Cuma, 13 Eylül 2013 16:38

EGEMEN GÜÇLER, DEVRİM ENDÜSTRİSİ ve KIZIL SOKAK VESAYETİ

Bizim gibi ülkeler de sömürü düzenini kurabilmek için, o ülkenin siyasetçisini cambaz. Sanayicisini, sanatçısını, sendikacısını, askerini, entel ve dantelini ise laik ve ulusalcı yapmalısınız. Bu güruhlar her zaman kullanılmaya müsaittir.

       Dünyanın egemen güçleri açısından herhangi bir ülkede işler kötümü gitmektedir. Söz dinlemez sert iktidarları yumuşatmak, uluslararası güçlerin kontrolüne sokmak için hemen profesyoneller devreye sokulur, maaşlı aşırı uçlar ve ulusalcıların tam desteği ile iktidarlar dize getirilmeye çalışılır. Son dönemde Mısır, Arjantin, Brezilya, Türkiye gibi ülkelerde “GEZİ” benzeri hadiselerin çıkarılması bu amaçladır.

      Tarihimizde “GEZİ” benzeri hadiselerin sayısı çoktur.

       Misal;1996 Haziranında Refah-Yol hükümeti kurulur kurulmaz ekonomi ile ilgili önemli iki adım atılmıştı. DENK BÜTÇE ve HAVUZ SİSTEMİ.

       İlk olarak; Denk Bütçe oluşturuldu.IMF yetkilileri Hükümetle yeni bir standby anlaşması imzalamak için randevu talep ettiklerinde randevu verilmemiş,heyet bekleme salonuna alınıp, sadece çay ikram edilerek evlerine geri gönderilmişti.Açılan kaynak Paketleri ile DENK BÜTÇE yapılmıştı.

       İkinci olarak; HAVUZ SİSTEMİNE geçilmişti.

       Havuz Sistemi ile Uluslararası finans kapitalizminin yerli mümessillerinin içerdeki soygununa dur denilmişti; Şöyle ki kamu bankasından yüzde 10 faizle kredi alan bir özel banka, kaynak ihtiyacı olan devlet kurumlarına yüzde 70 faizle para satarak milletin sırtından yüzde 60 -70 oranında haksız kazanç elde ediyordu. Derhal havuz sistemine geçilmiş, kamu kuruluşları kaynak ihtiyaçlarını bu havuzdan karşılamaya başlamıştı.  

       SADECE DENK BÜTÇE ve HAVUZ SİSTEMİ ile ülkenin hazinesine 11 ayda 30 Milyar Dolar kazandırılmıştı...

       Zaten bütün kıyamette, bundan sonra kopmuştu. Rantiyeciler, Ulusalcılar, onların iç ve dış bileşenleri hükümetin en zayıf tarafı olan İRTİCA cenahından vurmaya başlayarak meşru hükümeti indirmiş soygun düzenine, ANASOL-M hükümetinin ekonomi Bakanı IMF’nin maaşlı memuru Ke-Mal DERVİŞ tarafından devam edilmiş idi.28 Şubat postmodern (modern ötesi) darbenin en büyük destekçisi yine, “laiklik elden gidiyor” diyen ulusalcılar olmuştu.

       Gezi ve benzeri olayların ortaya çıkmasında öne çıkan etkenlerin başında da, Hükümetin Milli Finans ve Üretim modeline geçiş çabaları olmuştur. Benzer çabalar Cumhuriyetimizin ilk yıllarında da gerçekleştirilmek istenmiş, fakat Mustafa Kemal, İsmet İnönü ve avanesince Çankaya’ da tecrit edilmiştir...

     “Gezi” ve benzeri kalkışmalar, Egemen Güçlerin bir tezgâhıdır.

       Bu güçlerin emrinde çalışan, profesyonel devrimciler vardır. Dünyada bu anlamda işleyen bir devrim endüstrisi bulunmaktadır. Bu endüstrinin tepe noktasını SİYONİZM’in kontrolündeki Finans kapitalizmi oluşturmaktadır. Nitekim “GEZİ OLAYLARINDA” Kapitalist sermaye olayların tam ortasındaydı. Özellikle finans sektörü. Eylemcilere Kuytu köşelerde dağıtılan banknotların üç özel bankadan çıktığı tespit edilmiştir...

