Pazartesi, 18 Mart 2019 12:20

YENİ ZELANDA KATLİAMI ve ALÇAKLAR TARAFINDAN ARKADAN VURULARAK KATLEDİLEN MÜSLÜMANLAR

Bu gün gündemde olan bekâ meselesiyle ilgili olarak bir yazı yazmayı düşünüyordum. Gündem birden bire değişti. Ajanslara acı bir haber düştü, dünyanın öteki ucundaki kardeşlerimizin acısı yüreğimizi yaktı. Sırf Yüce Allah’ın önünde saygı ile eğilmek, yüz koyup yalvarmak, onun yüceliğini takdis etmek, bir damla sudan yaratıldığının bilinci ve aczi ile kulluk etmek için camide toplanmış olan Müslümanlar; alçakça arkadan vurularak katledilmiştir. Yeni Zelanda’nın Christchurch şehrindeki 2 camide 49 kişinin katledildiği, 48 kişinin yaralandığı vahşi katliamı Brenton Tarrant isimli bir terörist gerçekleştirmiş, çok ilginç mesajlar vermiştir.

Terörist öyle pervasız, öyle azgın ki; vereceği mesajı Facebook ve diğer sosyal ağlardan (Instagram) 70 sayfalık bir bildiri ile önceden duyuruyor. Duyuru bütün dünya tarafından öğrenildikten, duyulduktan ve propaganda amacı gerçekleştikten sonra Facebook denilen book, hesabı silip ortadan kaldırıyor(!) Facebook’un Yeni Zelanda sözcüsü Mia Garlick, "Yeni Zelanda Polisi, Facebook'ta başlatılan canlı yayından kısa bir süre sonra bizi uyardı ve biz de hemen video ile birlikte saldırganın Facebook ve Instagram hesabını kaldırdık. Ayrıca, saldırıya ya da saldırganlara yönelik yapılan herhangi bir övgü ya da destek veren yorumları da kaldırıyoruz.” 

Bu olaydan hemen sonra Reuters da ilginç bir haber çıktı. Terörist birçok ülkeye gitmiş, gittiği ülkelerin arasında Türkiye'nin de yer aldığı öne sürülüyor. Ajansın güvenlik kaynaklarından edindiği bilgilere göre saldırgan Türkiye'ye son ziyaretini Bulgaristan üzerinden kaçak yollarla yaptı. Ayrıca 2016'da yaptığı iki ziyarette toplamda 43 gün kalarak henüz tespit edilemeyen gizli bağlantılar kurdu. Deniyor.

Reuters'ın son dakika haberine göre Yeni Zelanda'daki teröristin geçmişte bir süre Türkiye'de olduğu belirlendi. "Terör saldırı şüphelisinin Türkiye bağlantıları araştırılıyor" denildi.

Daily Mail Gazetesi, 28 yaşındaki Brenton Tarrant adlı Avustralyalı saldırganın 7 yıl boyunca aralarında Kuzey Kore ve Pakistan olmak üzere çok sayıda ülkeyi ziyaret ettiği, saldırganın 17-20 Mart 2016 ve 13 Eylül-25 Ekim 2016 arasında Türkiye'ye giriş-çıkış yaptığı öğrenildi diyor. Saldırgan 43 gün boyunca hangi bağlantılar kurduğu kimlerle görüştüğü araştırılıyor dendi[1].

  1. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu "Bu hain saldırıda sadece faillerin değil Batı'da çığ gibi büyüyen İslam karşıtlığını ve nefreti körükleyen siyasilerin ve medyanın da aynı derecede sorumluluğu vardır.” Dedi.

Önce Vatan Gazetesi’nde 23 Mart 2017 tarihinde yayınlanan “Avrupa’yı baştanbaşa ırkçı partiler istila etti” başlığı ile yazdığımız makalede Avrupa’daki bütün ırkçı ve İslamafobik partilerin başında ve lider kadrosunda Yahudilerin bulunduğunu ifade etmiş, Avrupa’daki bütün ırkçı partilerin foyasını ortaya koymuştuk[2].  Avrupa’da fesat hareketini bunlar her tarafa yaydılar.  Başta Hindistan, Myanmar (Eski Burma) ve Çin olmak üzere, diğer Müslüman olmayan toplumlarda da ciddi bir İslam düşmanlığı yarattılar.

Bu terör eylemi ile Müslümanlarla Hıristiyanları, Avrupalılar ile Türk ve Batı Asyalıları, Rusya’daki Müslümanlar ile Ortodoksları, Çin’deki Uygurlarla- yönetimi, Türkiye’deki dindarlarla laikleri karşı karşıya getirmeyi hedefliyorlar.

Teröristin eylem tarzı; kalleşçe, infaz biçimi, Allah’a iltica eden insanları arkadan vurması ile verdiği mesajlar tipik bir Siyonist fesat programının kuklası olduğunu göstermektedir.

