Pazartesi, 23 Mayıs 2011 18:09

Bir Askeri Öğrencinin Yaşadıkları

Değerli Adaleti Savunanlar Derneği,

19.. ……. doğumluyum.    Babam …,   annem ev hanımıdır .

Yolculuğum bundan tam altı yıl önce ….. tarihinde Kuleli Askeri Lisesi intibak kampına katılmakla başladı. O yolculuk ki beni şu an sizlerle tanıştırıyor. Severek ve isteyerek gittiğim Kuleli Askeri Lisesi’ne 5,00 ilköğretim kredisi ile adım atmıştım. Çok başarılı, takdirlerle dolu bir eğitim ve öğretim süreci geçirdim. Dersime gelen öğretmenlerim olsun idari amirlerim olsun, tüm komutanlarımın gözdesi ve el üstünde tutulan bir askeri öğrenciydim. Aynı zamanda okulun sunucu öğrencisi ve mihmandarıydım.

Kuleli Askeri Lisesi’nde tiyatro, çevrecilik, uçak yapımı-maketçilik, biyoloji proje ve dans kollarında etkin olarak faaliyet gösterdim. Biyoloji proje grubunda Tübitak ve Çevre Okulları yarışmalarına katılarak ödüller aldım. Yanı sıra okulda keman, bağlama, hızlı okuma gibi kurslara katıldım. Bilgisayar ve elektronik becerilerimle arkadaşlarıma yardımcı oluyordum. Dördüncü sınıfta Michigan ve MIT (Massachusetts Institute of Technology) üniversitelerinden teklif aldım. Fakat bunun için maddi durumumuz uygun değildi. Kafamda Kara Harp Okulu’na gitmek, subay olmak ve vatanıma güzel hizmetler vermek vardı. İnternet Kuvvetleri Komutanlığını kuracak ve ülkemizi geleceğin askeri bilişim devi yapacaktım. Bu duygu ve düşüncelerle Kara Harp Okulu’na geçtim.

Kara Harp Okulu intibak kampı eğitimlerinde azim ve sabırla başarı gösteriyordum. Bir gün ortada hiç neden yokken “Eğitim eksiği olanlar”, “Disiplin eksiği olanlar” adı altında ortalama on kişilik bir grup oluşturuldu ve ben de bu gruba dâhil edildim. Hangi faaliyette olursa olsun, bir şekilde olmayan eksiklerim bulunuyor, tekrar tekrar süründürülüyor, disiplin kazandırmak adıyla bezdiri(mobbing) faaliyetlerine maruz kalıyordum. Sabah kalk saatimiz beş iken gece üç buçuk, dörtlere kadar ayakta tutuluyordum ve istirahatim engelleniyordu. Elli beş günlük intibak kampını bu şartlar altında usanmadan tamamladım. Yaşadıklarıma rağmen kırılma noktasına gelen, bırakmayı düşünen arkadaşlarıma da dayanmaları için yardım ediyordum.

İntibak kampının ardından birinci sınıfa başladım. Değişen bir şey olmamıştı. Son derece düzenli olan dolabımdan, bakımını tam yaptığım tüfeğimden savunmalar alıyor ve bu savunmalar neticesinde oda hapsi cezasına maruz kalıyordum. Arkadaşlarımın dolaplarında yumak yumak kirler, düzensiz malzemeler varken numaraları bile alınmıyor, takdir ediliyorlardı. Tüfek bakım kontrollerinde takım komutanı bölüğün tüfeklerine parmağının ucuyla bakarken bile kir buluyor, uyarmıyor, bende bir eksik bulamadıkça da inatla tüfeğimi söktürüp eksik bulmak için uğraşıyordu. En sonunda mekanizmanın iğne deliğinde, tüfeğin çalışması için gerekli olan yağı gösterip “Bu ne pislik! Hiç şaşırtmıyorsun! Senin yapacağın bakımda bu kadar olur zaten! Disiplinsiz adam! Senden asker masker olmaz! Yarın senin takımını ‘pislik’ götürür!” diye taburun ortasında azarlıyor, numaramı alıyor, savunma veriyordu. Böyle yoktan nedenlerle neredeyse senenin tamamında, hafta sonu izinlerim oda hapsi cezalarıyla geçti.

