Pazartesi, 10 Haziran 2013 16:37

TAKSİM GEZİ PARKI İNCELEME BELGESİ

TAKSİM GEZİ PARKI İNCELEME BELGESİ

 

Türkiye’nin bölgesel oyun aktörlüğüne soyunduğu son yıllarda, siyasi iktidarın eleştirilebilecek yönleri olsada, çok başarılı olduğu alanların da varlığı global güçlerin rahatsızlığından anlaşılmaktaydı. Kusur veya bazı kesimlerce rahatsızlık verici olarak değerlendirilen uygulamaların düzeltilmesi, belli ölçülerde(demokratik talepler,çevre duyarlılığı..vb) genel kabul görebilecek makul talepler olarak iç yönetimimizde halledilebilirdi. Ancak bunun, global sermayeye hakim olan dış mihraklarca organize edildiğini ve daha önce bu filmi defalarca gördük dedirtecek şekilde açıkça tekrar vizyona sürülmesi olarak değerlendiriyoruz. Ancak maalesef genç nesil bu filmi daha önce izlemedi ve kendisine gösterilen; özgürlüklere engel, rant paylaşımı, çevre duyarsızlığı ve dikta yönetimine gidiş… gibi gerekçelerin düzeltilmesi hayaliyle, belki de samimi bir şekilde vatan sevgisiyle hareket ediyor olabilirler. Ancak ailelerinden koparılmış bu nesil, geçmişten ders alınmadığı takdirde tarihin mutlaka tekerrür edeceği gerçeğinin filmin sonunda acıyla ve fakat topyekün ülke olarak yeniden yaşayacağımızı bilemiyorlar. ASDER olarak sağduyu sahibi  bir sivil toplum kuruluşu olmanın verdiği sorumluluk duygusuyla, ülkemizin gündemini oluşturan her konuyu yerinde incelemek, toplumsal tepkiyi en doğru şekilde değerlendirebilmek üzere oluşturduğumuz heyet ile belli tespitlerde bulunduk. Resimlerle ve gözlemlerimizle problemin arka planını göstermeye çalıştık. Değerlendirmelerimizde objektif olmaya gayret ettik. Türkiye’mizin hak ettiği bölgesel aktör , kendi kendine yeterli ve dış bağımlılığını asgari düzeye  indirmek ve tam bağımsızlık yolunda emin adımlarla ilerlemesinin, tüm halkımıza ve akraba topluluklarımızla birlikte bölgemizde Osmanlı mirasının sahibi olmakla kendisinden beklenen liderlik rolünü hakkıyla yerine getirmesini arzu ediyoruz. Bunu, hem uluslar arası genel kabul görmüş yönetim biçimi olan demokratik normlara ve çoğunluğun inancı olan İslam dinince de uygun görülen Cumhuriyet yönetimine göre de, her türlü dayatmalara rağmen nasıl en güzel bir şekilde uygulamakta olduğumuzu Dünya-Aleme gösterebiliriz. Bunun için tespitlerimizi ve değerlendirmelerimizle sonuç ve önerilerimizi kamu oyuna sunmak istiyoruz.

 

TESPİTLERİMİZ:

Taksimde 27 Mayıs’ta (!)  başlayan çevrecilerin protestosu, çevreye öyle sirayet etti ki, böyle bir kıvılcım bekleyen pusudaki her türlü protestocuyu meydana çıkardı. Sosyal medyanın bu katılımı besleme yönünde çok etkili olduğu bir gerçektir. Ancak bilgi kirliliğinin de had safhada olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Çünkü sosyal medya takipçisi öyle bir SANAL kişilik oluşturulmuş durumdadır ki; cebine gelen haberin doğruluğunu ve acaba yanlış bilgi olabilir mi? sorgulamasını dahi düşünmeyecek kadar manipülasyona açık piyonlar durumuna düşürülmektedirler. Öyle ki, bu tür yayınlara çok kolayca alet olabileceği yönlendirmelerinde, haberin içeriğini veya gerçek dışı bir twitt’i, yüz yüze konuşarak söyleyemeyeceği binlerce insana bir tuşa basarak ulaştırabilmektedirler. Alıcı durumunda kalanlar ise pek çok yerden aynı haberin kendine ulaşmasıyla artık şüphe etmeden kabullenmektedir. Durumdan vazife çıkaran fırsatçıların ise neye hizmet ettikleri malum olsa da, neye zarar verdiklerinin farkında olamayan zavallı piyonları kullandıkları daha eylemlerin en başından itibaren anlaşılmıştır. Bu durumda masum çevrecilerin, protestoların  yön değiştirmeye başladığının anlaşıldığı andan itibaren derhal kendilerinin bu eylem taşeronları ile bir ilgilerinin olmadığını söylemlerine dahil etmeleri gerekirken, ancak 10 günden sonra ve eylemler çığırından çıkmaya başladıktan sonra cılız bir şekilde ifade edilmesi, masumiyetlerine gölge düşürmüştür. Yoksa onların en baştan böyle bir açıklaması olsaydı, hükümet kanadından da demokratik haklar çerçevesinde yapılan taleplerin değerlendirileceği açıklaması belki de başbakan tarafından bizzat yapılabilirdi.

