Salı, 17 Nisan 2018 14:32

Füzeler Adres Sorar mı?

Kâinatı başıboş yaratmayan Yüce Rabbim, her şeyi kayıt altına aldığını Kur’an-ı Kerim de açık ve net bildirmektedir. İnsan ki; Rabbim tarafından halife-i arz olan ve eşref-i mahlûkat olarak yaratılan bir varlık olarak, Rab isminin cilvesini tecellisini göstermek adına nefsi veya hakikat anlamında icraat içinde olacağı bir gerçektir. Bununla birlikte insan şahsi veya kavmi olarak, küçük -büyük, kısa- uzun projelerle hayatına yön vermeye çalışacaktır. Bundan dolayı cüz-i iradesi ile projelerini bir plan dâhilinde tesadüfe bırakmadan icra etmeye çalışacaktır. Hele inancı adına uzun vadeli bir proje gerçekleştirmek istiyorsa planının her safhası bir hesap kitap içinde olmalıdır.

İşte bu bağlamda kısmen malum olunan, yüzyıllık bir proje olan ‘’ Büyük İsrail Projesi ( Vaat edilmiş topraklar) ‘’ tam da böyle tesadüflere bırakılmadan idare edilmesi gerekmektedir. Dünyanın tek teokratik devleti olarak kurulan ve de proje bölgesinde ileri karakol olan İsrail üzerinden ABD de kurulu, bu ülkede yaşayan zındık komite (Siyonist lobi) bu projeyi, proje bölgesi olan orta doğuda küresel bir açıyla yönetmektedir. Bu uğurda büyük ihtilaller, savaşlar ve büyük kargaşalar çıkarılmasında da etkin rol oynamışlardır. Bunu anlamak için Yahudi Kongresi protokollerini iyi etüt etmek gerekmektedir. Bu bağlamda Lozan antlaşması ve sonuçları da çok iyi irdelenmelidir. Yahudi araştırmacı Prof. Uriel Heyd “Yahudiler 20. Asrın ilk yarısında iki tane devlet kurdular: Türkiye ve İsrail” diye belirttiği ifade tam da buna işaret etmektedir. Çünkü Lozan’ın ikinci heyetine katılan hahambaşı Haim Nahum, kendisi gibi bir Yahudi olan İngiltere Dışişleri Bakanı ve aynı zamanda Lozan görüşmelerinin de başkanı olan Lord Curzon’a şöyle diyordu: “Siz, Türkiye’nin mülki tamamiyetini kabul ediniz. Onlara ben İslamiyet’i ve İslami temsilciliklerini ayaklar altında çiğnetmeyi taahhüt ediyorum” ( Emirdağ Lahikası I. S. 278) ki İngilizler Lozan antlaşmasını hilafet kaldırıldıktan sonra imzalamıştır. Bununla birlikte, İsrail devleti kurulduğunda ilk Cumhurbaşkanı Chaim Weizman bir konuşmasında “Biz Yahudiler 20. Yüzyılda Orta Doğu’da yıkılmaz denen devleti yıkarak 2 tane devlet kurduk. Onlara öyle güzel sistem inşa ettik ki Türkler bize Filistin’i vermeyen Abdülhamit’e en az 200 sene daha söverler!” diyerek, proje bölgesinin en kritik ülkesinin yönetimine hâkim olduklarını belirtmiş oluyordu. Hatta Süleyman Arif Emre de yazdığı Siyasette 35 Yıl isimli kitabında, “Uluslararası bir toplantıda bir sözcü “Dünyada şu 4 ülkeyi Yahudiler doğrudan yönetmektedirler: ABD, Fransa, Türkiye ve İsrail” derken orada bulunan Türk diplomatlar buna itiraz etmemişlerdir” şeklinde bir anekdotu aktarmaktadır.

Şimdi bölgemizde özellikle ülkemizde yaşanan büyük küçük milletimizi ve devletimizi etkileyen olayları yüzyıllık bir projenin zaviyesinden bakmazsak, Afrin’de ki tünellerin çimentosunda kaybolur, Atılan füzelerin kimyasalında boğulur, 28 Şubat davasında alınan müebbet kararı onaylanıncaya kadar adli kontrol şartında gömülürüz.

Lozan’ın gölgesinde Zındık Komitece kurulduğu ve de bundan sonraki süreçte yönetildiği iddia edilen ülkemiz son dönemde yaşadığı; 15 Temmuz darbesini Rabbimin yardımıyla bertaraf eden milletimiz bu esareti ‘’Millet ve Devlet ’’ nezdinde bitirmiştir. Fırat Kalkanı ve Zeytin dalı operasyonlarıyla ‘Devletimiz ve Milletimiz bu esareti ‘’ Er Meydanı ‘’nezdinde bitirmiştir. 28 Şubat davasından çıkan müebbet kararları ile de yine Ülkemiz bu esareti ‘’ Hukuk ‘’ nezdinde bitirmiştir. Günümüzde hukuk bir işin son safhasıdır. Süreç hukuk kararı ile sona erer. Bu yüzden 28 Şubat davasının kararları Zındık Komite’nin mağlubiyetinin ilanıdır.

28 Şubat darbesini, ‘’ İsrail ile ilişkilerimizi bozan bir hükümeti görevden almak için yaptık diyen ‘’ Çevik bir ve bağlantılı ekibinin müebbet hapisle mahkûm edilmesi. Basit bir zalim cezalandırması değil, yönetiminde bulunduğu ve bu ülkemizi böyle hainlerle yönettiğini iddia eden Zındık Komite’nin de ( Siyonist lobi) cezalandırılması ve iddiasının çöpe atılması demektir.

İşte buna karşı Ülkemizde yönetme kuvvetini kaybeden böylece Orta Doğuda ki büyük projesinde büyük ve derin bir yara alan zındık komite sudan bir bahaneyle orantısız bir güç gösterisi ile 28 Şubat davasının hemen akabinde Proje sahibi Zındık Komite Müteahhitleri vasıtasıyla (ABD, AB ve İngiltere) füzelerini ateşletmiştir. Bu tesadüf olamaz. Hedef Türkiye ‘dir. Füzelerin adresi bellidir. Çünkü adres yeri Türkiye’nin asıl olarak bulunduğu ve Zındık Komite’nin büyük projesine etkin darbe vurduğu satranç tahtasının Suriye kısmıdır.

Mesaj alınmış ve Ülkemizin başkomutanı yaptığı bir konuşmada özellikle gençlere seslenerek, ‘’Hedef Kızıl Elma, o da İ'LÂY-I KELİMETULLAH tır.’’ * diyerek, füzelere ve sahibine anlayacağı dilden cevap vermiştir.



Sadık Güray Balatekin

Balkanlar, Orta Doğu ve Asya Gelişmeleri Uzmanı

* Ve bu zamanda i'lâ-yı Kelimetullah, maddeten terakkiye mütevakkıf ve medeniyet-i hakikiyeye girmekle i'lâ-yı Kelimetullah edilebilir. ( Hutbe-i Şamiye)

Sadık Güray Balatekin

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...