Perşembe, 26 Eylül 2013 16:03

"Namaz kıldığım için beni hapis yatırdınız"

28 Şubat Davası, Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam ediyor.  

Ankara’da devam eden 28 Şubat Davası bugün de hareketli sahneler yaşandı. Çetin Doğan’ın yarım kalan çapraz sorgusunda bugün söz sırası müşteki avukatlarındaydı. Savunmasını tamamlayan emekli Orgeneral Çetin Doğan’ın dün başlayan çapraz sorgusu yapıldı.

Bunun öncesinde sanık Şükrü Sarıışık’ın avukatı Ali Fahir Kayacan müştekilerin katılımcı sıfatı olmadan soru sormasının açık ihlal olduğunu belirterek soru sorulmasına izin verilmemesini istedi.
Mahkeme Başkanı Köksal, “Ben izin veriyorum” deyince bunun geçerli olmadığını, mahkeme kararı gerektiğini söyledi. Bunun üzerine ara karar alındı ve Kayacan’ın itirazı reddedildi.

 

“HERKES ETEĞİNDEKİ TAŞLARI DÖKSÜN”

 

Çetin Doğan’a ilk soruları bazı müştekilerin avukatı Emrullah Beytar yöneltti. 11 Haziran’da Genelkurmay tarafından gazetecilere verilen brifingle ilgili bazı manşetleri ve bazı köşe yazarlarının yazılarını okuyan Beytar, buna rağmen Çetin Doğan’ın dünkü savunmasında brifing verilmediğini söylediğini öne sürdü. Avukatın bu iddiası üzerine araya giren Çetin Doğan, öncelikle mağdur ve müşteki müvekkillerinin soru sorup sormaması konusunda görüşlerini beyan etmek istediğini belirterek şunları söyledi:

“Kimsenin eteğinde taş kalmasın. Herkes taşını atsın, açık açık konuşalım ama esasa ilişkin olsun. Kimse davayı şahsi hayat hikâyesine dönüştürmesin, sağa sola çekmesin”

 

Doğan, brifingler konusunda da şu açıklamayı yaptı:
“11 Haziran’da brifing verilmedi demedim. 13 Haziran’da Ruhtar Sümer tarafından verilmiş bir brifing yok dedim. İşte belgesi, işte Genel Kurmay’dan gelen tarihleri. Tatmin oldunuz mu?”
Bunun üzerine araya giren Köksal, “Sorular ne sorulabilirse iyi olur” uyarısında bulundu.

Avukat Betar’ın 2. Sorusu “Hukuka bağlı olduğunuzu söylediniz ama 12 Haziran’da gazetelerde yayınlanan haberler ve köşe yazıları var” diyerek örnekler okudu ve şunu sordu:

Bu yazılara karşı insan hakları, hukukun üstünlüğü, AİHM içtihatları adına bir şey yaptınız mı?”
Bu defa araya Şükrü Sarıışık’ın avukatı Kayacan girdi; “Bu bir yorum sorusudur. İddia konusu eylemle bir ilgili yoktur. Çetin Doğan ve müvekkillerle ilgilidir. İtiraz ediyorum” dedi. 
Başkan Köksal da Çetin Doğan’a “Doğrudan konuyla ilgili değil ama cevap vermek ister misiniz?” diye sordu. Doğan, “Evet kısaca cevaplayacağım. Herkes eteğindeki taşı döksün” dedikten sonra şunları anlattı:

“Demek herkesin algılaması farklı, brifing içeriğine baksınlar, bu brifingde sizi rahatsız eden ne? Gazetecilerin algılaması ve yorumları beni ilgilendirmez. Brifingde suç unsuru yoktur. Oradaki ifadeler bir şeylerin ayak iziymiş vs. o dönemin şartlarının getirdiği şekilde abartılarak ileri sürülen görüşlerdir. Bu yorumlardan rahatsız olanların gereğini yapmasının gerektiğini düşünüyorum.”

 

“KASIT, KİŞİLERLE İLGİLİ FİŞLEME DEĞİL”

Başkan Köksal, bir kez daha “sorular konuyla ilgili olsun” uyarısında bulundu.

Avukat Beytar, bu defa da BÇG’nin fişleme yaptığı iddiasından hareketle BÇG belgesindeki istihbari bilgi ifadesinin ne anlama geldiğini sordu. Doğan, bu soruyu şöyle cevapladı:

Emir çok açık. İstihbari bilgilerden kasıt kişilerle ilgili fişleme değil olaylarla ilgili rapor istenmesidir. Bu raporları ilgili ve yetkililere yasal platformlarda iletmek, Genel Kurmay Başkanı’nın haftalık arzlarında Cumhurbaşkanı ve Başbakan’a sunması amaçlıdır. Onun dışına çıkılmamıştır.”

