Salı, 07 Mayıs 2013 09:54

SURİYE’DE NELER OLUYOR?

Maalesef hemen yanı başımızda 877 km kadar kara sınırımız olan bu fakir ülkede 2 yıldır yaşananlara yürekler dayanmıyor. En az 100.000 ölü var. 2 milyondan fazla çocuk derin travma geçiriyor. Sadece Halep şehrinde 14.000’den fazla insanın öldüğü ve 50.000’de fazla insanın yaralandığı ifade ediliyor. Bu şehrin % 35’i de harabe halinde. Artık olaylar da kontrolden çıktığı için buraya yazmayacağımız kadar iğrenç hadiseler de yaşanıyor. Peki, niçin böyle oldu, bunu engelleyemez miydik, halen neler yapılabilir?

 

1993-1994 yılları arasında İskenderun 39 ncu P. Tug. K.lığı’nda Hudut Subaylığı görevinde bulundum. Bu ülke hakkında bazı bilgilere sahip olduğumu ve Hatay bölgesinin insanını da 5 yıl bu bölgede görev yaptığım için yakından tanıdığımı belirtmek isterim. Öncelikle bazı kısa analizler yapalım;

 

 1.Öncelikle SURİYE’nin iyi analiz edilmesi gerekir (di). Bu ülke muhaberat istihbarat örgütü vasıtası ile uzun yıllar kendi vatandaşları üzerinde müthiş bir baskı uygulamıştır. Bu ülkeye gidenler bilir, üç kişinin bile yan yana gelip bazı işleri koordine edebilmesi mümkün değildi. Yıllardır bu zulümle yaşamış bir topluluktan çok koordineli bir direniş beklemek kolay değil,

 2.Ülkenin demografik yapısını da göz önüne almamız gerekir. Genel bilgi olarak şunları verebiliriz. 2011 yılı verilerine göre ülkenin nüfusu 23,7 milyon kişidir.

 

Suriye etnik yapısı:% 77-83 Arap ,% 7-8 Kürt ,% 5-6 Türk ,% 2 Ermeni,% 1 Çerkez,% 1 diğer, ayrıca Filistin ve Iraklı mülteciler.

Dini gruplar: Sünni (%74), Nusayri (%12), Hıristiyan (%10), Dürzî (%3) ve az sayıda diğer Şii İslami hizipler (İsmaili, Caferi), Yahudi ve Yezidi’dir.

Resmi dil: Arapça olup, etnik nüfuslar yoğunluklarına göre kendi bulundukları bölgelerde Kürtçe, Türkçe ve Ermenice gibi dilleri konuşmaktadır. Bugünkü hükümet % 12 Nusayri, % 10 Hristiyan ve % 3 Dürzi tarafından destekleniyor. Hatta maalesef bir kısım Sünniler de bu desteğin içinde. Yani % 25-30 arası bir desteğe sahip hükümet 1970 yılından beri, yani 42 yıldır ülkenin tüm kritik noktalarında kendi yandaşlarını kullandı. Bu yapının çok kolay çökeceğini hesap etmek stratejik bir hata,

 3.Dâhilde muharebe olmaz. Bütün kuvvetlerin dışarıya karşı konuşlanması gerekir. Dostlarına karşı mürüvvetkarane, düşmanlarına karşı sulhkarane muamele ilişkilerin temel noktasıdır. Esad elbette büyük bir zalim. Bunda şüphe yok. Ancak özellikle dünya konjonktürünün nereye gidebildiğini görebilecek kadar da akıllı birisi. Suriye halkı ne olursa olsun haklı gerekçelerini meşru dairede yapmaya devam etselerdi eminim Esad de çözüme mecbur kalacaktı. Bu rüzgâra dayanamazdı. Türkiye hiçbir şekilde ilişkiyi koparmayacaktı, abi rolünü sonuna kadar oynayacaktı. Düşünün hemen savaş öncesindeki ilişkilerimiz hangi boyutta idi? Adeta bizimle birleşmeye hazır bir halk ve belki de yönetim vardı. Mutlaka bunun neticesini alırdık ve bu kanın dökülmesine mani olurduk. En azından bu boyutlara gelinmezdi. Zalim ile görüşmem derken bugün niçin terörist başı ile görüşüyoruz?

