“De ki, Allah katında ahiret yurdu insanlar içinde sadece size ait ise, o halde eğer doğru iseniz ölümü temenni ediniz” (Bakara, 94)
“Onları mutlaka insanların dünya hayatına en düşkünleri olarak bulacaksın…” (Bakara,96)
Her şeylerini bu dünyaya yönelten, bu dünya hayatını aşırı seven, bağlanan ve ölümden çok korkan Yahudi milletini yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de Cenab-ı Hak bizlere böyle anlatmaktadır. Tabii ki her şeyi bu dünya olan ve ölümden de bir o kadar korkan insan veya insanlar gücü ele geçirme, tutma ve dünyalarına dokunacakları da yok etme gayreti güderler.
İşte fitnenin ve zulmün Ortadoğu’daki ve buradan da dünyaya yayılan başı İsrail ve bu devletin mensubu Yahudiler, zikredilen sıfatlara haiz olarak bu dünyaya hasrı nazar etmişler ve bu uğurda mücadelelerini sürdürüyorlar. Bu yüzden onlar için bulundukları coğrafyada hatta kendi ülkelerinde bile “güvenlikleri demokrasiden önce gelir”. Bu vesileyle güvenliklerini temin etme ve hayat sahalarını korumak için her türlü yolu göze alırlar. (Özür bile dilerler…) Bu bağlamda yıllar önce Haham Reichhorn’un söylediklerini dikkate almak gerekiyor.
Nedir bu söylemler?
<< Başlıca bankalar, bütün dünyanın borsaları, bütün hükümetlerin kredileri bugün elimizde bulunuyor.
Büyük kuvvetlerden biri de basındır. Basın istenilen bir fikri (herhangi) tekrar ede ede nihayet doğru imiş gibi kabul ettirir.>>(1)
Anlaşılacağı üzere bu düsturları hayatına tatbik eden Yahudiler (Örneği, Rothschild, Rockefeller vb. Yahudi aileler) bugün belli oranda hedeflerini elde etmiş durumdadırlar ve İsrail’in güvenliğini tehdit edecek her türlü unsura karşı bu güçlerini kullanmak istemektedirler. Özellikle İsrail’i dünya önünde “Gayrimeşrulaştırmak isteyenleri Gayrimeşrulaştırarak” (2) güncel bir siyaset gütmektedirler. (Örneği, Sayın Başbakanımız hakkında dünya ve yerel medyada tekrarla yürütülen “diktatör” yaygarası)
Ülkemizde son yaşanan olayların detayları çıktıkça bahsettiğim hususlar daha iyi anlaşılacaktır. Özellikle kâğıt parayı elde tutmaları (faizcilik) ile istediklerini elde etme yönünde karışıklık çıkartarak yönlendirme yapma gayreti içindedirler.
Üstad Bediüzzaman Hazretleri bu hakikati şöyle ifade etmektedir;
“…..beşerin hayat-ı içtimâîsinde bütün ahlâksızlığın ve bütün ihtilâlâtın menşe’i iki kelimedir:
Birisi: “Ben tok olduktan sonra başkası açlıktan ölse bana ne?”
İkincisi: “Sen çalış, ben yiyeyim.”
Bu iki kelimeyi de idâme eden, cereyan-ı ribâ ve terk-i zekâttır. Bu iki müthiş maraz-ı içtimâîyi tedâvi edecek tek çâre, zekâtın bir düstûr-u umûmî sûretinde icrasiyle, vücub-u zekât ve hurmet-i ribâdır.” ( 22 nci Mektup)
Aynı satırlar içerisinde Bediüzzaman Hazretleri çareyi de sunmuştur.
Madem bu İsrail ve dünyadaki bütün destekçisi Yahudiler işbirliği içerisindedirler ve ülkemize, İslam milletine topyekûn harekâta başladılar, buna karşı “ DUA VAKTİ” gelmiştir.
Bu mübarek ayları da fırsat bilip değerlendirerek, Resul-ü Ekrem Efendimizin ifadesiyle de “Beni ihtiyarlattı” dediği, “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol…” (Hud,112) ayetine sıkı sıkıya uyarak 24 saat her günümüz içerisinde bütün iş, amel ve fiillerimizi yerine getirmeliyiz. Bununla birlikte “Müminler ancak kardeştirler…” (Hucurat,10) emrine uyarak da en ufak noktada bile birbirimizi tenkit etmeden bir İslam duvarı örmeliyiz. Bu fiili dualarımıza kavli dualarımızı da ilave edersek, Küre-i Arzı “Allah-ü Ekber” diyen bir şahsi manevi hükmüne getirerek, Cenab-ı Hakkın rahmetini, merhametini, muhafazasını üstümüze etkin bir şekilde celbedebiliriz. Böylece her namazda her rekâtta söylediğimiz üzere “ Ancak sana kulluk ederiz ve yalnız senden yardım dileriz…” sırrına erer , “Şefkat tokatları”ndan da korunmuş oluruz.
Ne Mutlu “TESANÜD, MUHABBET, UHUVVET VE İTTİHAD” üzere olan bizlere…
Sadık Güray Balatekin
Kaynaklar
(1) Gringoire Gazetesi 16.10.1942 tarihli nüshası
(2) Ortadoğu ve Afrika 2012 David Landau
