Salı, 23 Temmuz 2013 11:35

Rahmi Yıldırım'a Cevap

Sn. Rahmi Yıldırım;

*Farklı dünya görüşüne sahip olsalar da, geçmişteki adaletsiz uygulama ve yargısız infazlarla hak mağduriyetine uğramış eski askerler olarak, sizin deyiminizle ''dirsek teması'' mesafesinde birlikte hak aradık. Kuşkusuz, o dönemde ADAM-DER de, ASDER'in öncülük ettiği yolda, ona paralel olarak bu konuda azami çaba göstermiştir.

* ASDER olarak, etnik ve siyasal kimliğine ve dünya görüşü aidiyetinin ne olduğuna bakmaksızın ve kim olursa olsun, 1960'dan 2011 yılına kadarki sürede, muhakeme edilmeden yargısız infaza maruz kalmış veya ''yargı bağımsızlığı”na sahip olduğu şüphe götürür ağır baskı altındaki AYİM'in verdiği kararların insafsızca gadrine uğramış bütün eski askerlerin mağduriyetinin kaldırılmasında hiç bir ayrım yapmadan ve hepsinin adına siyasal irade ile çetin müzakereler yürütülmesinde cesaretle hep ön saflarda olduk. Haksızlığa karşı hak dava ettik ve çok şükür bizleri temsil eden dernekler çatısı altında kamuoyuna ve hükümete ortak dertlerimizin anlatılmasında öncü rol oynadık.

* 6191 s.lı kanunun çıkmasında sonra, ASDER'in, ADAM-DER'den uzaklaşma gibi bir çabası olmamıştır. Bu görüşünüz izafi bir yanılsama olup, ideolojik bakış tarzınızın negatif bir refleksidir. Her iki dernek, kendi misyon ve vizyonları paralelinde faaliyet göstermeye devam etmiş; başta siz Rahmi YILDIRIM olmak üzere, ADAM-DER yönetiminde görevi devralan arkadaşlarınızla sosyal irtibatımız ve dostluk iletişimimiz devam etmiş ve halen de sürmektedir. Sizler ve bizler, her ne kadar dünya görüşlerimiz farklı da olsa, bu vatanın evlatları olarak, aramızda konuşamayacağımız ve çözemeyeceğimiz hiçbir sıkıntı olmadığına halen inanmaktayız.

* ASDER'e mensup mağdurların başvurularının ADAM-DER mensuplarından önce değerlendirildiği yolundaki iddianızda, ne yazık ki yanılıyorsunuz. MSB tarafından yapılan inceleme, başvuru sırasına göre yapılmıştır. Kaldı ki, ASDER mensuplarından birçoğunun başvuru sonuçları 2011'in son aylarına ve hatta 2012 yılına sarktığı başka bir gerçektir. Velev ki, iddianız bir kaç kişi için doğru olduğu kabul edilse bile, bunda ASDER'in OLUMSUZ bir dahlinin olduğunu savunmak, maalesef iyi niyetten uzak, ''ayrıştırma'' eğilimindeki bir düşüncenin tezahürüdür. ADAM-DER üyesi çok az kişinin başvurusuna olumlu yanıt verilmişse, bu konuda kanun uygulayıcılarının eksikliğini tarafımıza fatura etme çabanız son derece hissi bir davranıştır. Kaldı ki, ASDER mensuplarından da halen çok sayıda kararname mağduru ile az sayıda YAŞ mağduru kapsam dışında bırakılmışlardır.

* Gezi parkı olayları ile ilgili olarak mailinizde yaptığınız değerlendirmede, Taksim Dayanışma Platformunun icraatları ile, ADAM-DER'in misyonunu özdeşleştirdiğiniz gibi bir izlenim edindik. Oysa ki, biz her iki oluşumun en azından misyon & vizyon olarak birbirinden ayrı olduğunu değerlendiriyorduk. Gezi Parkında yeşilin korunması adına ilk safhada ortaya çıkan tepkilerin haklılığı ile, olayların bilinçli olarak dozunu ve şiddetini artırmak suretiyle organize edilerek, ülke geneline yayılma çabasını aynı masumiyet çerçevesinde olmadığını değerlendiriyoruz. Bir defa, Taksim Dayanışmasının öncülük ettiği protesto eylemleri, demokratik tepki sınırını kat kat aşmış; barışçı eylemler yerine şiddet içeren anarşist taktiklerle ülke genelinde bir KAOS meydana getirme amacına doğru evrilmiştir. İşin garibi, şikâyet ettiğiniz vahşi kapitalizm uygulamalarının faili durumundaki faiz lobisi ve büyük sermaye gruplarının da, Taksim Dayanışmasına lojistik (ve hatta mali) destek vermesinin, temsil ettiğiniz ideoloji ile taban tabana zıt olmasına rağmen birlikte hareket edilmesi çok enteresandır. Oysaki sizin temsil ettiğiniz fikriyat gereği, sermaye gruplarının yanında değil, karşısında olmanız gerekmez miydi?

