Cuma, 05 Haziran 2015 10:48

Ayasofya’ya Saadet Zinciri,

29 Mayıs 1453 İstanbul’un fetih sabahı… Yeni bir çağın başladığı sabah!

Kıyamete kadar bir daha el değiştirmeyecek olan İstanbul’un Fatih Sultan Mehmet ve kutlu ordusu tarafından Müslümanların eline geçtiği sabah.

Peygamber (sav) Efendimizin övgüsüne mazhar olmuş bu şehrin fetih simgesi Ayasofya’nın kapılarına vurulmuş olan zincirlerin kırılması umudu ile 31 Mayıs 2015 sabahı ümmet Ayasofya meydanın da toplandı. Biraz sağlık biraz dünya meşgalesi makalemizi geciktirmiş olsa da bu konuyu işlemeyi ihmal etmek istemedik. Her ne ise biz yeniden meselemize dönelim.

Türkü, Kürdü, Çerkez’i, Boşnak’ı, Arap’ı, tüm sivil toplum kuruluşları, platformlar, çocuğu, genci, yaşlısı millet, hizmet ve siyasi görüş farklılığına girmeden o gün Ayasofya Meydanını doldurmuştu.

Amaç tarihte uğrunda sayısız şehit verilen bu kutlu simgenin yeniden ihya edilmesi ve Cami olarak ibadete açılması için dua ve yakarışta bulunmaktı.

Her şey çok güzel başlamıştı. Numune misal mahşeri bir alanı andıran Ayasofya meydanında ümmet haykırıyordu; “Zincirler kırılsın Ayasofya açılsın.”

Fatihin gözbebeği, vakfiyesi adeta umutlanmış ve cami olarak açılacağı o günlerin heyecanını hissediyordu. Gök masmavi, ufuk kızıl, gönüller cüşu huruş içerisinde bu heyecanı hissediyordu.

Semadan yeryüzüne bakan meleklerin sevincine diyecek yoktur herhalde. Her ne kadar onları göremesek te seher vakti fevç fevç yeryüzüne indiklerini Peygamber Efendimiz (sav)  bildirmemiş miydi?

Ümmetin yüreği yangın fertleri şahadet parmaklarını göğe dikmiş ve kelime-i tevhid eşliğinde Allah’tan istiyorlardı. Hem lisanen, hem fiilen; “Ey Rabbim artık bu hasret bitsin” diye haykırıyorlardı.

Bu olumlu hava gittikçe ihlasa kalp olurken bir anda soğuk duş etkisi yapan bir slogan yükseldi göğe. “Mücahit Erbakan, Mücahit Erbakan” Ümmetin kalbi susmuş, dili konuşmaz olmuş, eli şahadet getiremez olmuştu.

Arkasından Fatih’in Ayasofya vakfiyesinde yer alan bedduasının sadece Ayasofya’yı müze yapanları muhatap almadığını, devlet ricalinin de bu bedduaya muhatap olduğunu, iktidar ellerinde olduğu halde Ayasofya’yı camiye çevirmeyenlerin de bu bedduaya muhatap olduğunu vurgulaması bardağı taşıran son damla olmuştu.

Ümmet sessiz çığlıkla içten içe cevap veriyordu. Ayasofya’nın kapısına asılan zincirleri kırmaya gidenler birden Saadet zinciri ile karşılaşmışlardı. Saadet Partisi ve Anadolu Gençlik Derneği bu toplanmayı tek taraflı göstermiş ve miting havasına dönüştürmüştü. Ayasofya’nın camiye dönüştürülmemesinin faturasını iktidara kesmişti.

Ancak unuttuğu bir şey vardı ki, Mücahit Erbakan diye slogan attıkları kendi liderleri bir yılı aşkın bir süre iktidarda kaldığı halde Ayasofya gündemlerinde olmamıştı. Müze olarak hizmete devam etmişti. Kendisi ile barışık olmayan, söylemlerinde samimi olmayan bu kesime halk sabah namazını kılar kılmaz yapılan duaya kalmayıp dağılarak tepkisini göstermişti.

Ayasofya için meydanı dolduranlar düşman sevindirmemek adına tepkilerini sinelerine gömmüştü. Dağılan müminler;” yazık seneye bir daha insanlar güvenip te gelmeyecekler. Ümmetin samimi duyguları ile oynadılar. Yazık ettiler. Allah onlardan bunun hesabını soracaktır.” Diyerek hayal kırıklığı ile evinin ya da işinin yolunu tutmuştu.

O günkü kalabalık meydanı doldurarak niyetini ortaya koymuştu. Tarafını belli etmişti. Kısacası üzerlerine düşeni yapmışlardı.

O gün orada olanlar unutmasın ki; “Niyet ile nazar mahiyeti eşyayı tağyir eder.” Siz gerekeni yaptınız Şimdi Allah Ayasofya’nın kapısındaki müze zinciri ile Saadet Zincirini bir daha takılamayacak şekilde kıracaktır.

Ey Saadet Partisi yetkilileri ve onların peşinden gidenler. Kurduğunuz saadet zinciri sizi saadete ulaştıracağına Ayasofya’nın kapısına ikinci bir zincir olarak vurulmuştur.

Bu vebalden kurtulmak istiyorsanız Ayasofya’nın kapısına vurduğunuz saadet zincirini kırınız. Sonra da dönüp müzeyi kaldırınız. Bu nasipten istifade etmemeniz sizin için büyük kayıp olacaktır. Anlarsanız!

 

                                                                                                                                              05.06.2015

Ersan Ergür

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...