Çarşamba, 03 Ocak 2024 14:27

Galata’dan Gazze’ye bir yol vardır

Gazze’de Siyonist İsrail’in neredeyse 90 gündür uygulamakta olduğu vahşi soykırıma karşı küresel çapta bir intifada yaşanıyor. Her alanda, sokaklarda, caddelerde, basında, akademide, uluslararası ilişkilerde, bireysel vicdanlarda, her yerde… Batılı başkentler uzun süredir görülmemiş vicdan ayaklanmalarına sahne oluyor. Gösteriler, mitingler, boykotlar.

Türkiye’de de aynı şeyler oluyor. İsrail, tarihinde görmediği protestolarla karşılaşıyor, duymadığı eleştirileri, hatta küfürleri duyuyor. Ona destek olanın, onunla işbirliği yapanın, ona ses çıkarmayanın da payını aldığı bir öfke var dünyada ve bu öfke birikiyor. Buna rağmen bütün bunlar azgın bir boğa gibi saldırmakta olan İsrail’i durdurmaya yetmiyor. Öyle olunca bütün bu yapılanların anlamsızlığına dair bir duygu da oluşuyor. Bunca insanın gösteriye, protestoya, eleştiriye hatta küfre dönüşen bunca öfkesinin, buğzunun zulmü ortadan kaldırmaya yetmiyor olması, bu sefer dönüp bütün bu yapılanların boşa yapıldığı duygusunu oluşturuyor. Orada her dakika insanlar, çocuklar ölmeye devam ediyor çünkü. 9 bin bebek-çocuk ölmüş, ölmeyenlerden 9 bini de (yetişkinleri saymıyoruz burada) ampüte olmuş, yani en az bir ayak veya kolunu kaybetmiş.

Bu manzara karşısında mitingler yapmak, yazılar yazmak, protestolar yapmak ne işe yarar deyip bu tür faaliyetleri neredeyse durdurmayı telkin edenler de var. Aslında Kassam Tugayları Sözcüsü Ebu Ubeyde geçtiğimiz günlerde 7 Ekim sonrası yaşanan bu trajik insanlık durumuna karşı Dünya’nın “suçlularla işbirliği yapanlar ve seyirci kalanlar olarak ikiye bölünmüş durumda” olduğunu söyleyerek çok acı bir mesaj verdi. Buna benzer bir mesajı ilk başlarda bu soykırıma karşı acizlik ifadeleri kullanıp da Gazze’ye yardımdan bahseden Arap liderleri için vermişti: “Allah korusun, sizden veya hiç kimseden yardım istemiyoruz. Yardımı sadece Allah’tan isteriz biz. O da kimi layık görüyorsa, yardımı onun eliyle yollar bize.”

Gazzeli mücahitler savaşın bütün yükünü tek başlarına üstlenmiş durumdalar. Aslında zalimlere karşı bu vakarda bir savaşın sorumluluğunu üstlenmek için gerçekten, kelimenin gerçek anlamıyla bütün kayıtlardan özgür olmak gerekiyor. Bu özgürlük seviyesine ise şu zamanda Gazze halkından başka hiç kimse sahip değil. Onun için Gazze’ye yardım eden aslında kendine yardımcı olmuş oluyor. Gazze’nin yanında saf tutan kendi özgürlüğüne talip olmuş oluyor.

Elbette doğrudan saldırıları ve akan kanı durdurmak gibi bir etkisi olmuyorsa da Gazze halkıyla birlikte olduğunu duyurmanın hiçbir anlamı olmadığını söylemek doğru değil. Bilakis, bu konuda safını belli etmenin, bu uğurda herhangi bir şey yapmanın mutlaka bir anlamı ve etkisi vardır.

Yılın ilk günü, sabahın ilk saatlerinde, herkes mışıl mışıl uykusundayken Galata’da gerçekleşen büyük buluşma, kesinlikle diğer bütün eylemler arasında muhteşem bir olaydı. Arkadaşımız Ersin Çelik de çok güzel ifade etmiş: “Galata tarafından çekilen o kare tarihin akışında mutlaka yer alacak.”

