Salı, 27 Ağustos 2013 12:42

Sezai Karakoç ne diyor?

Türkiye'nin Suriye'yi 'reform' yöntemiyle dönüştürmesine hem dış güçler, hem de bölgedeki kimi güçler yazık ki izin vermedi.

Bazı 'Gezizakalı' arkadaşlarımızın şimdilerde 'Kardeşim Esad, niye düşman Eset oldu?..' lakırdılarına aldırış etmeyin.

Zira…

Suriye -Türkiye 'kardeşliğinden' de fena halde rahatsız olan bunlardı. O kadar ki, 'Ekseniniz kayıyor!' diyenlerin önde gideniydiler.

Hadi bunları anladık 'muhafazakar dostlarımıza' ne demeli?

Suriye'de vizelerin kalktığı, Bakanlar Kurulu'nun Şam'da toplanmasının söz konusu edildiği, Fenerbahçemizin Halep Olimpiyat Stadı'nda El İttihat'la dostluk maçı yaptığı o olağanüstü sinerjinin neşvünema bulduğu dönemden çok rahatsız olmuşlardı.

Sayın Erdoğan'ı tuttuğu yoldan geri döndürmek için yapmadıklarını bırakmadılar.

Mezhep asabiyetinden, İranlı ajanlar doğuda kol geziyor 'haberlerine' kadar matine-suare 'çalıştılar.'

Bakmayın siz son günlerde 'Suriye'yle niye kavgalıyız' yollu itirazlarına. O vakitler ağızlarına bakılsaydı Türkiye çoktan Suriye'ye girmişti. (Adeta ofsayt taktiği uyguladılar.)

Bunların hali, zafer elde edildiğinde 'biz de sizinleydik', işler zora girdiğinde ise 'biz size söylemiştik' diyenlerin haline ne çok benziyor!

Bizim özü sözü bir, dün ne söylediyse bugün de onu söyleyen aydınlara ihtiyacımız var…

Büyük bir bilgenin, Türkiye'nin yaşayan en büyük şairinin, Sezai Karakoç'un 'çözüm önerilerini' bugün dercedeceğimi söylemiştim.

Meseleleri günlük gündelik projeksiyonla değil tarihin, jeopolitiğin içinden değerlendirdiği için taa 1960'lı yıllarda Irak'ın işgal edileceğini söylemişti.

Malumunuz dediği gibi de oldu.

Türkiye eliyle Suriye'nin dönüştürülmesinden rahatsız olan güçler oldubitti marifetiyle Suriye'de 'iç savaş' başlattığında, 'İran-Türkiye-Suriye çatışmasının tuzak olduğunu' dile getirmişti:

'Batı, İslam dünyasına yönelik nihai işgali yapmak ve son darbeyi vurmak peşindedir' demişti, 'Öyle bir işgal ki, bir daha İslam'ın dirilişi vaki olmasın, İslam haritadan silinsin. Hadise budur. Tehdit hatta tehditten de öte içinde yaşadığımız gerçek budur…'

Sezai Abi bu açıklamayı bundan bir buçuk yıl önce yapmıştı. (Mezkur açıklama üzerine İhsan Dağı dostumuzun Batı böyle 'kaka' şeyler yapmaz yollu bir yazı yazdığını dün gibi hatırlıyorum. Zaman nasıl da akıp gidiyor.)

İkinci Cihan Harbi'nde kendi içinde kavgaya tutuştuğu için bölgeden geri çekilen Batı'nın tekrar geri döneceğini zaten öteden beri dile getiriyordu.

Bundan 5 yıl mukaddem kendisini ziyaret eden Mısır'dan bir partinin yetkililerine de, Batı'nın Mısır'ı tekrar işgal edeceğini (nedenleriyle birlikte) söylemişti.

Batı, İslam ülkelerinin tarumar olması için 'çelişkileri' alabildiğine derinleştirerek fitneye dönüştürüyor, iç savaşlar çıkarıyordu.

Batı'dan ihsan bekleyecek kadar, yani, gönüllü işgale razı olacak kadar korkunç iç savaşlar…

Sezai Abi, Nasır'ın 6 İhvan liderini idam etmesinin ardından 1953'te yazdığı 'Bedir' adlı kayıp şiirinden aklında kalan bir dizeyi de bizimle paylaştığı doyumsuz sohbetinde, aydınlara büyük sorumluluk düştüğünü, Batı'nın mahut işgal faaliyetlerine karşı birleşmekten, (ırk, mezhep, dil ayrımı gözetmeksizin) tek bir millet haline gelmekten başka çıkar yolu olmadığını belirtti.

Birleşme şekli de (federasyon veya konfederasyon) teferruattan ibaretti.

Sezai Abi'nin yanından şu duygu ve düşüncelerle ayrıldım:

İran-Türkiye savaşı iç savaştır, Suriye -Türkiye savaşı iç savaştır, Kürt- Türk savaşı iç savaştır, Şii-Sünni savaşı iç savaştır.

Değil mi ki biz bir milletiz, bu böyledir.

Salih Tuna

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...