Perşembe, 26 Şubat 2009 07:37

JANDARMAYI YENİDEN DÜŞÜNMEK

JANDARMAYI YENİDEN DÜŞÜNMEK

JANDARMA; Görev ve sorumlulukları 2803 sayılı kanunla belirlenmiş, Türkiye sorumluluk sahasının kural olarak kırsal kesimleri veya belediye sınırları dışındaki bölgelerde emniyet ve asayişten sorumlu bir kolluk kuvvetidir.

Emniyet ve asayiş görevlerinin ifası bakımından İçişleri Bakanlığına, eğitim, silah ve teçhizatın sağlanması ve seferde yapılacak görevler bakımından Milli Savunma Bakanlığına ( Genelkurmay Başkanlığına) bağlıdır. Yani Kısaca askeri yetkililerin her fırsatta belirttikleri üzere; Türk Silahlı Kuvvetlerinin ayrılmaz bir parçasıdır.

Türkiye nüfusunun çoğunluğunun kırsal kesimlerde yaşadığı, ulaşım, haberleşme, imkânlarının çok kısıtlı olduğu ve polis teşkilatının henüz yeni ve zayıf olduğu dönemlerde Jandarma Teşkilatı çok fedakârca görevler yapmıştır. T.S.K.nın bir parçası olarak Çanakkale’de Kurtuluş Savaşında, Kıbrıs Harekâtında kahramanca savaşmıştır.

Zamanla vatandaşlarımızın şehirlere göç etmesi, kontrolsüz büyüyen şehirlerde güvenliğin sağlanması görevi Jandarmadan alınarak Polise devredilmeye başlamıştır. Yeni kentleşen yerlerde bu devir işlemleri zaman zaman devam etmektedir.

Jandarma; asker olması ve komutanının karacı bir orgeneral olması dolayısı ile siyasi iradeden çok Genelkurmaya yüzünü dönmesi ve pek çok sebepten dolayı esnek ve çağın gerektirdiği yeniden yapılanmayı başaramamıştır. Belki burada personelinin esasını teşkil eden jandarma erlerinin (polis memuru eşidi) amatör oluşu ve belirli süreler ile kurumda görev yapmaları da bu gelişmeye mani olmuştur.

Bazı gelişmeler; turizm jandarması, trafik jandarması olsa da son yıllarda polisin sağlamış olduğu teknik, eğitim ve insan gücü kaynaklarına kavuşamamıştır. Çünkü Jandarmayı idare edenlerin temel felsefesi; Jandarma önce asker, sonra güvenlik görevlisidir. Hâlbuki görev ve teşkilat kanunu incelendiğinde esas görevini; güvenliği sağlamak olduğu görülecektir.

Polis ile kıyas kabul edilmeyecek kadar amatör bir güvenlik sağlama anlayışı vardır.  Personelin tamamına yakını kendini öncelikle asker olarak kabul eder. Terfi bakımından TSK ya bağlı olduğundan yüzü tamamen TSK’ne dönüktür. Sivil otoriteye sadece bütçe açısından gevşek bir bağı vardır.

Son yirmi otuz yılda Jandarma; PKK terör örgütü ile mücadele eden ana kuvvettir. Terör ile mücadele yöntemleri itibari ile bir askeri taktik ve teknik istediğinden, gücünün büyük bölümü bu göreve yöneltilmiştir. Diğer bir ifade ile terör ile mücadele Jandarmanın asker olarak kalmasını zorlamaktadır. Kısacası Türk Jandarması Dünyadaki örneklerli gibi gelişip çağdaş güvenlik kurumları arasına girememiştir

Bir de Jandarmanın tarihinde, milletimizin hafızasında   “dipcik korkusu” vardır. Maalesef tek parti dönemlerinin, darbelerin adeta tek güvenlik sağlayıcısı Jandarmadır. İhtilal dönemlerinde polis teşkilatı etkisiz hale getirilerek jandarmanın emir ve komutasına verilmiştir. Yani son yıllarda Jandarma belki de darbelerin uygulama aracı olarak, TSK’nin bir parçası olarak durumu muhafaza eden/ ettirilen bir kurum olmaya devam etmektedir.

Jandarma tek parti ve darbe dönemlerindeki, insan haklarına aykırı ve hukuk  dışı uygulamalarına alet edilmesi  ile halkımızın hafızasında silinmesi zor kötü izler bırakmıştır.

Darbe mantığı sahipleri, 12 Eylül zihniyeti Türk Halkına güvenmediği ve her an her yerde kalkışma, isyan ve olay olur düşüncesi ile ülkemizin hemen en ücra noktalarında Jandarma karakolları vasıtası ile var olan Jandarmayı bile yeterli görmemiş emniyet asayış  (EMASYA) planları çerçevesinde Kara kuvvetleri Komutanlığına bağlı tugay ve üzeri büyüklükte birlik bulunmayan bütün illerde Garnizon Komutanlıkları kurarak adeta ülkemizi topyekûn kışlaya çevirmişlerdir.

Halen mevcut Garnizon Komutanlıkları ve Jandarma birliklerinin varlığı darbeci zihniyetin varlığını sürdürmelerine en önemli dayanaktır.

