Ya ALLAH !
Ya Rahman, Ya Rahim,
Ya Hayy, Ya Kayyum,
Ya Hakem, Ya Adl, Ya Kuddus…!
Ya İlâhi !
Ey Sevgili Rabbim;
Tazarru’ ve niyazım sanadır!
Sanadır bütün iştiyakım...
Ruh-u cân, kalbî selim;
Sana hayran,
Sana hasret,
Sana hayret,
Sana vuslat …
Rükû rükû, secde secde,
Yalnız sana kulluk, sana sevgi…
Yalnız Sana tazarru,
Yalnız Sana niyaz…
Bütün sermayem,
Göz ve gönül yaşım...
Sonsuz aczim,
Sonsuz fakrım…
Bütün ümidim keremindir,
Melce’im rahmetindir,
Âlemlere rahmet olarak gönderdiğin,
Peygamberim,
Habibin Hz.Muhammed S.A.S.,
Vesilemdir.
Ya Rab!
Sevgililer farklı farklı;
Kiminin para, kiminin makam,
Kiminin Leyla, kiminin Mecnun,
Kiminin Kerem, kiminin Aslı…
Kimin şu, kiminin bu…
Hiç birinin yok aslı esası…
Hepsi fena… Hepsi fani…
Ey Ehl-i kemâlin ma’şuku ,
Cümlesinden farklı ve âli,
Ey Yüceler Yücesi...
Ey Güzeller güzeli…
İsterim Yâr-i Bâki…
Ey Sevgili...
Ey Doğru Sevgilerin Kıblesi...
Sevgin tarif edilmeyen bir duygu kasırgası…
Sen, varlığın cazibe merkezi
Her varlığın, Hakiki Maliki...
Hakiki Rabbi, Mevlası…
Rabb-i Rahimi..
Ey sebeplerin önündeki ve arkasındaki dupduru gerçek …
Sen, maddeden, şekilden, fikirden, hayalden ayrı .
Sen şuursuz bebeğin, şuurla hissettiği şefkat kucağı,
Sen muhabbet yumağı…
Aydınlığın kaynağı...
Nurların nuru…
Sen ki; yaydığı nurla bilinen,
Görünen kutlu, batmaz ebedi güneşsin.
Sen ki, insanlık cevherinin sahibi ve san’atkârısın.
O cevherin hakiki sarrafısın...
İlahi!
Bizi de, sonsuz rahmetinle,
Şu kudsî cevherden yaptığın,
Cennetlere layık,
Mücevherlerden eyle…
Ezelde ve ebedde,
Her an binler esmasıyla tecelli eden Kutlu Varlık,
Her türlü ulvi sıfatın sahibi;
Kemâl-i Mutlak,
Ey Zât-ı Akdes,
Uzaktır Senden her türlü kusur ve noksanlık...
İlâhi!
Ben ancak Senin kapında kabul görürsem şâd olurum...
Sana has kul olursam,
Bu şâhâne ihsanı ikram edersen şah olur, bahtiyar olurum.
Yalnız Senin lütfunla âbâd olurum...
Ne olur bizleri de razı olduğun kulların gibi âbâd et,
Lütfunla kabul et;
Kereminle, berhudâr et.
Ey Sevgili...
Ey tarifinden, kulluğundan aciz olduğum!
Ey binler; berzahlar, perdeler arkasında olan!
Aynı anda şah damarımdan bana daha yakın,
Ölçüye hesaba gelmeyen,
Her türlü azametin sahibi,
Ey şiddet-i zuhurundan gizlenmiş Zat-ı Akdes ...
Ey içimdeki binler perdeler arkasından baktığım,
Şu kirli aynamdaki tecellinle bile, güzelliğine
Mest olduğum,
Hayran olduğum,
Hayret ve muhabbet secdelerine kapandığım...
ALLAH’ım...
ALLAH’ım !
Keremine sığınıp rızanı istiyorum...
Günahlarımın altında eziliyorum.
Karalanmış yüzümle,
Nuruna bakamıyorum...
İlâhi...
Büyüklüğüne bakıp,
Küçüklüğüme bakma diyorum…
Rahmetini bilip,
Rahmetini kesme diyorum.
Affımı, affımı diliyorum.
Sevgini sevgini istiyorum…
Daha çok, daha çok rahmetini dileniyorum…
Bir şeyim olduğundan,
Bir şey olduğumdan değil,
Yalnız Sen,
Sen, her şeyim olduğundan;
Dille değil, elle değil,
Tüm varlığımla;
Kudsî sıfatların, güzel isimlerin hürmetine,
Habibin Hz. Muhammed S.A.S.,
Kitabın Kur’an- ı Azimüşşan hürmetine
Yalnız ve yalnız seni istiyor ,
Yalnız ve yalnız rızanı gözlüyorum.
Âlemimize celalinle değil, Cemalinle,
Kahrınla değil lütfunla tecelli eyle YA RAB!