Sürekli beni meşgul edecek, ders çalışmama ve sınavlara hazırlanmama engel olacak emirler aldım. Sık sık aşağılanarak bezdiriye(mobbinge) maruz kaldım. Takım komutanları kısma(sınıfa) girdiklerinde, yirmi sekiz kişinin arasından her seferinde beni seçip, imalı davranışlarda bulunarak gözdağı vermeye çalışıyorlardı. Nitekim birinci sınıfın kampı da böyle geçti.

Birinci sınıf kampında bütün arkadaşlarım istirahat ederken ben ve benim gibi üç-dört arkadaşım İzmir Menteş’in yaz sıcağında, öğle vakti tepelerde çukur kazıyorduk. Sıcaklar öylesine bunaltıcıydı ki bir Harbiyeli o kampta susuzluk ve aşırı yüklenme sonucu, benimde katıldığım teçhizatlı koşu yarışmasında yere yığılarak can verdi. Komutanların ölüm nedeni olarak bize aktardıklarıysa, organ yetmezliğiydi. Ve ben de bu şartlar altında, herkesten farklı bir eğitim yapmaya devam ediyordum.

Tüm olanlara rağmen birinci sınıfın ilk döneminde 3,4 kredi derecesi ve yılsonunda 3,5 kredi derecesi yaptım. Kampın ardından ikinci sınıfta da durum farklı olmadı. Bölüğün toplu halde tabur bölgesine döndüğü eğitimlerde, takım komutanı tarafından kenara ayrılıp, sürünerek, yuvarlanarak ve geriye dönüp tekrar tekrar aynı yolu kat ederek, kan ter içinde tabur bölgesine dönebiliyordum. Herkesin sınavlarına çalışması için serbest bırakıldığı sınav dönemlerinde gece üç-dörtlere kadar iş yapıyor, gösteri mangasına seçiliyor ve eğitim yapıyordum. Takım komutanının kapısının önünde saatlerce esas duruşta bekletiliyordum. Bu bekleyişin sonunda da odaya alınıp, aşağılanıp, azarlanıp, komutanının eline rastgele gelen kalın bir kitabı, ertesi sabaha özetlemek üzere emir alıyor, odadan def edilip yine ders çalıştırılmıyordum. İşin en ilginç yanı da yüksek notlar alacağıma emin olduğum sınavlarda notlarım düşürülüyordu. Fakat tüm bu olanlara rağmen sınavlar neticesinde, kısımda zayıfı olmayan tek beş kişiden biri olmayı başardım. Yine ilginçtir ki, takım komutanım bunu öğrendiğinde, bana şaşkınlıkla “Senin zayıfın yok mu?” diye sormuştu.

İkinci sınıfta da oda hapisleri ve çeşitli cezalar verilmeye devam edildi. Artık ailem dayanamıyordu. Çünkü benim orada yaşadıklarım, onlara yüz kat daha ağır geliyordu. Üstelik üzülmesinler diye de her şeyi anlatmıyordum. Buna rağmen babam sonunda strese yenik düşüp bağırsaklarından ameliyat oldu. Delinen bağırsaklarının ameliyattan sonra dört ayda iyileşeceği söylenirken, aynı stres devam ettiği için hastalığı yeniden nüksetti. Annemde hiç olmadık hastalıklar türedi. Zavallı kız kardeşim ise her sabah uyandığında annemle babama “Abime ne olmuş?”, “Abime ne yapmışlar?” diye sorar, bir odaya kapanır gizli gizli ağlarmış. Onun psikolojisini ve düşen başarısını tahmin etmek güç olmasa gerek, edindiği hastalıklarda cabası…

