Çarşamba, 20 Aralık 2017 10:23

Zulmün Yalnızlığı

Bir eylem olarak ortada bir zulüm varsa onun failine de Zalim deriz. Zulüm kısaca “Bir şeyi olması gereken yerden etmek”tir. Sağ ayağın hakkı yine sağ ayakkabıdır. Eğer ki sağ ayağa sol ayakkabıyı giyerseniz o vakit hem ayağınıza hem de ayakkabınıza zulmetmiş olursunuz.

Tıpkı toprağın hakkı gibi. Toprak, ekilip biçilmek içindir. Eğer verimli bir araziye bina yapmaya kalkarsanız, toprağın hakkını gasp etmiş, yani ona zulmetmiş olursunuz. 17 Ağustos depreminde olduğu gibi toprak, er ya da geç o hakkını geri alır.

Zulüm ve zalim hakkında yaptığımız kısa girizgâhtan sonra asıl konumuza gelirsek, bu iki kavramın en çarpıcı örneğini Filistin’de görürüz.

1917’de Osmanlı, o topraklardan çekildikten sonra Filistin’de başlayan zulüm tüm şiddetiyle devam ediyor. Oradaki insanların ağıtları arşa yükselirken ve gözyaşları ise akmaya devam ediyor. 1917’de toprakların yaklaşık yüzde 98’i Filistinlilerin elinde iken, şimdi bu oran yüzde yüzde 8’lere kadar gerilemiştir. Özellikle 1948’de İsrail’in devlet olarak kurulmasının ardından milyonlarca Filistinli Lübnan’da ve Ürdün’deki mülteci kamplarında yaşamak zorunda bırakılmıştır. Bu insanlar halen o kamplarda yaşamaya çalışıyor.

Dünya neden 5’ten büyük olmalı?

İsrail’in bölgede uyguladığı sınır tanımaz, keyfi uygulamaların en büyük destekçisi ABD’dir. En son Kudüs’ün başkent olarak tanınması anlamına gelen Trump’ın imzaladığı kararın,  İsrail’in zulmünü meşrulaştırıcı bir tarafı var. Geçmişte BM Güvenlik Konseyi’nin İsrail aleyhine aldığı tüm kararlar ABD tarafından veto edildi. ABD bu yaklaşımı ile Filistin’deki zulme ortaktır.

Zulüm bir hastalık gibi marazi bir haldir. Asıl olan adalettir. Güçlü olmak haklı olmak manasına gelmez. Bunun elbette bir karşılığı olacaktı. Nitekim geçen hafta yapılan İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT)’nın aldığı kararlar hayata geçmeye başladı. BM Güvenlik Konseyi toplandı ve Trump’ın imzaladığı kararın yok sayılması konusunu görüştü. 15 Konsey üyesi ülkenin 14’ü kararı desteklerken sadece ABD hayır dedi ve kararı veto etti.

Bundan sonraki adım İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) üyesi ülkelerle birlikte Türkiye'nin konuyu BM Genel Kurulu'na getirmesi olabilir. Tasarının buradaki oylamada üçte iki çoğunlukla BM Genel Kurulu'nda kabul edilmesi durumunda, BMGK tasarısı gibi bağlayıcı bir yanı olacaktır.

Sn. Cumhurbaşkanımızın, “Dünya 5’ten Büyüktür’ sözünün ne denli kıymetli olduğu bu örnekle bir kez daha doğrulanmış oldu. Bu gelişme bir kez daha gösterdi ki dünyanın geleceği 5 daimi ülkenin eline bırakılamaz.

Son Düzenlenme Çarşamba, 20 Aralık 2017 10:31
İbrahim Keleş

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...