 4.Türkiye maalesef başlangıçtaki etkin gibi görünen rolünü belki de haklı olarak devam ettirememiştir. Yalnız bırakılacağını ve bir girdaba sürüklenmek istendiğini çabuk anlamıştır. Onun için uluslararası güce halen çağrıda bulunmaktadır. Ancak dünya sessiz takibini sürdürmektedir. Maalesef muhalif güçler başlangıçtaki Türkiye’nin etkin gücü sayesinde inisiyatifi çabuk ele geçirebileceklerini zannetmişlerdir. Ancak sonrasıTürkiye’nin zayıf politikası bu gücün de motivasyonunu kırmıştır,

 5.Diğer bir ayrıntı da stratejik derinlik açısından TÜRKİYE’nin sürecin buraya kadar devam edebileceği ön görüsünü niçin hesap edemediğidir? Yanlış hesap yapıldığı kesindir. Hemen komşumuz olan ve tüm detay bilgilerine sahip olmamız gereken bu ülke ile ilgili değerlendirme hatasının vebali kimin üzerindedir? İstihbarat kuruluşlarımızın yetersizliği açıkça ortadadır. Muhtemelen Suriye’nin bu direniş karşısında kısa sürede çökeceği hesap edilmişABD’de çok etkin olarak yürütülen Think Tank (düşünce kuruluşları) gibi kuruluşlarımızın bizdeki eksikliği aşikârdır.  Mutlaka çok ciddi alternatif görüşler üzerinde iş başa gelmeden çalışmalar yapılmalıdır. A, B ve C planları oluşturulmalıdır.

 

 6.Bu savaşı batı maalesef iki güç birbirini en zayıf hale getirinceye kadar seyredecektir. Ya da muhalifler inisiyatifi ele aldığı anda (inşallah en kısa zamanda) müdahale başlayacaktır. Bosna’da da aynı durum yaşanmıştır. Bosna yerli ordusu efsane devlet adamı Izzetbegoviç önderliğinde ayağa kalktığında ve Sırp Ordularına zafer kazanmaya başladığında hemen müdahale başladı. Suriye’de de aynısı yaşanacaktıÇünkü batı ve ABD hiçbir şekilde bu topraklarda Türkiye yanlısı bir devlet  kurulsun istemiyorlar.

 7.Diğer bir tehlikeli konu da İsrail’in hayat sahasının genişlemesine vesile olunmasıdır. İsrail sinsice iç savaşı seyrediyor. Bütün mukavemeti zayıflamış bir Suriye İsrail için çok güzel bir lokmadır. Çok yakın zamanda bazı emniyet mülahazaları bahanesine sığınarak bu topraklarda cirit atmaya başlarsa şaşırmamamız gerekir.

 8.Gene diğer bir tehlikeli nokta ayrılıkçı Kürt grupları daha önce Suriye tarafından kimlik kartı verilmeyecek, vatandaş sayılmayacak derecede dışlanmışken şimdi kasıtlı olarak Esad desteğinde Suriye kuzeyinde kontrolü elinde tutmaktadır. Adeta arada tampon bölge oluşturulmuştur. Bu da Türkiye adında gelecek için ayrı bir tehlikedir.

 9.Şu andaki stratejimiz sebebi ile İran ve Rusya gibi iki sınır komşu devletimizin düşmanlığını da ilave olarak kazanmış olduk. Düşman çoğaltmaya gerek yoktu.

 10.Maalesef Özgür Suriye Ordusunun kendi içindeki ihtilafı da acınacak ve ağlanacak bir haldir. Derhal tüm ihtilaflar unutularak bir araya gelinmelidir.

 11.Bizler de aynen Said Nursi’nin dediği gibi diyoruz;

 

“Biz, ferec ve ferah ve sürur ve fütuhat isteriz. Fakat kâfirlerin kılıncı ile değil. Kâfirlerin kılınçları başlarını yesin; kılınçlarından gelen faide bize lâzım değil. Zâten o mütemerrid ecnebilerdir ki, münafıkları ehl-i imana musallat ettiler ve zındıkları yetiştirdiler.” Lem’alar:105

 

Böyle olmadı mı? Irak’a ABD barış mı getirdi? En az 1 milyondan fazla insan öldü ya da kayıp? Bu mudur barış? Ne olursa olsun meseleleri bizler kendi kardeşlerimiz ile çözebilmeliyiz. Mutlaka görüşmenin yolunu açık tutmalıydık ya da halen tutmalıyız?

 12.Ne olursa olsun güç sahibi olabilmeliyiz. Güç olmadan sözünüz bir yere kadar dinleniyor. Suriye sınırında Sovyet Rusya’nın modası geçmiş silahlarına karşı kendi topraklarını korumaktan aciz bir Türkiye görüntüsü hiç hoş kalıyor mu? Patriot füzelerinin ve Alman askerinin bu topraklarda ne işi var? Kurtuluş savaşından beri topraklarında büyük bir savaş görmemiş bir ordu bütün bunları niçin öngöremez? TSK da asli işine dönmeli, iç tehdit algılamasından stratejisini tamamen dış tehdit algılamasına doğru çevirerek yeniden teşkilatlanmasını tamamlamalıdır. Darbeler süreci de bizleri gereksiz zaman kaybına uğratmıştır.

