Cuma, 23 Aralık 2016 15:42

Haçlı Tetikçisi, Terörist FETÖ ya da Büyükelçi Cinayeti

Suriye barışı için bir masa kuruldu. Rusya’da..

Masada kimler var? Türkiye, Rusya, İran…

Suriye’de olaylar nasıl çıktı? Önce Irak, sonra Libya, akabinde Mısır, son olarak Suriye BOP kapsamında kaosa sürüklendi. Hatırlayın Libya’da olaylar durulmadan Fransa başta olmak üzere Avrupa ülkeleri Suriye’de başlayacak iç savaşı tetiklediler. Türkiye de batıdaki müttefikleri ile beraber hareket etmeye karar verdi.

Zaman geçtikçe, Trump’ın da alenen söylediği gibi, Obama’nın kurduğu IŞİD’in içinde petrol gelirleri ile de kontrollerinden çıkan guruplar oluşmaya başladı. Irak’ı zaten daha önce İran’a altın bir tepside sunmuşlardı. Suriye’de ısrarla dostluk gösterdiğimiz batı, PKK’nın bir kolu olan PYD ve SDG gibi seküler gurupları silahlandırdı, eğitti. İran ile ekonomik ilişkilerimizi zayıflatmak için ambargoyu da kaldırdılar. Esasında, geçmişe baktığınızda ne zaman batıya bir sefer düzenlesek İran Anadolu’yu karıştıracak işler yapardı. Aktörler yerine yeniden oturuyordu.

Suriye’de rejime Rusya açık olarak destek oldu, ABD, İngiltere ve Batı karşı gibi görünüp petrol ticaretine devam ettiler, hatta rejim DAEŞ’le bile ticaret yaptı. İran, Hizbullah ile beraber ordu birliklerinden sözde gönüllülerle zaten savaşıyordu. Geçmişten bu yana Şii mezhepçiliği yaparak birliğini sağlıyordu İran. Düşünün, Şii mezhepçiliği olmasa hiçbir kültürel ve sosyal hakkı olmayan ülkenin yarısından çoğunu oluşturan Türkler ve Kürtleri nasıl bir arada tutacak? Şii ve Kızılbaş Azerbaycan Türkleri’ni Şii Mezhepçiliği ile Kürtleri ise en küçük bir olayda asarak bir arada tutuyor. Bitmedi! Çevre coğrafyanın Şii nüfusunu da Arap Yarımadası, Yemen, Pakistan ve Afganistan’daki Şii toplulukları böylece kontrolü altında tutuyor. Maalesef Farisi kültür ve Farsça da hızla yayılmaya, karşısındaki en büyük yerel dil Türkçe ve alt gurupları yok olmaya devam ediyor.

Körfezde geldiğimiz nokta şu. İran, Irak’ta ABD ve Batı ile hareket ediyor. Suriye’de Batı ve Rusya ile. Hedef Türkiye olunca siyasetleri kolaylaşıyor.

ABD, İngiltere ve Batı, Türkiye’de iç savaş çıkması için terörün her türünü destekliyor ve silahlandırıyor. Durursak Sevr’den daha kötü günler bekliyor bizi.

Rusya, Türkiye’nin kendisine daha da yakınlaşmasını istiyor, bekliyor, bölgede Batıya karşı müttefik devletlere ihtiyacı var. Tıpkı Türkiye gibi.

Fırat Kalkanı Operasyonu, geç kalınmakla beraber çok doğru bir hamleydi. Sonraki hedefin de Münbiç olduğunun şimdiden ifade edilmesi, PKK/PYD’ye silah vermeye devam eden ABD, İngiltere ve Almanya’ya mesajdır.

Halkımız şunun farkında. Türkiye Obama’nın kurduğu DEAŞ ile ve PKK/PYD ile savaşmıyor. Türkiye Haçlı Bloku ile savaşıyor. Tanklarımızı onların verdiği Tow silahı ile vurdular. Canlı bomba ve bomba yüklü arabaların düzeneklerini de onların istihbarat servisleri hazırlıyor. Profesyonel işi denen şey bu. Ülke içindeki HDP ve PKK sempatizanları hayâsızca “Kürtlerin gerçek dostu ABD!” diyebiliyorlarsa düşünün bugünün İstiklal Harbi günlerinden farkı ne?

Geliyoruz FETÖ’ye…

FETÖ, 1965’li yıllarda Komünizmle Mücadele dernekleri ile ABD’li ajanlarla irtibata geçiyor. Maalesef dönemin Özel Harp’çileri ve NATO’cu subaylarca yetiştirilip yönlendiriliyor. FETÖ, 50 yıllık bir süreç hâsılı. Elbette öncesi de var. Öncesinin adı FETÖ değil. Sadece FETÖ, Bekir Berk, FETÖ, Sait Özdemir, FETÖ Kasım Gülek ilişkilerine de bakınız.

