HANGİ TÜRK? KİM KÜRT? VE İSTİKLAL MARŞIMIZ KİMİN?
“Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celâl?” Hangi ırk?
“Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklâl!” Hangi Millet?
Türk mü? Kürt mü? Çerkez, Boşnak, Arap, Arnavut?
İstiklal Harbimizin şairi M. Akif Arnavut.. Doğru da İstiklal Marşında ifadesini bulan “Millet” hangisi?
Ülkemizde ve Batıda paralel faşist partiler ve diktatörlükler oluştu. Bunların ortak özellikleri, semavi dinlerle şekillenmiş son yüzyıllarını red, eski pagan çağlardan semboller ve inanışlar, kahramanlar bulma, laboratuar ortamında yeni milletler oluşturma, yeni ideolojilere uygun dayatılan değerlerle insan yaratma.
Bu süreç ülkemizde daha da kötü yönetildi. Mussoloni Vatikan’ı bağımsız ve dokunulmaz yapmış, bizde hilafeti kaldırmış, Hitler Büyük Cermen İmparatorluğunu kutsarken, bizde Selçuklu, Osmanlı reddedilmiş. Yerine laboratuar ortamında tarihinden, edebinden, imanından kopuk, daha da kötüsü Medeniyet değerleri ile kavgalı yeni bir ulus yaratma ihanetine düşülmüş.
Esasında Osmanlı, Medeniyet değerleri ile geçmişteki Türk Devletleri gibi ırkçılığı öteleyen, ötekileştirmeyen eksenine Kur’an ve sünnetteki tanımları almış bir devlet yapısıydı. Emperyalizmle kavgada dönemin aydınlarının çözüm önerileri de birbiri ile çatışmayan sıralı çözümlerdi. Önce Balkanlardaki gayrimüslim tebaayı elde tutmak için Vatandaşlık bilinci oluşturmaya dönük “OSMANLICILIK” önerildi. Ama bu Balkanların kaybedilmesine engel olamadı. Elde Müslüman Medeniyet Coğrafyamız kaldı. Hilafet öne çıkartıldı ve “ÜMMETÇİLİK” ile tanımlanan çözüm ortaya atıldı. Ümmet coğrafyası ve Ortadoğu da elden gidince bu kez hedef verildi. “TURAN” ve “TURANCILIK”… Maalesef cumhuriyetle tamamı reddedildi. Yerine bir şey konabildi mi birliği sağlayacak? Cevabı ortada. Türk Irkçılığı ile suçlanan H. N. Atsız bile diyor ki: “Nerde o mukaddesata saldıran Kemalist inkılâpları? Milletin dinine tahakküm artık sökmüyor değil mi? Ecdad türbeleri artık kilitlenemiyor…”
Biz son 30 yıla kadar, Alparslan, Selahaddin Eyyübi Türk mü, Kürt mü diye merak bile etmedik. Ecdad bildik. Saz kimin, davul, zurna kimin demedik, halay çektik. Kürt zannetti ki ben Kürt olduğum için aşağılanıyorum. Peki, Türküleri dahi yasaklanan, ecdad camileri bile yıkılan ahır yapılan, başındaki örtüden dolayı kamudan kovulan Türk’ü kim aşağıladı?
Ey Türkler ve Kürtler. Yeni rejim sizinle Kürt ya da Türk olduğunuz için değil, Medeniyet Değerleriniz yüzünden kavga etti. Unutmayın sosyal anlamda ayrışmış toplumların iki temel parametresi vardır. Kız alıp vermezler, mezarlıkları ayrıdır. Dünya üzerine bakın, Türkün olmadığı hiçbir yerde Kürt yoktur ve tarihte bir tane Türk Kürt savaşı da yoktur. Malazgirt’te çiftçilik ve hayvancılıkla geçinen bölgenin Müslüman Kürtleri baltaları, kazmaları ile Alparslan’a katıldılar. Anadolu nasıl yurt oldu zannediyoruz?
Ayrıca unutmayın ki Türkiye Cumhuriyeti’ni Türkler ya da Kürtler değil, Müslümanlar kurdu. Lozan’da bu ilan edildi. Bu gün hala DÜNYA MÜSLÜMANLARI İÇİN ANADOLU ANAYURTTUR. Dünyanın en büyük Kürt kenti İstanbul’dur. Çözerken tarihi ve sosyal gerçekleri, sizi bir araya getiren çimento değerleri göz ardı ederseniz kavgaya ve sürtmeye devam edersiniz. Anadili öğrenme, kendi yerel değerlerini yaşama bir haktır. Allah’ın nimetidir. Kürt ya da Türk olmayı biz seçmedik. Ayrıca Anadolu bir yığın Türkleşmiş Kürt, Kürtleşmiş Türk aşiret ve aileleri ile doludur. Irkçılık aptallık, cehalet ve en kötüsü de küfürdür.
Mazinizden aldığınız güçle istikbalinize bakın. İstiklal Marşında ifadesini bulan “ırkımız”, “milletimiz” neyi kast etmişti de Anadolu hep beraber emperyalizme karşı ayaklandı. Düşünün.. Özetin özeti Kürt Bediuzzaman Hazretleri ne güzel söylemiş: “Milliyetimiz bir vücuddur; rûhu İslamiyet, aklı Kur'an ve îmandır.” Beyler siz karşı olsanızda halkımız dindardır, Müslümandır, tek gerçekte bu dur.
Halil MERT
Strateji Uluslararası İlişkiler ve Yönetim Uzmanı
