Cuma, 13 Kasım 2009 02:59

Gazeteci Sayın Abdulaziz TANTİK Genel BAşkanımızla Röportaj Yaptı.

ÖZGÜN DURUŞ GAZETESİ'nden Sayın Abdulaziz TANTİK Genel Başkanımız E.Tuğgeneral Adnan TANRIVERDİ ile Röportaj yaptı.

ORDU DEMOKRATİKLEŞSİN…

Islak imzalı belge ile birlikte başlayan tartışmalar, yeni ufuklar yerine bol dezenformasyon sağladı. Her kafadan ses çıkarak mesele iyice örtülür hale gelmişti. Halbuki önemli gelişmeler oluyordu. Genelkurmay başkanının bir kağıt parçası olarak tanımladığı lahika ıslak imzalı hali ortaya çıktı ve Adli Tıp Kurumu bunu onayladı. Meseleyi bilen ve Tuğ Generallikten emekliye ayrılmış, ayrıca muhalif tutumu bilinen ve Adaleti Savunanlar Derneğinin Başkanlığını yürüten Adnan Tanrıverdi Paşa ile bu konuyu söyleştik. Farklı yaklaşımları ve özgün değerlendirmeleri ile siz okuyucularımıza tam takdim ediyorum… Abdulaziz Tantik

Adnan Paşam, 1996’da kadrosuzluktan dolayı Tuğ General iken emekliye sevk edildiniz. Ayrıca 1996 yılı Refah Yol’un iktidarı ve 28 Şubat’lı yılların başlangıç dönemleridir. Son zamanlarda ise Ergenekon olarak tanımlanan bir çete veya oluşum var. Son ‘ıslak İmzalı belge’ olarak tanımlanan ‘lahika’ ile bu oluşumun halen ordu içinde var olduğunu gözlemleyebiliyoruz. Siz bir ordu mensubu olarak 96lı yıllarda veya daha önceden böyle bir yapılanmanın varlığına dair bir bilginiz var mı? Ayrıca inançlarından dolayı ‘irtica’ suçlaması ile subay, astsubay onlarca insan askeriye ile ilişiği kesildi. Siz ASDER (Adaleti Savunanlar Derneği) olarak bu konularda neler söylemek istersiniz?

Silahlı Kuvvetlerde Darbeci Damar Güçlüdür

Silahlı kuvvetlerde darbeci damar güçlüdür. Darbeci damarın bir tanımlanması gerekirse; Seküler Milliyetçi bir düşüncedir. Bu 28 Şubat zihniyeti, İnancı tehdit gören ve kavmiyetçiliği esas alan, devletin de bu zihniyet tarafından yönetilmesini isteyen bir damardır. Emir komuta zincirinin en üstüne kadar teşkilatlanabilen tek oluşum bugün Ergenekon denilen gruptur. Dolayısıyla 80 ihtilalından sonra oluşan bu oluşumun bir kısmı en üst rütbeleri taşırken bir kısmı da Encümen-i Daniş olarak tanımlaman sivil organlarda koordineli bir şekilde çalışmışlar, yönlendirmişlerdir. Tasfiyeler 94/5 yılından itibaren başladı. Mesela benim birlikten re’sen emekli edilen subay ve astsubaylar vardır. İnançlı insanların ilk tasfiyesi Aralık 1994 Şurasında gerçekleşmiştir. Buradan şu anlaşılıyor ki silahlı kuvvetler 28 Şubat’ı birkaç yıl önceden başlattılar demek doğru olur. Silahlı kuvvetler, kendilerine muhalif olabilecek bu inançlı kesimi, o tarihlerden itibaren tasfiye etmeye başladı. Tabii ki böyle gizli bir oluşumun içine girmedikten sonra hakkında doğru bilgi sahibi olmak mümkün değil, ama bir değerlendirme yapılması gerekiyorsa; 19960 ihtilalından itibaren kendilerini üst kademelere taşıyacak oluşumu başardıkları bilinmektedir. Yani şöyle söyleyebiliriz: 1960 ihtilalının kadroları, aktif görevi teslim ederken, sivil yönetimin bunları yargılamasının önünü kesmek için bir teşkilatlanma yapmış ve bunlarla 12 Mart darbesi yapılmış. 12 Mart’çılar görevden ayrılırken yeni bir teşkilatlanma yapmış, bunlarda 12 Eylül darbesini yapmış. 12 Eylül Darbecileri de bir teşkilatlanma yapmış. - Ki İsmail Hakkı Karadayı ‘Ben 60 ihtilalında vardım’ diye kendisi söylüyor. -  Onlar da 28 Şubat post-modern darbesini yaptılar. Şimdi 28 Şubat zihniyetini taşıyan beyinler silahlı kuvvetlerden ayrılmadan öncede bu ‘Ergenekon’u icat etmişler.

