Salı, 28 Ağustos 2018 09:59

Bekaa Vadisinden Geçenler

Geçmişten günümüz Türkiye’sine geldiğimizde terörizmin ülke içerinde toplumsal olarak derin yaralara yol açtığını görüyoruz. Peki, terörizm insan kaynağını nereden ve nasıl elde ediyor? Bunu büyüteçle mikro şekilde incelemeye aldığımızda ne yazık ki yine gözlerimiz 70’li 80’li ve 90’lı yıllara çevriliyor.

Marksizm-Leninizm ideolojisi ile 1990’lı yıllara kadar Türkiye üzerinde oynanılan oyunlarda sistemin ufak parçası olan PKK, 1978 yılında Abdullah Öcalan tarafından kurulmuştur. Kurulma sürecini dönemin karanlık odakları desteklemiş ve farklı cenahtan insanlarla kuruluşunu ilan etmiştir. 1990’dan sonra ki süreçte artık Demokratik Konfederalizm düşünceyle hareket etmiştir.

Bugünlerde emniyet güçlerimizin terörle mücadele şubesinin farklı illerde yaptığı çok yönlü operasyonlara dikkat ettiğimizde PKK’nın sözde “ilk direniş” diye nitelendirdiği 15 ağustos 1984 yılında gerçekleştirdiği Siirt Eruh’da eş zamanla karakollarımıza yaptığı eylem akıllara geliyor. Mahsun Korkmaz komutasındaki hainleri ‘onure’ etmek için yine eylem hazırlığı içerisinde olduğu anlaşılan hainlere emniyet güçlerimizin eş zamanlı operasyonlar düzenlediğini görüyoruz.

Küresel boyutlara baktığımızda PKK, MLKP, DHKP-C gibi örgütlerin yanı sıra yabancı istihbaratların en koordineli çalıştığı örgütler arasında günümüzde aydınlığa çıkan FETÖ’nün başı çektiğini görüyoruz. Yıllardır mücadele verdiğimizi sandığımız ülke ve ülke dışı güvenlikte bizlere yapılan büyük hainliği ve açılan derin yaraları bu yapıyla görüyoruz. MİT’in sivilleşmesinden bahseden, ‘’Kürt sorununu çözeceğim’’ diyen Turgut Özal faili meçhul bir cinayete kurban gitti. Yine aynı şekilde MİT’in başına getirilmek için bilgi, donanım ve sahada operasyonel anlamda güçlü bir isim olan Hiram Abas da o dönemde bir suikasta uğramıştır. Eşref Bitlis, Amerika ve İsrail koordinesi ile çalışan PKK’nın bağlantılarını ortaya çıkarmak istemiş ve uçağı beklenmedik bir şekilde düşmüş, şehit olmuştur. Şimdi gelelim bu anlattığımın paradigmanın küresel boyutuna.

İsrail, büyük İsrail projesini tüm Ortadoğu’yu dizayn etmeden başaramayacağını bilmektedir. Ortadoğu ülkelerini küçük devletçiklere bölerek özgürlük ve demokrasi adı altında komünizm ideoloji ile paralel şekilde ‘Arap Baharı’, ‘Gezi Parkı’ gibi örgütlenmelerle kıvılcım yakmak istemiştir. Nitekim Ortadoğu’nun son hali ortadadır. Ancak Türkiye bu Siyonistlerin oyununu gördü ve bu zamana kadarki oyunlarını bozup Siyonistlerin uşakları olan başta FETÖ, DHKP-C, PKK, Adnan Oktar gibi yapılara ters taklalar attırdı. PKK’nın yıllarca bombardımanlardan nasıl kurtulduğunu duyuyoruz. Nasıl oluyor da her kalkan F-16 uçakları bombalayıp geliyor ‘bugün bu kadar leş aldık’ diyordu? İşte bugün o sözleri kullananlar kodeslerde pişmanlık içinde yaşayıp kafalarını duvarlara vuruyorlar. Unutmayın Ey Katiller Ordusu! Bu millet öyle bir millet ki; PKK ile iş birliği içerisine girersen senden yıllar da geçse intikamını alır.

Çözüm sürecini sabote edenlerde FETÖ’nün tam da kendisidir. Eğer uzun bir süre müdahale edilmeseydi PKK orada KCK iş birliğiyle özerklik ilan etmişti. Mahkemeler, vergi daireleri, Belediye Başkanları, Valileri, Kaymakamları bile atanmıştı. Böyle büyük bir projenin aktörleri size bırakır mıydı o bölgeyi Ey soysuzlar! Kobani olaylarından tutun da Gezi Parkı’na kadar uzanan kısımda satılmış ruhların kandırılmış bedenleri nasıl kullandığını görmek istemiyoruz. Bu ülkede acıların ülkesinden çıkıp şahlanış dönemine geçilen süreçte bu tür örgütlerle uğraşıp kamuoyunu meşgul etmek yerine Doğu’da ne gibi yatırımlar yapılabilir ya da ülke adına yerli ve millilik adına neler yapılabilir bunları konuşmak gerek.

Unutulmaması adına bir de not düşmek isterim; Malazgirt Savaşı’na zaferle sonuçlandıran Allah nasıl ki o savaşta 10 bin Kürt’e Alp Arslan’ın saflarında durmayı nasip etti… Bugün de Türk’üyle, Kürt’üyle, Laz’ıyla omuz omuza verip Siyonistlerin şah damarına hem ülke içinde hem de ülke dışında oluşturduğumuz Ortadoğu lobisiyle darbe vurmak bize yakışacak en büyük onurdur... Selahaddin Eyyubilerin, Fatih Sultan Mehmet’in torunları bugün Afrin’de ise yarın Kudüs’te olması dileğiyle… Yüce Allaha emanet olun.

Enes Ahmet BALAMAN

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Bu kategoriden diğerleri: « Sistemsel Terörizm Gelişimi

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...