Bu konuda hükümetin hareketi algılamada geciktiği söylenebilir. Hakikatın anlaşılabilmesi için yeterli emniyet-istihbarat imkanlarının kullanılması hükümetin sorumluluğunda olarak, kendi hatalarını kabul anlamını taşıyan taleplere verilecek cevaplar, açıkça kamu oyuyla paylaşılacak şekilde yeniden izahı ve projelerinin gerekliliği anlatılabilirdi. Zira hakikat acıdır, fakat sonucu tatlı olur. Yalanlar çok tatlı ve güzellikle sunulmasına rağmen sonucu çok acı olur.

Konuyu ASDER’in vizyonu açısından da Adalet kapsamında değerlendirirsek;

A-    Eylemciler açısından;

  • Muhalefet etmek, beğenmemek, eleştirmek en doğal haklarıdır. Ancak illegal örgütlere alet olmamak kaydıyla,
  • Bu fırsatı değerlendirmek isteyen istismarcılar, terörist ve eşkiyalık yapmaktadır,

     Örgütler ve şiddet pazarlayan dış güçlerin taşeronluğuna soyunanlar vardır.

Hükümetin istifasını talep etmenin  seçim sandığından başka yolu yoktur. Geçmişte sessiz çoğunluk olan şimdiki iktidarın destekçilerinin de benzer talepleri olduğu halde asla “evet haklısın, bundan vazgeçiyoruz “ denilmemiş , baskı ve zulümlerle geçen uzun yıllar sonunda nihayet seçim yoluyla kendisini temsil edecek bir iktidarı üç dönemdir destekleyen kitlenin de acaba düşüncesi nedir? sorusunu kendilerine sormak zorundadırlar.

B-    Hükümet  tarafı  açısından;

  • Yönetimin adaletli olarak, ayırt edici şekilde; doğru-yanlış hareketleri tespit etmekte zafiyet göstermeden, halkın talebini ve bunu doğuran göstermelik bile olsa sebepleri gecikmeden  ve farklı amaçlara alet olmasına fırsat verdirmeden muhatap alınması gerekirdi.
  • Çevreci ve istismarcı örgütlerle, dış mihrakların taşeronu olanları tespit etmek devletin görevidir. Bunun için her türlü yetkiyi, bir avuç çığırtkana karşı sessiz çoğunluk adına da kullanmak sorumluluğu devletindir.

4.Haziran 2013 gözlem yapmak üzere AKM’de  buluşarak başlatacağımız gözlemlere; henüz İstiklal caddesinden  meydana doğru ilerlerken görülen manzara, daha en başından işin şeklini ve tezgahını deşifre ediyordu. Etrafta bölgenin genel temayülüne uygun bir destek havası hissedilmekteydi. Oysa bazı işyerlerinin camlarının kırıldığı veya duvar ve camlarına yazılar yazılarak zarar verildiği görülmesine rağmen, halkta rahatsızlık alameti  görülmüyordu. Hatta megafonla hala eyleme destek için imza atmaya çağrılan örgüt temsilcilerinin etrafında oluşturulan küçük topluluklar görülmüştür. Bazı fotoğraflar çekip duvar yazılarını ve afişleri okuyunca, yazıların içeriğinde en önemli hedefin başbakan RTE olduğu görülmekteydi.  Çok seviyesiz küfürlerden oluşan o yazıların dışında, daha ideolojik ve hükümet nezdinde tüm Türkiye halkına tehdit içeren ve terör çağrıştırıcı, Ağa camii önünde inşaat paravanının üzerine çok büyük harflerle; ”DAHA BU BAŞLANGIÇ” yazısı çok dikkati çekiyordu. Meydana doğru ilerledikçe,ideolojik yayınları dağıtan “….. gazeteyi okuyun” diyen genç öğrenciler; 1975’li yıllarda sokaklarda terör estiren kutupların kendi mahallelerinde yaptıkları çığırtkanlıkları hatırlatıyordu. Meydana ulaşınca, daha fazla kalabalık ve bayraklarla dolaşan çeşitli sosyalist gruplar  görülüyordu. Otobüs duraklarının alanı 3-5 yüz  kişilik çeşitli ideolojik fraksiyonların, İP ve bazı sendikaların temsilci ve bayraklarıyla  doldurulmuştu.