Tabi dünya değişiyor, Türk toplumu da buna paralel olarak değişiyor. Bu değişim içinde darbeci zihniyet veya silahlı kuvvetler,  darbelerle devleti/milleti yönlendirme döneminin geçtiğini anladılar. Ben emekli olduktan sonra dedim ki: silahlı kuvvetler, 28 Şubat’tan sonra bir daha fiili darbe yapamaz.

İrticai Tasfiye Silahlı Kuvvetlere Hakim Olma Arzusudur

İrticadan dolayı askeriyeden atılan insanlar veya bir şekilde emekliye sevk edilen insanlarla bu darbeci zihniyetin kendi önlerini açmaları arasında bir ilişki kurabilir miyiz?

Gayet tabii ki! Şimdi 82 Anayasasının 125. Maddesinde Yüksek Askeri Şura kararları yargı denetiminin dışına çıkarıldı. Silahlı Kuvvetlerin 926 sayılı Personel kanunun 50 ve 94. Maddelerinde değişiklikler yapıldı. Ve Disiplinsizlik nedeniyle askeri şuraya sevk izni verildi. Böylece askeri şuraya sevk edilen insanlar, kendilerine adil yargılanma hakkı tanınmadan ve herhangi bir yargı önüne çıkma veya kendilerini aklama imkânı verilmeden tasfiyeye uğradılar. İşte böylece 1000 yıl sürecek denen bu damarın devamı adına tek tip düşünen, inançlarını yaşayanların bir tehdit oluşturduğunu kabul eden bir zihniyet onları tasfiye etti.

Paşam siz şu an silahlı kuvvetlerde bulunmuş olsaydınız komuta kademesinde bulunurdunuz değil mi?

Tabii ki, ama ben şahsi konumumu dile getirmek istemiyorum, ancak bu kademelere gelme elbette ki büyük bir olasılıktı. Komuta kademesinde bulunacak inançlı bir kişi, bu herhangi bir cemaate bağlı olması gerekmez, doğal olarak bulunduğu mevkiin kendisine verdiği sorumluluk çerçevesinde bu darbeci zihniyetin hukuk dışı uygulamalarına tabi olunmayacaktı. Bunu bilen seküler, milliyetçi organize buna izin vermemek için gereken şeyleri yaptı.

Tuğ General olarak emekliye sevk edildiniz değil mi?

Evet!

Şimdi 28 Şubat bin yıl sürecek denmişti, ancak, 2002 Ak Parti iktidarından bu tarafa basına düşen ‘Sarıkız’, ‘Ay Işığı’ darbe girişimleri, ayrıca 27 Nisan e bildirisi de dâhil istenilen sonuç elde edilemedi. Daha önce millet meclisine ifadeye gelmeyenler bugün Ergenekon davasından yargıda yargılanıyor ve hapishaneye gönderiliyor. Neler oldu da bu değişimler oldu?

Cumhurbaşkanlığı Seçimi Darbeci Geleneği Baltalamıştır

Dünyadaki değişimlerle birlikte darbeler üç ana dayanak üzerinde güç buluyor. Bir, yasal dayanaktır. Yani darbe yapmaya imkân tanıyan kanuni mevzuatın varlığıdır. İki, ideolojik kadrolaşma. Yani milletin değerlerinin tehdit olarak görüldüğü bir ideolojik kadrolaşmanın varlığı. Üç, istikrarsızlıktır. Şimdi bu üç şart bir araya geldiği zaman ya müdahale veya darbe oluyor. Kanuni mevzuat duruyor. İdeolojik kadrolaşma 28 Şubattan itibaren tasfiyelerle birlikte koyulaşarak devam ediyor.

Ama nedenlerden biri, şimdi istikrar var. Yani tek parti hükümeti, ekonomik, siyasi ve sosyokültürel kararlar alan, uygulayan bir hükümet var. İkincisi, kadrolaşma, yani bürokratik kadrolaşma diyoruz. Bu kadrolaşmanın başında da cumhurbaşkanı bulunur. Silahlı kuvvetlerde, YÖK, Yüksek Yargı ve bir kısım bağımsız kurumlarda kadrolaşma vardı. İstikrarlı bir hükümetin olması birinci neden iken, cumhurbaşkanı seçimi ve değişimi ise diğer bir nedendir. Cumhurbaşkanlığı seçimi bu süreci tamamen değiştirdi. 27 Nisan müdahalesinden sonra seçilen cumhurbaşkanlığı seçimi ile birlikte askeriyenin milli iradeyi dışlayan bir yaklaşımı olmadığı gibi siyasete müdahalesi de görülmemiştir.

