Cumartesi, 12 Mart 2011 16:36

Acaristan faciası

Hemen yanı başımızda bir yangın var. Alevleri gökleri sarmış, ta okyanus ötesine kadar geliyor. İçinde evladım tutuşmuş yanıyor. Ne çare, imdada gelen yok. Herkes kendi derdine düşmüş, burnunun dibindeki faciayı göremiyor.

Sevgili okuyucular, sakın mübalağa ettiğimi sanmayın. Gerçekten de çok çirkin ve dehşetli bir facia ile karşı karşıyayız. Devletimiz resmen uyuyor. İstihbarat Teşkilatı ise tam bir gaflet içerisinde kalmış. İrtica peşinde koşmaktan,  Aczmendi gibi kadrolu memurlara para yetiştirmekten başka hiçbir şey yaptıkları yok. Belki bu yazı sayesinde bazı gayretli ve hamiyetli insanlarımız uyanır da bu yangını söndürmeye çalışır, bir çare bulmaya sebep olur.

Evet, hemen Artvin sınırımızda Gürcistan’ın Acaristan adı verilen özerk bir bölge var. Batum şehri ve civarında yaşayan ve “Acara” adı verilen çoğu Müslüman olan bir halk, engizisyon mahkemelerinde olduğu gibi yok edilmeye çalışılıyor. Burada yaşayan annesi, babası soyu sopu Müslüman olan birçok genç insan zorla Hıristiyanlaştırılıyor.

Bunu nasıl yapıyorlar, tam olarak anlayabilmiş değilim. Sadece konuştuğum zorla Hıristiyanlaştırılmış bazı kişiler ile yapmış olduğum diyalogları dile getirerek bu büyük felaketi gözler önüne sermeye çalışacağım. Konuştuğum birkaç kişi değil, onlarca Gürcü vatandaşı. Neredeyse hepsi aynı yaraya parmak basıyor.

Şimdi sakın “bize ne Gürcistan vatandaşlarından” gibi bir söz söylemeyin. Zira Türkiye Cumhuriyeti kurulurken komşu ülkelerle ve özellikle de Rusya ile bazı anlaşmalar yapıldı. Brest Litovsk, Kars ve Moskova anlaşmaları ile sınırlarımız belirlendi.

Bugün Gürcistan sınırları içinde kalan Acaristan bölgesi, Kazım Karabekir komutasındaki askerlerimiz tarafından kurtarılmıştı. Fakat ne yazık ki Batum ve civarı kızıl komünistlere teslim edildi. Onlar da başta Müslümanlık olmak üzere bütün dinlere savaş açarak insanları dinsizleştirmeye başladılar.

Aradan yıllar geçti. Bolşevik baykuşları bir bir gebermeye başladı. Komünizmin çökmesi ile birlikte Sovyetler Birliği paramparça oldu. Acaristan’ı da Gürcistan’a bıraktılar. İlk 10 yılda komünizmin bıraktığı yaralar sarılmaya başlandı. Dinsizlik almış başını gitmişti. Camiler ve kiliseler açılmaya başlandı. İnsanlar nereden geldikleri, nereye gidecekleri ve kim olduklarını sorgulamaya başlamıştı ve din adamlarından yardım almaya çalışıyordu.

Ne yazık ki Türkiye Cumhuriyeti, tarihi ve kültürel bağlarını bir yana bırakarak Acaristan’ı kendi kaderine terk etti. Kızıl köpeklerden sonra, Batılı domuzlar, ülkeyi yeniden yangın yerine çevirmeye başladılar.

Amerika ve Batı ülkelerinin desteklemiş olduğu şu an hala yönetimde olan hükümet ilk iş olarak Acaristan’ı işgal etti. Aslan Abaşidze isimli özerk bölgenin lideri Rusya’ya kaçmak zorunda kaldı. Bölgeye anlaşmalar yolu ile sağlanan bütün özerk yetkiler bir bir ortadan kaldırıldı. Hatta özerk olan bayrağı zorla değiştirilerek “haç” işareti konuldu.

Gürcistan devleti, Batının dolduruşuna gelerek kendi bayrağını da değiştirmiş daha önce bir tane bile yok iken 5 tane haçı bayrağına koymuştu. Hâlbuki ülkenin yaklaşık % 25’i Müslüman’dı ve bu insanların talepleri dikkate dahi alınmıyordu.