FETÖ, rejimin halkla kavga ettiği, başörtüsü, din eğitimi vb. alanlar başta olmak üzere halka bu değerler için gözyaşı döken bir hoca görüntüsü verdi. İnsanımız da “Başörtüsü teferruattır.” sözünü duymadı, Papaya yazdığı bağlılık mektubunu okumadı bile.

17-25 Aralık Süreci, bir kısım insanı uyandırdı. 15 Temmuz darbe girişimi yine bazılarını uyandırdı. Ancak hala maalesef FETÖ’cü olan çok insan var.

FETÖ ile mücadele gerektiği gibi yapılamamaktadır. Alt kadro devlet memurları ve yetkililer konuyu hala tam olarak kavrayamadılar.

FETÖ, devlette paralel yapılar kurdu.

FETÖ, diğer cemaatlerde, örneğin Menzil, Süleymancılar, Nurcular (Okuyucular, Yazıcılar), Çarşamba vb. yapılarda paralel kişiler oluşturdu.

FETÖ, PKK, Türk Solu vb. terör guruplarında paralel yapılar oluşturdu.

FETÖ,  ADD, Milli Görüş, Ülkücü kuruluşlar vb. siyasi guruplarda ve STK’nda paralel yapılar oluşturdu. Adam ben FETÖ’cüyüm demiyor elbette. Ama “Lailahe illallah” demek yeter Müslüman olmak için diyor. Yetmez mi? bu adam Adil düzen konferans ve seminerleri vermeye devam ediyor. Köşe yazıyor.

FETÖ, siyasi partilerde kadrolaştı.

FETÖ, başta kardeşlerimiz olan Türk Cumhuriyetleri başta olmak üzere, dünyanın birçok ülkesinde kadrolarını kurdu. Paralel yapılar oluşturdu. Ticaret ve para ağları var.

FETÖ, kim adına yaptı bu işleri ve yapmaya devam ediyor? Nerede yaşıyor ve kim himaye ediyorsa onların adına yapıyor tüm pisliklerini.

Taraftarlarına artık Müslüman demeyeceğim, aptal ve kör de demeyeceğim. Artık başka bir şey var. Düpedüz ihanet..

Jandarma dâhil, TSK’nde hala bu adamların kadroları istihbarat ve personel dairelerinde. KKK tayin dairesine bakın. 15 Temmuz darbecisi Metin İyidil’in yetiştirip kadrolaştırdığı adamın hala tayin dairesinde ne işi var? Verin bir acemiyi! En azından zarar vermez ve ihanet etmez. 15 Temmuz Darbe girişimi sonrası bile general olacakların dosyalarını sonradan FETÖ’cü olduğu ortaya çıkan adamlar hazırlıyor.

Sonuç!

Maalesef R. Tayyip Erdoğan ve AKPARTİ düşmanları sözde laikler, ulusalcılar, Atatürkçüler FETÖ’cü kalıntısı subaylarla işbirliği yapıyor. Şaşırmayın! FETÖ bu yapılarda kadrolaşmadı mı zannediyorsunuz? Her renge giren menfaatlerinin zebunu olmuş bu namussulardan her şey bekleyin. Adamda subay ve Türk Askeri ruhu olsa, devletin helikopteri ile Yunanistan’a kaçabilir mi? ABD ve Almanya’da NATO’ya sığınır mı? Adamda ve hocası başpapazda şeref olsa, söyledikleri gibi, halkı kandırdıkları gibi imanlı olsalar, ecdad gibi izzetli olsalar ezeli düşmanlarımız Haçlı’ya sığınırlar mıydı? Adam diyor ki; “Haçlılar size dokunmaz ki, geldiklerinde namusunuza, mabedlerinize ve İslami yaşantınıza müdahale etmezler ki!” Bu artık münafıklıkta zirve.

Son terör olayı!..

Bir polis Rusya Büyükelçisini vurdu.

İlk kez terörden korktum.

FETÖ’cü teröristlerden korktum ilk kez. Çıkardığım sonuç ise;

ABD ve İngiltere, “Bizim olmadığımız masalar kuramazsınız.” dedi Türkiye ve Rusya’ya.. Rusya’nın Türkiye Büyükelçisini kameralar önünde FETÖ’cü olduğu bilinen bir polise öldürttü.

Öldüren FETÖ’cü, polis. Dayılar FETÖ’cü, FETÖ dershanesinde kalmış, FETÖ’cü polisler referans olmuş. Adam hedef şaşırtmak için Okuyucularla görünmüş, Menzilcilerle görünmüş vs. İşte sorun tam da bu. Adam sisteme yakın bir cemaatte ya da yakın görünüyorsa sorun yok. Böyle bir mantık olur mu? Devlet sistemi böyle ihmalleri kaldırır mı? Devletin yakını cemaat, tarikat vs. mülahazası olur mu?

