Cuma, 02 Mayıs 2014 15:22

GERÇEKTEN BİZ KARDEŞ MİYİZ?

Kardeşlik, acının kedere panzehir olduğu iksirin/sırrın adıdır. Diğergâmlık bu vadide yeşerir. Ona anlam dünyası kazandıran, iman bağına dayalı manevi bütünleşmedir. Asr-ı saadette yaşanan  isar hasleti ile  bir başka muhtaç için kendi ihtiyacını ona feda etmek sırrıdır. Sahabelerin ruhunda  yakalanan bu  benzersiz beraberlik ve fedakârlık, ihlasın en bariz vasfıdır.

Kur’an’da kardeş anlamına gelen “ah” kelimesi ve bunun çoğul biçimleri, hem kan bağından kaynaklanan kardeşliği, hem de inanç ve fikir birlikteliğinden kaynaklanan kardeşliği ifade eder.

İslam, müminlerin kardeşliği sağlamaları durumunda dünyada barışa gidecek yolun açılacağını mesaj vermektedir.  İslam’da özelde iman kardeşliği, genelde ise insanların yaratılış kardeşliği söz konusudur. Hz. Ali’nin “İnsanlar, ya dinde kardeşin, ya da hilkatte eşindir.” (Nehcu’l-Belağa) sözü de bunu ifade etmektedir.

Kur’an, İslam kardeşliğine büyük önem verir ve İslam’da, “Allah için sevmek ve Allah’ın dininde kardeş olmak en üstün ibadetlerdendir”(Gazali, 1982: İhya’u 'Ulumi’d-Din c. 2). Kur’an’da, İslam toplumunun inşası, devamı ve huzuru için temel şart kardeşliktir ve “Mü'minler ancak kardeştirler” (Hucurat, 49/10) ayetiyle Müslümanların birbirlerine nasıl bakmaları gerektiği vurgulanmaktadır.

Müslüman, Müslüman’ın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu yardımsız bırakmaz, ona hor bakmaz.“ (Müslim, Birr, 32)

Kardeş olmak, civanmertliktir, kendini yok bilmektir, varlığına değil muhatabına anlam yüklemektir. " kardeş kardeşe muavin ve zahir olur," (Lem’alar, 277) onun hatasını gördüğünde onu bırakmaz, ona daha çok sarılır, onu korur, ona şefkatle bakar. Muhabbet gözü ile değerlendirir. O zaman kusur küçülür,  şefkat büyür.

Allah’ın ipine hep birlikte sarılın; ayrılığa düşmeyin. Allah’ın size olan lütuf ve ihsanını hatırlayın. Sizler birbirinize düşman idiniz, kalplerinizi birbirine ısındırdı ve O’nun lütuf ve ihsanıyla kardeşler oldunuz” (Al-i İmran, 3/103) ayeti, ilahi kelamın sunduğu değerler etrafında birleşmenin ve ayrılığa düşmemenin gerekliliğini vurgulamaktadır.

Bu büyük tavrın alicenaplığını yaşayamadığımız, yaşatamadığımız ve yeterince idrak edemediğimiz için inciniyoruz, incitiliyoruz ve kader canibinden tokatlanıyoruz. İzzetini ikbalinde arayanların serencamı ve hakikatsizliği o kadar acı dersler veriyor ki, ucu masumlara da dokunuyor. Çünkü hataların telafisi yerine hatalardan medet ummanın hissi zafiyeti ve kardeşliğin asil ve sadece uhuvvet penceresinden kabullenici ali ruhlarına erişemediğimiz için kardeşliğimiz yara alıyor, yaralıyor ve  yaralanıyor.

Peygamberimiz; “Birbirinize kin tutmayınız, haset etmeyin, sırt dönmeyiniz ve ilginizi kesmeyin. Ey Allah’ın kulları, kardeş olun. Bir Müslümanın, din kardeşini üç günden fazla terk etmesi helal değildir”(Buhari, Edeb, 57, 58, 62; Müslim, Birr, 23, 24, 28, 30-32) buyurarak kardeşlerin kardeş kalmalarını sağlamaya çalışmaktadır.

Yukarıdaki mesajın ve sırrın hayatımıza yansımadığı her dem musibetlerle terbiye ediliyoruz.

Hiç birimiz beri değiliz; bu gemide ve bu kaptanların keyfiliğinden ve güvertedekilerin tarafgirliğinden.