Bütün bu olayları Türk Hükümeti sadece izledi. Hiçbir müdahalede bulunmadı. Hâlbuki Acara’daki insanlara karşı İstiklal Savaşından beri devam eden sorumluluklarımız vardı. Biz Müslümanlığın ortadan kaldırılmaması için bütün halklar el ele verip işgalcilere karşı savaşmıştık. “Yok böyle bir şey” diyenlere, İstiklal Marşımızı gözlerine sokuyorum. Bir parça okusunlar bakalım ne diyor?

Şair “Şu ezanlar ki, şehadetleri dinin temeli. Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli” derken, dinimizin direği namaz kastediliyordu. Mecliste bu marş alkışlarla kabul edildi. Diğer mısralara bir bakın, aksini kimse iddia edemeyecektir.

Şimdi ise yurdumuzun üstünde din düşmanları yeniden kol geziyor. Asya’daki soydaş ve Müslüman halklar ile geçiş yolumuz üzerindeki bir devlet üzerinde yani Gürcistan’da insanlar zorla Hıristiyanlaştırılarak, doğu sınırımıza bir duvar örmeye çalışıyorlar. Hükümetlerimiz ise sorumluluk bilincinden uzak bir şekilde, yapılan din değiştirme operasyonlarına seyirci kalıyor. Allah, akıl fikir ve izan versin, ne diyeyim.

Bu işi yani Hıristiyanlaştırma işini nasıl yapıyorlar, tam olarak anlayabilmiş değilim. Kimsenin alnına silah dayamıyorlar lakin öyle cazip fırsatlar sunuyorlar ki zavallı gençleri tuzağa düşürüyorlar. Gemimizde çalışan ve annesi, babası Müslüman hatta dedesi hoca olan iki Gürcü vatandaşı, şöyle dedi. Bizim dedelerimiz Hristiyanmış, biz de çoğunluk Hristiyan olduğu için din değiştirdik.

Yahu yapmayın, eylemeyin bin yıl önce bizim de atalarımız Şaman’dı, ne yani biz de şimdi Şaman veya yertanrısı, göktanrısına mı inanacağız. Hem bu işe ana-babanız ne diyor. Onlar size kızmıyor mu? Diye sorduğumda; “ne yaparsan yap, biz seni serbest bıraktık”  diye cevap vermişler.

Gemide, seyir esnasında köprüüstünde bulunuyordum. 4. Kaptana “Ettehiyyatü” duasının anlamını anlatıyordum. Bu arada Hristiyan olmuş bir Gürcü yanımıza geldi. Ben bu duayı biliyorum dedi. Başladı okumaya, bir iki yerde tekledi ise kelimeyi şehadet kısmını gayet net bir şekilde okudu.

Ben bir yaşıma daha girmiştim. Bu ne iştir diye sormaya başladım. Hala Müslümanlığını bırakmamış gemiciler bana devlet politikasının böyle olduğunu söylediler. Okullarda beyin yıkama faaliyeti devlet eliyle yapılıyormuş. Zaten 75 yıllık komünist esareti sonrasında çok zayıflamış olan Müslümanlık bağları şimdi tamamen kopartılmaya çalışılıyordu.

Son iki gemimde yaklaşık 15 Gürcü vatandaşı ile çalıştım. Bunların hepsi de Batum bölgesinde yaşayan kişilerdi. Ekonominin kötü olması ve işsizlik yüzünden Türkiye’ye gelmiş Türk gemilerinde çalışmaya başlamışlardı. Bunların % 80’inin ailesi Müslüman’mış lakin şu an “Elhamdülillah Müslümanım” diyen sadece bir iki kişi var. Gerisini varın siz hesap edin…

Ben okuyucularımdan ve hasetsen Gürcü kardeşlerimizden rica ediyorum. Ne olursunuz şu yaraya bari siz el atın. Devletin ve Diyanet teşkilatının yapacağı bir hayır yok. Dindar insanlara sıkıntı vermesinler yeter. Aldıkları maaşlar kursaklarında kalsın, onlardan bir hayır beklemektense bizlerin bu yangına el atıp söndürülmesine çalışmaktan başka çare yok.  Yoksa Maazallah, Kahhar olan Rabbimizden okkalı bir tokat yeriz ki, umursamamazlığımızın cezası pek acı olur.

Rabbim bütün Müslümanları, düşmanlarımızın şerrinden muhafaza etsin…

Son Düzenlenme Pazartesi, 19 Mart 2012 15:53
Vehbi Horasanlı

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...