Uyarı

JUser: :_load: 989 kimlikli kullanıcı yüklenemiyor.
Salı, 02 Ocak 2018 11:52

Kudüs’ten Geriye Kalan

Yıllardır her ortamda her platformda Kudüs’ü Mescidi Aksa’yı gündeme getirir ve Kudüs’ümüzün İslam Birliğinin tesisinde bir harç olması için çaba sarf ederim. Kudüs Fatihi Selahaddin Eyyubi’yi hatırlar, gülmeyen yüzünü yüzüm kabul ederim. Yanaklarım gülse de içim hep kan ağlayarak hüzün dolu gözlerle yine yeniden Mescidi Aksa’nın hürriyetine kavuşması için çaba sarf ederim.

            Bugüne kadar Mescidi Aksa’nın neler hissettiğini onun taş duvarlarına soramamanın hüznünü yaşardım. Nihayet 28 Aralıkta Emin Üstün Beyin organize ettiği bir seyahat ile Emin Travel adlı şirketi ile Kudüs’e Mescidi Aksa’mıza kavuşmak nasip oldu. Emin Üstün beye ve Şirketi Emin Travel’le şükranlarımı arz ediyorum.

            Uçağımız çaresiz bizi işgal güçlerinin kontrolünde ki havaalanına indirdiğinde içimizi büyük bir coşku ve heyecan kaplamıştı. Çocuklar gibi şendik. Aksa’mıza kavuşmak üzereydik. Onun için fiilen bir şeyler yapmak taşına toprağına secde etmek nasip olacaktı. Yakındık buna.

            Buram buram tarih kokan bu topraklarda gözlerimin göreceği ilk toprağın kutsal mekânlar olması için bindiğim otobüste hemen gözlerimi kapadım. Konvoy başkanımızın takdimiyle okunan ayetleri dinlerken mahzun Aksa’mıza kavuşmanın hüzünlü mutluluğu coşturmaktaydı gönlümüzü.

            Gözümü açmadım, açmak istemedim. Salavat sesleri ile uyandım. Kudüs’teydik. Mescidi Aksa’nın duvarlarının dibindeydik. Bayramlık ayakkabısının heyecanı ile uyanmış bir çocuk gibi şendik. Gözlerimiz ışıl ışıldı. Karanlık loş ışık altında buram buram tarih kokan surların altında koşar gibi yürüyorduk. Herkes ben önce görmeliyim dercesine yürüyordu. Yürümek ne kelime koşuyordu.

            Gece boyu yorgunluk ve uykusuzluktan eser yoktu. Nihayet son dönemeci döndük. Karşımızdaydı Aksa. Ama o da ne ağlıyor muydu Aksa? Kapısında bekleyen Yahudi askerleri karşılıyordu bizleri. Rengim solmuştu. Kalakalmıştım. Ayaklarım perçinlenmişti sanki. Adım atmak istiyordum ama nafile. Bedenim bana isyan ediyordu; “Gidemezsin. Bu esarete sessiz kalamazsın” diyordu. Yüzümde ki öfke nefesimi kesiyordu. Boğulmak üzereydim. Bir el, bir el girdi koluma; “Komutan! Sakın bir şey yapmayasın. Sakin ol. Sabret. Grubumuzu, Filistinli kardeşlerini düşün. Onlar her gün bu acıyı yaşıyorlar.”

            Nasıl sabredilirdi bu sahneye? Nasıl dayanılırdı? Öleydim be Aksa! Görmeyeydim bu ağlayışını! O soysuzların gölgesinde girmeye nasıl dayanırdı bu yürek? Kolumu bırakmadı, sıktı. Öylece beni askerlerin arasından sıyırarak aldı avluya. Uzaktan altın sarısı ışıltısıyla karşımdaydı Kubbetüs Sahra! Rehberimiz sesleniyordu; “Burada abdest alabilirsiniz. Ancak isteyen Mescidin girişinde de alabilir abdestini.”

            Durmadım, duramadım. Heyecanla fırladım. Beni affetmesi için bir an önce ona kavuşup avlusunda abdest almak için hızla yürümeye başladım. Ciğerlerim açılmış. Ruhuma bir huzur dolmuştu. Resulullah’ın sav ayak izlerinin dolaştığı bahçede yürüyordum. Onun hayalini hissediyordum. Kokusunu alamıyordum belki ama hissediyordum.

            Bir anda kendimi şadırvanın başında buldum. Abdestimi almış mescide girmek üzereydim. Kan kırmızı halıları parlıyordu öylece. Ezan okunmuş sabah namazını kılan cemaat dağılmaya başlamıştı. Aman Allahım! Her tenden insan karşımdaydı. Arabıyla, siyahıyla, beyazıyla kardeşlerim oradaydı. Mescidi Aksa da buluşmuşlardı. Yakamızdaki ay yıldızlı bayrağa bakarak ışıl ışıl gözlerle “Ehlen ve sehlen” diyorlardı. “Hoş geldiniz kardeşim. Bizleri sahipsiz bırakmadığınız için çok teşekkürler.” Diye haykırıyorlardı.

            Nihayet içerideydim. Kapandım secdeye ağlıyordum. Ey Rabbim bağışla bizleri. Ümmetin kurtuluşuna vesile olacak birliğe kavuştur bizi. Bu yolda bir damla olmayı nasip et bize. Birliğimiz için İslam’a ve Müslümanlara yardım et. Bizi bize bırakma Rabbim.

            Sabah namazımızı kıldık. Duamızı etmeye başladık. Gözlerimi ihtişamlı mescitten ayıramıyordum. İnsanlık tarihi kadar eski ikinci mabedin içindeydim. Belki onlarca kez yenilenmişti ama mekân burasıydı. Peygamberimizin “namaz kılmak için gidilir” diye övdüğü üç mekândan biriydi burası.

            Grubumuzdan biri seslendi; “Haydi kardeşlerim Kudüs’ü şöyle bir tavaf edelim. Ayrılmak ne mümkün, kopmak ne haddimize. Gönlümüzü aşkımızı orada bırakıp istemesek te peygamberler şehri Kudüs’e selam vermek gerekti. Bu kez iki ileri bir geri adım atar gibi yürüdük ayrıldık Aksa’mızdan. Tarihin dokusunu hissetmeye, Zekeriya (as) şehit edildiği mekânları görmeye. Nice peygamberi izanın hissiyatını hissetmeye doğru yola koyulduk.

            Gelecektik tekrar geri. “Bekle bizi Aksa buradayız şimdi” diyorduk hep birlikte.

Ersan Ergür

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...