Salı, 26 Mart 2024 12:25

BİR YİĞİT ADAMIN ARDINDAN-2

Yıl: Aralık-1995

Topçu Yüzbaşı “disiplinsizlik” gerekçesi ile ordudan atılmış,

Kışlasından, Mehmetçiğinden, ideallerinden koparılmış,

Vazife başında, nöbette geçen her bir saatin bin saatlik nafile ibadetten üstün olan,

Mehmetçiğe, vatanına ve milletine aşk ve şevk ile hizmet etmekten koparılmış,

Evinde, tek başına…

Başı iki ellerinin arasında olup bitenleri anlamaya çalış,

Türkiye üzerinde oynanan dehşetengiz oyunların büyüklüğünü seziş,

Milleti millet yapan milli ve manevi değerlerinden uzaklaştırarak,

Türkiye’yi nereye götürmek istediklerini fark ediş…

Evinde, tek başına…

Büyük resmi anlamaya, taşları yerli yerine oturtmaya çalış,

Olayların arka planında neler olup bittiğini anlamaya matuf sorular, sorular, sorular…

Bazen cevabını bulmakta zorlandığı soruların cevabını istikbale bırakış…

Zahiren karanlık bir tünel içinde imiş gibi gözüken bu halden çıkış için,

Çareler arama, fikir sarmalında boğuşma…

Evinde, tek başına…

Dünyaya kapalı Allaha açık evinde teenni ile geleceğin nasıl inşa edeceğinin hesabında…

Evinde, tek başına…

Hüzünlü, tevekkülvari bir bekleyiş, bir arayış içerisinde…

Ama asla ümitsizliğe ve karamsarlığa kapılmadan bir bekleyiş,

İmanın ne kadar bitmez, tükenmez bir kuvvet kaynağı olduğunu damarlarına kadar derk ediş…

İmandan gelen bu kuvvet ve nokta-i istinad olmazsa yaşanabilecek büyük çaresizliğin,

İnsanı sürükleyebileceği ve telafisinin asla mümkün olamayacak yollara başvurmaya bırakılış…

Abdullah’ım da bu ve buna benzer sıkıntılarla boğuşuyor olmasından da öylesine eminim ki….

 

Yıl: Ocak-1996

Yer: İstanbul- Saraçhane İstanbul Büyükşehir Belediyesi Binası

Bir güzel adam Recep Tayyip ERDOĞAN, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı

Huzuruna kabul ediş, samimi ve candan kucaklaşma,

Kırk yıllık dost gibi karşılama ve derinleşen sohbet…

Karanlık 28 Şubat zihniyetinin temsilcilerinin ordudan attıkları askerler için:

“Onları, simit satmaya mahkûm edeceğiz” söylemlerinin,

Boyalı gazetelerin manşetlerinde sürekli yer aldığı dönemler…

Buna mukabil;

“Onlar atacaklar, biz alacağız” diye merdane bir duruş, azametli bir haykırış,

Karanlık zihniyete, milli ve yerli olmayan anlayışa karşı;

İlkeli, dik ve omurgalı bir tavır sergileyen imanlı bir şahıs: Recep Tayyip ERDOĞAN

Malum gazetelerde: “Ordu attı, İSKİ kaptı” şeklinde yer alan manşet haberlere karşı,

Hakiki bir iman, sarsılmaz bir irade,

Doğru bildiği yolda tek başına bile kalsa yılmayan bir kararlılık abidesi… Recep Tayyip ERDOĞAN

“Hakiki imanı elde eden adam, kâinata meydan okuyabilir” hakikatinin

Günümüzde uygulayıcısı…. Recep Tayyip ERDOĞAN

 

 

 

 

 

 

 

Yıl: Şubat-1996

İSKİ’de göreve başlama, askerlikten sivilliğe geçiş,

Bir davayı, bir aksiyonu temsil etme ahdi.

Diğer çalışan mesai arkadaşlarına:

“Böyle bir adamı, ordudan atmayıp da ne yapacaklar, iyi ki atmışlar” denmesi yerine

“Böyle bir insanı ordudan nasıl atarlar?” diye söyletmenin derdinde,

Fikir, tavır, eda, söz, davranış, ilkeli ve adaletli bir duruşla örnek olmanın,

“Doğru İslamiyet ve İslamiyet’e layık doğruluğu yaşama, hüsn-ü misal olma” azim ve gayretinde… 

 

Yıl: 1996

Birkaç dava adamı arkadaşları ile beraber

Günlerce süren seyahatlerle; Trakya’da bulunan dindar subay ve astsubay arkadaşlarını ziyaret,

Gönül dostu Öğretmen Yüzbaşısı Abdullah’ı ile Edirne’de tekrar buluşma, kucaklaşma

Yıllardır suya hasret kalmış ve susuzluktan çatlamış toprak misali dostunu içine çekme, öpme, koklama,

Yıllardır ayrı kalmanın hasretini gidermeye çalışma, sarılma sarılma sarılma…

“Ümitvar olun, yıkılmayın, sarsılmayın, yaşamınızdan taviz vermeyin” mesajlarını

İstanbul’dan alınan kararlı duruşa istinaden iletme uğraşısı, gönüllere su serpme gayreti…

 

Yıl: Ağustos-1996

28 Şubat zihniyeti tüm gaddarlığı ile hüküm sürmeye devam ediyor,

Her Yüksek Askeri Şura Toplantısını tüm Türkiye dikkatle izliyor,

Her Yüksek Askeri Şura Toplantısından çıkacak kararları tüm Türkiye merakla takip ediyor,

Görev yapan her bir dindar subay ve astsubay:

“Beni de ihraç ettiler mi?” diye endişe ile kararların açıklanmasını bekliyor.