 

“BÇG’NİN TÜM BELGELERİ ORTADA”

 

Devamında avukat Beytar’ın şu soruları ve Başkan Köksal’ın şu uyarıları geldi:

Avukat Beytar: “13 Haziran 1997’de Radikal’de İsmet Berkan’ın ‘BÇG ve Meleklerin Cinsiyet’ başlıklı yazısı yayınlandı. Berkan bu yazısında ‘BÇG’yi öğrendik. Merkez ve taşra teşkilatı var. BÇG’ye bağlı subay ve astsubaylar var. Oluk gibi bilgi akıyor’ diyor. Bu yazıya ne diyorsunuz?”

 

Başkan Köksal: “Doğru mu? Yanlış mı? Bunu mu sormak istiyorsunuz? Ne yaptınız diye mi soruyorsunuz?”

 

Çetin Doğan: Dönem içinde çok çok goygoycular çıkmıştır. Söylenmeyeni söyleyen, ifade edenler olmuştur. Bu ifademle İsmet Berkan’ı suçlamıyorum. Oluk oluk ifadesi onun algılamasıdır. BÇG’nin tüm belgeleri ortada. Toplam çalışan personel sayımız 17. Bu işleri yönetmek, devleti yönetmek, hükümeti yıkmak. Sanki organize bir suç örgütü gibi… Brifing ciddiydi, bir tehdidin boyutundan bahsediliyordu. İsmet Berkan’a ‘amma yaptın, amma abarttın’ diye suç duyurusunda bulunmak işim değil, okumuş da değilim”

 

FİŞLEME TARZI BİLGİLER İSTEMEDİK

 

Şeref Malkoç’un avukatı Enis Günay, sorusunu sorarken birçok bilgi ve belgeyi karıştırdığı görüldü. Bunun üzerine Köksal, “Soruyu toparlarsanız” uyarısında bulunmak zorunda kaldı. Avukat Günay,“İddianameleri okuyorum” deyince de Başkan Köksal, “Biz iddianameyi okuduk” dedi.

BÇG’nin yaptığı söylenen fişlemeleri anlatmaya çalışan Günay sonunda “BÇG bunları yaptıysa bu korku imparatorluğu değil midir?” sorusunu sordu.

Çetin Doğan, şunları söyledi:
“İddianamede daldan dala atlama var. Sayın avukatın karıştırmasının da sebebi bu. Bu, onun hatası değil. Kendisine teşekkür ediyorum. BÇG hiçbir zaman böyle bir talimat çıkarmadı. Fişleme tarzı bilgiler istemedik. Olayları istedik. Çünkü irticaya karşı toptan mücadele açılmıştı. MİT kanunu 1973’te çıkan Genelkurmay Teşkilat kanunu var. Bunlarda iç – dış içtihata dair hükümler var. Bizde yasal zeminde elde edilen yetkililere verilmesi vardır. O dönemde İçişleri’nin 2 genelgesi var. Çok meraklıysanız bir de oradaki ifadelere bakın”

 

“SİYASİ İKTİDARLAR KURTLAR SOFRASIDIR, MÜCADELE SOFRASIDIR”

 

Avukat Enis Günay, Çetin Doğan’ın bu sözleri üzerine “iddianameyi çok iyi okuduğunuzu anladım” dedikten sonra 1995’ten itibaren Refah Partisi’yle ilgili yaşanılanların bir kronolojisini çıkarıp “ Bu kadar kısa süre bunlar yaşandı. Hepsi tesadüfler mi yoksa BÇG’nin bir etkisi var mı?” gibi bir soru yöneltti.

Bu soru üzerine Çetin Doğan şu ilginç bilgileri verdi:
“Şu anda kendi yanlarında olan bir milletvekiliyle konuşmalarını aktarayım. Benimle çalışan bir subaydı. RP’den milletvekili oldu. Genelkurmay’a geldi. Birlikte yemek yedik. ‘Genelkurmay neyin peşinde?’ diye sordu. Ben de ona samimiyetle görüşlerimi aktardım. O kişi ordu milletvekili Doğan Özçelik’ti. Gayet memnun ayrıldı. Burada 1996’dan itibaren çok hikâyeler söylendi. İddianamenin ismi BÇG 28 Şubat ne zaman kurulduğunu anlattım. Siz bunun öncesiyle nasıl bağlantı kuruyorsunuz? Bir yığın olay saydınız. Ancak şunu söyleyebilirim.