ABD, İNGİLTERE VE BATI, FETÖ MENSUBU BİR KATİLLE MESAJ VERİLİYOR TÜRKİYE VE RUSYA’YA.. DÜŞÜNÜN.

FETÖ ile nasıl mücadele edilecek?

Bu mücadele için devlet bir koordinasyon kuruluşu oluşturmalı. Bu kuruluşun tüm bakanlıklarda, valiliklerde, kaymakamlıklarda, TSK, MİT, Emniyet gibi stratejik kuruluşlarda temsilcileri olmalı. Yeter mi? Hayır! FETÖ’nün faaliyeti olan tüm ülke elçilik ve konsolosluklarında ekibi olmalı. Hatta belli şehirlerde bile hücreleri olmalı. STK’nda temsilcileri ve koordinatörleri olmalı. FETÖ ile onun gibi yapılanarak mücadele edebilirsiniz.

Şu anda en büyük zafiyet, FETÖ ile mücadelede bir koordinasyon kurumu ve bilgi bankası yok.

Bu mücadeleyi sadece operasyonel de düşünmeyin. Peki, bu adamlardan boşalttığımız yerleri kim dolduracak? Örnek Türk Okulları? Maarif Vakfı ile mi? Olabilir. Ancak görevlendirilen öğretmenlerin liyakat ve ehliyetlerinin yanında Devlet ve Milletimize yürekten bağlı ve fedakâr insanlar olmaları da gerekmez mi? Elbette gerekir. Bu adamlara meslek içi eğitimlerle geri besleme yapılması gerekmez mi? Elbette gerekir. Bu hizmetlerin FETÖ’ndeki gibi gönül bağı ile yürümesi gerekmez mi? İşte en önemlisi de bu. İnanmış, birbirine, ülkesine, milletine ve imanına bağlı yürekli ve fedakâr adamlar olursa sonuç alınır. MEB, Diyanet, Dışişleri ve TİKA bu işin içinde olmalı.

Bilgi Bankası, Adliye, Emniyet ve MİT ile bilgiyi koordine edecek, koordinasyon kurumu olmayınca, ilave; kurum içi koordinasyon dahi olmayınca mücadele zayıf kalıyor. Katil ve süikastçinin dayıları ve referans olanlar FETÖ’cü. Ama bilgi paylaşımı yapan yok ki? Savcılar arasında bile koordinasyon yok. Savcıların elinde kim var? Jandarma ve Emniyetin TEM ve istihbarat şubeleri. Personel mevcutları yeterli mi? hayır! Kurs vs. veriliyor mu? Hayır! Bu mahalle polisliği mantığı ile çözülecek işler mi? Asla! Nasıl düzelecek peki? Cumhurbaşkanımızın sihirli elleri ile mi?

İtirafçılar var. Bir de FETÖ’nün tüm sırlarını bilenler. Örneğin Nurettin Veren. Bu adam kitaplar yazdı. İsimler veriyor sürekli. Ancak ilgili savcı hala konuya “Ne zaman tanıştınız?” basitliği ve yorgunluğu ile girerse, emniyetteki amatörlük ve personel zaafiyeti de üzerine eklenince nasıl çözülecek bu işler? Oluşturulacak özel koordinasyon ve mücadele merkezinde bu adamlar gerekirse istihdam edilmeli, Maarif vakfı gibi kuruluşlara danışmanlık yapmalı bu insanlar..

MSB’na sivil müsteşar atadın bir de paşa yaptın. Güzel de ne bilir bu adamlar TSK’ni? Bir kurum sivil birilerini atayınca sivilleşmez. Ehil birilerini, kurumu ve yapıyı iyi bilen insanları atarsan kontrol edilebilir. Adam mı yok, Tarım Bakanlığı’ndan personel atıyoruz Milli Savunma Bakanlığı’na… Bu manada emekli personelden yararlanılabilir. Özellikle de arşiv, bilgi, personel kaydı, ataması yapılan bölümlerde. Harp Okullarından özellikle 1994 yılı ve sonrasında mezun olanların çoğu sıkıntılı. Hele de kurmay subaylar, KOMKARSU Mezunlarının bir kısmı. Son 6-8 yılda mezun olanların çoğu.

Bu şüpheli personeli ver kıtaların başına. Başlarına da güvenebildiklerinden koy. Adamı meşgul et ve takip et. Durumuna bak. İlişkilerine. Güveniyorsan büyüt. Ayrıca güvendiklerini yetiştir. Bunun içinde devlet aklı bir olmalı, yürekler beraber atmalı. Yoksa çatlak oluşur. Bu çatlakları da bu namussuzlar başta olmak üzere tüm ihanet çevreleri kullanır.

