Salı, 10 Mayıs 2016 12:57

Reis Ve Davutoğlu Üzerinden Gündeme Bakış,

Cumhuriyet tarihimizin çok partili sistemde beklide en istikrarlı bir yönetimini izliyoruz. Bir millet yürütmenin başında ki bir ismi ilk kez böylesine sahiplendi. Bunun arkasında aslında son iki yüz yıllın özellikle son yüzyılın ezilmişliği var.

            Bugüne kadar darağacı ve cezaevleri ile sindirilen bu millet artık yoruldu. Birilerine dur diyecek cesareti buldu. Fil terbiyecileri gelecekte tonlarca ağırlığında olacak filleri kontrol altına almak adına daha küçücük bir yavru iken kıramayacağı güçte bir zincirle ayağından bağlarlarmış onları…

Fil yavrusu tutsaklığı kabullenemediğinde o zinciri kırmak için uğraşır durur. En nihayetinde zinciri kıramadığı gibi ayağı yara bere içerisinde, acıyla karşı karşıya kalırmış. Üstelik zinciri kırmak şöyle dursun yerinden dahi oynatamazmış. Tabi doğal olarak bu kırılmaz zannedilen zincir koca bir dev olduğu zaman bile kırılmazlığını zihninde muhafaza eder. Bu da onun bir ömür tutsak kalmasını sağlarmış.

İşte bu nezih millet böyle bir tutsaklıktan sıyrılmak üzere. Artık geçmişi bir daha yaşamak istemiyor. Yanı başındaki din kardeşlerinin tek tek öldürülmesini kabullenmiyor. Kabullenmediği gibi de engel olmak istiyor.

Reis bu düşünce ve amaç uğruna sevildi. Halk Recep Tayyip Erdoğan’ı başkan olarak görmek istiyor. Çünkü demokratik ve laik sistem İslam’ın özüne ters. Ancak başkanlık sistemi ile İttihadı İslam için adım atılabilir.

Ülkeyi bugüne kadar kontrolü altında tutan kesimin bir daha iktidara gelmesinin önünü ancak başkanlık sistemi keser. Halkın değerlerine halka rağmen sahip çıkmayanlar, halka rağmen bunu köstekleyenler artık halk desteğini alamayacaklar.

Bugün gelinen nokta aslında yukarıda izah etmeye çalıştığımız beklentinin bir yansıması. Cumhurbaşkanlığına oturan Reis resmen olmasa da fiilen başkanlık sistemini tatbik etmek istiyor. Demokratik ve Laik sistemin teminatı olan parlamenter sistem ise sözüm ona Başbakana kendi hür iradesi ile aklını ipotek vermeden ülkeyi yönetmeyi telkin ediyor.

Ülkemizin ve bulunduğumuz coğrafyanın kontrolünü elinde bulundurmak isteyen güçlerin Erdoğan düşmanlığının temelinde bu düşünce yatıyor aslında. Bugüne kadar içte ve dışta hiçbir lidere karşı bir ittifak görülmemiştir.

Buda göstermektedir ki ülkemiz bölgede kontrol ve istikrarın teminatı olmak yolunda ilerliyor. Mevcut sisteme göre Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın yönetim anlayışını değerlendirmek yanlış sonuçlara götürecektir. Mevcut yapıya göre Başbakan emanetçi bir başbakan olmak zorundadır. Hal bu ki bu hiçte öyle değildir.

AK Parti emanetçi bir parti değildir. Partinin gerçek tüzel kişiliğine göre tek bir lider ve başı vardır. Oda Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dır. Dolayısı ile partinin gerçekçi tek liderinin meseleler üzerinde ki fikir ve düşüncelerini bilmeden kendi düşüncelerini aktaran bir Başbakan her an ve platformda tökezleyecek ve parti misyonunun belirlenmesinde hata yapacaktır. Nitekim de öyle oldu.

Özellikle bundan sonraki süreçte sol ve Kemalist yapının sonsuza dek iktidar olmasının önüne başkanlık sistemi ile geçilebileceği anlaşılmıştır. Demokrasi ve Parlamenter sistemin yerine İslam devlet anlayışına uygun başkanlık sistemine geçilmesi zaruret olmuştur.

Peygamber sav Efendimiz hem bir ordu komutanı ve hem de bir devlet başkanı olduğu unutulmamalıdır. Şura meclisi bugünkü Millet Meclisi ile kıyaslanamaz.

Rejim öyle bir sistem kurmuştur ki üç sacayağı ile kendisini doğal korumaya almıştır. TSK başı çeker. Adliye ikinci sıradadır. Mülkiye ve bürokrasi ise üçüncü sırada. Biri ele geçirildiğinde diğeri rejimi korumaya alır.

Dolayısı ile Reis devletin başı olan Cumhurbaşkanlığını ve Yürütmeyi kontrol edebilmek için Başkanlık sistemi tesis edilinceye kadar Cumhurbaşkanlığı makamına geçmiş ve yürütmeyi de yönlendirmeyi hedeflemiştir.

Şayet yürütmenin başına geçen bunu iç âleminde benimsemiş olsaydı bugün bu noktaya gelinmez ve Başbakan Davutoğlu dürüst ve güven verici konumunda millete hizmete devam ederdi.

Bunun için ülke meselelerini Başkanın ne düşündüğünü bilerek değerlendirebileceği bir mekanizmayı tesis etmesi gerekirdi. Bunun için başkanla başbakanlık koordinesini sağlayacak bir ara danışman görevlendirirdi.

Bu durumda da beklenen başkanlık sistemi resmen olmasa da fiilen ortaya konulmuş olacaktı. Fakat insanoğlunun benliği maalesef bunun önüne geçti. Var olan benliği yıkmanın en kolay yolu da reise hizmet etmekten daha büyük bir misyonu benimsemiş olmakla mümkün olacaktı.

Peki, neydi o misyon? Elbette büyük İslam İttifakını kurmak ve gerçekleştirmek...

Dolayısı ile biz bunun için varız ve başka detaylarda boğulmayız diyen bir düşünce ve bakış açısı bu meseleyi kökünden halletmiş olurdu.

 Daha çok şey var ama şimdilik bu kadarla iktifa edelim. Bundan sonra Başbakanlığa oturacak isim başkanlık sistemini benimseyerek bu milletin makûs talihinin yıkılmasına katkı sağlayabilir.

Süreç çok iyi gidiyor. Ak Partide kendisini bir değer ve marka gören hırsının kurbanı ve rakibi olacaktır. En azından şimdilik. Ne zamana kadar Allah kaderde İslam İttifakına hizmet edecek Reisten başka bir kula teveccühü nası nasip edinceye kadar…

Bize düşen tüm gücümüzle Reisi ve yaptıklarını desteklemektir. Gerisi Allahın bileceğidir…

Ersan Ergür

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...