Perşembe, 11 Haziran 2015 11:28

7 Haziran’da Neden Çuvalladık,

7 Haziran seçimlerinden sonra herkes birbirini suçladı. Kürtlerin ihanetinden tutunda ablaların ev ev gezmesinden şikayet edildi. Milli ittifak adı altında kirli ittifaktan bahsedildi. Şarkta CHP, MHP ve Kirli ittifakın HDP’ye oy vererek barajı aşmalarının sağlandığı iddia edildi.

            Hatta Erdoğan ve ekibinin çok gururlandığı ve tek adam olma yolunda haksız bir güvene kavuştuğu dillendirildi. AK Parti iktidarının gücü ile her kurumda kümelenme ve haksız kazanca başlandığı seslendirilmeye başlandı.

            Daha uzatmayacağım bir çok olumsuzluğun sonucunda Allah’ın da bir ders verdiğini özellikle AK Partinin ve Erdoğan’ın silkelenerek kendisine gelmesi lazım geldiği seslendirilmeye başlandı. AK Partiye emek verenlerin bir kenara atıldığını yola çıktıklarını yolda bulduklarına değiştiği ve bu durumdan mutlak ders çıkarılması gerektiği yazılmaya başlandı.

            Üstelik bunları hakiki manada şuurlu bir iman ile İslam’a hizmet edenler de dillendirdi. Herkes kendisinden başka, karşısındaki insanın hatasından olduğunu iddia etti. Halbuki bilmiyorlar mıydı ki; bütün şer güçler birleşse hak yolda ilerleyenlere kimse mani olamazdı. Kurulan tuzaklar Allah istemediği müddetçe tesir etmezdi.

            O nefis yok mu nefis. O benlik. Benliğini terk etmeyenin hakkı görmesi asla mümkün olmaz. Bir tek bunu gözden kaçırdı bizim Müslümanlarımız ve Müminlerimiz.

            Risale-i Nur talebeleri son on yılda yaşananları Risale-i Nurların vazifesinin bir sonucu olarak görüyordu. Seyyid Abdulbaki Efendinin talebeleri hizmetlerinin bir tasarrufu olarak değerlendiriyordu. Mahmut Efendinin kahramanları kendi cesaretlerine ve sünnete sahip çıkmalarının bir sonucu olduğunu düşünüyordu. Sair cemaatleri ve grupları varın siz değerlendirin.

            Yalnız bir şeyi unutuyorlardı. Tüm bu sonuçları demokrasinin gereği olarak görmekten asla geri durmuyorlardı. Herkes her kesim bir anda İslam’a demokrasi ile hizmet edileceğini, en doğru demokrasinin İslam’ın içerisinde olduğunu iddia ediyordu.

            Kimse İslam’ın yönetim özüne dönmeyi seslendirmiyordu. Demokrasi havarisi kesilmişti herkes. Bir zafer vardı, doğru. İyiye gidiş vardı, doğru. Müslümanlar Cumhuriyetin kuruluşundan beri elde etmedikleri kazanımları almışlardı, doğru. Cemaatler görmedikleri kadar ilgi görmekteydiler, doğru. Her tarafta küçük birer dergâhlar, eğitim evleri açılmaya başlamıştı, doğru. Hatta başbakan kendilerini ziyaret ediyordu her şey tersine dönmüştü, doğru.

            Tüm bunları demokrasiyle gelinen kazanımlar neticesinde elde edildiğini zannediyorlardı. Sayıca küçük, fikirce büyük bir gurup ve cemaat tüm bunlara rağmen ısrarla demokrasinin Müslümanları uyutan bir uyuşturucu olduğunu haykırıyordu. Kimse duymak istemese duymasa da bunu dillendiriyordu.

O cemaatin ismini yazının vermek istediği sonuç farklı yorumlanmasın diye burada ifade etmeyeceğim. Ancak böyle bir gurubun olduğunun bilinmesi ve araştırılması lazım geldiğini de söylemeden geçmeyeceğim.

Uhud’da Müslümanlar Kâinatın Efendisi (sav) yanlarında olduğu halde zafer kazanmışlarken dünyaya biraz meyil ve olayı yanlış yorumlamaları karşısında hezimete uğramadılar mı? Onların yaşadıklarını aynen ya da benzeriyle bizler yaşamadan bu Dünya’dan gideceğimizi mi sanıyoruz?

İşte İslam düşmanlarına karşı bir Uhud daha yaşanıyor. Demokrasiye İslam’da yer yoktur. Bu dine gerçek hizmet ancak Kuran ahkâmı ile olur demeyen zafer sarhoşu Müslümanlar olarak neden kendimizde olabilecek hataları değil de hep başkasının hatalarını görüyoruz?

Allah-ü Teâlâ kitabı mukaddesesin de “hak ettiğiniz gibi yönetilirsiniz” demiyor mu? Engin Kuran ve Sünnet bilginizle bunu görün artık. Zafere doğru koştukça Kuranın ahkâmında uzaklaşıp dünyanın ahkamına yöneldiğimizi kabul edelim. Ve bundan ders çıkaralım.

Müslüman ancak Müslüman’ın Kitabına ahkâmına göre yönetilir. Beşerin kanunları asla ona hitap edemez. Beşerin kanunları belki trafik ışıklarını, imar kanununu ortaya koyabilir. Ama temel hükümleri ortaya koyamaz. Müslümanım deyip hırsızı Kurana göre cezalandırmamak olmaz. Katili idam etmiyoruz diyemez. Belki bunlar mevcut sistemde var ama bunu demokrasi ile savunamaz.

Müslüman hizmet için çıktığı yolda Ömer Muhtarlar gibi olmalı. İdam edileceğini bile bile hakimin suallerine bakın nasıl cevap vermiş;

- İtalyan Devleti’ne karşı savaştınız mı? Ömer; Evet

- İnsanları İtalyan Devleti’ne karşı savaşmaya teşvik ettiniz mi? Ömer; Evet

- İtalya’ya karşı kaç yıl savaştınız? Ömer; Yaklaşık 20 yıl

- Yaptıklarından dolayı pişman mısınız? Ömer; Hayır

- İdam edileceğinizi biliyor musunuz? Ömer; Evet

Hâkim şaşırdı;

- Sizin gibi birisi için böyle bir son, çok üzücü.

Bunu duyan Ömer Muhtar şöyle dedi;

- Tam tersi! Bu, hayatımın sonu için en güzel yol.

Hâkim daha sonra, mücahitlere cihadı durdurmalarını emreden bir emirname yazması halinde O’nu beraat ettirmek ve ülke dışına sürgüne göndermek istedi. Bunun üzerine Ömer Muhtar, o meşhur sözlerini söyledi;

- “Her namazda Allah’tan başka ilah olmadığına, Muhammed (s.a.v)’in de O’nun resulü olduğuna şehadet eden parmaklarım, asla yanlış bir şey yazamaz! Bizler teslim olamayız. Ya kazanırız ya da ölürüz!

Buradan ilan ediyorum; Demokrasi ve havarileri Müslümanları uyutmak için bir projedir. Bir çocuğun elindeki oyuncak arabanın kıymeti ne ise demokraside Müslümanın elinde o olmalıdır.

İşte bugün bizlerinde duruşu böyle olmalı ve her ne sebep olursa olsun doğrudan taviz vermemeliyiz. Sakın Elması kömüre tercih etmeyiniz Elmasta karbon kömürde karbon derseniz, şimdi uğradığınız gibi hezimete uğrarsınız.

Unutmayın; “Eğer inanıyorsanız zafer sizindir.

Ersan Ergür

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...