Pazar, 31 Mart 2013 22:15

ENGEL (Lİ) SİZ YUSUF

Milli Eğitim camiasında tanımıştım Yusuf’u. Sosyal devlet politikası uygulaması çerçevesinde devlet personel kanunu ile istihdam edilen engelli bir memur diye algılamıştım ilk zaman. Kariyer sahibi(Psikoloji eğitimi almış) bir insandı ve kariyeri doğrultusunda görev almak istiyordu.Halbuki, ilk atandığı kurumunda karşılaştığı pozitif ayrımcılık yaklaşımlı muameleyle sürekli engelli olarak görülmek onu çok rahatsız etmişti. Daha sonra, evine daha yakın birime nakil edilmiş olmak bile O’nu sevindirmemişti, zira aynı tavır burada da karşısına çıkmıştı.O’na belli bir yer ve görev vermiyorlar, hatta bir kenarda durmasını yani yok gibi davranılmasını kabul etmesini istiyorlardı.

 

Görme kusuru olmasına rağmen, toplu taşıma araçlarından gayet rahat faydalanarak her yere gidebiliyor ve İstanbul’da çok önemli merkezleri biliyordu. Çalıştığı mekanda ise yardım almadan tüm odaların yerleşimini biliyor ve rahatlıkla (kimseden yardım istemeden) dolanabiliyordu. Fakat O kendisinin eğitimine uygun bir görevlendirme yapılarak insanlara, hem kendi birikimini aktarmayı ve hem de engelli insanların da normal insanlar kadar cemiyette faydalı bir fert olabileceğini ispatlamak arzusundaydı.

 

Yusuf Beyle tanışmadan önce genel olarak toplumun ön yargısına sahip olduğumu ve bu yaklaşımla kendilerine yardımcı olalım derken aslında eziyet verdiğimizin bile farkında olmadığımızı yeni anlamıştım.Bizler ey engelsiz insanlar, nice engelleri kendimiz oluşturuyormuşuz! Toplum içinde normal üstü gayretle çalışarak bütün konsantrasyonuyla işine odaklanarak başarılı olabilecek öyle engelli (!) vatandaşımız varmış ki, farkında değiliz.

 

Yusuf bey, eğitimi ve iş hayatı süresince kendilerinin haklarını savunan derneklerle irtibatta olmuş. Beyaz Ay  derneğinin faaliyetleri hakkında biraz bilgi verdi ve hatta popüler başkanı, 22.dönem İstanbul milletvekili Lokman Ayva bey ile yakınen tanıştığını ve kendisi gibi görme engelli olan eşiyle evliliklerinde aracı olduğundan bahsetti. Ancak, herşeye rağmen toplum içinde karşılaştıkları acınası önyargıların sebep olduğu mağduriyetlerini anlattı bana. Hele bürokrasinin karşılarına çıkardığı engeller için kendilerine ait mevcut STK’larının yeterince kabul görmediğinden ve dolayısıyla ileri demokrasi toplumu ve müreffeh ülke seviyesine doğru ilerleyen Türkiye’nin mevcut hükümetinin sosyal projelerinde bile popülizm yaklaşımlarından yakınıyordu.

 

ASDER ile de ilgiliydi Yusuf Bey. Belki bizimle tanıştıktan sonra veya medya haberlerini sıkı takip etmesinden dolayı başlamıştı ilgisi. Hem Üsküdar Üniversitesinde devam eden aile danışmanlığı sertifika programı eğitimi sayesinde Nevzat Tarhan hocamızın hayranı diyebileceğim derecede iyi takipçisiydi. 24 Şubat’taki ASDER’in düzenlediği panele bir arkadaşıyla katıldığı gün, mescidde cemaatle kılınan öğle namazı sonrası yaşadığı mutluluğu “hangi üniversitede öğrenci rektörüyle yanyana namaz kılabilmiş ki..!?” diye anlatmıştı.

ASDER’in tabanında sadece askerler olduğu algısının artık kırılmasına katkı sağlamak ve kendileri için de adalet arayışında sessizlerin sesi olabileceğine inandığı için üyelik formunu doldurdu Yusuf Bey. Marka haline gelen ASDER’in STK’ları içinde haklı yerinin farkında olduğunu ve toplumun her kesiminde yaşanan mağduriyetlerin giderilmesi ve ADALETİN TESİSİ için fiili dua mesabesinde sürdürülen faaliyetleri takdirle izlemekte ve artık yeni bir üyesi olmaktan gurur duymakta Yusuf bey.

Haydi ASDER’lim, engelleri aşda gel, geç kalma sakın çağrılınca koşda gel...

 

Osman KAÇMAZ

Son Düzenlenme Çarşamba, 03 Nisan 2013 11:33
Osman KAÇMAZ

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...