Siyasi iktidarlar kurtlar sofrasıdır, mücadele sofrasıdır. Birbiriyle dalaşırlar, yanlış işler yapılır. Günlük çekişmelerin içine girmek bizim işimiz olmamıştır. Söylediğiniz olaylar ülkenin yanlış idaresinden kaynaklanan bir kaos dönemidir.
Bunları ben yaratmadım ki. Çetin Doğan sahnede değil, orkestra şefi değil, bunlar sağlıklı değil. Biz düşman değiliz, kardeşiz, aynı ülkenin insanlarıyız. Ben sizin inancınıza, dünya görüşünüze saygı duyuyorum. Siz de benimkine saygı duyun. Dünya görüş ve inancı doğrultusunda ülkeyi değiştirmeye kalkmayın. Tam bağımsız, özgür, reforma ulaşmış bir ülke için daha iyisini nasıl yaparız bunu düşünelim. Çok affedersiniz eşek dururken gölgesiyle kavga etmeyin”

 

DÖNEMDE KİMSENİN NAMAZINA, NİYAZINA, CAMİYE GİTMESİNE KARIŞMADIK

Başkan Köksal bir kez daha soru ve cevaplara tepki gösterilmemesi sorulanın konu içinde kalması, sorulmuş soruların tekrar sorulmaması yönünde uyarıda bulundu.

Teoman Rıza Güner’e, Şeref Balkoç ve Merve Kavakçı gibi isimlerin avukatı İsmail Aydos da şu soruyu yöneltti:
“Kararlı ve istikrarlı bir şekilde mütedeyyin insanlara değil dinin siyasallaştırılmasına karşıyız diyorsunuz. Kaldı ki siyasal İslam suç değil ama mütedeyyinlikle irticayla, çağdışı kıyafeti ayırt etmek belirlemek yetkisi kimdedir, mücadele edilecek kesimi kim belirlemiştir?”

Çetin Doğan bu soruya şu cevabı verdi:
“Teşekkür ederim. Bu konuda kriterler çizme yetkisine ben sahip olmadığım gibi kimse sahip değildir. Buna Anayasal kurumlar karar verir. Türban, Anayasa Mahkemesi kararıyla yasaklanmıştı. Bir de bazı kıyafetlerin giyilmeyeceğine dair kanun var. O dönemde ellerinde sopalarla dolaşıp irticanın odağı, kaynağı kişiler vardı. 13 Haziran’da garnizonlara girişte mütedeyyin insanları rahatsız etmemek için ne yapılabilir diye bir çalışma başlattı.

15 Ağustos’ta ayrıldığım için ben gittikten sonra ne oldu bilmiyorum. O dönemde kimsenin namazına, niyazına, camiye gitmesine karışmadık. Tabii ki bir çalışma tüzelgemiz vardı. Ramazan aylarında sahur-iftar düzenlemeleri yaptık.

Mütedeyyin insanları karşımıza almak milleti karşımıza almaktır diyen benim. Size şunu söyleyeyim. Dini istismar konusuna gelmeden önce 1960’lı yıllarda askeriyeden mezun olanlara mevlit okutulurdu.

 

MAHKEME BAŞKANI ve MÜŞTEKİ AVUKATLARI ARASINDA GERGİNLİK

 

Çetin Doğan, TSK’da dini inançlara hiçbir müdahale olmadığını söylediği sırada bir izleyici “Yalan söylüyorsun; namaz kıldığım için 6 gün beni hapis yatırdınız” dedi. Bunun üzerine sanık yakınlarının bulunduğu sıralardan “Başka suçlarını söyle” sesleri yükseldi. Mahkeme Başkanı Tayyar Köksal, bu durum üzerine mahkeme düzenini bozması nedeniyle izleyiciden salondan çıkmasını istedi. Mahkeme Başkanı Köksal ve müşteki avukatları arasında da tartışma yaşandı.

Mahkeme salonunda sözkonusu çıkışı yapan izleyicinin müşteki Kerim Sümer olduğu anlaşıldı. Sümer’in Ankara’da görev yaptığı sırada 1992 yılında YAŞ kararıyla TSK’dan atıldığı öğrenildi.

28 Şubat davasında 1997 yılında alınan kararlar ve uygulamalar yargılanıyor…

Odatv.com

Son Düzenlenme Perşembe, 26 Eylül 2013 16:15
ASDER Genel Merkezi

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...