Ya Vedûd ! Ya Vedûd !
İlâhi! ‘Dua edin icabet edeyim’ diyen Sensin...
Tevbe edin, af edeyim diyen Sensin
Erhamürrahimin olan Sensin
Ekremülekremin olan sensin
Mevla'mız Sensin...
Rabbimiz, Rabbimiz Sensin...
Sonsuz rahmetini bilerek, ümitle kapına geldik.
Mücrim olarak değil, asi olarak değil,
Sevdiğin, razı olduğun nice güzel hallerle huzuruna gelmek isterdik.
Yapamadık, edemedik, bilemedik, beceremedik...
Bahçemizi gülistana çeviremedik...
Yazık, çok yazık ettik…
İlâhi!
Mukaddes Kitabında bildirdiğin gibi
Sevgili elçin Hz. İsa’nın dilediği gibi
Biz de haddimiz olmadan dileriz ki,
Pişmanlık ateşinde yanarak inleriz ki;
Bizler, Senin kullarınız...
Bütün mahcûbiyetimizle,
Gene de güneş gibi parlak bir ümitle,
Senin kutlu kapına geldik,
Senin kutlu kapından başka kapı yok ki,
Başka İlâh yok ki ...
Ya Erhamürrahimin!
Hani, o büyük bir balığın yuttuğu,
Karanlıklar- karanlıklar içinde,
O fırtınalı , dağdağalı dehşetli denizde,
Her taraftan ümit kesik bir vaziyette,
Sana iltica eden Peygamberlerinden,
Bir kutlu Peygamber olan,
Hazret-i Yunus A.S. gibi,
Biz de öylece dua ederek,
Senin rahmetine iltica ediyoruz.
O kulunun duasını,
Öyle güzellikle kabul ettiğin gibi
Biz kullarının duasını da,
Şimdi yeni bir tecelli ile kabul eyle…
Onun o elim halinden,
Binler defa daha dehşet, gaflet ve vahşet içindeki,
Ebedi felaketle burun buruna olan bizleri,
Ahir zaman zulümâtları, yangınlarındaki,
Fitne fesad ateşlerinde yanıp tutuşan,
Şu asi mücrin kullarını,
Tükenmez , bitmez,
Sonsuz mükemmel rahmetinle,
Sırr-ı Ehadiyeti, Nur-u Tevhid içinde,
İnkişaf ettirerek, lütfunla
Bütün Ümmet-i Muhammedi, sahil-i selamete çıkar…
Ya İlahi!
Hani o sabır kahramanı Hazret-i Eyyup Peygamberin var ya,
O yıllarca nice hastalıklarla kıvrandığı halde,
Dertlerinden şekva etmeyen,
Şikayeti düşünmeden,
Ah vaah demeyen,
Feryad-ü figan etmeyen,
Sabır içinde şükreden,
Yıllar sonra…
Yaralarından tevellüd eden kurtlar,
Kalbine ve diline iliştiği zaman,
Kulluk vazifelerine eksiklik gelir diye,
İşte o zaman,
Rabb- i Rahimine kullukta noksanlık yaparım kâbusuyla,
O çok ulvi ruhla,
Halis duayla, niyazla,
Sana iltica ettiği gibi,
İşte aynen onun gibi,
Ondan binlerce defa daha ebedi ölümcül hasta,
Bâtınî ve kalbî, ve ruhî hastalıklarla dertli, muzdarip,
Daha bedbaht,
Bu günkü dünyadaki şu kullarına,
Hepimize,
O mübarek Peygamberine şifalar verdiğin gibi,
Gene sonsuz rahmet ve şefkatinle şifalar ver.
İmanımızı, hidayetimizi artır.
Taa ki Seni daha çok hayret ve muhabbetle tesbih edelim,
Seni daha çok zikredelim,
Sana daha çok şükredelim,
Razı olduğun şekille kulluk edelim.
Yalnız ve yalnız sana abd olalım.
Taa ki ahsen-i takvim sırrına erelim.
Esfel-i sâfilîne yuvarlanmayalım.
Ya Allah!
Bizi af et, bizi mağfiret et,
Cümle Ümmet-i Muhammedi rahmetinle ıslah et...
Sana af etmek, rahmet etmek yaraşır,
Biz kullarına yalnız sana kulluk, yalvarış yakarış,
Lütfuna, keremine,rahmetine ebediyyen minnettarız.
Ey bütün hâl ve durumları değiştirerek halden hâle çeviren MUHAVVİL!
Hâlimizi en güzel hâle çevir.
‘Ey Rabbimiz!
Günahlarımızı ve işimizdeki taşkınlığımızı bağışla;
Ayaklarımızı ( yolunda) sabit kıl;
Kâfirler topluluğuna karşı bizi muzaffer kıl!’ Amin. ( Âl-i İmran sursi 147. ayet )
11 MAYIS 2015 Çamlıca- Üsküdar/ İSTANBUL