Cumartesi, 07 Ekim 2017 15:23

Eğitimde Birikim

Temel Eğitimden Orta Öğretime Geçiş ( TEOG) sınavı,  Yüksek Öğretime Geçiş Sınavı ( YGS) ve Lisans Yerleştirme Sınavı ( LYS); Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın “Bu sınavlarla ilgili düzenlemeler yapılmalıdır” ifadesinden sonra Türkiye kamuoyunda en çok tartışılan konular arasına girdi. Milli Eğitim Bakanımız İsmet Yılmaz üst üste açıklamalar yaparak kamuoyundaki kafa karışıklığını artırdı. MEB Sayın İsmet Yılmaz en son açıklamasında; “TEOG yerine getirilecek sistemde üç alternatif ortaya koyduk. Adrese dayalı kayıt sisteminin ağırlık kazanacağı, orta bölümdeki okulların başarı puanına göre olacağı, diğer en üsteki yüzde 5’lik, 10’luk oranın da yine başarı puanı esas alınarak çağrılacak çocuklar arasından yapılacak sınavla da yerleştirme olabilir. Ama hiç bu yapılmadan da okulda başarı puanıyla yerleştirme yapılabilir. Üç tane alternatifimiz var. Bunların hiç birinde test yok. Çünkü test kesinlikle ne öğrendiğini ölçmez.”  (yukarıdaki  ifadeler,  Bakanımızın  açıklamasından değiştirilmeden alınmıştır.) ifadeleri ile kamuoyunu bilgilendirdi.

Açıklamalardan ne anlaşıldı? Ne kadar bilgi sahibi olundu? Konu açıklığa kavuşmadan neden açıklama yapıldı? Yapılan bu açıklamanın eğitim değeri nedir? Bu soruları sormak zannederim her insanımızın en doğal hakkıdır. Sayın bakanımızın açıklamalarından sonra basın yayın organlarında tartışmalar daha da arttı. Bunun üzerine Başbakanımız Sayın Binali Yıldırım açıklama yapmak zorunda kaldı. Sayın Başbakanımız “Milli Eğitim Bakanlığı’nda TEOG’ la ilgili klasik soru bankası kurulacak, derslerin bir sınavı bu sorulardan ortak olarak yapılacak. Test sınavına yer verilmeyecek. Çalışmalar devam ediyor. Konu bundan ibaret” ifadeleri ile kamuoyundaki kafa karışıklığına son vermeye çalıştı.

Milli Eğitim Bakanımız Sayın İsmet Yılmaz’ın tartışmalı açıklamalarından sonra eğitim birikiminin sorgulanması kanaati nasıl oldu. Milli Eğitim Bakanımız Sayın İsmet Yılmaz; İstanbul Teknik Üniversitesi Gemi Mühendisliği ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu. Gemi İşletmeleri Teknik Yönetimi ve Özel Hukuk üzerine yüksek lisans yapmış. Deniz Hukuku üzerinde doktorasını bitirmiş daha önce de ulaştırma ve milli savunma bakanlıkları yapmış birikimli bir kişi.  Ancak bu birikimler Milli Eğitim Bakanlığı için yeterli mi? Sağlıkla ilgileniyor diye hasta çocuğumuzun veterinere götürüyor muyuz?  Götürüyor olsak bile bu durum veterineri küçültmez,  bizi gülünç duruma sokar. Aynı kafa üzerinde bulunan kulak, burun ile göz doktorlarının ayrı ihtisas yapmasını zorunlu görmüyor muyuz? Gözle ilgili ilaçları kulak, burun, boğaz uzmanı yazdığında bu ilaçları eczaneden vermesi yasak değil mi? Ancak Milli Eğitim’de,  ülkemizi insan kaynağında,  gelecek nesillerde, en yetkili makam olan Milli Eğitim Bakanlığı’nda eğitim dışında bakan atamayı adet haline getiriyoruz. Bu ifadelerle sakın Milli Eğitim Bakanımız İsmet Yılmaz’a karşı olduğumuz düşünülmesin. Kendisinin ne kadar birikimli bir insan olduğunu daha önceki satırlarda ifade ettim. Tenkit ettiğim nokta yıllardır Milli Eğitim Bakanlığı atamalarındaki sakat politikadır. Türkiye’de 1923 den 2017 ye kadar 65 hükümet kuruldu. Bu hükümetlerde görev alan Milli Eğitim bakanlarının ne kadarı eğitim kökenlidir? Eğitim birikimleri ne kadardır? Araştırılırsa eğitimde neden gelişmiş ülkelerin gerisinde kaldığımız anlaşılır. Burada bir konuyu da dile getirmeden geçemeyeceğim. AK Parti’nin (Milli Eğitim Bakanının da olduğu gibi )hukukçu kimliği olanlara pozitif ayrımcılık tanıması doğru mudur?  2002 yılından beri incelenirse Bakan, Milletvekili, İl Başkanı gibi makamlarda görev alanların yüzdelik oranlarında hukukçuların ağırlıklı olarak birinci sırayı aldıkları görülür. Bu tespitimin ne kadar doğru olduğunu, ne getirip ne götürdüğünün irdelemesini AK Partili yöneticilere bırakıyorum.

Milli Eğitim Bakanı eğitimde yer alan her seviyedeki insanımıza idealler göstermek ve benimsetmek zorundadır. Örneğin televizyon dizisi ‘Diriliş Ertuğrul’ okullarımızda yıllarca okutulan tarih derslerinden fazla öğrencilerimiz üzerinde tarih merakı uyandırıyor ve ideal insan modelleri ortaya koyuyorsa,  bu durumda okullardaki tarih dersleri sorgulanmayı gerektiriyor.  Eğitimde niceliksel olarak artışlar ne yazık ki niteliksel artışları getirmedi. Eğitime bütçeden en büyük payı ayırdık, fiziki mekânda,  eğitim girdilerinde büyük yatırımlar yaptık, ancak öğrencilerimize insan modeli veremedik, istenen davranışlarla onları donatamadık. Öğrencilerimiz arasında uyuşturucu kullanma yaşı 12’ye indi. Uyuşturucu timleri polislerimiz, liselerin yanında artık ortaokullarımızda da nöbet tutar bir hale geldi. Her şeyi eleştiren, üretmeyen, tembelliği hüner sayan nesiller yetiştirdik. Eğitimdeki sıkıntıları gidermek için; Milli Eğitim sistemimizde bakandan başlayan hizmetliye kadar ulaşan görevlendirmelerde birikimi esas almak zorundayız. Bilimsel alanda yapılan incelemeler eğitimde hataların nesiller boyu sürdüğünü gösteriyor. Unutmayalım yeni nesiller artı ve eksileri ile hepimizin eseri olacaktır.

 Selam ve dua ile…

Son Düzenlenme Çarşamba, 01 Kasım 2017 11:11
Mehmet İnkaya

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...