Cumartesi, 31 Ocak 2009 03:04

TÜRKİYE-İSRAİL İLİŞKİLERİNDE YENİ DÖNEM

TÜRKİYE-İSRAİL İLİŞKİLERİNDE YENİ DÖNEM

Türkiye-İsrail ilişkilerinde bir dönemin kapanıp yeni bir dönemin açılmasını gerektirecek olaylar yaşanmaktadır. İsrail’in kuruluşundan bugüne kadar yaptıkları ortada. Gazze saldırısında medyaya yansıyan kadarı bile insanın kanını dondurmaya yetmiştir. İki ülke arasındaki işbirliğinin ağırlıklı olarak İsrail lehine işletiliyor olması. Gelişen kitlesel tepkiler. Siyonist idealizminin, yakın komşularından başlayarak Türkiye topraklarının bir kısmını da kapsayan genişleme hedefleri. PKK terör örgütüne örtülü bir biçimdeki destekleri. Bu majör tespitlerin yanına eklenebilecek daha pek şey bulunmaktadır.                   

Milletin kahir ekseriyetinin arzusu dışında oluşan iradenin, Türkiye'nin imkanlarını İsrail'e tahsis ettiği dönemlerin geride bırakılması artık bir zorunluluk olmuştur. Ülkeyi yöneten hükümetlerin paradoksal söylem ve uygulamalarının bu memlekete maliyetinin tartışılmasının zamanıdır.

Kısacası İsrail ile ilişkilerin gerçek rayına oturtulması gerekmektedir. Ama önce Türkiye-İsrail ilişkilerinin dayandırıldığı uluslararası ve hukuksal zemine ve bu zeminde geliştirilen işbirliği uygulamalarına kısaca bir göz atalım. Türkiye:

v   23 Şubat 1996 tarihinde Askerî Eğitim ve İşbirliği Anlaşmasını,

v   14 Mart 1996 tarihinde Serbest Ticaret Anlaşmasını,

v   26 Ağustos 1996’da Savunma Sanayii İşbirliği Anlaşmasını                                                                              yapmıştır.

Türk-İsrail Askerî Eğitim ve İşbirliği Anlaşması gereğince;

Ø           Askeri eğitim alanında karşılıklı bilgi ve deneyimlerin değişimi,

Ø   Askeri akademiler ve karargahlar arası karşılıklı ziyaretlerin yapılması,

Ø   Savaş gemilerinin karşılıklı ziyaretler yapması,

Ø   Askeri, sosyal ve kültürel alanlarda bilgi ve personel değişimi ile askeri tarih, müze ve arşiv konularında işbirliği,

Ø   Ortak eğitim yapılması,

Ø   İki ülke istihbarat birimlerinin işbirliği yapması,

Ø   İsrail ve Türk donanmalarının Akdeniz’de ortak tatbikat düzenlemeleri,

Ø   İsrail uçaklarının eğitim amaçlı olarak Türk hava sahasını kullanma,        

                                                                       imkanları sağlanmıştır.

  

   Anlaşmanın içeriği vakit geçirilmeden icraata sokulmuş ve;

ü   Nisan 1996’da 8 adet İsrail F-16 uçağı Konya semalarında eğitim uçuşu yapmıştır. Bu tarihten itibaren eğitime ilave olarak her yıl Türk-ABD-İsrail uçaklarının katıldığı birleşik hava tatbikatları yapılmıştır.

ü   Haziran 1996'da 12 Türk savaş uçağı İsrail'e gitmiştir.

ü   Ocak 1998'de Akdeniz’de, Türk-İsrail savaş gemileri birleşik tatbikat yapmıştır. Sonuncusu 22 Ağustos 2008 tarihinde tamamlanan Türkiye-ABD-İsrail gemi ve uçaklarının katıldığı birleşik deniz tatbikatları, Doğu Akdeniz'de her yıl tekrar edilmektedir. (Hangi ortak düşmana karşı?)

 

Serbest Ticaret Anlaşması gereğince;     

    Uluslar arası ticaret sisteminin sağladığı karşılıklı ticaret imkanlarına ilave olarak sözkonusu anlaşma ile İsrail’e sağlanan ticari kolaylıklar çoğunlukla İsrail lehine gelişen bir seyir izlemiştir. Bugün market raflarını Yahudi kökenli markalar işgal etmiştir. İsrail’e veya Yahudi sermayesine ait pek çok endüstriyel ve tarımsal ürünün kendi sektörlerindeki pazar payları küçümsenemeyecek düzeydedir. Sözde yerli gözüken pek çok ürünün aslında İsrail kökenli veya uluslarası Yahudi sermayesine ait olduğu herkesçe bilinmektedir. Bütün bunların ülke tarımına, ticaretine, sanayisine ve dolayısıyla ekonomimize olan olumsuz tesirleri kapsamlı bir araştırmaya konu edilecek kadar vahim boyutlardadır.