Yaşananlar sonunda irademiz dışında, okuldan ayrılma kararı almak zorunda kaldık. Çünkü bunun alt yapısını olgunlaştırmışlardı. Beni kendi isteğimle ayrılıyor gibi göstermek için de, ayrılma dilekçeme müdahale ettiler. Yaşananları yazmama izin vermediler ve ellerindeki hazır matbu evrakı imzalattılar. “Format bu” deyip geçiştirdiler. Tabur komutanım ise “Zaten iddia ettiğin şeyleri ispatlamadan, seni buradan göndermem” diyerek seçim şansı tanımadı. Ve nihayetinde . -. 201. tarihinde babam beni okuldan almaya, Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, İnsan Hakları Komisyonu, Genelkurmay Başkanlığı’na yazdığı yazılarla geldi. Komutanlarım o yazıları görünce birden Türk Silahlı Kuvvetleri için çok değerli olduğumun, geleceğimin çok parlak olduğunun farkına vardılar. Her nedense o güne dek sürekli “askerlik mesleğinin bana göre olmadığını ve askerlik mesleğini istesem de yapamayacağımı” söyleyenler, o gün “Silahlı Kuvvetlerin bana ihtiyacı olduğunu, ayrılsam da dışarıda bir yerlere gelemeyeceğimi” belirtme ihtiyacı duydular. Ve tam sekiz saat boyunca babamla birlikte beni almak için okula gelen bir yakınımızı, vazgeçirme girişimlerinde bulundular. “Size açık çek çocuğunuzun taburunu, bölüğünü, takımını istediğiniz gibi seçeceksiniz, artık bu çocuğa kimse dokunmayacak!” cümleleriyle kandırmaya çalıştılar. Kandırmaya çalıştılar diyorum çünkü bir-iki ay önce bunları söyledikleri bir arkadaşım vaat edilen değişimler sonucu daha kötü bir takıma gönderildi. Ve yine ayrılmak zorunda kaldı. Babamı tabur komutanının makam aracıyla(jipiyle) bir oraya bir buraya götürdüler, alay komutanlığında yemek yedirdiler, çeşitli tekliflerde bulundular. Sonuç olarak babam sabah   girdiği okuldan, akşam   muvafakatname imzalayarak çıkmayı başardı. Ve babam okuldan çıkar çıkmaz taburdaki bütün muvazzaf subaylar, tabur komutanı odasında acil toplantı yaptılar. Tüm subayların ellerinde birer ajanda, tabur komutanının odasına doğru gidiyorlardı. Toplantı sonunda odadan çıkan takım ve bölük komutanları beni gördüğü yerde isimliğime dikkatlice baktılar.

Babamın beni almak üzere okula geldiği tarihten, ayrıldığım güne  dek,   komutanlarım tarafından eskisi gibi “işe yaramaz, gereksiz” diye değil, “…ciğim” diye hitap edilmeye başlandım.  ……  tarihinde bir koşuşturmayla okuldan ilişiğim kesildi. Ayrıldıktan sonra da arkadaşlarımla görüşmeye devam ettim ve öğrendim ki ben gittikten sonra arkamdan bir sürü sahte tutanak tutulmuş, arkadaşlarıma da zorla imzalattırılmışlar. İmzalamak istemeyen ve komutanların iddialarını doğrulamayan arkadaşlarımı ise tehdit edilmişler.

Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, İnsan Hakları Komisyonu ve Genelkurmay Başkanlığı’ndan henüz bir cevap alamadık. Fakat yazdığımız yazı okulda etkisini göstermiş olacak ki, ayrıldım ayrılalı benim durumumda olan öğrencilere, bariz bir işkence yapılmıyormuş. Aynı muamelelere maruz kaldığımız, annelerinin başları örtülü dört arkadaşım, ayrılmamın ardından komutanların eskisi gibi kendileriyle uğraşmadıklarını, rahatladıklarını ifade ediyorlar.

… tarihli “Ödeme Giderlerinden Kaynaklanan Hazine Alacağı (İlk Borç Bildirimi)” evrakı elimize ulaştı.

Gelen evrakta;

Toplam Borç Miktarı       : 44.000.00TL.
Asıl Borç Miktarı                 37.000.00TL

Yani onca mobbinge maruz kalıp, üstüne de yüklü bir miktarda tazminat ödemem isteniyor!? Böylesine mantıksız bir durum olamaz. Pozitif hukuk kurallarına göre öğrenim giderleri 1) “Başarısızlık”, 2) “Disiplinsizlik”, 3) “Kendi isteği ile okuldan ayrılma” sebepleriyle öğrenci velisinden tahsil edilebiliyor. Ama ben ne başarısızlıkla ne disiplinsizlikle ne de kendi isteğim ile okuldan ayrıldım. Ayrılmak zorunda bırakıldım. Mobbing faaliyetleri neticesinde benim tazminat almam gerekirken, benden tazminat isteniyor!? Hepsinin yanı sıra herhangi bir üniversiteden ayrılan öğrenci, aldığı kredileri iki yıl sonra ödeme hakkına sahipken, bizler ödemememiz gereken bir parayı, en geç bir ay sonra ödemek zorunda bırakılıyoruz. Ve bu paraya geçen yılların faizinin birer birer eklenmiş olması da bambaşka bir konu…