AKM bölgesinde buluştuğumuz ve bu arada beklerken görüşen arkadaşımızın bölgedeki bazı güvenlik personelinden, akşam saatlerinde daha  da çoğalan grubun etrafa zarar vermeye devam ettiklerini ve kendilerini de tartakladıkları öğrenilmiştir. Zaten tam AKM’nin önünde ve Gümüşsuyu caddesine doğru 50m. daha aşağıda, yakılmış minibüs ve otomobillerin enkazlarıyla yapılmış barikatlar, yolların kesildiği ve içerisinin kendi kontrollerinde olduğunu ima eden bir görüntü arzediyordu. Orada görüp fotoğrafladığımız; ”NO PEACE, NO JUSTICE” İngilizce yazısı da “barış yok-yargı yok” anlamıyla işin daha derin yansımalarını ve dış odakların parmağını yada iç ihanetin dış mihraklara mesajı anlamını taşıyordu.

Daha sonra gezi parkına doğru ilerlerken yanımızdan geçen lise öğrencilerinden oluşan 15-20 kişilik küçük bir grubun ”Tayyip istifa” sloganlarına; arkamızdaki yaşlı bir bayanın “aferin gençlere” deyişi ise hazımsızlığa alet edilen gençlerin saflığı mı?  yoksa demokrasinin protestodan ve isyandan başka bir anlamı olmadığını (!) erkenden öğrenmişler kinayesi miydi? anlaşılmamıştır. Park alanına girerken daha merdivenleri çıkar çıkmaz yerlere serilmiş yüzlerce insan ve gezinen meraklı, gazeteci, eylemci ve turistten oluşan  nice insan tiplerini ve seyyar satıcıların satış derdiyle uğraştığı bir hengameye şahit olduk. Bir kenarda sökülmüş onlarca yol kenarı demir “baba”ların yığıntısını, çeşitli malzeme kolilerini  ve benzeri ambalaj atıklarından oluşan mezbeleliği gördük. O atmosferde kendi isteğiyle bulunan insanların bu manzarayı yadırgamadığından emindik  ve hatta panayır havasıyla çocuklarını gezdiren modern-sosyalist  tiplemeli aileler de görülmekteydi. TV kameraları ve onlara İngilizce açıklama yapan yaşlı bir bayan ile ( konuşma aksanı ve ses tonundan tam olarak anlaşılamayan)  bir çekim yapılıyordu.

Günlerdir orada kalanların lojistik gıda ve uyku ihtiyaçları için bazı tedariklerin yapıldığına şahit olduk. Anlaşılan demokrasi(!) havarilerinin  dayanışması ve bağışları eksik değildi. Bazı sanatçı gruplarının hem bu manzaranın temel taşları olmaktan ve hem de fırsattan istifade icra ettikleri yüksek(!) sanatlarına karşı da yapıldığını iddia ettikleri zulmü anlatan, bilhassa tiyatrocuların konuşmalarını izledik.  Parkın son tarafına yaklaşırken birkaç ağaç üzerine yapıştırılmış ilk masum anti-kıyım ifadeli pankartı ve hemen yanı başında metro çıkış kapısının duvarında ise “Taksim kızıldır kızıl kalacak” sloganını da gördük. Nihayetinde, Taksim trafiğini yol altına alma inşaatının, park sonu ve Divan oteli önündeki çıkışında yaya geçişini genişletmek maksatlı yer değişikliği yapılacak 5-10 ağacın bulunduğu bölümü de resmettik.

Bu arada yaklaşıp 2 lira (tarifeyi yükseltmişler) isteyen tinerci bir genç zavallıya cebimden çıkan bir lirayı verdiğimi de not düşmek gerekir. Zira Gezi Parkı ıslahı anlamında olan bu proje ve eylemler öncesinde, zaten bu bölgede hep tinerci veya ahlaksızlıkta sınır tanımayan ipsiz-sapsız insanların cirit attığı biliniyordu. Hatta birkaç yıl önce SAT komandosu olan bir kişinin tinercileri küçümseyerek umursamazlığı sonucu öldürüldüğü  medyada yer almıştır.