 

Savunma Sanayii İşbirliği Anlaşması gereğince de;

Ø  1996 yılında 632 milyon dolarlık, 54 adet F-4 uçağının Fantom-2000 standardında modernizasyonu (Şubat 200'de teslim edilen 17'sinin 15'i arızalı çıkmıştır.)

Ø   29 Mart 2002'de 700 milyon dolar bedelli 170 adet M-60 tank modernizasyonu,

Ø   57 milyon dolarlık, 300 adet helikopter modernizasyonu,

Ø   19 Nisan 2005 insansız hava aracı sistemi alımı
İhaleleri İsrail firmalarına verilmiştir.

 

     İsrail’den bu anlaşma çerçevesinde askeri malzeme (HERON insansız hava aracı) tedarik faaliyetlerinin devam ettiğini burada hatırlatmakta yarar var. Savunma Sanayi İşbirliği Anlaşması çerçevesinde İsrail’in, yukarıda zikredilen ihalelerdeki yükümlülüklerini zamanında ve şartnamelere uygun olarak yerine getirmediği de zaman zaman basında yer almaktadır. Son dönemde Türkiye, 3 milyar dolarlık alımı ile, Hindistan'dan sonra İsrail'den en fazla askerî alım yapan ülke konumuna yükselmiştir. 

    Ülkemizin sahip olduğu savunma sanayi imkanları ve sahip olduğu teknolojik potansiyel, İsrail’den aldığımız/almakta olduğumuz askeri teçhizat ve hizmetleri rahatlıkla karşılayabilecek durumdadır. (Bu husus ayrı bir yazının konusu olacak kadar önemlidir.)

 

    Postmodern darbe, içeride milli iradeye ve değerlerine ters uygulamalar yaparken, ülkenin dış politikasını da milli vicdanları sızlatacak şekilde yönlendirmiştir. Türkiye, İsrail ile 27 Aralık 2008 Gazze saldırısından önceki ilişkilerini aynı şekilde sürdüremez. Bu değişimi zorunlu kılan pek çok neden oluşmuştur.

 

• İnsani Nedenler:

Ø  İsrail, bilerek, isteyerek, planlayarak ve taammüden, bütün dünyanın gözü önünde, 22 gün 22 gece, Gazze'deki Filistin halkı üzerinde soykırım uygulamıştır. Elindeki kan, bu devletle normal ilişkiyi sürdürenlere de bulaşır ve bu davranış zulme rıza anlamına gelir.

Ø   Gazze katliamını gerçekleştirenlerin, insan hakları mahkemesinde yargılanıp cezalandırılması gerekir. İsrail'le dost kalmak isteyenler, yargı yolunun açılmasına destek veremezler.

Ø   Gazze harabeye çevrilmiştir. Yıkanlara yeniden yaptırılmalıdır. Hakkın korunması için Filistin'e destek vermek, uluslararası itibarın muhafazası için zorunludur.

Ø   Türkiye ve dünya kamuoyu, yapılan zulme karşı ayağa kalkmış, zalimleri lanetlemiştir. Bu infiale saygı göstermek gerekmektedir.


• Sosyo-Kültürel Neden:

    Masum Filistin halkı ile tarihi bağlarımız ve ortak inancımız olan İslâm, Türkiye'nin Filistin'in yanında olmasını gerektirmektedir.


• Siyasi Nedenler:

Ø  Irak'tan çekilmeye hazırlanan ABD, İsrail'in geleceğini garanti edecek bir anlaşmanın yapılması için gayret gösterecektir.

Ø   Filistin, işgal edilmiş toprakları geri almadan kalıcı barışa razı olmayacaktır.

Ø   Filistin ve İsrail'i çevreleyen sınırlar içinde kontrolü İsrail'e vermeyen şartlar, kalıcı barış için İsrail'i tatmin etmeyecektir. Barış görüşmelerinde, Gazze saldırısı ile yapılan hamleden, İsrail azami fayda sağlamaya çalışacaktır. İsrail, Filistin halkını şartları kabule razı etmek için, baskı ve zorlamalarla yeni çatışma ortamı yaratmaktan çekinmeyecektir. İsrail'in yeni saldırıları sürpriz olmayacaktır.

Ø   Bir din devleti olan İsrail'in inancından kaynaklanan milli hedefleri, Türkiye ve Ortadoğu'daki İslâm devletlerinin toprak bütünlüklerini tehdit etmektedir. (Nil'den Fırat'a kadar olan coğrafyanın, kendilerine Tevrat'ta vadedilmiş topraklar olduğunu İsrail'li diplomatlar inkar etmiyorlar. "Tanrı öyle dediyse biz ne diyebiliriz" diyorlar. Ortadoğu'da genişleme, İsrail'in milli hedefleri içinde yok diyorsak, gafletten uyandığımız zaman çok geç olabilir.