Teröristin aracında dinlediği Sırpça marşlar Bosna’daki Boşnak katliamlarını öven sözler[3], Türklere yönelik nefret sözcükleri, Ayasofya'nın minarelerini yıkma, İstanbul'u kurtarıp tekrar Konstantinopolis yapma, Endülüs ve 2. Viyana Kuşatması’ndan söz etmesi “Beşiktaş’a Beyoğlu’na gelmeyin öldürürüm” gibi laflar etmesi. Bu işi, bu bilgiyi 26 yaşındaki bir şahsın bilmesi, batı ile İslam arasındaki fay hatlarını tahrik edecek söylemlerde bulunması tek başına yapması mümkün değildir. Bu şahsın arkasında bir istihbarat örgütü olmadan böyle bir eylem yapılamayacağını göstermektedir[4].

Hatırlanacağı üzere 4 Şubat 2001 tarihinde, Mahmut Esad Coşan Hocamız damadı Prof.Dr. Ali Yücel Uyarel ile bir cami açılışı yapmak için Grifit şehrine giderken, Avustralya, Sydney civarında, Dubbo kasabası yakınlarında geçirdiği elim bir trafik kazası sonucu vefat etmişti.  Bu olayın bir trafik kazası olmadığı, tıpkı Susurluk Kazasında olduğu gibi Rahmetli Hocamızın aracının frenleri boşaltılarak infaz edildiği tahmin ediliyordu.

Bu olayları analiz ederken; Avustralya ve Yeni Zelanda’nın yerli halkı ve esas sahibi olan Aborjinlerin yaşadığı, bunlar arasında İslamiyet’in hızla yayıldığı, bu durumun İngiliz Valilerce yönetilen ve bu toprakların tapulu mülk sahipleri olan Rothschild Hanedanlığını çok rahatsız ettiğini göz önünde tutmak gerekiyor.

Bu olayların arkasında küresel fesadın kaynağı ve organik beyni olan Siyonizm olmadan asla mümkün olamaz.  Şu noktayı gözden uzak tutamayız: Bu katliam “üst aklın” işidir. Yeni Zelanda’da Anglosakson merkezli Batılı istihbarat servislerinin oluşturduğu “5 Eyes” (Beşgöz) diye bir sistem vardır. Echelon (eşelon) sistem adı verilen ortak istihbarat yapısının merkezi burasıdır. Siyonist sermayenin birçok dev şirketinin merkezi Avustralya ve Yeni Zelanda’da bulunmaktadır.

Burada mukim; ABD, İngiltere, Yeni Zelanda, Avustralya ve Kanada gizli servislerinin bilgi ve desteği olmadan böyle bir eylem gerçekleştirilemez. Teröristin elindeki silah, malzeme ve bir bölüğe yetecek cephane yükü ile bir yerden bir yere 100 metre gidemez. Terörist eylem yapacağını önceden bildirdiği halde herhangi bir tedbir alınmamışsa bunun tertipçisi batılı istihbarat örgütleridir. Yol göstermişlerdir, yol vermişlerdir, yardım etmişlerdir, eylem yapılmıştır.

Olayların plânlama aşamasında Polisin haberinin olmaması mümkündür. Çünkü bu iş profesyonel istihbarat örgütlerinin işidir. Bu işler yapılırken zavallı Başbakan Ardern’in ruhu bile duymaz:  “Özgürlükler ülkesi Yeni Zelanda’ya bir gölge düşürülmesini asla istemeyiz” diyerek kendi kendine züğürt teselli verir. Ülkeyi kendinin yönettiğini zanneder!

İslam Dünyası açık saldırı altındadır, buna karşı nasıl mukabele etmek lazımdır, yarın bunu yazacağız.

 

[1] https://www.gzt.com/haber/avustralyali-teroristin-karanlik-rotasi-turkiyeye-kacak-girdi-43-gun-gecirdi-3489816

İngiliz haber ajansları bu kadar bilgiyi nereden almıştır, kim vermiştir? Ne çabuk teröristin seyahat plânı ortaya çıkartılmıştır. Adamın pasaportla mı, kaçak mı giriş çıkış yaptığını nasıl bilmişlerdir? Bu işleri plânlayanların bilgisi olmadan bu haberler yazılabilir mi?

[2] Kaynak: https://www.oncevatan.com.tr/avrupayi-bastanbasa-irkci-partiler-istila-etti-makale,38358.html

[3] Böylece bu manyak herif böylece Rus yanlısı gösterilmiş oluyor.

[4] Şarjörlerden birinin üzerinde Kiril alfabesiyle Miloş Obiliç isminin bulunduğu görülüyor. Miloş Obiliç, tarihte Kosova Savaşı’nda Sultan Murat’ı şehit eden Sırp olarak biliniyor. Tüfeğin üzerinde büyük harflerle Turcofagos yazılı. Bu ifade Romalıların ölülerini koydukları lahitlere verilen Sarcofagos isminden ilham almış, Sarcofagos: Et yiyen demek, Turcofagos da Türk yiyen manasına geliyor.

Suat GÜN

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...