Çarşamba, 19 Mart 2008 16:31

HAL

HAL

                                                                  HÂL 

İslam Dini toplumun bütün fertleri arasında geçerli olarak köklü bir değişim ve yeni bir düzen öngörmekle birlikte insan unsurunu da kokuşmuş ve gayesizlikten kurtarmıştır. Bu gayenin idrakinde olan saadet asrının Müslümanları haram ve helali gözeterek, devamlı bir gayret içinde olmaları sonucu; Tevhidi bir yapılanmaya karşı düşman olan kafirlere, münafıklara, fasıklara, bid’atçılara, ırkçılara karşı düşman olmuş ve yeryüzünde Müslümanların galip gelmeleri için “cihad topu” nu ateşleyerek zaferden zafere at koşturmuşlardır. 

Bu vesile ile de vahyin koyduğu prensipler etrafında topluca Allah (cc) ve Rasulüne (sav) itaat eden içi, dışı, sözü, gıdası ve bütün bir hizmet anlayışıyla İslam cemaatını oluşturmuşlardır. İşte bu cemaatın üyeleri dünyaya ve Ahirete hükmeden, bir Allah’a (cc) inanıyor “Allah hem dünyanın Rabbi hem de ahiretin Rabbidir” diyerek bu inançlarını amel olarak yaşadıkları an biliyorlardı ki; böyle bir cemaatin yardımcısı ancak ve ancak Allah’tır (cc). 

Yine bu asrın nurlu cemaatinin içerisinde nefsine uyanlar, iftira atanlar, Medine İslam Devletinin sırrını Mekke müşriklerine sızdıranlar olmuş, sıcaklığı ve hurma gölgelerinde oturmayı sebep gösterip cihada gitmeyerek cemaatten ayrılanlar çıkmışsa da bütün bunlara karşı nurlu cemaatin başkanı olan Allah’ın (cc) Rasulü (sav) efendimiz onları teker teker ıslaha çalışmış kimine ceza vererek, kimine kaşını çatarak, kimine darılarak her birinin hak ettiğini vermiş olarak onları ak ve pak içinde hakka emanet etmiştir. 

Tarihin hiçbir döneminde Müslümanların bugünkü kadar zillet içerisinde yaşadıkları vaki değildir. Kuran’ın yoğun olarak üzerinde durduğu “birey ve toplumların kendilerini hesaba çekmeleri” ikazı günümüz Müslümanlarını uyandırıp harekete geçirememiş ve kendilerinden korkup kaçar duruma düşmüşlerdir. İlahi emre itaat etmeyen Müslüman milletler bir çok felaketler görmüştür. “Din yok ulus vardır” öğretisi beyinlerine kazınırcasına işlenmiş, Allah’ın (cc) kulları “ilkelerin ilkelliğinde!” Kullara kul olmuşlardır. “Batı taklitçiliği”  zihniyetiyle bir yere varılamayacağı gerçeğini hala anlayamayanlar dini inancı ve yaşamındaki hedef “öldürme geri dönüşümlü” olan insanları dost olarak en samimi şekillerde kucaklama basiretsizliğini gösterip, inançsızlığın ve iman zafiyetinin en dik alasını sergilemişlerdir. 

Düşmanlarla dostluk kurma meselesinde fertten ferde her Müslüman’ın ve her idarecinin uyanık bulunarak gavurun en büyüğünden başlamak üzere her türlü kefere-i fecerenin  dünya üzerinde Müslüman avına çıkmış bulunduğu idraki içinde; gözler gezde, eller tetikte, beyinler ise hedefte pür dikkat beklemesi lazım gelir. Yoksa Müslüman dalgaların önünde sürüklenmek ve insanlık kervanının ardında kuyruk olmak için yaratılmamıştır. Başkalarına özenmek ve başkalarının izini takip etmek ona yakışmaz. “Çevrem ne der”  laf salatasını şahadet parmağıyla iterek; başkası ona çevre olacağına, o başkasına çevre olur. 

Allah’ın (cc) dinini yaşamak ve yaşatmaktan başka bir derdi ve gayesi olmayan Müslümanların etkisi altında kaldığı karabasanlardan tez silkinerek bir araya gelip topluca ve tek vücut gibi Allah’a itaat etmeleri kurtuluşlarına çare olacaktır. İslam dininde güzel yaşama sanatı anlatıldığı gibi güzel ölme sanatı da anlatılmıştır. “Ölümlerini seçme cesaretini gösteren yiğitler dünyaya geliş gayelerini idrak edenlerdir.” “Selam olsun Onun beğenip seçtiği kullarına.”  Ve “selam olsun hidayete tabi olanlara.”  

Rasulullah’ın (sav) cemaatından ayrılanlar olurda, bugünkü tevhid mücadelesini sırtlayan Müslümanlardan ayrılanlar olmaz mı sanki. Onun için biz deriz ki; “dereyi görmeden paçayı sıvamanın da bir manası yoktur.” Yalınız şu da var ki; mücadele verirken şaşı yatar kör kalkar eli ağır Müslümanlara hitaben “yahu senelerce bu cemaatin nimetinden istifade ettin. Buraya geldiğinde hiçbir şey bilmiyordun adam mı oldun şimdi?” demenin de ne alemi var? Göğüs göğüse muharebe bilmiyorsan, yapamayacaksan, yaşamaya-caksan, cidal zamanı tavşan hüneri sergileyecek isen, şimdiden kazık gibi diklenip cazgırlaşmanın manası da yok. O zaman sen sadece bak, sus ve dinle!.. 

“Elbette bir gün nefesimizi tüketiriz ama ağaçlar ayakta ölür.”  

                                                                                                      ŞAHİN ÖZDAŞ 

Son Düzenlenme Çarşamba, 30 Nisan 2008 12:12
Şahin Özdaş

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...