 

TALEP VE ÖNERİLER:

            Demokratik haklarını kullanmak isteyen duyarlı halkımız, illegal oluşumların aleti olmaktan kurtulmalıdır. Haklı duyarlılıklarını yine meşru zeminde yaparak, iyi niyetlerinin sabote edilmesine fırsat vermemelidirler. Örgütlerin  bilmesi gereken en önemli şey ise; demokrasinin kurallarını işletmekte olan meşru-seçilmiş hükümete karşı, anarşik ve terörist eylemlerle silah veya zorbalık kullanılarak sessiz çoğunluğu temsil eden hükümete karşı dayatma hakkının olmadığıdır. Meşru hükümeti görevden uzaklaştırmanın yolu, aynı geliş yöntemi yani SEÇİM iledir. Taşeronluğunu yaptıkları dış güçlerin asıl hedefinin Türkiye’nin yükselmesini ve kendilerine karşı bağımsızlığını kazanmasını engellemek olduğu bilinmelidir. Aynı gemide yolculuk eden tüm yolcuların, geminin delinerek batması halinde tamamının boğulacağını bilmeleri ve bu anlama gelen yıkıcı ve bölücü söylemlerinden vazgeçmeleri gerekir. Aksi halde devletin kendilerine karşı engelleyici yöntemlerini eleştirmeye hakları olmayacaktır.

            Hükümet yetkililerinin, ortamı yumuşatmaya ve itidale davetle öfkeli kalabalıkların taleplerini dinleyerek, haklı gerekçeye dayanmakta olan istekleri için gerekli düzeltme işlemlerini yapmasının, dayatmaya pabuç bırakmak anlamı taşımayacağı bilinmelidir. Ancak bu durum global sermayenin dayatmaları olarak sergilenen talepler karşısında da, gereken doğru tepkinin verilmesinde acziyet gösterilmemelidir. Eylemciler ikna yoluyla dağıtılmalı ve hem de dış mihrakların tezgahladıkları oyunun halkımıza izahıyla emniyet ve istihbarat kaynaklarımızın marifetiyle gerekli cevabı vermekte geç kalınmamalıdır.

 

DEĞERLENDİRME VE SONUÇ:

 

  • Polisin müdahaleden el çektirilmesinden sonra oluşan vaki manzara, adeta kopartılan yaygara ile sonuç alanların  gururu  ve sanki devletin zafiyeti  anlamına gelmektedir. Bu görüntünün tamiri acilen gereklidir.
  • Devletin şefkat ve merhametinin göstergesi olarak, evladına ayırım yapmayan  ana şefkatiyle yaklaşarak göstericiler muhatap alınmalı ve gerçek talepler tespit edilmelidir,
  • Kamu oyu ile paylaşılmadığı iddia edilen ve rant hedeflendiği düşünülen iddiaların gerçek ve son resmi kararı açıklanmalıdır,
  • Halkın kutsalına saldırı ve toplumsal çatışmaya zemin hazırlayan görüntü ve eylemlerden kaçınılmalıdır.
  • Demokrasinin ve Cumhuriyetin esası olan çoğulculuğun, kurallarına göre uygulamasından oluşan meşru yönetime tahammül gösterilerek  empati yapılmalı ve birbirimize karşı yıpratıcı eylemlerin ancak düşmanlarımızı sevindireceği unutulmamalıdır.

 

  • Global sermaye yöneticilerinin temsilciliği anlamındaki, güya göstericileri temsil ettiği öne sürülenler tarafından iptali istenen büyük projelerden geri adım atılmayacağı ve bu projelerin ülkemizin gücüne sağlayacağı katma değerler anlatılırken, beraberinde getireceği risk ve yeni problemlerle ilgili iddialara da tatminkar cevaplar verilmelidir.

 

Osman KAÇMAZ / ASDER üyesi Araştırmacı

Nejat  ÖZDEN  / ASDER üyesi Araştırmacı

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Son Düzenlenme Salı, 11 Haziran 2013 12:03
ASDER Genel Merkezi

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

2 yorum

  • Yorum Linki kemal mete Cumartesi, 15 Haziran 2013 11:33 yazan kemal mete

    ASDER...Her zaman... Her yerde... Herkesle...
    Bu eylemler sivil toplum örgütlenmesinin günümüz dünyasındaki gücünü, etkisini ve önemini sergilemesi açısından uygulamalı bir toplum mühendisliği dersi olmuştur.
    Haber kirliliğinin yoğun olduğu bir ortamda birinci elden, kaynağından bilgi sunan derneğimiz yetkililerini kutluyorum.

    Raporla
  • Yorum Linki Talha Salı, 11 Haziran 2013 08:42 yazan Talha

    Güzel tespitleriniz için teşekkürler, elinize sağlık.

    Raporla

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...