Kardeşliğin kezzabı tarafgirliktir. Taraf olmak bir istek, irade ve halis niyetle inanmışlık ve fıtratına bir tarz ve tercih bulma ameliyesi iken hak yolda, hakikat canibinde ve dünyasında, tarafgirlik bir taraftarlık hissi, "biz egosu" ve kolektif  hafızanın baskılayan ve ötekileyen ve hakla hakikati rencide eden bir durumdur ve felakettir.

Taraftar, adaletle bakmayı, insafla tartmayı, muhakeme ile hükmetmeyi, müzakere ile anlamayı ve anlaşılmayı tıkar, körleşir. Fanatizmin şahıs ve grup merkezli kutsanmış ideolojisi ve safiyeti sorgulayan derin aklı ile bakar ve mahalle baskısı ile hareket eder. Öbür mahalleye yabancıdır ve hükümleri zahiri ve propaganda amaçlıdır bu süreçlerde.

Hz. Peygamber; “Müminin mümine karşı durumu, birbirlerini sımsıkı kenetleyip tutan binalar gibidir” (Buhari, Salat, 88, Mezalim, 5; Muslim, Birr, 65; Tirmizi, Birr, 18; Nesai, Zekat, 67) buyurmuştur.

Kardeşlik, kazanma kelimesinin sadece kardeşlik için kullanıldığı, onun dışında kazanma kelimesinin zinhar akla ve hayale bile gelmeyeceği yokluk, mahviyet ve teslimiyet üzerine ortak aklın rezonansları ile ruhun ve kalbin titreşimlerini harekete geçiren ve ulvi hazzını ruhun cennetinde hidayetle ve kalbin sadefinde muhabbetle ödüllendiren bir sistemdir.

Uhuvvet dairesi, kardeşlik için "…bin haysiyetim olsa kardeşlerimin mabeynindeki muhabbete ve samimiyete fedâ ederim." (Lem’alar, 444) diyen Bediüzzaman’ın deruni şefkatidir.

Bu satırları yazarken utanıyorum. Nefsimin hilelerinden ve kolektif kurguların menfaatperest nefsi tercihlerinden ve kendini merkeze koyan ve tarafgirliği marifet gibi sunan nefsimin tuzaklarından utanıyorum.

Kardeşlik, tevhitle tevhidi bulan, marifetle şuuru yakalayan, muhabbetle kalbi fezeyan / hezeyanlardan koruyan ve lillah için tevazuun zirvesinde fedakârlıkla bunu ispatlayan yüce yankıya mazhariyettir.

Kardeşlik, "Annem babam sana feda olsun ya Resullullah!" diyen sahabenin iman yüklü sinesinden cesaret ve şecaate dönen  vefa ve cefa ahlakıdır.

Kardeşlik, eşitliğin tezahürüdür. İmtiyazsızlığın mahremidir. Fırsatların ölümüdür. Birbirinde fani ve fena olmanın göstergesidir. Kardeşlik, iki yönlü bir ruh ikizliğidir, ruh birliğidir, mana ortaklığıdır, ruhlarını birbirinde yaşama  asaleti ve kadirşinaslığıdır.

Sizden biriniz kendisi için arzu ettiği şeyi din kardeşi için de arzu etmedikçe gerçek anlamda iman etmiş olmaz.” Buhari, İman, 7; Müslim, İman, 71-72; Tirmizi, Kıyamet 59; Nesai, İman, 19, 33; İbni Mace, Mukaddime, 9)

Kardeşlik "hakiki manada münasebet" ve kaliteli beraberlik kimyasıdır.

Birbiriyle lezzetlenenler kardeştir.

Birbiriyle iftihar edenler kardeştir.

Birbirlerini takdir edenler kardeştir.

Birbirini örten ve sabredip menfaat ve nefsinden ve konumundan azade ve zararına razı ve beraberliğin yokluğuna talip olanlar kardeştir.

Ortak ideal için aynı rüyayı görenler kardeştir.

Vicdanın terennüm ettiği sesle birbirini anlayanlar, empati kuranlar, derdiyle dertlenenler, yokluğa kanat açanlar ve fikrin namusu için birbirine bağlananlar ve bağımlılıktan uzak duranlar kardeştir.

Olsa da versem diyenler kardeştir. Olduğu halde düşünmeden olanını akıtanlar ve birbirine ram olanlar kardeştir.

Duygu ortaklığında derinleşenler kardeştir.

İman otağında kesretten vahdete  yürüyenler kardeştir.

Canını canı bilenler ve bunu da mümince ve rıza-yı bari için yapanlar kardeştir.

Sahi, biz bu kardeşliğin neresindeyiz? Gerçekten biz kardeş miyiz?

Son Düzenlenme Cuma, 02 Mayıs 2014 15:30
Mehmet Kanmaz

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...