Bundan sonraki süreçte, yapılan haksız uygulamaların ve talep edilen haksız tazminatın peşini bırakmayacağım. Hakkımı arayacağım. Tabi bu sırada da akademik eğitimime devam etmeliyim. Üniversitelere yatay geçiş hakkım var, fakat referansım yok. Harp okullarının YÖK’te bir eşdeğeri bulunmadığı için durumum referanssız bir anlam ifade etmiyor. Kaliteli bir üniversitede, iyi bir bölüme yatay geçiş yapabilmeyi hedefliyorum. Önümüzdeki yıl da eğitim-öğretimime başlamak istiyorum. Çünkü aksi halde bir senemi daha sınava hazırlanmakla kaybedeceğim.

Şimdiden ilginiz için teşekkür eder, iyi çalışmalar dilerim…

20/05/2011

İSMİ BİZDE SAKLI

HARP OKULU ÖĞRENCİSİ

Son Düzenlenme Pazartesi, 19 Mart 2012 16:34
ASDER Genel Merkezi

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

44 yorum

  • Yorum Linki SessiZÇocuK Salı, 05 Temmuz 2011 02:36 yazan SessiZÇocuK

    Olayın başörtüsüyle alakası olduğunu düşünmüyorum denk gelmiş olabilir kanka o ya...Ama cok sagol senden sonra okul cok rahatladı.Artk mezun olabileceğime dair umut var içimde senin sayende...yasadklarımız zor, yasamayan görmeyen bilemez hiç bir zaman... Senin Allah yardmcn olsun kardeşm yolun acık olsun dışarda çok daha iyi yerlere geleceğine eminim.Bu ülkeye başka sektörlerde fazlasıyla faydan dokunacak senin de merak etme.Tekrar cok sagol:)

    Raporla
  • Yorum Linki Sedat SARI Salı, 28 Haziran 2011 14:55 yazan Sedat SARI

    Benim oğlumda bu kardeşimin yaşadıklarının tamamını belkide fazlasıyla yaşamış olduğundan 24.06.2011 tarihi itibarıyla (3,68 ders kredisi ile) okuldan aldım.Geçen yıl mezun olmuş bir teğmen bana 4-5 ay önce eğer KHO'da Üstteğmen Özkan ÖZEN oğlunuza taktıysa şunları şunları sırasıyla yapar dediğinde yok artık o kadar da olmaz demiştim ama maalesef söylediklerinin hepsi harfiyyen uygulandı.Bu nedenle bu kardeşimin anlattıklarının emin olun eksiği vardır fazlası yoktur.Maalesef şu an KHO vatansever şerefli Türk Subayı yetiştirmek misyonunu bırakıp yalaka,yalancı ve ispiyoncu bir subay neslinin yetişmesine hizmet etmektedir.Çünkü Üstteğmen Özkan ÖZEN gibi,Hakan Erol gibi Yüzbaşı Eyüp Şahin vs.gibi subaylar genellikle başarılı,karakterli ve vatansever öğrencilere yaşattıkları eziyetler nedeniyle okulu bırakmalarına neden olmakta ve maalesef onların üstündeki komutanlarıda bunları bildikleri halde onları korumaya devam ederek bu haksızlıkların sürmesine sebep olmaktadırlar.

    Raporla
  • Yorum Linki aykoo Cumartesi, 11 Haziran 2011 22:40 yazan aykoo

    hewr şey dışardaki insanların gördüğü gibi toz pembe değildir. ne dolaplar dönüyor orduda ve dışarda. üstegmene şerefsiz diyemezsın dıyen bı halt bılmıyordur. şerefsizlik karakterinden kaynaklanır, yıldız değil galaksi değil, başbakan bile olsakarakter yoksunu ise bu gerçeği değiştirmez.
    NE KARAKTERSİZ, NE HAYSİYETSİZ, NE ŞEREFSİZ İNSANLAR GÖRDÜM OMZU BOL, NE İNSANLAR GÖRDÜM OMZUNDA YILDIZ YOK, CEBİNDE PARA YOK, NE İNSANLAR GÖRDÜM DÜRÜSTLÜĞÜ YÜZÜNDEN YILDIZLARI KAYDIRILAN
    cahil insanlar gerçeği inkar etmekten vazgeçin, gerçekleri görmek için birazcık çabalayın. artık şu at gözlüklerini çıkartın yane....