Devletin kritik kurumlarına personel görevlendirirken, personel terfi ederken ve makamı yükselirken kesinlikle liyakat ve ehliyetin yanında REFERANS VE KEFALET SİSTEMİ de kurulmalıdır. Yani kritik memuriyetlere getirilecek, yükseltilecek kişiler için örneğin muteber en az beş kişi kefil olmalıdır. Bu kefalet görevlendirilen kişi ile bir sorun olduğunda hesap sorulmayı da içermelidir.

Bitti mi? Dert çok bitmedi..

Ey Milletim, her şey ortada. Ülkemizi, geleceğimizi ve evlatlarımızı FETÖ’den ve çıkabilecek FETÖ tarzı hainlerden koruyalım. Din eğitimi almasını istediğimiz evladımızı gönderelim İmam Hatip Okulu’na. Devlet de okullar başta olmak üzere tüm dershane, kurs vb. eğitim kurumlarını kontrol etsin.

Rusya ile ilişkiler geliştirilecekse, kültürel ilişkiler de geliştirilmeli. Unutmayın, birçok kritik görevde Türkler var. Çünkü ciddi bir Türk nüfus var. Bunlara da ulaşılmalı. FETÖ insanımızı aldatarak bu okulları açtı, buralara maalesef CIA ajanlarını her okulda İngilizce hocası diye soktu. Biz devlet ve millet el ele iken fazlasını yapmamız lazım. Rusya ile stratejik ortaklık yapılacaksa biz oradaki insanlarımıza da ulaşabilelim.

Ey Aziz Milletim.

15 Temmuz’da emperyalizmin ve köpeklerinin oyunlarını bozdun. Ama bitmedi. Kavga savaşa dönüştü. Bil!..

Her yerde dikkatli ol. Şüpheli gördüğün her şeyi başta emniyet olmak üzere devlete bildir. Millet menfaati, ümmetin kıyamete kadar birlik içinde olması için çalışmak, medeniyet Coğrafyamızın büyük gücü devletimizi korumak ve kollamak senin görevin. Sadece askerin, polisin görevi değil.

Düşmanların iç savaş çıksın diye tüm provakatörleri kullanıyor. Aldanma. Kürt kim? Türk kim? Alevi kim, Sünni kim? Hepsi biziz. Biz hep birlikte Türk Milleti’yiz. Türk bir ırk değildir. Ancak sosyal bir millettir.

Ey Milletim.

Düşmanın ihanettir. İşbirlikçi satılmış ve hainlerdir. Ne Türk, ne de Kürt..

S. Ahmed Arvasi diyor ki; “MARİFET; MİLLETİ ÇÖZEREK HALK YIĞINLARI MEYDANA GETİRMEK DEĞİL!.. HALKI YOĞURARAK GÜÇLÜ BİR MİLLET OLMADADIR.” Diyarbakır’lı Ziya Gökalp ne diyor; “Nerede bir Kürt aradıysam, Türk’ten gayri bir şey bulamadım. Türk’ü sevmeyen Kürt, Kürt değildir. Kürt’ü sevmeyen Türk, Türk değildir.”

FETÖ HAİNDİR. YARIM ASIRLIK BAL GÖRÜNÜMLÜ ZEHİRDİR.

Unutma; “Su uyur, düşman uyumaz.”

Türkiye haklı sebeplerle Suriye’dedir. Yapılan savaş meşru hakkın alınmasıdır. Irak’ta olunmalıdır. Kafkasya’da, Balkanlar’da, Kuzey Afrika’da… Ertuğrul gemisini esir İslam yurtlarına uğratarak Japonya’ya gönderen Abdulhamid Han’ı iyi anlamalısın. Tokyo’ya camii inşa edenleri..

Milli Gücün temel bileşeni ve çarpanı Milli Birlik ve beraberliktir. Birlik olursak zulüm bizden uzak olur, ihanet içimize sokulamaz. İstikbalin anahtarı Milli şuur, birlikte olma azim, irade ve kararlılığıdır. Senin dik ve güçlü duruşuna, soydaşlarının, dindaşlarının ve mazlum insanlığın ihtiyacı vardır.

Ferasetin, zifiri karanlıkta ak sütün içindeki ak kılı görecek zindelikte ve dikkatte olmalıdır.

Son Düzenlenme Cumartesi, 24 Aralık 2016 05:34
Halil MERT

(E) Topçu Yarbay

Strateji ve Yönetim Uzmanı

https://www.youtube.com/user/81mert1 | Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

1 yorum

  • Yorum Linki Soner babacan Cuma, 23 Aralık 2016 21:02 yazan Soner babacan

    Muhteşem tespitler. Yüreğinize sağlık abi

    Raporla

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...