Makina Kimya Endüstrisi Kurumu (MKEK), geçen yıl tarihinin kar rekorunu kırdı. Kurum, 2011 yılındaki net karını 165 milyon liraya çıkardı. Türk Silahlı Kuvvetlerinin her çeşit silah, mühimmat, roket ve patlayıcı madde ihtiyacını karşılamak üzere görevlendirilen kurum, 2010 yılında 650 milyon lira olan satış rakamını, geçen yıl 850 milyon liraya yükseltti. MKEK´nin, Milli Savunma Bakanlığı, Kuvvet Komutanlıkları, İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Milli İstihbarat Teşkilatından aldığı siparişlerin toplamı da 350 milyon 832 bin liraya ulaştı. Toplam 29 ülkeye 98 milyon 478 bin lira tutarında silah ve mühimmat sattı. Son birkaç günün medyasında yer alan MKEK ile ilgili haberlerden derlediğim özet bu.
Türkiye’nin en eski kurumlarından olan MKEK sektöründeki tüm avantajlarına ve tekel konumuna rağmen elde ettiği karı büyük bir başarı olarak kamuoyuna duyurmuştur. 11 tane devasa fabrikası ve 6 binin üzerinde personeli olan bu dev yapının tüm ayrıcalıklarına rağmen, bir tekstil firması kadar kar etmiş olması ile övünmemiz gerekmekte anlaşılan. Rekor olarak nitelenen 165 milyon lira, sahip olunan büyüklükler ve imkanlarla ne kadar mütenasip bir kar rakamıdır? Toplamı 100 milyonu bile bulmayan bir ihracatın nesi ile övünelim. Ekonomi bilenlerin takdirine.
Konu MKEK olunca meselenin TSK ihtiyaçları ile birlikte irdelenmesi gerekiyor. Örneğin Kuvvet Komutanlıkları ve Emniyet Genel Müdürlüğü silah ve mühimmat ihtiyaçlarının ne kadarını MKEK‘den karşılamaktadır? MKEK’in üretim-imalat yeteneğindeki silah ve mühimmattan ithal etmek zorunda kaldığı miktarlar nelerdir? Alınan 350 milyon liralık sipariş MSB, Kuvvet Komutanlıkları, Savunma Sanayii Müsteşarlığı ve Emniyet genel Müdürlüğü bütçelerinden ayrılan yurtdışı alım kaynakları ile mukayese edildiğinde çok küçük kalmaktadır. Üretilen-imal edilen silah-mühimmatın kullanıcıların beklentilerine hangi oranda cevap verdiği, kalite ve maliyetlerinin uluslararası piyasada rekabete imkan verip vermediği, teslimat süreleri gibi daha birçok husus ayrı birer inceleme konularıdır. Burada önemli olan şey, yapılan yurtdışı alımlar nedeniyle, yabancı firmalara ödediğimiz milyar dolarları nasıl yurt içinde harcayabilirizdir. Ayrıca katma değeri en yüksek olan bu sektörün gelişmesinin sağlayacağı diğer faydaları da göz önüne almak gerek. Yurtdışı bağımlılığı tersine çevirme, ihracat ve istihdam artışı, teknolojik gelişime katkısı vs.
Kanaatimce işe mühimmat üretiminden başlanmalıdır. Çünkü TSK ve Emniyet Genel Müdürlüğü envanterinde mevcut tüm ağır ve hafif silahlar için ihtiyaç duyulan her cins konvansiyonel ve modern mühimmatın know-how ına sahibiz. MKEK mühimmat ihtiyacımızı karşılamakta zorlanıyorsa, ki zorlanıyor ve bu nedenle yurtdışı alım yapmak zorunda kalıyorsak; ortada bir sorun olduğu muhakkaktır. O da Türk özel sektörünün yeteneklerini gözardı ederek yurtdışına kaynak aktarılmasına neden olanlar sorunudur. (Daha düne kadar MKEK yapımı kırıkkale adıyla bilinen çakaralmaz tabanca ile yetinmek zorunda idik. Rahmetli Özal’ın sayesinde bugün özel sektörümüz Dünyanın en iyi tabancalarını imal edip, yine Dünyaya satmaktadır. Burada20 yıldan beri hep gündemde olan milli piyade tüfeği projesini de hatırlamakta fayda var. MKEK kendi tüfeğimizi yapıyoruz yaptık demeçleri vermeye devam ediyor. Ne bitmez ar-ge süreci imiş. Bıraksak özel sektöre çoktan yapmıştı.)
