Cuma, 25 Eylül 2009 05:52

AGD Genel Başkanımızla Röportaj Yaptı.

Anadolu Gençlik Derneği Genel Başkanımız Sayın E.Tuğgeneral Adnan TANRIVERDİ ile röportaj Yaptı.

AGD İLE YAPILAN ROPORTAJ

S1-Bir “YAŞzede” olarak, öncelikle ordudaki göreviniz ve ayrılış serüveninizden kısaca bahseder misiniz?

C1- Sorunuzdaki bir hususu düzeltmem lazım. Ben YAŞ'zede değilim. Silahlı Kuvvetlerde 32 yıl hizmet yaptıktan sonra, Tuğgeneralliğimin dördüncü, yani son senesinde, Kara Kuvvetleri Komutanlığı Sağlık Daire Başkanı iken, 30 Ağustos 1996 tarihinde, bir üst rütbeye terfi sıram geldiğinde, kadrosuzluktan emekliye sevk edildim.

General rütbesinde görev yaptığım Tugay Komutanlığından, görev süremin üçüncü yılında görev yerimin değiştirilmesi ve emekliliğe sevkimde, inanç ve düşüncelerim etkili olmuştur. Ancak, derneğimizin üyelerinin çoğunluğunu teşkil eden arkadaşlarımın maruz kaldıkları “re 'sen emeklilik” statüsünde değilim. Onların layık görüldükleri muamelelerin haksızlığına inandığım için, Dernek bünyesinde görev üslendim. (Ayrıntılı özgeçmişim hakkında, http://www.adnantanriverdi.com/index.asp?adresi=1001 sitesinden yeterli bilgiye ulaşabilirsiniz.)

S2-“Disiplinsizlik” olarak tanımlanan içi çok da doldurulamamış ve istismara açık bir suç tarifi var, bu keyfiyeti nasıl karşılıyorsunuz?

C2- Ayırma sebebi olarak belirtilen fiilin Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunundaki ifade şekli “disiplinsizlik ve ahlaki durum sebebiyle ayırma” ; Kanuna dayanılarak hazırlanan Sicil Yönetmeliğindeki ifade şekli ise “Tutum ve davranışları ile yasa dışı siyasî, yıkıcı, bölücü, irticai ve ideolojik görüşleri benimsediği, bu gibi faaliyetlerde bulunduğu veya karıştığı anlaşılanlar” şeklindedir.

Personel Kanununa 1983 tarihinde Milli Güvenlik Konseyi tarafından ilave edilmiş bir madde ile, durumları bu maddelere uyan subay ve astsubaylardan Yüksek Askerî Şûraya (YAŞ) sevklerine Genelkurmay Başkanınca gerekli görülenlerin TSK'den ayırma işleminin YAŞ Kararı ile yapılabileceği hükmü getirilmiştir.

1982 Anayasasının 125. maddesi ile de YAŞ Kararları yargı denetimi dışına çıkarılmıştır.

Yürürlükteki bu mevzuat, 1987 yılından beri TSK'nin dindar personelinin aleyhine işletilmiş ve bu güne kadar, 1550 Sb. ve Astsb. YAŞ kararı ile tasfiye edilmiştir.

Yapılan işlemin haksız ve hukuk dışı olan yönü; kişilerin askeri yargı sistemi içinde tespit edilmiş disiplinsizliklerinin bulunmaması ve kendilerine tabi tutuldukları işlemden dolayı yargıya başvurma haklarının ellerinden alınmasıdır.

Yanı, Disiplin Mahkemeleri Kanunu ve Askeri Ceza Kanununda yazılı bir suç isnat edilmeden, bu mahkemelerin her hangi birinde yargılanmadan, isnat edilen suç ile ilgili savunma hakkı verilmeden, “Batı Çalışma Grubu” benzeri yapılanmalar ile, dindar oldukları veya eşlerinin tesettürlü oldukları tespit edilenlerin, YAŞ Kararları ile re 'sen emekli edilmeleri ve TSK ile ilişiklerinin kesilmesidir.

