Pazartesi, 24 Temmuz 2023 12:05

Kıbrıs Barış Harekatında Bir Uçuş Hatırası

1974 Kıbrıs Barış Harekatı İkinci Gün: İlk sorti:  

 

Uçak Mühimmat Yükü:  2x500lb. Bomba, 4x200|= 800 adet 20mm makinalı top mermisi

İkinci günün sabahı yaptığımız ilk sorti de gerçekten çok ilginçtir ve o dönem imkansızlıkları nedeni ile anında değişen cephe şartlarının çok gecikmeli olarak komuta katına ulaşması gibi kritik şartlar altında risk alıp doğru bir karar al(a)mamış olsa idik Ülkemize kara kara günlerden biri olacaktı maalesef.

 

Not: Bir gün önceki Girne tarafına sızmaya çalışan düşman birlikleri hakkında verdiğimiz rapor, zamanında ulaştırılıp etkin olarak değerlendirilebilse idi muhtemelen düşmanın o gece Girne ve civarında yapabildiği 3-4 saatlik işgal da önlenmiş olabilirdi...

 

Hedefimiz Girne, özellikle de Girne kalesi idi. Konya atış Bombardıman Jet eğt. Üs Harekât Komutanımız ... uçak başına bizzat gelip “Girne Yunan alayı ve Rumlar tarafından gece işgal edilmiştir, Girne Kalesi’ni vuracaksınız” diye direk emir vermişti.

 

Uçaklarımız bomba ve makinalı top yüklüydü. Girne üzerine vardığımızda daha güneş doğmamıştı. İHK (İleri Hava Kontrolörü) ile temas kurduk. Kendisine, bize verilen Girne’ye bomba ile taarruz emrini bildirdik.

 

Cevabı, “Yunan Alayı ve Rumlar dün gece Girne’yi almıştı, ama bizim kuvvetlerimiz aynı gece birkaç saat içinde düşmanı geri püskürtmüştür. Girne bizim kuvvetlerimiz elindedir, sakın ola taarruz etmeyin.” oldu.

Epeyce bir konuşma teatisi ve parolalarla teyidi vs de alındıktan sonra İHK’nın verdiği bilgilerden tamamen ikna olunca, taarruz edilecek yeni düşman birliklerinin mevkii soruldu.

Gönyeli tarafına çekilmiş olduklarını ve oradaki birliklerimizle hala yoğun bir çatışmanın olduğu bilgisi verilerek Gönyeli bölgesi İHK’ına yönlendirildik. Gönyeli’de İHK ile temas kurar kurmaz, “Çok zor durumdayız, çabuk gelin, ağır ateş altındayız” diye çığlık atar gibi konuşan İHK’nın tarif ettiği birliklere taarruza geçtik.

Taarruzlara başlarken, yani biz düşman top ve bataryalarına hücum için dalışa geçtiğimizde, Rum bataryaları, yerlerinin tesbit edilmemesi için derhal ateşi kesiyorlardı. O ilk ateşleri ile zaten yerlerini tesbit ederek gecikmeden taarruza başladık. Hedefleri imha edinceye kadar bombalar dahil tüm mühimmatı kullandık. Ama düşman kuvvetleri tahminlerin çok üzerinde kalabalık ve ağır silahlara sahipti.

Geride hala birlikleri olduğu bilgisini alıp bunu komuta katına ileteceğimizi bildirerek ayrıldık.

 

Konya’ya indiğimizde bizi yine harekât komutanımız karşıladı. Ve ilk olarak “Ne yaptınız, Girne vuruldu mu” diye sordu. “Efendim böyle böyle oldu...” diye Kol lideri anlatmaya başlayınca, komutan şok olmuşcasına birden bire “Niye emrimi dinlemediniz, vatan hainisiniz, sizi divanı harbe vereceğim...” gibi sözler söyleyip kovdu.

Üzüntüden başımızı öne eğip dinledikten sonra Filoya gelip beklemeye başladık. Aradan yaklaşık bir, bir-buçuk saatlik bir süre geçtikten sonra harekât komutanı yine filoya gelip, güler bir yüz ile teşekkür ederek bizlere sarılıp öptü. Tüm siniri geçmiş o stres yerine bir huzur sarmıştı komutanımızı.. Girne’yi sabahın erken saatlerinde yeniden ele gçirdiğimizi ve bizim taarruz edeceğimiz zamanda Kale’nin Türk birlilerince ele geçmiş olduğu bilgilerinden yeni haberdar olmuştu.

Bu, benim ilk gün ilk sortide hücumbot taarruzundan sonra başıma gelen ikinci büyük şok oldu. Çok şükür ki bu iki çok kritik durumu da en uygun kararları vererek atlatmış idik...

 

NOT: Utku Albay’a bombalama emri hangi satte verilmişti bilemiyoruz. Ama biz o uçuş emrini sabah 04:40 civarı alıp kısa zamanda kalkıp 25dk. içinde hedef bölgesine varmıştık.

Yani bize o emir ulaşmadan önce Girne birliklerimiz tarafından düşmandan geri alınmıştı. Ama komuta kademesine bu bilgi, biz hedefe gidip son duruma göre, Girne yerine yeni bir hedefe yönlendirilmişiz ve buradaki görevi de tamamlayıp Üssümüze döndüğümüz saatten de 1-1,5 saat sonra ancak bu yeni durum ulaştırılabilmiş.

Bugünkü harekatlarda, komuta kademesinin bizzat anında/canlı izleyebildiği imkan ve kabiliyetlerimizi gördüğümüz günümüz teknoloji ve imkanları o zamanın imkansızlıkları ile asla mukayese edilemez avantajlar kazandırmıştır silahlı kuvvetlerimize.

 

O dönem şartları ile bugün arasındaki farkların diğer bir mukayesesi; harekât başlamadan önce barış zamanında giydiğimiz turuncu renk uçuş kombinezonu/tulumu koyu yeşil/haki renkli olanıyla değiştirmek için Levazım Komutanı’na gitmiştim. Harekat alanında uçak vurulması veya arızası durumunda yapılacak tek şey paraşüt ile atlamak. Ama turuncu renk uçuş tulumuyla kaçma ve kurtulma şansımız pek olamayacaktı. O Albay bana yeni uçuş tulumu veremeyeceğini söylemişti. Çok şaşırmıştım. Harbe gidiyorduk ve teçhizatımızın da savaş şartlarına uygun olması gerekiyordu. O zamanlar bu tulumlar ABD’den sayıyla geliyordu. Türkiye’de üretilemiyorlardı.

Başka çarem kalmayınca bir öğrencimin koyu yeşil/haki uçuş tulumunu kendisinden rica edip istemek mecburiyetinde kalmıştım. Harekâta onun tulumuyla katıldım. Daha sonra bu konuyu kendisi ile hep şakalaştık Hasan Yıldırım ile, “Komutanım, benim tulum sayenizde gazi oldu” diyordu hep.

Uçak başında verien kumanyalarla, o kumanyaları yiyenleri zehirlenip o günkü görevleri uçamamasına diyecek bir söz bulamıyorum...

Mehmet Yıldırım, E. Pilot Albay

Mehmet YILDIRIM

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Son Ekledikleri: Mehmet YILDIRIM

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...