu konuyla ilgili bir çözüm olarak; Risale-i Nur kitapları Türkçe yazılmıştır. Kültür Bakanlığı,Memozini bastırdığı gibi bir jest daha yapıp, Risale-i Nur eserlerini de Kürtçeye tercüme ettirmelidir.

O bölgede görev yapan birçok  subay arkadaşımdan dinlemiştim; „önceleri bize soğuk bakan bölge insanları, bizleri cuma namazlarında görünce ,bizimle yakınlaşmaya,dost olmaya çalıştıklarını gördük. İşyerlerine gittiğimizde bize çok iltifat ederlerdi. Mutlaka yemek yedirmek isterlerdi. Evlerine davet ederlerdi“ şeklindeki hatıraları birçok subay arkadaşımdan duymuşumdur.

Çalıştay da bir konuşmacı da; cemaatlar güneydoğuya fetih düşüncesiyle geliyorlar. Devlet cemaatlar üzerinden değil de halk üzerinden çözüm üretsin gibi pek de doğru olmayan bir bilgiye dayalı bir öneride bulundu. Cemaatların bölgeyi fethetme şeklinde niyetlerinin olduğu kesinlikle doğru değildir.. Cemaatlar doğuda da batıda da,yurt dışında da İslamiyeti öğretmek niyetiyle faaliyet gösteriyorlar. Onların gündeminde kürtçülük meselesini halledelim gibi özel bir niyetleri yok. Onlar diyorlar ki, İnsanlar islamiyeti yeteri kadar bilmiyorlar. Devletin kurumlarının öğrettiği de yeterli gelmiyor. Kurandaki ifadesiyle „emri bil ma’ruf nehyi anil münker“ şeklinde  bir sorumluluğumuz var.   Biz de islamiyeti öğretenler kervanına katılalım. Bu iş bir ibadettir. Düşüncesiyle, büyük fedakarlıklarla, Islamiyetin her meselesini sabırla anlatmaya çalışıyorlar.  Yurtlar açıyorlar. Burslar veriyorlar. Hatta kürt olupda batıdaki üniversitelerde okuyan öğrencilere talebe evlerinde, yurtlarında yer veriyorlar. Bu gençler yıllardır Türk öğrencilerle aynı evleri ,yurtlarda aynı odaları paylaşıyor. Hiçbir ayırım düşünülmüyor.. Cemaatlar PKK yokken de bu bölgede vardı.Van’da Diyarbakır’da 1960 lı yıllardan beri Nurcuların dersaneleri var. Süleymancıların Kur’an kursları ve talebe yurtları var. Tarikatçıların çok daha önceden beri devam eden dergahları vardı.

İslami hassasiyeti artan Kürt bir müslüman, İslamda ırkçılığın olmadığı, inananların kardeş olduğu hakikatına gönülden inanınca, diğer ırkçı,materyalist, ateist yaklaşımlara itibar etmiyor. Bu sonuç da herhalde PKK yanlılarını rahatsız ediyor.

Bir konuşmacı da, STK’lar da bu işe karışmasın. Onlar bağımsız değil. Bir grubun veya  cemaatın temsilciliğini yapıyorlar. Dedi. Oysaki STK’lar idealist insanların gönüllü katılımlarıyla,katkılarıyla faaliyet gösteren çok önemli kuruluşlardır. Arkalarında bir cemaat ve grup varsa, bence bu durum o STK’ yı daha da önemli kılar. Böyle bir STK sözcüsü geniş bir kitleyi temsil ediyor demektir.

Kimse Yokmu Derneği, Deniz Feneri Derneği gibi STK lar sürekli fakir bölge halkına yardım götürüyorlar. Geçen Kurban bayramında yüzlerce işadamı, bayramını bu bölgedeki kürtlerle geçirdi. Yardımlaşma dinimizin emri. İnsani bir görev. Bundan niye rahatsızlık duyuluyor. Yıllarca PKK. Bu bölgenin fakirliğini, ihmal edildiğini, istismar etti. Şimdi halk yardımcı oluyor. Hükümette yatırımlarla yılların ihmalini telafi etmeye çalışıyor.. Bundan neden rahatsızlık duyuluyor. Herhalde istismar konuları kaybediliyor da ondan.

Geçen yıl; Üsküdar Kent Konseyi Gençlik Meclisi bir karar aldı. Üsküdar’lı Gençler Hakkari’nin Şemdinli ilçesi Milli Eğitim Md.lüğü ile irtibat kurdular. Bir grup öğrenciyi İstanbul’a davet ettiler. Ayrıca Üsküdar’da kitap toplama kampanyası başlattılar. Topladıkları iki TIR kitabı Hakkari Valiliği emrine gönderdiler. Ayrıca  Şemdinli’ye bir bilgisayar sınıfı açmak istediklerini, Üsküdar Belediyesinin kendilerine destek olmasını teklif ettiler.. Belediye 20 bilgisayarlık bir sınıf için gerekli malzemeyi karşıladı.Bu malzeme de Şemdinli Milli Eğitim Md.lüğü ne gönderildi. Şubat tatilinde Şemdinli Milli Eğt Md.lüğü bir otobüs dolusu başarılı öğrenciyi Üsküdar’a getirdi. Üsküdar Gençlik Meclisinin gençleri bu öğrencileri, Üsküdar Belediyesinden temin ettikleri araçla İstanbul’un tarihi yerlerini gezdirdiler. Ayrıca Çanakkale şehitliğini gezdirdiler. Dönmeden bir gün önce Kültür Merkezinde birlikte bir gece düzenlediler. Şemdinlili lise öğrencileri tek tek sahneye çıkıp duygu ve düşüncelerini anlattılar. Birçok lise öğrencisi İstanbul bize böyle anlatılmamıştı. Sizi yakından tanıyınca çok sevdik. Bütün kötü duygularımız gitti.Biz de sizi davet ediyoruz. dediler. Birlikte hatıra fotoğrafları çekildiler. Birbirlerine hediyeler verdiler. Çok duygusal anlar yaşandı.