 

 

Her şeye rağmen umutluyuz. Hiçbir zulüm ebediyen devam etmez. Kaderin de önüne geçilmiyor. Mutlaka bizim bilmediğimiz hayırlar vardır ve geçmişin bazı faturaları ödeniyordur. Bundan sonraki süreçte inşallah kısa zamanda bu uğursuz günlerin son bulmasını ümit ediyoruz, Rabbimizden niyaz ediyoruz. Bizlerle birleşmeye hazır ve gerçekten de masum bu güzel insanların acılarının artık son bulmasını istiyoruz.

 

Gerçekten Suriye’de bir nesil kayboluyor. Çok yazık…

Son Düzenlenme Salı, 07 Mayıs 2013 09:59
Ekrem Ata

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

3 yorum

  • Yorum Linki Aytekin KALAY Cuma, 17 Mayıs 2013 10:12 yazan Aytekin KALAY

    Vehbi Bey in yorumlarına katılmakla birlikte bir kaç ilave yapmak istiyorum. Dâhilde muharebe olmaz her şartta geçerlimidir? Dahil veya hariç neye göre belirlenmektedir? Mekke müşrikleri dahilden mi, hariçten miydi? Hz.Muhammed (S.A.V) komşuları olan müşriklerle muharebe ederek haşa hatamı etmiştir. Bilmiyorum ancak yeterli bilgi sahibi olmadan, medya kanalı ile öğrenebildiğimiz bilgiler ile fikir sahibi olup, insanları, toplumları, yöneticileri itham etme cesaretini çok olay gösteriyoruz.

    Raporla
  • Yorum Linki Vehbi Kara Perşembe, 16 Mayıs 2013 15:26 yazan Vehbi Kara

    Üçüncü olarak Esad'ın babasının Hama'da yaptığı ve 20bin ile 38 bin kişi arasında olduğu yazılan katliama seyirci kalınmıştır. Muhalifler sizin bahsettiğiniz gibi 6 ay boyunca silahla karşılık vermeden hareket ettiği halde Esad kışkırtıcı bir rol izleyerek katliamlarına devam etmiştir. Müslüman mücahitlerin savaşmaktan başka çareleri kalmamıştır. Dolayısı ile müspet hareket etmediler sözü kıyası maalfarıktır.
    Son olarak çözüm süreci ile ilgili olarak PKK yöneticileri ile özellikle Apo ile yapılan görüşmeleri eleştirmek insaflı hiçbir insana yakışmaz. Başbakan ve Hükümetimiz teröre karşı yapılabilecek en doğru hareketi yapmış ve Allah'ın izni ile 30 yıldır akan kanı durdurmuştur. Bu takdire şayan durumu Suriye ile ilişkilendirip olumsuz sözler sarf etmek akıllı insanların işi değildir.
    Bu değerlendirmeleri gözden geçirip yaptığınız haksız ithamları geri almanızı özellikle rica ediyorum. Vehbi Kara

    Raporla
  • Yorum Linki Vehbi Kara Perşembe, 16 Mayıs 2013 15:26 yazan Vehbi Kara

    Sayın Ekrem Ata, "Zalim ile görüşmem derken bugün niçin terörist başı ile görüşüyoruz?" şeklinde ifadelerin yer aldığı yazınızı okudum. Son derece üzüldüğümü ve yapmış olduğunuz değerlendirmelerin büyük bir kısmına katılmadığımı bilmenizi isterim.
    Aziz kardeşim; Risale-i Nur'daki Şeyh Said ile Zalim Esad arasında mukayese yapmak son derece yanlıştır. Zira Şeyh Said ile ilgili olarak Bediüzzaman'ın değerlendirmeleri bir çok açıdan hususidir. Öncelikle Şeyh Said türkiye sınırları içinde yaşıyordu ve Mustafa Kemal'e karşı idi. Hadiste "o kişiye karşı siyasetle iş görülmez" şeklinde değerlendirme yapan Bediüzzaman, onu alt etmenin en müessir sebebinin imanı güçlendirmek olduğunu anlamıştı. bu maksatla kaleme alınan Risale-i Nur eserleri ortadadır ve herkesin istifadesine sunularak en doğru mücadeleyi göstermektedir.
    Saniyen; Esad, M. kemal değildir, o Türkiye sınırları dışında yani hariçtedir. Dolayısı ile onunla mücadele etmek farklı metod ve yöntemleri gerektirir.

    Raporla

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...