Pazartesi, 29 Temmuz 2019 09:44

Kutlu Maziden Beslenen Yeni Bir Ruh..

Son 50 yılda dünya o kadar hızlı dönüşüyor ki. Hem sosyal, hem de teknolojik anlamda. Başdöndürücüden daha ötesi. İslam Dünyası olanı algılayana kadar düşmanlarımız yeni bir duruma geçiyor. Biz gol yediğimizi yıllar sonra algılıyoruz.

Bu eblehliğimizin sebebine gelince;

Öncelikle içimizdeki mezhep, meşrep, cemaat, tarikat taassubundan, siyasi ayrışmadan dolayı birbirimizle konuşmuyoruz, bir araya gelmiyoruz, daha da kötüsü düşmanlık ediyoruz. Hâsılı hiçbir seviyede istişare etmiyoruz.

Emperyalizmin cetvelle adeta yırtarcasına aramıza çizdiği sınırları dikkate alıp, birbirimizi emperyalist gevurun koydurduğu bu sınır denen dikenli tellerden dolayı bile yabancı görüyoruz. Algı ve politikalarımızı buna göre belirliyoruz. Türkiye’de bir Azerbaycan’lıyı en çok üzen YABANCI diye tanımlanmasıdır. Aynı şekilde, Kerkük’lü, Bosna’lı, Trablus’lu, Tebriz’li, Kazan’lı, Medine’li, Bağdat’lı, Manastır’lı, Sudan’lı, Pakistan’lı, Uygur da gücenir. Haklıdır bu insanlar. Çünkü Türkiye onlar için Anavatan’dır.

Mikromilliyetçilik ve Unsuriyetçilik bölmektedir bizi…

Fitne, iftira gibi hastalıklar, menfaate köpeklik ve kölelik adeta sosyal hayatın bir parçası haline geldiğinden hakkı tutup kaldıracak insanımız yok denecek kadar azalmıştır.

Diğer bir neden de “Bizden” dediğimiz kesimlerin her türlü kötülüğünü hoş görmek, hatta savunmak. Desteklediğimiz siyasi lider, hoca, şeyh, devlet büyüğü, lider vb. yaptığı hatalardan ısrarla doğru sonuçlar beklemek, kendiliğinden düzelmesini ümit edip, ısrarla yapılmaya devam eden hatalara karşı ki bunlar toplumda zulümdür hayır ve doğru sonuç beklemek, bu insanlara ulûhiyet addetmek. Bu insanları ölü ya da yaşayan şahsi menfaati için kullanan, ahlaksızlara göz yummak..

Bu sosyal ve şahsi kusurlar elbette çoğaltılabilir.

Biz şunu unutmayalım ki, yarın Mahkeme-i Kübra’da hesabımızı yapayalnız vereceğiz Rabbimize…

“Bir ülkeyi helâk etmek istediğimizde, o ülkenin zenginlik sebebiyle şımarmış elebaşılarına (iyilikleri) emrederiz;* *buna rağmen onlar orada kötülük işlerler. Böylece o ülke, helâke müstahak olur;* *biz de orayı darmadağın ederiz. (İsra-16)” diyor Allah’ımız Kuran-ı Kerim’de.. Buradaki duruma düşersek halimiz nice olur?

“Âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, biz onları bilemeyecekleri bir yerden yavaş yavaş felakete götüreceğiz. (A’raf-182)” Yalanlamak!.. Ayetleri Müslüman kisvesi ile doğrudan kim yalanlayabilir? Ama birileri bu ayetleri kendi pisliklerini örtmek için mana ve mahiyet olarak saptırıyorsa!.. Ayetleri, topluma yaşıyormuş gibi söyleyip, menfaatperestlik yapıp tersini yapıyorsa.. Bunlar da yalanlamak değil midir?

Yukarıdaki Ayet-i Kerimeler halkı Müslüman olan devlet vatandaşlarının çok düşünmesi gereken emirlerdir.

Unutmayalım ki Allah insanları eşit yaratmamıştır. Herkes kendine verilenle hesaba çekilecektir. Sosyal statünüz, zekanız, şahsiyetleriniz, değerler sisteminiz, sosyal çevreniz, öğrendikleriniz.. Tüm bunlar hesaba çekilirken dikkate alınacak hususlardır. Biliniz..

Ekonomik daralma sonucu siyasi ve bürokratların bir kısmının ölçüsüz hareketleri, kamudaki israf, liyakatsiz atama ve görevlendirmeler, gelir adaletsizliği, ötekileştirme, siyasilerin bitip tükenmez demagojileri vb. bir kısım halkı rahatsız etti ve farklı çözümlere yöneldiler. Toplum bir konuda birlikte düşünmüyor ve kanaatini aynı yönde, aynı siyasi partiden yana kullanıyorsa, 15 Temmuz’da olduğu gibi birlikte direnç gösteriyorsa bu emek, Millete aittir. Ne teveccüh gören siyasi partiler, ne İstiklal Harbi gibi fedakârlıklar, ne 15 Temmuz Dirilişi şahıslara ya da bir zümreye mâl edilemez. Bizzat Milletimizindir.

AKPARTİ’nin özellikle yerel seçim sonrası ortaya çıkan bazı sıkıntılar vardır. İnsanımız bunlardan Cumhurbaşkanımızın haberi olmadığı ya da yanıltıldığı varsayımı ile düşünmek istemektedir. Bir gurupta “Bekleyelim, mutlaka bir hikmeti vardır.” düşüncesi ile ve ümitle beklemektedir. A. Dilipak gibi bazı düşünce insanları ciddi değerlendirmeler ve önerilerde bulunmaktadır. Ancak halen bir karşılık görmemesi fevkalade üzücüdür. Zannımca yarın Mahkeme-i Kübra’da da müspet eleştirilere kulak tıkayan herkes için zor bir hesap vesilesi olacaktır.