Milli İrade Platformu’nun çağrısıyla sabah namazından sonra toplanılan Galata Köprüsü’nde verilen İstanbul siluetli “direniş hattı” nın gördüğü işlev, oynadığı rol, elbette sıradan bir miting organizasyonundaki performanstan ibaret kalmayacaktır. Asıl rolü bütün sembolik anlam yoğunluğuyla 2024 yılının ilk saatlerinde, sabah namazı sonrasında, İstanbul’da, Galata’da, bu kadar büyük bir topluluğun bir irade ortaya koyabilmesi, daha fazlasını istendiğinde geçmişte yapmış olduğu gibi yapabileceğini hissettirmesi. Gazze’de başlamış olan inisiyatifin İstanbul’da da, dolayısıyla bütün İslam aleminde bir devamının olduğu.

Bu inisiyatifi, malum, Gazzeli yiğitler hareketlendirdi. Gazze’nin çağrısına verilen bir cevaptır Galata. Aksa Tufanı’nın dalgalarıdır Galata’da gördüğümüz. Bu dalgaları görünür kılmanın yolu onda bir katre olabilmektir elbet. İsrail Gazze’yi bombalayarak, çok sayıda Filistinliyi hayvanca, barbarca katlederek seviniyorsa, bu sevincini kursağında bırakmanın mesajıdır Galata’dan verilen mesaj.

Ersin Çelik verilen fotoğrafı bir de şöyle tasvir ediyor: “Soykırımı izleyip duyarsız kalmayı seçen Müslüman halkları silkeleyecek, 9 binden fazla çocuk ölmesine rağmen hâlâ “acaba” diyenlerin vicdanlarını kanatacak, İsrail’in baskısından korkup sinenleri cesaretlendirecek çok güçlü, çok anlamlı bir fotoğraf verildi İstanbul’da.”

Mitinglerin etkili, faydalı veya anlamlı olmadığını kimse söyleyemez. Hiç olmuyorsa böyle bir etkisi oluyor, hiç olmuyorsa dua yerine geçiyor, o duayı edenlerin ihyasına yol açıyor. İstanbul’un Galata’da ihya olduğu gibi.

İstanbul ile Mekke’nin arasında Gazze (Filistin, Kudüs) vardır. İstanbul’dan namaza durulduğunda yüzümüz Mekke’ye döndüğü kadar Kudüs’e de dönmüş oluyor. Daha büyük tevafuk, Kudüs’ün Mekke ve İstanbul’un tam ortasında yer alıyor olmasıdır. Bu coğrafi konum, bu mesafeler, İstanbul ile Gazze arasındaki yolu atlanamayan, atlanamayacak bir yol haline getiriyor. Kudüs bütün Müslümanların ilk kıblesi olabilir ama İstanbul için fıkhen değilse bile coğrafi olarak hala kıbledir.

HATIRLAYALIM. Hendek Savaşı günlerinde Müslümanları büyük bir ye’se düşürecek kadar yoğun bir kuşatma yaşanıyordu. Öncesinde de hendek kazmaya sevk eden bir savunma savaşı hazırlığı vardı. Müslümanların bu savaşı kazanmaları o zaman Kureyşlilerin topladıkları güç açısından bakıldığında neredeyse imkânsız görünüyordu. Yoğun bir umutsuzluk hali içinde Hz. Peygamber’in eline kazmayı alıp kimsenin parçalayamadığı bir taşa her vurduğunda verdiği müjdeler, içinde bulunulan objektif şartlar açısından imkânsız görünen haberlerdi. Bizans sarayı ve Kisra’nın çöküşünü gördüğünü haber veriyordu müjdeler.

Galata’da yılın ilk saatlerinde oluşan manzaranın Gazze’de sadece Filistin’in kurtuluşuyla sınırlı kalmayacak büyük bir zaferin müjdesi olarak büyük bir umut yarattığından hiç kimsenin kuşkusu olmasın.

 

Yasin AKTAY

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...