Cuma, 13 Ocak 2017 11:05

Ekonomik para savaşı (1)

Türkiye siyaseten tarihi kimliğini hatırladıkça, kendine döndükçe milli ve İslami değerleri savundukça batı ile zıtlaşıyor, ABD ile çatışıyor. Türkiye bir yol ayrımına geldi, tarihi kararları alacak, bir yol haritası çizecek ve tarihi yürüyüşüne devam edecek. Türkiye yol ayrımındadır; ya büyük devlet olacak ya da parçalanıp tarihten silinip gidecek!

İsmet İnönü’nün bir sözü var; ‘’büyük devletlerle ilişki kurmak ayı ile yatağa girmek gibidir, ne yapacağı belli olmaz’.

Amerikan dış politikası kincidir. Bu karakterini sisteme hâkim olan Yahudi lobisinden almaktadır. 2003 yılında ABD Irak’a harekât yapmadan önce Türkiye ile  “Tezkere görüşmeleri “ yapılmıştı. Türkiye’ye 70 milyar $ para vereceklerdi. Kuzeyden harekât yapsın ve 80 Km’den fazla Irak içlerine girmesin diye. Bu pazarlıklar uzadı, ABD, Türkiye’nin Irak topraklarına daha fazla gireceği endişesine karşı Bağdat kuzeyinde bir çatışma senaryosu bile hazırladılar.  Daha sonra “at pazarlığı yapamayız” dediler, Türkiye ile görüşmeleri kestiler, ABD İngiltere ile birlikte bir takım koalisyon güçlerini de yanlarına katarak Irak’a saldırdılar. Türkiye denklem dışı kaldı.

Hatırlanacağı üzere ABD 2001 yılında MİLLENNİUM CHALLENGE 2002 deprem, darbe birçok senaryoyu kapsayan bir tatbikat yaptı. Bu tatbikatta senaryo şöyle çizilmişti: Akdeniz’de bir ada sorunu yaşayan ve topraklarında birçok etnik unsur barındıran iki kıtayı birleştiren bir ülke var (!?); uluslararası güçler bu ada için bir çözüm teklif ediyorlar, halk ve siyasiler kabul ediyor, ordu kabul etmiyor, siyasiler bastırınca ordu yönetime el koyuyor. Faşist generaller ve diktatör liderlikten bu ülkeyi kurtarmak için USA harekât yapıyor. California Eyaleti’nin Nevada Çölü’nde gerçekleştirilen bu tatbikata 13500 askeri lider ve birlik komutanı seviyesinde asker, istihbaratçı CİA, ABD Dışişleri Bakanlığı, ABD Merkez Bankası (FED) (!?) ve diğer örtülü güç unsurları katılmıştır. Bu tatbikata İngiltere, Avusturalya ve Almanya gözlemci olarak katılmış, Türkiye bu tatbikata davet edilmemiştir. Tatbikatın senaryosu şöyle cereyan etmiştir. Hedef ülkede önce çok yıkıcı bir deprem meydana gelir. (California’daki fay hattı Kuzey Anadolu fay hattı ile birebir benzer bir faydır.) Ülkede karışıklıklar çıkıyor, iç savaş benzeri olaylar başlıyor. Uluslararası bir mahkeme bu ülkenin çıkarlarına ters bir karar alır. Ordu darbe yapıyor. Hedef ülke adayı ablukaya alınca ABD harekete geçiyor. 96 saat içinde bu ülkenin işinin bitirilmesi lazımdır. (Dünyada seferberlik emrini 96 saatte tamamlamayı planlamış tek ülke Türkiye’dir.) Senaryo bu şekilde deneniyor. İşin ilginç yanı bu senaryoda düşman kuvvetlerini temsil eden general (Yani Türk tarafı) ABD kuvvetlerini mağlup ediyor. Sonra bu generali emekli ediyorlar. (Yani kendi hazırladıkları tatbikatta kendi kendilerine yeniliyorlar.)

1990’lı yıllarda BOP Projesi hazırlanıp Dışişleri Bakanlığı’nca BM’e sunulduğunda şu gerekçeler ileri sürülmüştü: Ortadoğu’daki 22 devletin toplam gayri safi milli hasılası bir Avrupa devleti kadar değildir. Eğitim, kültür en düşük seviyededir, kadın hakları yok denecek kadar azdır. Bunun sebebi burada bulunan baskıcı yönetimlerdir. Bu yapının değişmesi için liberal demokratik toplumlarla entegre olacak bir proje gerçekleştirilmelidir. Bunun adı BOP’tur.

