Perşembe, 01 Mart 2018 16:23

Türkiye'de ABD askeri varlığı bir tehdittir.

Soğuk savaş döneminde Türkiye'ye biçilen rol Sovyet tehdidine karşı doğu Avrupa'nın kalkanı olmak idi. Doğu Avrupa'ya yönelik bir SOVYET tehdidinde Türkiye'nin doğusundan bir cephe açılarak SOVYET' lerin dikkati TÜRKİYE sınırındaki cepheye çekilecek idi.

Doğu Avrupa bizim sayemizde güvenlik konforu elde etmişken Türkiye, NATO'nun sözde güvenlik şemsiyesi altına girmişti...


NATO bizim için bir güvenlik şemsiyesi miydi yoksa güvenlik tehdidi miydi bunu zamanla daha iyi anlayacağız. Kanaatimce Türkiye'nin bu ilişkiden gördüğü zarar faydadan ziyade olmuştur. ABD'nin demode araç, gereç ve silah sistemleri ile donatılan ordumuz son on yıla kadar yerli ve milli sanayini kurmada gerekeni yapamamıştır.

Milli meselelerimizde “NATO’nun silahlarıdır ha kullanamazsınız” tehdidine maruz kalmıştır.

Hatırlayınız!

Türkiye ittifak bünyesinde olmakla bütün dış tehditlere karşı tam korunaklı olamamıştır. Özellikle Soğuk Savaş döneminde Sovyet tehdidine karşı kurulan ve geliştirilen NATO ittifakı önemli bir caydırıcı güç olması sebebiyle Antlaşma hükümlerinin yerine getirilip getirilmeyeceği konusunda TÜRKİYE deneme imkanı bulamamıştır. Ancak, yaşanan bazı olaylar Türkiye açısından İttifakın ne anlama geldiğini veya TÜRKİYE’nin ittifak için ne anlam ifade ettiğini anlamamıza yardımcı olacaktır…

Onlardan ilki; ABD’nin John F. Kennedy döneminde 1962 yılında ki Küba krizi sırasında Sovyetler Birliği ile vardığı gizli anlaşma ile Türkiye’ye danışılmadan nükleer başlık taşıyan Jüpiter füzelerinin sökülmesi kararının alınmış olmasıdır.

İkincisi ise ; 1963 yılı sonunda Kıbrıs’ta Rum mezalimine tepki olarak Türkiye’den Kıbrıs’a savaş uçaklarının gönderilmesi üzerine Haziran 1964’te ABD Başkanı Lyndon B. Johnson‘un Başbakan İsmet İnönü’ye bir mektup göndererek Amerikan yardımı olarak verilen silahların NATO misyonu dışında kullanılamayacağını vurgulaması ve Sovyetler Birliği’nin müdahalesi durumunda ABD’nin ve diğer müttefiklerin 5. Madde’de yer alan ortak savunma prensibi ile hareket etmeyebileceklerini ifade etmesi, Türkiye’nin İttifak içindeki rolünün ve ağırlığının sorgulanmasına en büyük işaretlerdendir.

Sadece bu mu? Elbette hayır. Yıllarca kurmay subaylarımız NATO’ya tam müntesip kapıkulları olarak yetiştirilmediler mi? Diğer subaylarımız ise mevcut yeteneklerini kullanıp NATO konsepti dışında kendi özgün muharebe taktik ve tekniklerini geliştirme imkanına sahip olabildiler mi?

Elbette NATO eğittiği bu kurmay subayların bir çoğundan zamanı geldiğinde sadakatle hizmet almıştır. Darbeler süreci bunun en büyük ispatıdır.Darbeler sürecinde sivrilmiş şahsiyetlerin NATO ile olan intisaplarına dikkat ediniz LÜTFEN!

Her darbe bir durum,bir vazife ve bir icra üzerine inşa edilmiştir.

12 Eylül’de DURUM:Terör , VAZİFE :Darbe

28 Şubat’ta DURUM:İrtica ,VAZİFE :Darbe

15 Temmuz’da DURUM:Yolsuzluk , VAZİFE :Darbe olmuş bunların tamamını ise NATO’cu askerler İCRA etmiştir.


2013 ‘ten beridir içimizde ve bölgemizde yaşanan olaylar Türkiye ile ABD arasındaki ilişkinin bir stratejik ortaklık olmadığı, aksine ABD’nin STRATEJİK bir tehdit olduğunun ispatıdır.

FETÖ hainine 1999 ‘dan beridir yataklık eden ABD ,2014 ten sonra ise 35 yıldır mücadele ettiğimiz terör örgütüne dibimizde terör devleti kurma çabasına girmiştir.

15 TEMMUZ sonrası ABD Merkez Kuvvetler (CENTCOM) Komutanı Joseph Votel, FETÖ'cüler için "Yakın Müttefiklerimiz tutuklanıyor” sözü hala hafızalarımızda yerini korumaktadır.

2014 ‘e kadar SURİYE iç savaşına mesafeli duran ABD; DEAŞ’la birlikte “hı tam zamanı” diyerek birden sahaya arz-ı endam etmiş her ne hikmetse SURİYE’nin herkesçe malum 150 milyar dolarlık petrol ve bir o kadarlık doğalgaz sahaları ile ülkenin yüzde 70 ine elektrik sağlayan 3 adet hidro elektrik barajının ve verimli tarım arazilerinin bulunduğu Fırat’ın doğusundaki toprakları (ki bu yüzölçüm ülke topraklarının neredeyse 1/3 ‘üne yakın bir alanı kapsamaktadır) 35 yıldır can düşmanımız olan azılı bir terör örgütüne üstelik Suriye nüfusunun yüzde 7-8’ini sözde temsil ettiğini iddia eden cani bir terör örgütüne herşeye ve en önemlisi bize rağmen peşkeş çekme çabasına girmiştir.

Üstelik bu cani örgütü STRATEJİK ORTAK ilan ederek.

Artık sözün bittiği yerdeyiz.

ABD artık stratejik ortak falan değildir.

Olsa olsa stratejik bir tehdittir.

Bu zaviyeden olmak üzere; ABD’ye artık şunu deme vakti gelmiş hatta geçmektedir…

Ben bu ülkenin yüzde 95 inin hissiyatını dile getirerek diyorum ki,

Ey ABD,Go HOME…

Selam ve muhabbetlerimle.

Son Düzenlenme Perşembe, 01 Mart 2018 16:40
Nejat ÖZDEN

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...