Son genelkurmay başkanları bunu fark ederek ülkeyi bir maceraya atmadılar. Ama genelkurmay mevkiinde Ergenekon davasından sanık ve tutuklu olan Şener Eruygur veya Hurşit Tolon gibi isimler genelkurmay başkanlığına gelmiş olsalardı bu maceraya atılma kolaylaşırdı. Bu gelişmeler, yüksek komuta kademesinde hukuka bağlılığın bir resmi olarak görülmelidir.

Lahika olarak tanımlanan basında da ıslak imzalı belge olarak kayıtlara geçen bir plan var. Siz de muvazzaf askerlik yaptığınız için, sizin döneminizde böyle lahikalar var mıydı? Genelkurmay başkanının bu bir kâğıt parçasıdır demesi bir yanıltma haber sonucu muydu?

Ortaya çıkan irtica ile mücadele eylem planı adlı belge içerik olarak suç unsuru ihtiva ediyor.. Yani herhangi bir suç unsuru bulunmayan sosyal veya siyasal grupların sahibi bulundukları işyeri ve evlerine suç unsuru sayılacak silah ve mühimmat koyarak onları suçlamak gibi unsurları taşıdığı için suçtur. Bu provokasyondur.

İrtica Koğuşturmasının Yasal Dayanağı MGSB’dir

İrtica koğuşturmasının yasal bir dayanağı var mı?

Silahlı kuvvetlerin irtica ile mücadele planı vardır. Çünkü ‘Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’ iç tehdit olarak 2006 yılının Mart ayında bakanlar kurulu tarafından onaylanan belgeyle birinci tehdit irtica, ikinci tehdit bölücülük ve üçüncü tehdit ise aşırı sol olarak tanımlanmıştır. Bu, devletin en üst güvenliği ile ilgili dokümandır. Bu doküman; icrai anayasadır. Bu belgeye dayalı olarak hükümet bütün kurumlara ve ilgili birimlere top yekûn savunma ile ilgili bir genelge göndererek irtica’nın tehdit olduğunu ve hangi düzeyde olduğunu belirtir. Şimdi mevcut lahika bu yasal olan belge midir, yoksa başka bir durumu mu işaret ediyor, bu kesin değildir. Toplum yasal planı bilmiyor, gündeme düşenin üzerine gidiyor. Esasen bu yasal dayanağı oluşturan kaynağı ortadan kaldırmak gerekir.

Şimdi bu mevcut planı değerlendirelim. Bu noktada üç ihtimal vardır: birinci ihtimal, Gerçekten bu genelkurmayın hazırladığı bir plan olabilir. İkinci ihtimal, genelkurmayın dışında başka bir damar var. O damar bunu hazırlamış olabilir. Üçüncü ihtimal, karargâhta bulunan Ergenekon üyesi kişi tarafından hazırlanmış, esas belge elde tutulmuş ve genelkurmaya komplo olarak hazırlanmış ve fotokopileri servis yapılmış olabilir. Ben üçüncü ihtimalin daha yüksek olduğunu düşünüyorum.

Islak İmzalı Belge Bir Komplodur

Komplo olduğu ihtimalini mi?

Evet, komplo olduğu ihtimali bana daha yakın duruyor. Ergenekoncular düşünüyorlardı ki tutuklandıkları zaman silahlı kuvvetler kendilerine sahip çıkacak, eğer bırakılmazlarsa darbe ile onları serbest bıraktıracaklar. Bunlar olmadı ve olmayacağı da anlaşıldı. Tabii ki silahlı kuvvetlerin 27 Nisan sonrası için hareket eğrisini çizecek olursak milli irade ile uyum içinde çalışıyor. Demokratikleşme paketini destekliyor. Siyasal köstek olmuyor. Silahlı kuvvetlerde bir hukuk çizgisine girme gayreti vardır. Bu durum Ergenekon zihniyetini rahatsız ediyor. Böylece silahlı kuvvetlerin bu halini baltalamak, hükümetle arasını bozmak, ileri aşamasını bilmemekle birlikte, Ergenekon davası yargıç ve hâkimlerine yönelik güveni zedelemek için böyle bir komplo kurulmuş olabilir. Olaya baktığımız zaman haklı olduğumu düşünüyorum. Belgenin aslı çıktıktan sonra ise, muhtemelen terfi sırası geçen veya emekliye sevk edilen biri, emeklilik işlemi yeni sonuçlanmış ve bu komployu uygulamaya koymuştur. Ama ben bunu Ergenekon’un oradaki bir üyesi olarak değerlendiriyorum. Zamanlaması bu kadar basit olabilir.