Çalıştayda anlatılan diğer bir konu da;. Bursa Gönüllü Kuruluşlar Platformu bir grupla Güneydoğuya ziyaret düzenlemiş. Oradaki STK’ları ziyaret etmişler. Görüş  alışverişlerinde bulunmuşlar. Bu ziyaretle ilgili olarak hazırladıkları broşürü bizlere dağıttılar. Kendilerini tebrik ettik.

STK’ların bu tür çalışmaları takdire şayan çalışmalar. Bunlar daha da artmalı. Bu şekilde birbirimizi daha yakından tanıyarak, anlıyarak empati yaparak. İstanbul’dan Diyarbakır’a- Diyarbakır’dan da İstanbul’a bakarak sorunlara daha gerçekçi çözümlar bulabiliriz.

D.Bakır Tic.Odası Başkanı. 28 Haziran 2010 da 99 STK ile toplu açıklama yaptıklarını,. Demokratik açılımı desteklediklerini belirtti.

Gene ASDER  Kürt Meselesi ile ilgili açık oturum düzenledi.. Bu oturumda dile getirilen görüşleri bir broşür halinde bastırdı..Bunu   ilgililere ulaştırdı. Bunlar takdir edilecek güzel çalışmalar. Bu tür çalışmalar artarak devam etmeli.

Sonuç olarak, bu meseleye din karıştırılmasın, cemaatlar karıştırılmasın, STK’lar karıştırılmasın diyenler aslında tek adres olarak PKK yı ve BDP’yi göstermek istiyorlar.

Kürt sorununun çözümü ile ilgili olarak,bölge halkı,yalnız PKK ve BDP. den ibaret değildir. Bölgedeki sivil toplum kuruluşları başta olmak üzere, kanaat önderlerinin ve büyük çoğunluğun beklentileri ve talepleri dikkate alınarak çalışmalar yürütülmelidir

Seçim sonuçlarından da görüleceği üzere, bütün korkutmalara rağmen PKK ve BDP o bölgede çoğunluğun desteğini alamamıştır. PKK ve BDP de bir sivil toplum kuruluşudur. Onların da görüşleri alınmalıdır. Ama bu işin tek muhatabı ve temsilcisi PKK ve BDP dir. yaklaşımı işi çözümsüzleştirir. Hele PKK şiddet kullanmaya devam ederse sorunun çözümü daha da  gecikir.

Kürt Sorunu sadece güneydoğuda yaşayan Kürtlerin meselesi olarak değil, Türkiye’nin ve ortadoğunun bir meselesi olarak değerlendirilmelidir. Dolayısıyla Türk-Kürt.Doğulu-Batılı tüm kesimlerin hassasiyetleri gözönünde tutulmalıdır. Türkiyedeki Kürt nüfusun 3/2 sinin metropollerde yaşadığı, Aramızda çok sayıda akrabalık bağlarının da olduğu gerçeği de göz önünde bulundurulursa, diyebiliriz ki; Kürt sorunu Türkiye sorunudur. Çözümü de bütün Türkiye’yi düşünerek bulabiliriz.

Selahattin ARSLAN

E.Öğ.Kd.Bnb.

ASDER Yön.Krl.Ü.

Selahattin Arslan

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

1 yorum

  • Yorum Linki bahadır baş Pazar, 21 Ağustos 2011 01:16 yazan bahadır baş

    seni üsküdarda tanıdım akp kurulurken rahmetli mehmet çakır belediye başkanı seçilirken memleketi getirdiğiniz noktayı gördüm kendinizi deşifre etmeniz bunları açıktan yazmanız tsk dan ihraç edilmenizi şimdi daha iyi anlıyorum neymiş kardeşim bu nefretiniz hırıstiyanlarla kendi ordunuza karşı kendi milletinize karşı müslümanlara karşı komplolara girmek o yönde yazılar yazmak yatacak yeriniz yok ne bu dünyada nede ahirette hesap günü geldiğinde ne yapacaksınız --maide süresini hepiniz acın bir daha okuyun bakalım----karsı devrim yapacaklarmış --bu yazılara bakınca ben anladığımı yazdım eminim bu dünyada da herkes yaptıklarının hesabını verecektir tövbe edin ayıp suriye ye saldırmadığınız kaldı

    Raporla

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...