    Raporla
  • Yorum Linki çetin girgin Salı, 07 Haziran 2011 19:39 yazan çetin girgin

    vallahi kırşehir kamanda bir gün uzman jandarma 1990 mezunları iyi bilir ben ve 5 arkadaşım çıplak vaziyette 4 5 saat süründürüldük ve takla attırıldık her tarafımız kan içinde kaldı 600 şahidim var vahşetti bunu yapan 1 bölük komutanı orhan yüzbaşı idi ve psikolojimizi bozdu mezun olduktan sonra ordudan ayrıldım bu olayın büyük etkisi vardır hala bende

    Raporla
  • Yorum Linki VEYSEL Cumartesi, 04 Haziran 2011 01:26 yazan VEYSEL

    AS DER den yardım istemeyin ÜZÜLÜRSÜNÜZ....

    Raporla
  • Yorum Linki sadettin45 Salı, 31 Mayıs 2011 12:45 yazan sadettin45

    bunları yapan üsteğmenlere felan kızmıyorum ben. onlar sadece birer maşa.onlarada sorsan onlarda kaçacak yer ararlar ama çaresizlik işte. onlarıda ailesi vermiş zamanında çıkamıyorlar işte önce mecburi hizmet derken emeklilik böyle geçip gidecek bir ömür. sor bakalım onlara bir daha dünyaya gelseler subay olurlarmıydı? orada bir zihniyetin uzantıları bunlar . önemli olan bu uzantıları kurutmak. ama inşallah yeni anayasa ile bunlar bir hizaye girecek rabbimin izni ile . bak türkiyeyei güzel günler bekliyor inşallah.

    Raporla
  • Yorum Linki sadi Salı, 31 Mayıs 2011 12:38 yazan sadi

    yazılanların tamamı doğrudur. bende aynı ortamdayım hala daha , bunu yapanları Allahıma havale ediyorum, bakın teker teker içeri giriyorlar vatana ve millete komplo teorisini üreten zihniyetin uzantılarıdır bunlar.. diğer abuk subuk yorum yapanlarda o zihniyet insanlarının kırıntılarıdır. sallamayın işkembeden, bilip bilmeden konuşmayın sizi kayıranlar belki vardır siz anlamaszınız eziyeti acıyı bilmediğiniz konudan da yorum da bulunmayın. ben çekiyorum aynılarını bunların

    Raporla
  • Yorum Linki Gökhan Pazartesi, 30 Mayıs 2011 15:53 yazan Gökhan

    Bizde o yollardan geçtik. Bu nasıl bir acıtasyondur. Kız gibi oturup bunları mı yazdın. Senden zaten asker filan olmazmış. Hayırlısı olmuş. Yok annesi hastalanmış, yok kızkardeşi hastalanmış, yok babası ameliyat olmuş. Bütün dünyadaki kötülüklerin sebebi TSK imiş haberimiz yokmuş.

    Söylemeseydin yaşadıklarını çok mu zordu. Benim ailem hala neden ayrıldın diye sorarlar ben cevaplamam. İntibak kampında tatil yaptığımı sanıyorlar. Kız gibi herşeyi anlatmasaydın o kadar düşünüyorsan aileni.

    Hangi lisede yukarda saydığın şeyleri yapabilirsin. Otur bir düşün sana sunulmayan imkan kalmamış. Her türlü kursu almışsın.

    Söylediklerinin kimisi abartılmış kimisi sallanmış. Kimseye ayrıcalık yapılmadı bizim dönemimizi. Kimin yatağı düzgün değilse, kim disiplinsizce çekerdi cezasını. Neyin ayrımından bahsediyorsun sen. Nerde görülmüş notların düşürüldüğü.

    Raporla
  • Yorum Linki 2222222222222222222 Pazar, 29 Mayıs 2011 21:24 yazan 2222222222222222222

    yazdıklarımızı yayınlıyomuyormusunuz

    Raporla
  • Yorum Linki ENVER NEHİR Pazar, 29 Mayıs 2011 20:11 yazan ENVER NEHİR

    tamamen katılıyorum olay baş örtüsü olayı değil fakat orada öğrencilere yapılan bu ür olaylar da gerçek yazan arkadaş az bile yazmış ama tekrar ediyorum olay baş örtüsü olayı değil

    Raporla

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...