Belki de şimdi genelkurmay bu kişiyi arıyor. Ve böylece bu komployu kim kurmuş onu ortaya çıkaracak. Mesela savcıların biz Dursun Çiçek’e tebligat yapmadık demelerinin savcılarda bu belgeye tam güvenin olmadığını ve onun gerçek sahibini aradıkları düşünülebilinir. Fakat ortaya çıkmıyor. Yani neden ortaya çıkmıyor, bu da Ergenekoncuların başka bir planının parçası olabilir. Dezenformasyon, halkın beklentileri üzerinden gerçekleştirilir. İnsanlar neye inanmak isterlerse ona uygun haberler verilir. Yani rasyonel bir temeli vardır ve beklentiler cevaplandırılır.Daha sonra adam çıkar ve ben A cemaatinin adamıyım der veya ona benzer emareler ortaya saçar. Bakın bu adam falanların adamıydı, genelkurmaya komplo kurdular denebilir.

Ordu Demokratikleşmeli ki Devlet ve  Siyaset Demokratikleşsin

Paşam sizin ordunun demokratikleştirilmesi projeniz var. Bize onu anlatır mısınız?

Önümüzde Aralık ayında şura toplantısına genelkurmay şu konuları getirse:

a) Türk silahlı kuvvetleri, cumhuriyet kurulduğu günden başlayarak bugüne kadar cumhuriyeti kollama ve koruma misyonunu yerine getirmiştir. Ama bugün yasama, yargı ve yürütme erkleri, sivil toplum kuruluşları bu misyonu yerine getirecek konuma gelmişlerdir. Dolayısıyla silahlı kuvvetlerin üzerinden bu görev alınmalıdır. İç hizmet kanunun 35. Maddesi askerin Re’sen yönetime el koymasına dayanak kılındığı için bu yanlış anlamayı giderecek şekilde yeniden düzenlenmesi.

b) Silahlı kuvvetler, eğitimle yetiştirilmiş askeri iç güvenlik sorunu olarak vatandaşın üzerine görevlendirirse, hukuk dışı olayların oluşumu kolaylaşır. İç güvenlik sorumluluğunu bu tarz yetişmiş askeriyenin üzerinden alın ve bu konuda iyi yetişmiş, hukuk nosyonu olan sorumlular belirlensin. Silahlı kuvvetler sadece dış güçlere ve tehditlere karşı konuşlandırılsın. Bu yüzden de 1982 anayasasının verdiği hakla, Hukuk dışılığı kolaylaştıran unsurların silahlı kuvvetlerden uzak tutulması ve bunun yerine getirileceği yasal düzenlemenin yapılması gerekir.

c) Milli Güvenlik Kurulu; kuvvet komutanları ile birlikte genelkurmay başkanının katıldığı bir kurul. Bu kurulda görev yaptığı sürece komutanlar siyasetle iştigal etme zorunluluğunda ve böylece karargahları da dolaylı olarak siyasetin içinde yer almak durumunda kalıyor. Milli Güvenlik Kurulu, sadece temsiliyet kabilinde genelkurmay başkanının katıldığı ve askerin siyasetten uzak tutulduğu bir konuma dönüştürülmelidir.

d) Askeri yargı, askerdeki disiplinin sağlanması için kurulmuş bir yargıdır.  Askeri komuta kademesine bağlı yargıçların yargıç bağımsızlığını zedelemekte olduğu ve toplumda da taraflı karar verildiği konusunda yaygın bir kanaat hasıl olmuştur. Silahlı kuvvetler, yargıç bağımsızlığını zedeleyen bu olgunun değiştirilmesi gerektiği.

e) Milli Siyaset Belgesindeki iç tehditlerin Türk Silahlı Kuvvetlerini ortadan kaldıracak bir mesele olarak değil de bir asayiş meselesi olarak görülmesini sağlayacak düzenlemelerin yapılması gerektiği.

Sonuç itibarı ile bu düzenlemeleri genelkurmay başkanı söylerse ve bu ilk şura kararlarında veya milli güvenlik kurulunda alınarak bunu millete duyurursa silahlı kuvvetlerin üst kademesi ile millet arasında oluşan soğuk hava ve buz dağılır, eski muhabbet geri avdet eder.

Sonuç olarak; bu genelkurmay başkanı döneminde olmasa, bir başkası, oda olmasa bir başka genelkurmay başkanı tarafından bu söylediklerimiz yapılacaktır. Sayın genelkurmay başkanı inisiyatif alarak bu meseleyi çözerse milletin ayağındaki köstek çözülmüş ve demokrasi kahramanı olarak Türk tarihine geçmiş olur…

Çok teşekkür ederim…

 

 

Son Düzenlenme Cuma, 13 Kasım 2009 03:01
ASDER Genel Merkezi

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...