Yapılan İşlem, haksız, hukuk dışı ve ideolojik (islâmî inancı devlete tehdit olarak algılayan 28 Şubat zihniyeti) bir idari işlemdir.

S3-Dergi okuyucularımız için çok kısa ve teknikten çok pratik bölümü ile YAŞ kararlarının nasıl alındığını, bağlayıcılığını ve askeri hukuk sistemini anlatır mısınız?

C3-Biraz önce de belirttiğim gibi, mütedeyyin insanlar, tespit edilerek Genelkurmay Başkanlığına rapor ediliyorlar. Genelkurmay Başkanı da, gerekenleri belirliyor ve yılda iki defa toplanan (1997 ve 1998 yıllarında tasfiye amaçlı üçüncü Şuralar da toplanmıştır.) YAŞ'a sevk ediyor. Şura'da re 'sen emekliliklerine karar verilen subaylar üçlü kararname ile (MSB, Başbakan, Cumhurbaşkanı), astsubaylar da Milli Savunma Bakanının onayı ile TSK'den çıkarılıyorlar. Bu işlemlerden şahsın genellikle haberi olmuyor. Hakkında tesis edilen işlemi, karar kendisine tebliğ edildiği zaman anlıyor.

YAŞ Kararları aslında tavsiye niteliğindedir. İcrai gücü yoktur. Kararlar, Bakan onayı veya üçlü kararname ile yürütülmektedir.

Askeri Yargının esas görevi Silahlı Kuvvetlerde disiplinin teminidir.

Disiplin “kanunlara, nizamlara ve amirlere mutlak itaat, astının ve üstünün hukukuna riayet” olarak tanımlanır.

TSK'de yürürlükteki mevzuata göre “hukuk dairesinde itaat” esastır.

Disiplini sarsıcı fiiller, askeri kabahatler ve cürümler olarak vasıflandırılırlar. Kabahatler ve cezaları Disiplin Mahkemeleri kanununda, cürümler ve cezaları ise Askeri Ceza Kanununda belirtilmiştir. Kabahatlerin cezaları 60 güne kadar oda hapsidir.

Yasa ile kurulu Disiplin Mahkemeleri hakim olmayan subay ve gerektiğinde astsubay üyelerden; askerî Mahkemeler de başkanı hakim olmayan, diğer üyeleri askeri hakim sınıfından olan subaylardan oluşurlar. Askeri Mahkemelerin temyiz makamı olan, tamamen askerî hakim üyelerin görev yaptığı bir Askerî Yargıtay bulunmaktadır. Bunların dışında, idari davaların bakıldı, Danıştay dengi, kararları kesin olan, subay ve askeri hakim üyelerden oluşan bir de Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM) vardır.

Askerî kabahat işleyen bir asker kişi hakkında, ilk amiri tarafından savunması alınır. Cezası yetkisi dahilinde ise ilk amir tarafından cezalandırılır. Yetkisini aşan bir durum takdir edildiğinde, tahkikat dosyası hazırlanarak üst amire gönderilir. Dosya nezdinde Disiplin Mahkemesi Kurulan amire ulaşınca, bu amir kendi yetkisi dahilinde ceza takdir edebileceği gibi disiplin mahkemesine de havale edebilir.

Cürümler de ise, yani Askeri Ceza Kanununda yazılı bir suç işlendiğinde, yine ilk amir, tahkikat dosyasını (deliller, tanık ve sanık ifadeleri) hazırlayarak, nezdinde Askerî Mahkeme Kurulan Komutanlığa ulaştırılır.

Askeri Yüksek İdare Mahkemesi ise, haksız idari işleme tabi tutulduğuna inanan asker kişilerin haklarını aramak için başvurabildikleri bir mahkemedir.

Askerî yargı sistemi silahlı Kuvvetlerde disiplinin temini için yeterlidir.