Ø  Tarihin ve şartların bölgesel güç olmaya zorladığı Türkiye, gelecekte daha çok zorlanmaması için, ilgi hinterlandında ağırlığını bugünden hissettirmek mecburiyetindedir.

 

• Askeri Nedenler:

Ø  Batının desteği ile İsrail Ortadoğu'da ve dünyada, nükleer silahlara da sahip, hatırı sayılır bir askerî güç haline gelmiştir.

Ø   Mukavemetin kırılması mümkün olursa, Filistin'in teslim alınmasından sonra, en geç orta vadede, Türk ve İsrail silahlı kuvvetlerinin karşı karşıya gelmesi kaçınılmaz hale gelecektir.

Ø  Ortadoğuda barışın en büyük tehdidi İsrail askeri varlığıdır. Bugün İsrail'in dünyanın 4. büyük askeri gücüne sahip bir ülke oduğunu söyleyen askeri otoriteler bulunmaktadır.

Ø  Ülke topraklarımızın önemli bir bölümünün içinde olduğu geniş bir coğrafya İsrail’in orta ve uzun vadeli hedefleri içinde yer almaktadır.

 

      Türk milleti fikir dünyası ile, bilim çevresi ile, siyaset- strateji dünyası ile ve meydanlara çıkan ve çıkmayan milyonlarca vatandaşı ile İsrail'in karşısında, Filistin'in yanındaki yerini almıştır. Sade vatandaş “cephanesi benden olmasın” diye, Yahudi mallarına boykot uygularken, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetleri, milyon dolarları bulan ihaleleri İsrail'e vermemelidirler. Askerî eğitim ve savunma sanayii işbirliğine devam edilmemelidir.


      Bu büyük Milletin hassasiyeti dikkate alınmaz ise, bedel ödemeye hazır olunmalıdır. İsrail, Türkiye'nin iç ve dış tehdit değerlendirmelerindeki gerçek yerini almalıdır. Türkiye'nin bölgesel güç olarak, dış politikasını ve savunma tedbirlerini gözden geçirmesi için bundan daha uygun ortam olamaz. Biz Yahudilerle hiç savaşmadık demek de pek doğru değildir. Çanakkale Muharebelerinde, devlet olabilme rüşdünü Avrupa’ya ispatlama uğruna, İngiliz birlikleri içinde 650 kişilik bir Yahudi katır birliği Türk ordusuna karşı savaşmıştır. Kuzey Irak'taki PKK Kamplarında, PKK militanlarına İsrail'li subayların eğitim verdiğine dair basına da yansıyan bilgiler bulunmaktadır.

 

        Bugüne kadar hep İsrail lehine politikalar uygulanmasına veya sessiz kalınmasına alışkın olan Yahudi lobileri Türk Halkının Gazze katliamı sürecindeki yoğun tepkilerine dayanan diplomatik girişimlerden rahatsızlığını gizlememekte ve açıkça ikazlarını yapmaktadırlar. Çoğunluğu ABD merkezli Yahudi lobilerinin TC Başbakanına yazdıkları mektupla başlayan tepkileri, Hükümetimize baskıya dönüşme eğilimindedir. (Türkiye’nin tezlerinin ve diplomatik girişimlerinin doğruluğu ve meşruiyeti ayrı bir yazı konusudur.) Bu gelişmeler bile İsrail’in uzun vadeli amaçlarına ulaşmak için ne kadar kararlı olduğunun bariz delili sayılabilir. Bu da gösteriyor ki; Türkiye İsrail ile ilişkilerini yeni bir rotaya oturtmalıdır. Tabii stratejisi iyi belirlenmiş olmak kaydıyla. Adımlarını ve ittifaklarını ileriyi düşünerek atamayan devletlerin tarihteki yerleri herkesin malumudur.

 

Yapılması Gerekenler:

Ø    Anlaşmalar gereğince yapılan ticaret, eğitim, modernizasyon programlarının ülke sanayiine, ticaretine, savunmasına vb. alanlara olumsuz etkileri incelenmeli ve giderici tedbirler alınmalıdır.

Ø    Askeri eğitim ve savunma sanayi işbirliği anlaşmaları askıya alınmalıdır.

Ø    Yerli endüstrilerin savunma sanayimize daha fazla katkısını sağlamak için mevcut bürokratik engeller azaltılmalıdır.

Ø    İsrail'e karşı savunma planları geliştirilmelidir. En geç orta vadede İsrail ile savaşa hazır olmayı da içinde barındıran bir stratejik plan hazırlanıp uygulamaya sokulmalıdır.

 

29 Ocak 2009

Evirgen Gerede

 

 

 

 

 

 

 

Yakup Evirgen

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...