Richard Perle ve birçok neo-con’un 1990’lı yıllardan önce ABD Başkanlığına sunduğu “Yeni Amerikan Yüzyılı ve İsrail’in Güvenliği’ni” sağlamaya yönelik raporlar BOP projesinin yolunu açtı. Madeleine Albright’in Dışişleri Bakanlığı döneminde; bu projeyi şöyle açıklamıştır: ABD olarak Amerikalıların ve dünyanın sağlıklı, hümanist, demokratik ve liberal ekonominin geçerli olduğu bir strateji üzerinde çalıştık. Bu stratejinin uygulanmasına büyük önem veriyoruz ve insanlığın geleceğinin hayrına olacağına inanıyoruz. ABD olarak bu strateji ile belirlediğimiz yolda BİZE ENGEL ÇIKARAN KİM OLURSA OLSUN YOK ETMEYE KARARLIYIZ.

Demek ki neyimiş? ABD bu projeyi engellemeye çalışan taraf kim olursa olsun yok edecekmiş.

ABD eski Başkanı Bill Clinton bir Türkiye ziyaretinde şöyle demiştir: 20. Yüzyıl Osmanlı’nın mirasının paylaşımı üzerine şekillenmiştir. 21. Yüzyıl da Türkiye’nin alacağı kararlara göre şekillenecektir.

Tamam, Albright saklamıyor açıkça tehdit ediyor. Şimdi Clinton ne demek istiyor? Onu inceleyelim: 1920’de Osmanlıyı dağıttık 2. Dünya Savaşı bu mirasın bölüşülmesi için yapıldı. Her ne kadar siz o savaşlara katılmadıysanız da Türkiye’nin etrafındaki güç unsurları dağıtıldı, çember daraltıldı. Yeni ulus kimlikleri inşa edildi, sizin eski gücünüz kalmadı. Şimdi bir karar vereceksiniz! Biz isteklerimizi zorla mı gerçekleştireceğiz, yoksa bunlar zaten biz istesek de istemezsek de yapacaklarını yapacaklar gönüllü mü teslim olsak diyeceksiniz!?

Biraz daha iyimser düşünelim: Türkiye 21. Yüzyıla girerken NATO’ya üye ve ABD müttefikidir. Ne ittifaktan ayrılmıştır, ne de küresel sisteme itiraz edecek bir karar değişikliğine gitmiştir. Başka ittifaklara girmemiş, silah sistemlerini değiştirmemiş, uluslararası taahhütlerine sadakatsizlik göstermemiş, ABD çıkarlarına zarar vermemiş, ABD ve ittifakın aleyhine hiçbir işin içinde olmamıştır. Türkiye ekonomik kalkınmasını devam ettirmek çabasında olan bir ülkedir. Ne olmuştur da Türkiye’nin yeni bir karar vermesi beklenmektedir?

Türkiye nasıl bir karar vermelidir? Hangi tavrını değiştirmelidir? Daha doğrusu ne yapmalıdır ki bu ittifak devam etsin? Daha doğrusu nasıl bir teslimiyet bekliyorsunuz?

Türkiye’nin BOP haritalarında yayınlanan plana rıza göstermesi mi istenmektedir? İsrail’in güvenliği için Irak ve Suriye’nin parçalanması, doğu ve güneydoğu hudutlarının değişmesine rıza göstermek mi istenmektedir?  Ne istenmektedir? Bunun cevabının ne olduğu Irak’ın ABD tarafından işgalinden sonra görüldü

PKK ortak düşmanımızdır(!). Sakın Irak’a girip bir askeri harekât yapmaya kalkmayın Ben izin verirsem bazı küçük noktalara atış yapabilirsiniz, büyük operasyon olmaz bozuşuruz.

Peki, Suriye’nin PYD bölgesine girmemize izin veriyor musunuz?  Katiyen olmaz. Suriye’de etnik haritayı değiştiriyorsun, Münbiç’i, Aynel Arap’ı PKK-PYD/YPG veriyorsun, Suriye’nin kuzeyini terör koridoruna çeviriyorsun,  terörist unsurlara ağır silahlar veriyorsun, bu gün El Bab’da Türk tanklarına karşı kullanılan Tow füzeleri sizin imalatınız, ne yapmaya çalışıyorsunuz? Dedik ya bir harita yayınlamıştık, ona bakın ne yapmaya çalıştığımızı oradan anlarsınız.

ABD diyor ki; biz size söyledik direnmeyin, bölünmeye razı olun; biz algı yönetimi ile ihaneti kahramanlık olarak gösterir, halkınızı ekonomik krizlerle terbiye eder, propaganda ile razı ederiz. Yeter ki razı olun. Bunu kabul etmediğiniz taktirde; halkı ekonomik kriz ile bunaltırız. Terör saldırıları ile sindirir, direncinizi kırarız. Bunun nasıl yapıldığını ve ne yapılacağını araştırmaya devam edelim…

Suat GÜN

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...