Bu arada 1994 Ruhu’nu yeniden diriltmek için Cumhurbaşkanımızın o zamanki yol arkadaşlarını bir araya topladığı ile ilgili bir duyum aldık. Elbette “Yola çıktıklarını yolda bulduklarına değişirsen;* *hem yolunu kaybedersin, hem dostunu! N. F. Kısakürek” sözü doğrudur. Ancak yola çıktığımız insanlarla yeni bir ruh meydana getirmeye ihtiyaç vardır.

1994 Ruhu, 250 yıllık ezilmişliğin, üzerine tuz biber olan 28 Şubat Ortamında şekillenmiş, Milli Görüş temelli bir ruhtu.

Şu an itibari ile hangi ezilmişliğin, hangi Milli Görüş’ün üzerine ruhu yenileyeceksiniz? 28 Şubat unutuluyor, daha da kötüsü 15 Temmuz ile gelinen süreçte 28 Şubat ve öncesi radikal baskılara hak veren yeni bir kesim oluştu maalesef. Sonra hangi ezilmişlik? 17 yıldır, Muhafazakâr ve dindar kesimler iktidar. Birçok yasa yapıldı. Başkanlık Sistemi’ne geçildi. Ezilmişlik edebiyatının toplumdaki karşılığı, acz ve beceriksizliktir.

Milli Görüş mü? Her manada eski ya da yeni, şu parti ya da bu partideki mensuplarınca sulandırıldı.

Dolayısı ile 1994 Ruhu değil, gelecek hedeflerine matuf yeni bir ruha ihtiyaç var.

Yeni ruh, milletimizin kutlu mazisinden güç almalı, geleceğin dışa dönük, medeniyet coğrafyasında etkin, Milli ve yerli üretimi önceleyen, büyük ekonomi olma hedefleri olan GÜÇLÜ VE BÜYÜK TÜRKİYE İDEALİNİ oluşturacak umdeler içermelidir. Geçmişin içe kapalı duruşunun izlerini silen, tüm Türk Dünyası ve İslam Kardeşleri ile ittifak ve ittihadı önceleyen bir mefkûre olmalıdır. Tabii bu yeni ruhun diğer bir temeli de şahsi ahlakın, İman, çalışkanlık, fedakârlık, israftan kaçan, Milli Değerleri, VATAN, MİLLET, DİN ve DEVLET için varlığını fedaya hazır, hâsılı İslam Ahlakı ile ahlaklanmış yüce insanların mensubiyeti ile oluşacağı kavratılmalıdır. Aileyi toplumun temeli almalıdır bu yeni ruh.. Bu ruha 1994 Ruhu değil 2071 Ruhu demek daha uygundur.

Halkımız geçmişin şahıs ve olaylarını tartışmaktan yorulmuştur. Bence bu enerjimizi çalmanın başka bir yöntemidir ve art niyetlidir. Geçmişin karşılıklı zaaf ve ayıplarını ifşa edip, nesillerin güven ve itimadını sarsmak yerine geleceği konuşmak, gençliğe istikamet vermek için daha doğru bir yöntemdir.

Tabii yeni bir ruh için zamana ihtiyaç vardır. En genel anlamda ise ne tek başına Milli Eğitim, ne Diyanet vd. kurumların çabası ile gerçekleşir Milli Ruh.. Bu çalışma Cumhurbaşkanlığı ve MGK koordinesinde kurulması gereken Psikolojik Harp/Harekât Merkezi ya da Medeniyet Değerleri Merkezi ve Enstitüsü bünyesinde yapılıp, tüm kurumlar arasında koordine edilmelidir.

Zor bir dönem geçiriyoruz ve daha da zorlaşacak. Emperyalizm sürekli fitne ile dağınıklığımızı artırmakta, İslam Dünyası’nı hem dinimizden hem de değerlerimizden hatta birbirimizden koparmaktadır. Biz de bir an evvel tedbirler almak zorundayız.  

“Bizden” kavramı ucuzlamış ve sulandırılmıştır. Oysa çok değerli bir kıstastır. “Ey iman edenler! Sizden olmayanlardan hiçbir sırdaş edinmeyin. Onlar size fenalık etmekten asla geri kalmazlar. Hep sıkıntıya düşmenizi isterler. Onların kinleri konuşmalarından apaçık ortaya çıkmıştır. Kalplerinde gizledikleri ise daha büyüktür. Eğer düşünürseniz size âyetleri açıkladık. Âl-i İmran-118” Bizden görünen menfaatperest adamların karar vericilerin çevresinden ivedilikle uzaklaştırılması için mücadele edilmelidir.

Şu anda görebildiğim en büyük sorun, dava arkadaşlarının ve siyasilerin Cumhurbaşkanımıza ulaşamaması gibi görünüyor. Liderlik Vasıfları yüksek insanlar için en büyük tuzaklardan biri de yönettiği kadrolardan ve tabanından kopmak ya da kopartılmaktır. Cumhurbaşkanımıza bu tehlike hatırlatılmalıdır.

2071 Ruhunu oluşturmak hepimiz için asli görevdir, sorumluluktur. Bu ruha uygun yaşamak, icâblarını yerini getirmek ise, ecdadımıza borç, evlâdlarımıza karşı mesuliyettir.

Halil MERT

(E) Topçu Yarbay

Strateji ve Yönetim Uzmanı

https://www.youtube.com/user/81mert1 | Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...