YAŞ vasıtası ile tasfiye edilen personel, bu yargılama sistemi devre dışı bırakılarak, re 'sen emeklilik işlemine tabi tutulmaktadırlar. Adaletsizlik de bundan kaynaklanmaktadır.

S4-Askeri suçların sivil yargı tarafından muhakeme edilmesinin ehemmiyeti nedir sizce? Gerekli midir böyle bir uygulama, niçin?

C4-Bundan zannederim, askeri yargının yetkilerini kısıtlayan son değişikliği kastediyorsunuz. Değişiklik Askeri suçları sivil yargı yetkisine sokmuyor. Düzenleme iki hususu sivil yargının yetkisine soktu, birisi sivil kişilerin askerî suçları, diğeri de asker kişilerin sivil ve özellikle darbe girişimi diyeceğimiz suçlarıdır.

Sivil kişileri askeri yargı yetkisi dışına çıkarmak, Askerin sivil toplum üzerindeki baskısını azaltacağından; askerlerin hükümetin ve TBMM'nin görevlerini yapmaya engel olmaya kalkışmakla ilgi suç ve girişimlerinin sivil yargı yetkisine verilmesi de çeteleşmelerden caydırıcı ve TSK'nin sivil iradenin kontrolüne girişini sağlayıcı etkisi olacağından, demokratikleşmeye imkan veren bir girişim olarak kabul etmek gerekir.

Genelkurmay hukuk çevrelerince hazırlanan gerekçede belirtilen mahzurlar, aşırı yetkilerle donatılmış kurumların, bu kazanımları elden kaçırmamak için yapılan çabalar olarak değerlendirmek gerekir. Değilse, bütün milletin tabi olduğu sivil yargı, sivil suç işlediği zannı ile soruşturulacak asker kişiler söz konu olunca mı siyaset ordu içine girmiş olacak.

Bu gün bir kısım kirli ilişkilerin soruşturulabilmesi, sivil yargı vasıtasıyla olmuştur. Buna rağmen basına yansıyan ciddi çeteleşme ve darbe girişimleri, TSK tarafından yargı denetimine dahi tabi tutulmamıştır.

Değişikliğin arkasında durulması gerekmektedir. Genelkurmay Başkanımızın da, Kurum taassubundan vazgeçip, Ülke yararı istikametinde benzer girişimlerin önünü açmalıdır.

S5-Eğer adil ve sivil bir yargılanma yapılsa idi şu an görev ve hiyerarşi olarak TSK’ da konumunuz neresi olurdu?

C5-Yine şahsımı meselenin dışında tutarak, YAŞ mağduru Dernek üyesi arkadaşlarımıza göre düşünür isek ve içlerinde profesörler, askeri hakimler, kurmay subaylar, sınıflarında liyakatli, başarılı mümtaz subay ve astsubayların bulunduğunu nazara alır isek; eğer askeri yargıda bile yargılanmış olsalardı veya kendilerine yargıya başvurma hakkı verilseydi, bu arkadaşlarımızın hepsi Silahlı Kuvvetlerimizin bünyesinde, önemli görevler üslenmeye devam ediyor olacaklardı.

S6-Sivil bir toplum oluşturmanın vazgeçilmezliği ortada iken, kimi çevreler (muhalefet partisi, asker, darbe taraftarları) niçin bu tasarıya gölge düşürmek niyetindeler?

C6- Devletin yönetiminde milletin çoğunluğunun söz sahibi olmasını kendi çıkarlarına uygun görmediklerinden diyebiliriz. Milletin çoğunun değerlerini tehdit olarak algılayan ideolojik bürokratik kadrolaşma, darbe dönemlerinde elde ettikleri anayasal yetkileri kaybetmemek için benzeri girişimleri engellemek istemektedirler. Askere otorite sağlayan yetkileri de kendi güvenceleri için gerekli görüyorlar.

S7-Bu karar daha evvel alınmış olsaydı, sözgelimi Şemdinli’ de takınılan tutum nasıl olurdu?