      Mayıs ayı Türkiye açısından tarihi bir aydır. Dünya çapındaki yatırım ve projelerin dışında, Türkiye’nin Duyunu Umumiye ile başlayan borç vesayeti Mayıs 2013’te IMF’ye ödenen son taksitle bitmiştir. Türkiye bir vesayet zincirinden daha böylece kurtulmuş bulunmaktadır.

      Diğer önemli bir sebepte; Finans Canavarlarının Türkiye’ye nasıl ve nereden girdiğini bilemedikleri 30-40 milyar dolar paranın peşine düşmeleridir. Bu parayı sömürebilmek için “Gezi’yi “ Peydahlamış döviz-borsa manüplasyonu ile ülke ekonomik girdaba sokulmak istenmiştir.        

      Doğuş Grubu'na ait Garanti Bankası'nın Genel Müdürü Ergun Özen, Gezi eylemlerinin başladığı günlerde 'Gezi direnişine' karşı... Ben de çapulcuyum" diyerek gezi eylemcilerine destek vermemiş miydi?

      Ayrıca İngiltere kökenli Moonlight Capital tarafından satın alınan Migros’un eylemcilere bedava Lojistik Destek sağladığı da bilinmektedir.

      Dünyanın doğusundan batısına, güneyinden kuzeyine ister sağ, isterse sol olsun kapitalizmin emrinde aşırı uç örgütler işbaşındadır. Bunların işi VAMPİR KAPİTALİZMİ’in emrinde devrimler gerçekleştirmektir.

       CIA devrim koçlarının önerdiği Gene Sharp’ın 198 Pasif Direniş Metodu profosyeneller için ilham kaynağı olmuştur her zaman.

       İlk iş meşru yönetimi diktatör ilan etmektir. Türkiye’de görüldüğü gibi. Ülkenin seçilmiş başbakanını utanmadan diktatör ilan etmeğe kalkmadılar mı?

       Sivil Toplum Örgütlerini amaçları doğrultusunda kullanmak. Eylem mahallinde nöbet tutmak. Israrla miting alanlarını terk etmemek. Semboller kullanmak. Eylemcilerin tek tip kıyafet giymesi.Haber kirliliği.Yanlı ve tek taraflı haber vermek suretiyle dünya kamu oyunu yanıltmak .Her türlü propoganda usullerini kullanmak suretiyle halk nezdinde idarenin zayıf ve beceriksiz olduğu düşüncesini oluşturmak...

       Eylemler insanlarda çok yönlü etki oluşturacak şekilde planlanıp uygulamaya konulmuştur. Sokaklar işgal edilmiş izlenimi verildi. Kaos ve kargaşa görüntüleri pompalandı dünyaya. Bazı uluslararası medya kuruluşları İstanbul’da savaş varmış izlenimi oluşturmaya azami gayret sarfettiler. Savaş muhabirlerini görevlendirdiler. Yayına geçerken de “Şimdi savaş muhabirimize bağlanıyoruz” dediler. Yönetim zayıf ve güçsüz gösterildi. Uzlaşmak gerek hissi uyandırıldı. Meşru olmayan talepler gündeme getirildi. Gayri meşru talepler pazarlık konusu yapıldı. Kabul edilmeyince olaylar tırmandırıldı. Şartlar olgunlaşınca da asker müdahaleye davet edilecekti. Ama korkulan olmadı. Çünkü ülke normalleşme sürecinde önemli adımları geride bırakmıştı. Türkiye’de ki KIZIL SOKAK VESAYETİ oluşturma gayreti yine Başbakanın dirayeti ile bertaraf edildi. Ama bu ne ilk nede son kalkışma olacaktır. Başka başka şekillerde yeni gerekçelerle tekrar tekrar bu sahneler tertiplenecektir.

      Türkiye oturduğu coğrafya ve tarihi ile uyuşan, jeopolitiğine uygun MİLLİ bir GÜÇ ve MİLLİ bir DEVLET olmak zorundadır. Ancak bu şekilde bu belalı coğrafyada huzur bulabilir. Huzur inşa edebilir.

     Allah Ümmeti Muhammed’e yardım etsin.İşimiz çok zor.Fakat İmkansız değil.

     Yeniden ayağa kalkmak için diyoruz ki;

     Eğer gemiler karadan yürütülmüş ise, NOTHING IS IMPOSSIBLE

Nejat ÖZDEN

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...