Yine gazete manşetlerinde beliren bir başlık: “68 Subay/astsubay TSK’dan ihraç edildi”

Meğer benim dev yürekli edebiyat öğretmeni yüzbaşımın kutlu adı da bu listede varmış,

Yaşzedeler kervanına katılma sırası O’na gelmiş,

Kararın kendisine tebliğinden sonra beni aradı, haberleştik, halleştik, dertleştik

Gazasının mübarek olması temennisiyle dualaştık…  

 

Yıl: 1997

Büyük yürekli dev adam İstanbul’da…

Kardeşim öğretmen yüzbaşım İstanbul’da, 

Benim yüreğim, kalbim, ruhum iki duyguyu aynı anda yaşamanın şaşkınlığında,

Bir taraftan dostuma, kardeşime, yarenime kavuşmanın mutluluğunu yaşarken,

Diğer taraftan “yaprak dökümü” gibi bir dindar subayın ordudan kopartılmış olmanın burukluğunda,

Benim büyük yürekli dev kardeşim de;

Peygamber ocağını bırakmış olmanın hüznünü yüzüne aksettirmekte…

Yaşamakta olduğu ıstırabın derin izleri yüz ifadesinde öylesine yansımış ki belli…

İhraç edilen diğer arkadaşları bulma, onlara yol gösterme,

Yardımcı olma gayretinde bundan böyle beraberiz

Ama hep beraberiz…

Bundan böyle de hiç ama hiç ayrılmadık…

Bundan böyle bu iki genç adam ayrılmaz ikili olurlar,

Her yere beraber gitme gayretinde olurlar hep…

Bir mecliste; Varol’u görenler Abdullah nerede?

Abdullah’ı görenler Varol nerede diye sorarlar hep….

 

 

 

Yıl: 1997

Kader ağlarını o kadar güzel ve hikmetli örüyordu ki

Bizler farkında olsak ta olmasak ta her şey bir hikmet üzerine inşa ediliyor.

Yer: İstanbul-İSKİ Genel Müdürlüğü binası,

Zemin katta Genel Evrak Müdürlüğü odası,

Yaşzedelerin toplanması ve dertleşmesi için

Rabbim tarafından özel olarak tahsis edilmiş bir mekân adeta…

Ordudan her ayrılanların uğrak noktası olması için

Önceden hikmete binaen ayarlanmış bir mekân adeta…

İhraç edilen arkadaşların bundan sonra ne yapılması gerektiği konusunun sıklıkla konuşulduğu mekân adeta…

Kendi derdi ile dertlenmek yerine bu genç Edebiyat Öğretmeni Abdullah’ım;

İBB’sine iş başvuru için matbu örnek dilekçelerinin hazırlanmasında,

Kendi iş başvuru dilekçesinden önce diğer yaşzede arkadaşların iş başvurusu dilekçesini hazırlama gayretinde,

Toplanan dilekçelerin İBB verilmesinde,

Dilekçelerin takibinde beraberiz, omuz omuzayız, yan yanayız…

 

Yıl: 1997

28 Şubatın bunaltıcı adeta nefes almakta güçlük çekildiği zamanlar,

Başörtülü olarak hastanelere dahi alınmayan zamanlar,

Veya başörtülü olduğu için tedavisinin yarım bırakıldığı zamanlar,

Kamu alanı diye uyduruk bir ifade ile hürriyetlerin alabildiğine sınırlandırılmaya çalışılan zamanlar,

Başörtülü kızlarımızın üniversitelere alınmadığı zamanlar,

İkna odalarının kurulduğu yüz kızartıcı zamanlar…

Bu listeyi öylesine uzatmak mümkün ki,

Allah bir daha bize 28 Şubatlar gibi dönemleri yaşatmasın dediğimiz karanlık zamanlar…

Yaşzede arkadaşların belediyeye atama yazılarının çıkması epeyce gecikti,

Arkadaşlarımızın sabırları tükenme noktasına gelmek üzere,

Ocakların tütmesi, çorbaların kaynaması gerekiyor…

Gecikme sebebi anlaşıldı ki: 28 Şubatın baskıcı uygulamalarından endişe eden,

İBB’nin o zaman ki yöneticilerinden bazılarının

Atama kararlarını imza etmekten imtina etmeleri, bir zarar görür müyüz endişesi

Yüzünden atama kararlarının geciktiğini öğreniyoruz…

Bunu duyan İBB Başkanı Recep Tayyip ERDOĞAN:

“Madem imza atmaktan çekiniyorlar, o zaman atama kararına kimse imza atmasın, sadece ben imzalarım” diye tekrar ilkeli ve tavizsiz duruşunu sergiliyor…

Bu ve buna benzer dik duruşları sıklıkla sergileyen Recep Tayyip ERDOĞAN’ı

Bu aziz millet çok sevdi, çok sevdi, çok sevdi,

Cumhurbaşkanlığına getirdi, Türkiye’yi yeniden inşa etme görevi verdi, yolu açık olsun inşallah…

 

 

 

 

 

Varol YÜKSEL

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...