* Bu faaliyetlerin batılı emperyalist devletlerin dış desteği ve içerideki bazı merkezlerle koordineli hareket ettikleri yolunda kamuoyunda bir algı oluşması bir başka gerçektir. Ülkemizin, daha güçlü bir devlete sahip olması için BARIŞ İÇİNDE, siyasal ve ekonomik istikrarın devam etmesi, bu ülkede yaşayanların çoğunluğunun ortak bir beklentisidir. Ne var ki, Taksim Dayanışmasının öncülük ettiği ve halen de sürdürmeye çalıştığı, kavgacı ve çatışmacı zihniyetin, bu maksada hizmet etmeyeceği açıktır. Barışçı protesto gruplarının oluşturduğu ''perdeleme'' hattı gerisinde bekleyen illegal örgütlerin ve (sürecin ilerleyen günlerinde barışçı olarak yola çıkan, ancak zamanla şiddet yöntemlerine destek vererek benimseyen Taksim Dayanışması gibi bazı) protestocu grupların, uluslararası kaos çıkarmada, Amerikalı bir akademisyenin çizdiği yol haritasına göre hareket ediyor olmaları, karanlık mahfillerde yapılan kaos çıkarma eğitimlerinden geçirilmiş kitlelerin sahne alması, OTPOR gibi profesyonel kaos üreticisi organizasyonların eliyle, küresel bir planın uygulaması ortadayken, sizin gibi emperyalizm karşıtı insanların bu oyunun öznesi olması, hem şaşırtıcı bir ironi ve hem de yakın geçmişinizle çelişki oluşturmaktadır.

  * Biz, ASDER olarak, bir haksızlık karşısında barışçı protesto eylemlerinin yapılmasını normal karşılamaktayız. Ancak, ülkenin geleceğini karartmaya sebep olacak şiddet içeren, yasa dışı marjinal unsurların vurması ve kırması şeklindeki eylemlerine KESİNLİKLE karşıyız. Zaten Taksim Dayanışmasının faaliyetleri tam da bu nedenle suç duyurusuna konu olmuştur. Kaldı ki, son 1,5 aydır yapılan ilk bakışta barışçı görüntüye sahip, ama perde arkasındaki yasa dışı eylemlerle, (PKK & KCK militanları ile yine yasa dışı THKP-C & DHKP-C gibi) daha marjinal unsurların faaliyet göstermelerine Taksim Dayanışması tarafından adeta zemin ve sahne oluşturulmuştur. Bu sırada, gerek kamu ve gerekse gerçek kişilerin veya esnafın mallarına çok büyük ölçüde zarar verildiği belgeleriyle ortadır. Meydana gelen ölümler, tabii ki, çok üzücüdür. Onlar da bu vatanın birer ferdidir. Ancak, bu ölümlere de, yukarıda bahsini ettiğimiz menfi davranışlar sebep olmuştur. İbadethanelerin kutsallığı hiçe sayılarak, oralarda her türlü herze yenmişse, milletin manevi değerleri alenen tahkire uğruyorsa ve inançlı fertlerinden bazıları fiilen taarruza maruz kalmışsa, kusura bakılmasın, bizlerin buna seyirci kalması sözkonusu olamaz. 

** Eğer ADAM-DER veya Taksim Dayanışması, tüm bu olumsuzlukları savunmayı, misyonuna uygun görüyorsa, çatışmacı gruplara pirim veriyorsa, orası sözün bittiği yerdir ve suç işliyorlar demektir. Bu durumda, kusura bakılmasın, insanımıza ve kamuya zarar verilmesine, ülkemizin barışçı atmosferine zarar verenlere engel olmak adına ASDER üzerine düşeni yapacaktır. Ancak, ADAM-DER kendisini Taksim Dayanışması ile özdeş görmüyorsa, bu konuda ASDER - Ankara Şubesinin suç duyurusu girişimini kınamaya hakkı yoktur ve bu davranış bizim ADAM-DER ile dostluğumuzu olumsuz etkilemeyecektir. Ki, biz şahsen, ADAM-DER'in şiddet karşıtı olduğunu değerlendiriyoruz.

* Siyasal otoritelerin, yürütme görevini yaparken, kimi kusurların meydana gelmesi, her demokratik ülkede olağandır. Hatta demokrasileriyle övünen birçok batı ülkesinde, güvenlik personelinin protestoculara karşı aşırı güç kullanma derecesi, Türkiye'dekilere rahmet okutacak derecede daha serttir. Böyle olduğu halde, bazı ülkelerdeki polisin aşırı güç kullanımı görüntüleri veya alakasız sebeplerle yaralanan insanların görüntülerini, sanki Taksim'de olmuş gibi göstermek, toplumu manipüle etmek ve çatışmaları kışkırtmak, acaba ne derece barışçı bir çabadır? 

* Öte yandan, Türkiye'de halen iktidarın müsebbibi olduğunu ileri sürdüğünüz bazı yönetsel eksikliklerden ASDER'i doğrudan veya dolaylı olarak sorumlu tutmanız da yerinde bir davranış değildir. Devletin güvenlik görevlileri, kamu adına sükûnet temini için, meşru güç kullanmak zorundadır. Bu esnada, yüzü gözü kapalı illegal örgüt militanlarının karşı koyma sınırını çok aşan, taşla - sapanla, molotofla yakma - yıkma girişimlerinin, sizi niçin rahatsız etmediğini ve Taksim Dayanışmasının teröristlerin tarafında olup olmadığını kamuoyu çok merak etmektedir.

*** ASDER, şimdiye kadar olduğu gibi, sınırsız bir cesaretle, ancak yasal limitler içinde kalmak kaydıyla, kaynağı kim veya hangi makam olursa olsun, adalete aykırı gördüğü bütün uygulamalara karşı çıkmaya devam edecektir. Bu çabasında, ADAM-DER mensuplarını da , (Taksim Dayanışması içinde görev almış olsa da) hakperest ve sosyal demokrat aydın bir şahsiyet olduğuna (halen) inanmak istediğimiz Rahmi YILDIRIM'ı da yanında görmekten memnuniyet duyacaktır. 

''Adalet, Cesaret ve Fedakârlık İster''

Son Düzenlenme Perşembe, 25 Temmuz 2013 11:08
Ali Çoşar

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Bu kategoriden diğerleri: « Tedirginim... Sevgili Rahmi Ağabey! »

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...