Bugün Türkiye’nin ve de dünyanın ulaşmış olduğu, ulaşım haberleşme ve sosyo ekonomik seviyesi itibari ile Jandarmanın sağlayacağı bir güvenlik hizmetine layık değildir. Yöneticileri hariç tamamı amatör olan personelin kısa sürelerle  (askerlik süresi)  teşkilatta kalmaları ve en önemlisi esas görevleri askerlik olan karacı orgeneraller tarafından yönetilmesi dolayısı ile çağdaş bir güvenlik kurumu olmaktan uzaktır.

Esasen bugünün dünyasında biri birini gözetleyen, devlette aynı işi bir yerine iki birim paraya mal eden iki teşkilata da ihtiyaç yoktur.

Polis teşkilatı, bir miktar personel ve teknik takviye ile Türkiye’nin bütün noktalarında çok daha kolay ve daha az maliyetle daha kaliteli güvenlik hizmeti verebilecek konuma ulaştırılabilir.

TSK ‘de çağdaş dünya ordularının yüklendikleri esas görevlerinin başına dönerler. Burada şu sorulabilir. Güvenlik kuvveti olarak TSK ‘ya hiç mi ihtiyaç olmaz? Evet olabilir. Türkiye’nin geçirmiş olduğu tecrübeler ışığında söylüyorum. Polisin de toplu güvenlik birimleri olur ve vardır. Bunlarında takviye ihtiyacı her zaman olabilir.

Ülkemizin güvenlik ihtiyaçlarının gerektirdiği kadar komando birliğine, ek olarak emniyet ve asayiş hizmetlerine dönük eğitim verilmek şartıyla aynı zamanda bu ihtiyaçlar için hazırlanır ve gerektiğinde şimdi olduğu gibi mahallin mülki amirinin isteği üzerine garnizon komutanlıkları tarafından yerine getirilir.

Detaylarına girmeyeceğim böyle bir uygulama ile Halen Jandarma Genel Komutanlığının Komando birliklerinin Kara kuvvetleri Komutanlığı bünyesine aktarılarak, diğer unsurlarından polisin ihtiyacı olanlarının onlara verilmek, kalan askeri unsurlar ya lağv  yada KKK’na bağlanmak suretiyle ne kadar  büyük bir maddi tasarruf, emniyet ve asayiş hizmetlerinde etkinlik ,sürat, emir komuta birliği, demokratik gelişim,sadelik , sivil otorite tesisi gibi pek çok problemin  çözümüne sağlayacağı katkının düşünülmesi  ve değerlendirilmesi gerekir.

Böylelikle; çağdaş demokrasilerdeki güvenlik ihtiyaçlarının karşılanması gibi, Polis teşkilatımız daha modern, daha etkin ve hepsinden önemlisi ülkemiz tek başlı, emir komuta birliği sağlanmış, siyasi iradenin emrinde ve sorumluluğunda bir güvenlik hizmeti almaya başlamış olacaktır.

Aksi taktirde; Ergenekon  Terör örgütü soruşturmasının bugüne kadarki süreci dikkate alındığında ülkemizin demokratikleşmesinin önündeki engellerden biri olarak yerinde durmaya ve denetlenemeyen fonksiyonunu sürdürmeye devam edecektir.

Kemal Şahin

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

3 yorum

  • Yorum Linki Gökaş Pazartesi, 02 Mart 2009 16:05 yazan Gökaş

    Yazar Jandarmanın başında karacı bir orgeneral bulunmasını en büyük handikaplardan biri sayıyor.Oysa bu teşkilatın başına kendi içinden yetişen komutanlar getirilse dahi saydığı olumsuzluklar düzelmez.Asli görevi emniyet ve asayişin temini ile adaletin tecellisine azami katkı olması gereken bu teşkilattaki,TSK.daki en katı askerlik,hastalık derecesinde denetleme hiyerarşisi ve şekilciliğin zirvesi önlenmedikçe her geçen gün dünyadaki benzerlerine oranla çağın gerisine gider.Bence de lağv edilmesi en uygun olanıdır.Ama tabi cuntacıların hiç işine gelmez.

    Raporla
  • Yorum Linki Halit ERDOĞAN  KAYSERİ Pazartesi, 02 Mart 2009 01:06 yazan Halit ERDOĞAN KAYSERİ

    Kıymetli komutanım ve değerli ağabeyim,
    Yazınızı dikkatli bir şekilde okudm bu analiz ve cözüm şeklinin sivil otorite ve komuta kademesinin cidi bir şekilde düşünmeleri gerektiğini düşünüyorum.Emekli komutanların evlerinde ve orduevlerinde zaman öldürmek ve ihtilal planları yapmak yerine sizin gibi TSK'mızdaki eksiklik ve aksaklıklara cözüm üretme ve daha moderin bir ordu yapısına kavuşmamız için gayet içinde olmalarını bekliyoruz.Bu ordu bizim ne kadar bize ASDER mensuplarına 28 Şubart'ın mimarları ve icracıları zulüm etmiş olsalarda ... Hatadan dönmenin fazilet olduğunu ve özür dilemenin erdemlilik ve büyüklük olduğunu " biz onları BÜYÜK biliyoruz " ve bütün insanlıkta öyle bilmektedir.Bizler YAŞ kararları ile ordumuzdan ayrılanlar olarak bu fazilet göstergesin şimdiki ve emekli olmuş komutanlarımızdan bekliyoruz.
    SELAM size ve hakraman ORDUMUZUN değerli mensuplarına.

    Raporla
  • Yorum Linki Mehmet Perşembe, 26 Şubat 2009 12:13 yazan Mehmet

    ağzına sağlık Kemal Bey..

    Raporla

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...