C7-Şemdinli'deki bombalama olayının sadece iki astsubayın kendi iradeleri ile yaptıkları olay olarak görmek mümkün değildir. Bu nedenle, olay sivil savcılar tarafından ve genel yargıda soruşturulsaydı, kovuşturma muhtemelen üst komuta katını kapsamı içine alabilirdi. Ama savcı meslekten çıkarıldı sonra sivil mahkeme yetkisizlik kararı verdi. Sivil Mahkemede 39 yıl hapis cezası verilen sanıklar Askeri Mahkeme tarafından tahliye edildi.

Biz, basına yansıyan ses kayıtlarını delil olarak göstererek 28 Şubat'ın Genelkurmay Başkanı hakkında suç duyurusunda bulunduk. Yetkisizlik kararı ile dosya Genelkurmay Savcılığına gönderildi. Bu düzenleme daha önce yapılmış olsaydı belki 28 Şubatın yargılaması da başlamış olacaktı.

S8-Bir asker olarak size göre askeri müdahalelerin ülkeye verdiği tahribat nedir?

C8- Ülkenin uğradığı maddi zararları uzmanlarına bırakırsak, en büyük zarar toplumun, TBMM'nin ve Hükümetlerin maruz kaldıkları baskılar nedeniyle, önemli meseleler çözümsüz kalmıştır. Terörle mücadele ve Kürt Meselesi, inançlarından dolayı insanların savrulması hep milli kaynakların hebasına sebep olmuştur.

Türkiye, bulunduğu bölge ve mevcut potansiyeli itibariyle, bölgesinin lideri, İslam Aleminin önderi ve büyük bir İslam Coğrafyasının birliğini oluşturabilecek bir Devlettir. Çok başlılık ve ideolojik takıntılar bu yolda önemli engeller olmuştur.

S9-Askerin sistemde yeri neresi olmalı?

C9- Asker milli iradenin emrinde, milletin milli ve manevi değerleri ile barışık, İç düşman aramaktan vazgeçmiş ve dış tehditlere yönelmiş, Ülke siyasetinden elini çekmiş bir konumda olmalıdır.

Manevi değerleri tehdit gören, 28 Şubat kadrolarından daha koyu olarak bulunan, ideolojik kadrolaşmanın kırılabilmesi için yargısız tasfiye mekanizmasının engellenmesi gerekmektedir.

YAŞ Kararları yargıya açılmalıdır.

Yargısız mağdur edilenlere yargıya başvurma hakkı verilmelidir.

Askerin siyasetten çekilmesi için Milli Güvenlik Kurulunun oluşumu değiştirilmelidir.

Askeri Hakimler sivilleştirilmeli, Askeri Yargıtay Yargıtay bünyesine, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi de Danıştay bünyesine sokulmalıdır.

S10-Ve bugün hayatınıza nasıl devam ediyorsunuz? Zaman içerisinde çok yıprandığınız muhakkak ama demokrasi adına hala umutlu musunuz?

C10- Doğru bildiklerimi, doğru ve meşru platformlarda dile getirerek, tecrübe ve birikimimi milletimle paylaşmayı yükümlülük olarak kabul ederek yaşamımı sürdürüyorum.

Sivil toplumun gücüne inanıyorum. Ülkenin geleceği, milletin refahı için herkese görev düştüğünün şuurunda olmamız gerekmektedir. Adam sendecilikten vazgeçmeliyiz. Temel doğrularımızdan fedakarlık etmemeliyiz. Kişisel ve toplumsal ödevlerimizi yerine getirip haklarımızın savunucusu olmalıyız.

Böyle bir söyleşi ile düşüncelerimi derginizde açıklama imkanı verdiğiniz için teşekkür ederim.

Adnan TANRIVERDİ

Emekli Tuğgeneral

ASDER Gnl. Bşk.

 

 

Son Düzenlenme Cuma, 25 Eylül 2009 05:54
ASDER Genel Merkezi

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...